Gönderen Konu: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.  (Okunma sayısı 22893 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı safsata00

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 53
  • 10
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #30 : 09 Nisan 2022, 22:30:12 »
Birde denizaltılar içinde örtülü ambargo yedik
Benim anladığım kadarıyla, Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz (Milden’e hazırlık olarak). Bu sistemleri ürettikten ve sistemlerin buradaki testlerinden sonra, kontrat gereği teslim dökümanına imza atacak merci olan Almanlara yolluyoruz ki onlarda onay versinler diye (Gerektiğinde doğrudan denizaltıya takılabiliyorsa da Almanların onayını bekliyor). Sonra bu sistemler yerine göre, getirilip denizaltılara monte ediliyor. Bu yöntem zaman alıyor. Almanlar, Covid nedeniyle bu işlemlerin uzun sürdüğünü öne sürüp imalat safhasının uzamasına sebep oluyorlar.
Bu denizaltılar, şöyle ya da böyle bitecek. Kontrat şartlarını bozamaz Alman şirket. Ama bizi mazeret gösterip gecikmeye yol açıyorlar. İlk 2 denizaltının gecikmesi kesin. Belki 3üncü ve 4üncü de bunların gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle, teslimlerinde bir uzama olacaktır. Ama son 2 denizaltı zamanında teslim edilir. Çünkü onlara gelindiğinde tüm parçalar ve sistemler yerlerini bulmuş olur.

Beni asıl endişelendiren, bize motor konusunda sıkıntı çıkaran Almanlardan aldığımız AIP sisteminin, belli aralıklarla Almanya’ya gönderilip bakımlarının orada yapılma gereksinimi. Almanlar bu servisi garanti süresince vermek zorunda. Ondan sonra vermek istemezlerse ne yaparız?
AIP sistemi iyi ve Almanların kullandığı teknoloji kendisini ispat etmiş bir sistem. Ancak su altında iken denizaltının hızını ve ani hızlanma kabiliyetini çok kısıtlayan bir sistem. Kullanılan bataryalar da kurşun/asit bataryalar. Japon’lar bu dezavantajlardan kurtulmak için ilk 10 adet İsveç AIP sistemli SÖRYU sınıfı denizaltıdan sonra son yaptıkları Öryu ve Töryu denizaltılarını Li-İon bataryalarla yapıp AIP sistemini kullanmadılar. Su altında kalış süresi gene de neredyse AIP ye yakın çıkan bu denizaltılar, su altında çok hızlı hareket edebilmelerinin yanında, ani hızlanma kabiliyetine de sahipler. Bir sonraki sınıf olan Taigei sınıfta da aynı teknolojiyi daha da geliştirerek Nükleer denizaltılardan sonra en uzun su altında kalabilen denizaltılara sahip oldu Japon’lar.
Bizim de Reisleri Lİ-İon bataryayla modernize ya da en az son 2-4 gemiyi bu şekilde üretmeyi düşünmemiz ve Mildenleri bu teknolojiyle inşa etmemiz lazım.

Yav yaşar hocam,hazır alımda problem yaşıyoruz,parça alımında problem,ortak üretimde problem vs. vs.Altay tankında kaç tane onay makamına kaç gere gitmesi gerekiyor motor işine karar vermeleri için mesela.Eğer bu zamanda ortak üretim diye diretmezsen,bir daha bu konjonktürü bulamazsın.Hazır krizlerin tam göbeğinde sana ihtiyaçları varken alabileceğini almazsan,yakında ortalık durulduğunda hazır alımda bile kök söktürürler.

ABD keyfindenmi F16 lar konusunu yumuşatmaya çalışıyor yada kanada ile beraber ingiltere ambargoları bizi sevdiği içinmi hafifletiyor.?Bu zaman alabileceğimiz herşeyi alma zamanıdır.Eğer alamıyorsak ne yapıp edip bir şekilde üretmeli yada başka yerden tedarik etmeliyiz.

1950 lerden beri hep birşeylerde sıkıntı çıkarmaları,herfırsatta yok güneydoğu,yok insan hakları vs. diyerek devamlı birşeylere ambargo uygulamaları bıktırdı.En azından kritik ürünlerde kendine yeter duruma gelmezsek,artık hiç bir şekilde uydu olmaktan kurtulamayız.Çünkü adamlar bu ürünleri kullanarak istediğini yaptırıyor sana.

