Devam ediyorum;
Örneğin ne yaptılar; her ile bir üniversite veya parası olana vakıf üniversitesi açma yetkisi verdiler. Bizim zamanımızda belli başlı 60-70 tane üniversite vardı ve üniversiteler gerçek anlamda nitelikli eğitim vermeye çalışırdı. Eğitim kadrosu da ona göreydi. Akademik ünvanlar hak edene verilir; yani prof. gerçek anlamda prof. doçent de gerçek anlamda doçentti. Birde şimdiki duruma bakın! profesör diye, doçent diye T.V. lara çıkarttıklar insanlara bakın; eğitimi kalitesi düştüğü yetmezmiş gibi akademik yeterlilik sahibi insan sayısı da düştü. Artık eşi, dostu, ahbabı olana akademik unvan verilebiliyor. Hatta unvan sahibi olabilsinler diye yasa değiştirir hale geldiler! Biliyorsunuz, doçent olamayacak pek çok kişi bu yasa değişiklikleriyle doçent olmaya hak kazandı.
İşte bunların hepsi birer tercih meselesidir. Ve bu tercih sahiplerinin kendilerine göre bir dünya görüşü vardır. Toplumu o dünya görüşüne göre dönüştürmek istiyorlar. Örneğin mevcut iktidar diyor ki, ben dindar bir nesil yaratacağım. Bunu yapabilmek için ne yapmam lazım; okullarda din derslerini zorunlu hale getirmeliyim, müfredattan Evrim Teorisini kaldırmalıyım, çocuklara Atatürk devrimlerini öğretmekten vazgeçmeliyim, tarikatlara ve cemaatlere okul ve yurt açma yetkisi vermeliyim, İmam hatip liselerini yaygınlaştırmalı ve mümkünse herkesi İmam Hatipli yapmalıyım. İşte bu bir tercihtir... Kısaca diyor ki, ben dindar bir nesil yetiştireceğim ve bunun için ne gerekiyorsa yapacağım! Bir diğer kesimde diyor ki; arkadaş ben çocuğumu İmam Hatip liselerine göndermek istemiyorum. Özel okula gönderecek param da yok; o halde benim çocuğumun geleceği ne olacak? diyor.
Görüldüğü üzere, ideolojileri gündeme getiren kişi sadece ben değilim. Birbiriyle anlaşamayacak iki kafa yapısı 150-200 yıldan beridir birbiriyle mücadele ediyor. Bunlardan birine medrese kafası, diğerine üniversite kafası diyebiliriz. Atatürk döneminde üniversite kafası hakim durumdayken, Atatürk sonrası ve öncesi dönemde medrese kafası hakimdi. Bu iki kafa yapısının anlaşıp, uzlaşabileceği hiçbir taraf yoktur. Analizler farklı, çözüm önerileri farklı, pratikleri farklı... Bu işin sonunun nereye varacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.