Birde denizaltılar içinde örtülü ambargo yedik
Benim anladığım kadarıyla, Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz (Milden’e hazırlık olarak). Bu sistemleri ürettikten ve sistemlerin buradaki testlerinden sonra, kontrat gereği teslim dökümanına imza atacak merci olan Almanlara yolluyoruz ki onlarda onay versinler diye (Gerektiğinde doğrudan denizaltıya takılabiliyorsa da Almanların onayını bekliyor). Sonra bu sistemler yerine göre, getirilip denizaltılara monte ediliyor. Bu yöntem zaman alıyor. Almanlar, Covid nedeniyle bu işlemlerin uzun sürdüğünü öne sürüp imalat safhasının uzamasına sebep oluyorlar.
Bu denizaltılar, şöyle ya da böyle bitecek. Kontrat şartlarını bozamaz Alman şirket. Ama bizi mazeret gösterip gecikmeye yol açıyorlar. İlk 2 denizaltının gecikmesi kesin. Belki 3üncü ve 4üncü de bunların gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle, teslimlerinde bir uzama olacaktır. Ama son 2 denizaltı zamanında teslim edilir. Çünkü onlara gelindiğinde tüm parçalar ve sistemler yerlerini bulmuş olur.
Beni asıl endişelendiren, bize motor konusunda sıkıntı çıkaran Almanlardan aldığımız AIP sisteminin, belli aralıklarla Almanya’ya gönderilip bakımlarının orada yapılma gereksinimi. Almanlar bu servisi garanti süresince vermek zorunda. Ondan sonra vermek istemezlerse ne yaparız?
AIP sistemi iyi ve Almanların kullandığı teknoloji kendisini ispat etmiş bir sistem. Ancak su altında iken denizaltının hızını ve ani hızlanma kabiliyetini çok kısıtlayan bir sistem. Kullanılan bataryalar da kurşun/asit bataryalar. Japon’lar bu dezavantajlardan kurtulmak için ilk 10 adet İsveç AIP sistemli SÖRYU sınıfı denizaltıdan sonra son yaptıkları Öryu ve Töryu denizaltılarını Li-İon bataryalarla yapıp AIP sistemini kullanmadılar. Su altında kalış süresi gene de neredyse AIP ye yakın çıkan bu denizaltılar, su altında çok hızlı hareket edebilmelerinin yanında, ani hızlanma kabiliyetine de sahipler. Bir sonraki sınıf olan Taigei sınıfta da aynı teknolojiyi daha da geliştirerek Nükleer denizaltılardan sonra en uzun su altında kalabilen denizaltılara sahip oldu Japon’lar.
Bizim de Reisleri Lİ-İon bataryayla modernize ya da en az son 2-4 gemiyi bu şekilde üretmeyi düşünmemiz ve Mildenleri bu teknolojiyle inşa etmemiz lazım.
Yav yaşar hocam,hazır alımda problem yaşıyoruz,parça alımında problem,ortak üretimde problem vs. vs.Altay tankında kaç tane onay makamına kaç gere gitmesi gerekiyor motor işine karar vermeleri için mesela.Eğer bu zamanda ortak üretim diye diretmezsen,bir daha bu konjonktürü bulamazsın.Hazır krizlerin tam göbeğinde sana ihtiyaçları varken alabileceğini almazsan,yakında ortalık durulduğunda hazır alımda bile kök söktürürler.
ABD keyfindenmi F16 lar konusunu yumuşatmaya çalışıyor yada kanada ile beraber ingiltere ambargoları bizi sevdiği içinmi hafifletiyor.?Bu zaman alabileceğimiz herşeyi alma zamanıdır.Eğer alamıyorsak ne yapıp edip bir şekilde üretmeli yada başka yerden tedarik etmeliyiz.
1950 lerden beri hep birşeylerde sıkıntı çıkarmaları,herfırsatta yok güneydoğu,yok insan hakları vs. diyerek devamlı birşeylere ambargo uygulamaları bıktırdı.En azından kritik ürünlerde kendine yeter duruma gelmezsek,artık hiç bir şekilde uydu olmaktan kurtulamayız.Çünkü adamlar bu ürünleri kullanarak istediğini yaptırıyor sana.
Altay projesi 90 larda başlamış,roketsan o zamanlar akraba olmuştu LECLERC le.MİLGEM 90 larda başladığında Özden Örnek paşa nın anlattıkları dudak uçuklatır.ATAK projeside yine aynı garabet.Böyle bir sürü proje var.O zamanlar başlansaydı şimdi hiç birini konuşmazdık bu şekil.Hepsinde bir engel,bir aksaklık,bir ambargo falan filan var.Ya öyle bir duruma gelmişiz ve o kadar çok proje ve ihtiyaç birikmişki,İSMAİL DEMİR ''Bazen yapılan ambargoları ürün bitipte yenisi istendiğinde farkediyoruz'' diyecek duruma gelmişiz.
Bizim herzamanki halimiz.50 yılda yapılması gereken şeyleri 10 yıla sığdırmaya çalışır,hiç tecrübeli olmadığımız bir sürü konuda birden işe girmeye çalışırsak olacağı buda,düşe kalkada olsa yinede iyi iş çıkarıyoruz.
Son tahlilde,bize verilen sözler tutulmuyorsa bunun sorumlusu yine biz olmuyoruz.Adamların işine gelmesede,ticari rakip görselerde,yada bizden karşılığında birşeylerde isteseler sonuçta sözü verenler onlarsa sorumlusuda onlardır.Eğer siz ortak geliştirme yada alt üretici isteğini kabul edip anlaşma yaptıysanız,ama karşı taraf bu şartı çeşitli bahanelerle yerine getirmiyorsa, bunun sorumluluğu sizde olmaz.