Altay projesi 90 larda başlamış,roketsan o zamanlar akraba olmuştu LECLERC le.MİLGEM 90 larda başladığında Özden Örnek paşa nın anlattıkları dudak uçuklatır.ATAK projeside yine aynı garabet.Böyle bir sürü proje var.O zamanlar başlansaydı şimdi hiç birini konuşmazdık bu şekil.Hepsinde bir engel,bir aksaklık,bir ambargo falan filan var.Ya öyle bir duruma gelmişiz ve o kadar çok proje ve ihtiyaç birikmişki,İSMAİL DEMİR ''Bazen yapılan ambargoları ürün bitipte yenisi istendiğinde farkediyoruz'' diyecek duruma gelmişiz.

Bizim herzamanki halimiz.50 yılda yapılması gereken şeyleri 10 yıla sığdırmaya çalışır,hiç tecrübeli olmadığımız bir sürü konuda birden işe girmeye çalışırsak olacağı buda,düşe kalkada olsa yinede iyi iş çıkarıyoruz.

Son tahlilde,bize verilen sözler tutulmuyorsa bunun sorumlusu yine biz olmuyoruz.Adamların işine gelmesede,ticari rakip görselerde,yada bizden karşılığında birşeylerde isteseler sonuçta sözü verenler onlarsa sorumlusuda onlardır.Eğer siz ortak geliştirme yada alt üretici isteğini kabul edip anlaşma yaptıysanız,ama karşı taraf bu şartı çeşitli bahanelerle yerine getirmiyorsa, bunun sorumluluğu sizde olmaz.
“Yav” nedir? Anlamadım ama!; 
Sn Safsata00,
Zaten adamlar işi yavaşlatmak, geciktirmek, ellerinden gelse iptal etmek için fırsat arıyorlar. Kontrattaki ceza müeyyideleri nedeniyle elleri bağlı. Ancak bizde biraz yardımcı oluyoruz onlara.
Sorumluluk bizde olsa, hepten bırakırlar işi. Bizim özgün parça üretme isteğimizin ve de Covid mazeretinin arkasına saklanıp işi geciktiriyorlar. Bunu kontrat muhatabı şirket yapamaz. Onlar paralarının peşindedir. Bir an önce teslim edip kontrata ait üretimi, paralarını almak isterler. Bu tamamen zorla ve Alman hükümeti güdümlü geciktirme politikası.
Sonunda, afedersiniz ama, “eşek” gibi bu denizaltıları, kontrat şartlarına şöyle ya da böyle uygun olarak teslim edecekler. Bunu kendileri de biliyor. Bu denizaltılar, bizim Almanlardan alacağımız son deniz platformu. Tülomsaş, dizel gemi motorunu, TEİ de GE lisansıyla LM2500 ve LM500 gaz türbinlerini yapmaya başladıktan sonra MTU’ya da ihtiyacımız kalmayacak.
Denizaltı dizel motoru, çok özel bir motor. Mitsubishi bu konuda uzman. RR, MTU’nun sahibi. Bunlar kullanılarak, TOT ile bu motorlar Türkiye’de üretilebilirse o handikapta aşılmış olur.

Yav ; çok önceden gelen samimiyet göstergesidir benim için.İstemezseniz samimiyet kullanmayabilirim.

Yukarıdaki yorumunuzda bizim hatamızın ne olduğunu anlamadımki?Zaten yorum yapma sebebim bizim hatamız nerede diyeydi.Eğer mecburen vereceklerse,her şekilde bir kulp uydurup geciktirmeye çalışıyorlarsa,nasıl olsa başka bir mesele bulup yine aynı sıkıntıyı çıkaracaklarını anladım yorumlarınızdan.Öyleyse önceki yorumunuzda ;

Alıntı
Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz.

Sözü nedir.?

Çevrimdışı safsata00

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 53
  • 10
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #31 : 09 Nisan 2022, 22:40:34 »
Sayın Yaşar , "Yaşar Hocam" lafını pek sevmez... Hele bir de bu hitabın başına "Yav" gelirse hiç sevmez...

İlgililerin dikkatine🙃🙃🙃

Böyle bir durummu var Yaşar Hocam?

