Esaret zihniyette başlar ise zaten kaybetmişsindir. Kenarda sana ihsan edileceği beklersin. O bakımdan sizin gibi riskleri, karşı tarafın yapabileceklerini dile getirenler, menfi durumlardan risklerden haberdar olmak için gerekli iken, karar alıcılar ise aşırı iyiniyetli olmamak üzere, kazanma noktasında, ülke ve TEI için maksimilizasyonu düşünenlerden oluşabilecektir. Win-Win noktasında sizin bakış açınız GE için win, bizim için lose ise, biz %100 win noktasında olmasa bile %80leri zorlayacağız. GE teknoloji verdi ise kara kaşa kara göze vermedi. Şimdiye kadar semeresini aldı. Adamlar zaten dünya çapında uzman tacir. Karı zararı, yatırımı, işin ekonomik, stratejik yanını hepimizden iyi bilir. GE'nin TEI aracılığıyla RR, Safran , P&W parçaları üretimine de ortak olduğunu unutmayalım. Normalde GE için mümkün mü böyle bir şey. Şu anda ARGE masrafını dış kaynak yapsın, ben üretimde kara ortak olurum demek ve yukarıdaki ticaret ilişkisi GE için zaten %60-70 win halidir. Türkiye, Vakıf buna katlanıyorsa zaten ARGE ve piyasa desteği içindir. GE TEI'ye ortak olurken zaten F-110 gibi üretim hakları, Know-How'ı ile, karı içinde gelmiştir. Hukuken sizin dediğiniz şey, ABD için izin vs mevzular, TEI bakımından haksız rekabet, dürüstlüğe aykırı harekettir. Hatta TEI'de devletin parasal desteği ile kazanılan Know-Howların haklarının devlet tarafından vakfa devredilmesi, vakfın ise bu fikri hakları, Know-How'ı TEI'ye sermaye olarak koyup, sermaye ve/veya sermaye payını artırması da mümkündür. Ama işte bu ortaklıkta taraflarca katlanılan, katlanılmayan denge, semere meselesidir. Hukuki boyutu ise özel ilişkiler dışında, genel boyutu ile yazdığım şekildedir.