Konu Türk tarihi olunca, ilk olarak Türk tarihinin niye bilinmesi gerektiğini ifade etmek gerekir. Çünkü konu salt tarih bilgisi olmayıp Türk’ ün varlık yokluk ve dolayısıyla varlıkta yükselme mücadelesidir. Büyük Atatürk bu olguyu çok veciz bir sözle ifade ediyordu;
‘’ Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendine kuvvet bulacaktır.’’
İşte Türk tarihini bilmek bu kadar önemlidir.
17’ nci yy. kadar geçen dönemde Türk’ ün yaşadığı çeşitli coğrafyalarda Türk’ ün töresini, geçmişini, atalarından gelen öğütleri anlatan Oğuznameler okunurdu. Bu Oğuznameler bilinçli bir siyasetin gereği olarak yok edilmek istenmiş veya yok edilmiştir. Oysaki bu Oğuznağmeler geçmişten geleceğe köprü vazifesi görerek; hatıralar, öğütler ve kadim bilgileri yeni nesillere aktararak Türk milletinin birlik ruhu içinde ayakta kalmasını sağlıyordu. Çünkü Türk milleti birlik beraberlikten yoksun kaldığı dönemlerde esaretin pençesine düşmüşler ve yine o esaretten birlik ve beraberlik ruhu ile çıkmışlardır. Türk milleti esaret altında yaşayabilecek bir millet olmadığından ve özgürlüğüne hava kadar, su kadar muhtaç olduğundan dolayı Başbuğ Atatürk demiştir ki;
‘’ Böyle bir millet esaret altında yaşamaktansa ölsün daha iyidir’’
O HALDE YA İSTÎKLAL YA ÖLÜM !
İşte tarih bilincinin Büyük Atatürk’ ü getirdiği nokta burasıdır. Şimdi sormak lazım; Atalarının yaptıklarını bilmeseydi, yanlışlarından ders almasaydı; böyle büyük bir mücadeleyi başlatabilmek için kendinde kuvvet bulabilir miydi ?
Efendim, Türk çocuğunun genetik kodlarına yazılmış olduğu belli olan iş bu acı hatıralar nedeniyle olsa gerek; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının henüz kapağını açtığınız ilk anda karşınıza çıkan Başlangıç Maddesinde bahsedildiği üzere;
‘’ Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü…’’
-ek devamla;
‘’ Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Şeklinde devam eden ve yine Anayasanın 3. Maddesinde ifadesi bulan;
‘’Türk Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.’’
-diyekten, Türk çocuğunun muhtaç olduğu birlik ruhunu defaatle ifade etmeye çalışmıştır. Demek ki Türk milleti için en önemli şey; VATANIN VE MİLLETİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜDÜR. O halde Türk milleti için suçların en büyüğü BÖLÜCÜLÜKTÜR.
Hal böyleyken 19. yy’ la geldiğimizde Türkçülük ve Türklük bilincine karşılık öne sürülen tez;
‘’ Türk’ ün geçmişini bilmesine gerek yoktur, aslolan Şeriatı bilmeleridir’’ sözleriyle ifade ediliyordu. Peki, Şeriat neydi ?
Kısaca Şeriat Yasa’ dır. Peki, Türk’ ün yasası nedir? Ona da TÖRE diyoruz. Türk kelimesi; TÖRÜK-TÖRE kelimelerinden türetildiğine göre TÜRK; aynı töreye mensup topluluklar bütünüydü. Bu topluluğun içine Hunlar, Avarlar, Göktürkler, Kırgızlar, Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler, Macarlar, Kumanlar, Altaylar, Karluklar, Kimekler, Çiğiller, Uygurlar ve bütün bu boyları kendi çeperine toplayan Oğuzlardan müteşekkildi. Elbette ki Töre’ ye mensup olup da farklı tarih süreçlerinden geçen Moğolları da kategoriye dahil etmekte beis görmeyiz. Çünkü Töre büyük ölçüde aynı olmakla birlikte, tarih farklı şekilde yol çizmiştir. Zaten Moğollar da büyük çoğunlukla kendilerini akraba soy olarak görüyorlar. Bu saydıklarımız dışında bilimiz dahilinde olmayan veya unutmuş olduğumuz topluluklar olabilir lakin işin özünün Töre birliği olduğunu bilmekte fayda var. Peki Töre nedir?