Çevrimdışı Yasar

  • 2021 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 3666
  • 360
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #32 : 10 Nisan 2022, 03:45:22 »
Birde denizaltılar içinde örtülü ambargo yedik
Benim anladığım kadarıyla, Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz (Milden’e hazırlık olarak). Bu sistemleri ürettikten ve sistemlerin buradaki testlerinden sonra, kontrat gereği teslim dökümanına imza atacak merci olan Almanlara yolluyoruz ki onlarda onay versinler diye (Gerektiğinde doğrudan denizaltıya takılabiliyorsa da Almanların onayını bekliyor). Sonra bu sistemler yerine göre, getirilip denizaltılara monte ediliyor. Bu yöntem zaman alıyor. Almanlar, Covid nedeniyle bu işlemlerin uzun sürdüğünü öne sürüp imalat safhasının uzamasına sebep oluyorlar.
Bu denizaltılar, şöyle ya da böyle bitecek. Kontrat şartlarını bozamaz Alman şirket. Ama bizi mazeret gösterip gecikmeye yol açıyorlar. İlk 2 denizaltının gecikmesi kesin. Belki 3üncü ve 4üncü de bunların gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle, teslimlerinde bir uzama olacaktır. Ama son 2 denizaltı zamanında teslim edilir. Çünkü onlara gelindiğinde tüm parçalar ve sistemler yerlerini bulmuş olur.

Beni asıl endişelendiren, bize motor konusunda sıkıntı çıkaran Almanlardan aldığımız AIP sisteminin, belli aralıklarla Almanya’ya gönderilip bakımlarının orada yapılma gereksinimi. Almanlar bu servisi garanti süresince vermek zorunda. Ondan sonra vermek istemezlerse ne yaparız?
AIP sistemi iyi ve Almanların kullandığı teknoloji kendisini ispat etmiş bir sistem. Ancak su altında iken denizaltının hızını ve ani hızlanma kabiliyetini çok kısıtlayan bir sistem. Kullanılan bataryalar da kurşun/asit bataryalar. Japon’lar bu dezavantajlardan kurtulmak için ilk 10 adet İsveç AIP sistemli SÖRYU sınıfı denizaltıdan sonra son yaptıkları Öryu ve Töryu denizaltılarını Li-İon bataryalarla yapıp AIP sistemini kullanmadılar. Su altında kalış süresi gene de neredyse AIP ye yakın çıkan bu denizaltılar, su altında çok hızlı hareket edebilmelerinin yanında, ani hızlanma kabiliyetine de sahipler. Bir sonraki sınıf olan Taigei sınıfta da aynı teknolojiyi daha da geliştirerek Nükleer denizaltılardan sonra en uzun su altında kalabilen denizaltılara sahip oldu Japon’lar.
Bizim de Reisleri Lİ-İon bataryayla modernize ya da en az son 2-4 gemiyi bu şekilde üretmeyi düşünmemiz ve Mildenleri bu teknolojiyle inşa etmemiz lazım.

Yav yaşar hocam,hazır alımda problem yaşıyoruz,parça alımında problem,ortak üretimde problem vs. vs.Altay tankında kaç tane onay makamına kaç gere gitmesi gerekiyor motor işine karar vermeleri için mesela.Eğer bu zamanda ortak üretim diye diretmezsen,bir daha bu konjonktürü bulamazsın.Hazır krizlerin tam göbeğinde sana ihtiyaçları varken alabileceğini almazsan,yakında ortalık durulduğunda hazır alımda bile kök söktürürler.

ABD keyfindenmi F16 lar konusunu yumuşatmaya çalışıyor yada kanada ile beraber ingiltere ambargoları bizi sevdiği içinmi hafifletiyor.?Bu zaman alabileceğimiz herşeyi alma zamanıdır.Eğer alamıyorsak ne yapıp edip bir şekilde üretmeli yada başka yerden tedarik etmeliyiz.

1950 lerden beri hep birşeylerde sıkıntı çıkarmaları,herfırsatta yok güneydoğu,yok insan hakları vs. diyerek devamlı birşeylere ambargo uygulamaları bıktırdı.En azından kritik ürünlerde kendine yeter duruma gelmezsek,artık hiç bir şekilde uydu olmaktan kurtulamayız.Çünkü adamlar bu ürünleri kullanarak istediğini yaptırıyor sana.

Altay projesi 90 larda başlamış,roketsan o zamanlar akraba olmuştu LECLERC le.MİLGEM 90 larda başladığında Özden Örnek paşa nın anlattıkları dudak uçuklatır.ATAK projeside yine aynı garabet.Böyle bir sürü proje var.O zamanlar başlansaydı şimdi hiç birini konuşmazdık bu şekil.Hepsinde bir engel,bir aksaklık,bir ambargo falan filan var.Ya öyle bir duruma gelmişiz ve o kadar çok proje ve ihtiyaç birikmişki,İSMAİL DEMİR ''Bazen yapılan ambargoları ürün bitipte yenisi istendiğinde farkediyoruz'' diyecek duruma gelmişiz.

