Ana Menü Defence Turk

 HSS konusuyla ilgili bir de ekleme yapmak istiyorum.Genel bakis uzun menzil-yuksek irtifa seklinde oluyor.Evet,ne kadar yuksek ve uzaktaysaniz teknolojiniz o kadar iyidir.Urettiginiz silah o kadar korkutucudur.Fakat burada bir parantez acalim,sizi vuran sey son noktada atilandir,atan degil.Atan ufo olsa attigi kadardir etkisi.Seyir fuzeleri ve Kanatli Gudum Kitli bombalara karsi alcak irtifa sistemlerin niceligine ozellikle dikkat etmeliyiz.Bu irtifada kendi radariyla calisabilen ve diger akranlariyla haberlesebilen hareketli urunler en onemli muhimmat avcilari olacaktir diye dusunuyorum.
Linkback: Ynt: KAAN 5. Nesil Savaş Uçağı Projesi

Sanki hava savunmamız özellikle bir nesil zayıf bırakılıyor gibi değil mi;

israil&yunanistan herhangi biri bize dalarsa pek bir şey yapamayalım ama; toplumsal olarak hepten batı düşmanı olalım ki; rahatça şeriat anayasası gelebilsin ve hatta ülkenin adı "Anadolu federal islam emirliği" olabilsin diye sanki.. hani komplocu olsam bu kadar senaryo yazarım.  Taa ergenekon soruşturmalarından itibaren önüne gelen orduya-hava kuvvetlerine çaktı. Şimdi de sokaklar şeriat isteyenlerle, kemalistlere ölüm diye anıranlarla dolu. Enteresan halikaten.

Hava Kuvvetlerimizin temelleri her ne kadar Osmanlı'nın son dönemine dayansa da, bugünkü kurumsal kimliği esas olarak NATO'ya girişimizle birlikte şekillendi. Bu süreçte Hava Kuvvetleri diğer kuvvetlerden daha fazla Batı eksenli hatta maalesef fazlasıyla Amerikancı bir yapıya büründü.

Şu soruyu sormak gerekiyor:
FETÖ yapılanmasına karşı Deniz Kuvvetleri'nin gösterdiği kurumsal direnç ve refleks neden Hava Kuvvetleri'nde  görülmedi?

Deniz Kuvvetleri içinde bu yapıya karşı yıllar öncesinden başlayan bir mücadele varken, Hava Kuvvetleri aynı tehdide ya sessiz kaldı ya da uyum sağladı. Bu farkı yalnızca şahsi iradelerle değil, kuvvetin NATO'ya entegrasyonu ve buna bağlı olarak oluşan kurumsal-zihinsel yapı ile açıklamak gerekir.

İlginç olan ise, Yunan Hava Kuvvetleri'nin aynı NATO çerçevesinde kalmasına rağmen Avrupa menşeli platformlarla çeşitliliğe gitmesi. Demek ki mesele sadece teknik değil, kurumsal tercih meselesi.

Burada kasıtlı bir zayıflatmadan ziyade, vizyonsuzluk ve zihinsel bağımlılık içinde şekillenmiş bir zihniyetin sonuçlarını yaşıyoruz.

Çok mu haksızlık ediyorum, bilemiyorum. Ama Deniz Kuvvetleri'ne baktığımda hâlâ bir imparatorluk geleneği, bir stratejik derinlik görüyorum. Aynı zihinsel tutarlılığı maalesef Hava Kuvvetleri'nde göremiyorum.

Türkiye İran Parkistan gibi imparatorluk mirası olan ülkelerde asker üzerinden çok fazla siyasi oyun dönüyor. Hava kuvvetlerinde yetişen saval pilotları siyaset oyunlarında maskara olacağına çoğu zaman tazminatı verip özelde kaptan pilot olmakta....
Not: Orduda ilk önce ulusalcı pilotlar ardından cemaat ile ilişkili pilotlar atıldı....

Türkiye ulusal birliği henüz oluşmamış bir ülkedir. İtalya Almanya savaşan devletcikleri birleştirip Almanya yı İtalya yı oluşturdu ama Türkler yüzlerce yıl tek yumruk savaşanları birleştirmeyi başaramadı

Alıntı yapılan: putty - 04 Temmuz 2025, 21:30:33Türkiye ulusal birliği henüz oluşmamış bir ülkedir. İtalya Almanya savaşan devletcikleri birleştirip Almanya yı İtalya yı oluşturdu ama Türkler yüzlerce yıl tek yumruk savaşanları birleştirmeyi başaramadı

Kusura bakma ama bu tür birlikleri dedem de kurardı. Aynı dili konuşan, kültürü, edebiyatı, tarihi hatta kilisesi bile ortak olan devletçikleri, milliyetçi akımların zirve yaptığı bir dönemde bir araya getirmek o kadar da zor olmasa gerek. Kaldı ki İtalya bugün bile tam anlamıyla bütünleşmiş sayılmaz; kuzey-güney ayrımı hâlâ oldukça belirgin. Almanlar ise bir sürü etnik Alman nüfusu kendi sınırlarının dışında bırakmışlardır (örneğin Avusturya, İsviçre gibi yerlerde). Bu ülkelerin 1800'lerde yaptığı birleşmeler, Osmanlı'nın Anadolu beyliklerini kendine katması ayarında bir olay, hatta milliyetçi rüzgârlar sayesinde belki daha da kolaydı.

Cumhuriyet kurulduğunda (mübadele sonrası) Türkiye'deki etnik Türk oranı yaklaşık %60 civarındaydı (tahminlere göre). Günümüzde ise yapılan araştırmalarda nüfusun yaklaşık %80'inin kendisini Türk olarak tanımladığı görülüyor. Ayrıca, özellikle Atatürk ve Özal dönemlerinde Anadolu'ya yerleştirilen Türk olmayan bazı aşiretler ve özellikle 1980–2010 dönemi etnik gruplar arası asimetrik doğurganlık oranları da hesaba katıldığında, entegrasyon ve ulusal bütünleşme açısından bizim çok daha başarılı olduğumuz kanaatindeyim.

Alıntı yapılan: Doğu - 04 Temmuz 2025, 23:11:04

Alıntı yapılan: putty - 04 Temmuz 2025, 21:30:33Türkiye ulusal birliği henüz oluşmamış bir ülkedir. İtalya Almanya savaşan devletcikleri birleştirip Almanya yı İtalya yı oluşturdu ama Türkler yüzlerce yıl tek yumruk savaşanları birleştirmeyi başaramadı

Kusura bakma ama bu tür birlikleri dedem de kurardı. Aynı dili konuşan, kültürü, edebiyatı, tarihi hatta kilisesi bile ortak olan devletçikleri, milliyetçi akımların zirve yaptığı bir dönemde bir araya getirmek o kadar da zor olmasa gerek. Kaldı ki İtalya bugün bile tam anlamıyla bütünleşmiş sayılmaz; kuzey-güney ayrımı hâlâ oldukça belirgin. Almanlar ise bir sürü etnik Alman nüfusu kendi sınırlarının dışında bırakmışlardır (örneğin Avusturya, İsviçre gibi yerlerde). Bu ülkelerin 1800'lerde yaptığı birleşmeler, Osmanlı'nın Anadolu beyliklerini kendine katması ayarında bir olay, hatta milliyetçi rüzgârlar sayesinde belki daha da kolaydı.

Cumhuriyet kurulduğunda (mübadele sonrası) Türkiye'deki etnik Türk oranı yaklaşık %60 civarındaydı (tahminlere göre). Günümüzde ise yapılan araştırmalarda nüfusun yaklaşık %80'inin kendisini Türk olarak tanımladığı görülüyor. Ayrıca, özellikle Atatürk ve Özal dönemlerinde Anadolu'ya yerleştirilen Türk olmayan bazı aşiretler ve özellikle 1980–2010 dönemi etnik gruplar arası asimetrik doğurganlık oranları da hesaba katıldığında, entegrasyon ve ulusal bütünleşme açısından bizim çok daha başarılı olduğumuz kanaatindeyim.

+1
Sn Doğu,
Eklemek istiyorum ; Türkiye'de Bosna'da yaşayan Boşnak'tan daha fazla Boşnak asıllı var. Çok yüklü sayıda Arnavut, Çerkez asıllı var. Bu vatandaşların tamamı kendilerini Türk olarak görürler.
Hiç unutamam; 1990 yılında İngiltere'de bir TV proğramında, İngiliz yapımcı ülkeye mülteci olarak gelmiş Kürt asıllı Bingöllü bir kadına soruyor Türkiye'deki yaşam şartlarını:
kadının cevabı şu cümleyle başlıyor: Biz Türk Kadınları için
İngiliz TV'sinin tercümesi ise : For Us Kurdish Women - Biz Kürt Kadınları İçin

Türkçeyi çok iyi konuşan İngiliz bir akrabam ; TV yanlış tercüme ediyor! Nasıl iş bu? Diye isyan etmişti.

İşte problem burada yatıyor.