Bizim herzamanki halimiz.50 yılda yapılması gereken şeyleri 10 yıla sığdırmaya çalışır,hiç tecrübeli olmadığımız bir sürü konuda birden işe girmeye çalışırsak olacağı buda,düşe kalkada olsa yinede iyi iş çıkarıyoruz.

Son tahlilde,bize verilen sözler tutulmuyorsa bunun sorumlusu yine biz olmuyoruz.Adamların işine gelmesede,ticari rakip görselerde,yada bizden karşılığında birşeylerde isteseler sonuçta sözü verenler onlarsa sorumlusuda onlardır.Eğer siz ortak geliştirme yada alt üretici isteğini kabul edip anlaşma yaptıysanız,ama karşı taraf bu şartı çeşitli bahanelerle yerine getirmiyorsa, bunun sorumluluğu sizde olmaz.
“Yav” nedir? Anlamadım ama!; 
Sn Safsata00,
Zaten adamlar işi yavaşlatmak, geciktirmek, ellerinden gelse iptal etmek için fırsat arıyorlar. Kontrattaki ceza müeyyideleri nedeniyle elleri bağlı. Ancak bizde biraz yardımcı oluyoruz onlara.
Sorumluluk bizde olsa, hepten bırakırlar işi. Bizim özgün parça üretme isteğimizin ve de Covid mazeretinin arkasına saklanıp işi geciktiriyorlar. Bunu kontrat muhatabı şirket yapamaz. Onlar paralarının peşindedir. Bir an önce teslim edip kontrata ait üretimi, paralarını almak isterler. Bu tamamen zorla ve Alman hükümeti güdümlü geciktirme politikası.
Sonunda, afedersiniz ama, “eşek” gibi bu denizaltıları, kontrat şartlarına şöyle ya da böyle uygun olarak teslim edecekler. Bunu kendileri de biliyor. Bu denizaltılar, bizim Almanlardan alacağımız son deniz platformu. Tülomsaş, dizel gemi motorunu, TEİ de GE lisansıyla LM2500 ve LM500 gaz türbinlerini yapmaya başladıktan sonra MTU’ya da ihtiyacımız kalmayacak.
Denizaltı dizel motoru, çok özel bir motor. Mitsubishi bu konuda uzman. RR, MTU’nun sahibi. Bunlar kullanılarak, TOT ile bu motorlar Türkiye’de üretilebilirse o handikapta aşılmış olur.

Yav ; çok önceden gelen samimiyet göstergesidir benim için.İstemezseniz samimiyet kullanmayabilirim.

Yukarıdaki yorumunuzda bizim hatamızın ne olduğunu anlamadımki?Zaten yorum yapma sebebim bizim hatamız nerede diyeydi.Eğer mecburen vereceklerse,her şekilde bir kulp uydurup geciktirmeye çalışıyorlarsa,nasıl olsa başka bir mesele bulup yine aynı sıkıntıyı çıkaracaklarını anladım yorumlarınızdan.Öyleyse önceki yorumunuzda ;

Alıntı
Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz.

Sözü nedir.?
Sn Safsata00,
Ben “bizim hatamız var” demedim. “Gecikmesinde bizimde biraz katkımız var” dedim. Yani adamların zaten uğraştıkları işe yardımcı olmuşuz bilmeyerek. Evet alt sistemleri kendimiz üretmek istiyoruz. Bu hakkımız. Ama o kadar çok şeyi kendimiz üretmeye başladık ki, her parça Alman’ın onayından geçiyor ve bu da gecikmeye ortam hazırlıyor.
Evet, çok ters bir durum oluşursa ve de ABD gibi, f35’i vermedikleri gibi, isterlerse bir kulp bulup gene vermezler, desek te bu denizaltı kontratında biraz elleri kolları bağlı. Vermezlerse dahi bizim bu işi, geç te olsa sonunda becereceğimizin farkındalar. Onun için, asıl niyetleri olan geciktirme oyununu oynuyorlar.
Bu gecikmenin tek bir izahı olabilir; o da, Türkiye’nin, Yunanistan ile Ege’deki deniz gücü gemi dengesinin çok bozulmamasına çalışmaktalar. Yunanistan fırkateynlerini alınca şu an ki aleyhlerine olan dengeyi biraz olsun düzeltmiş olacaklar. O zamana da Reisler birer ikişer bizim envantere girmiş olacak.

“Yav” lafına gelince; bizim dilimizde yav diye bir sözcüğü ben bilmiyorum. Araştırdım. Yerel kullanımda; Yağ, tortu, bulunmuş sahipsiz hayvan olarak geçiyor. Çağatay Türkçesinde de düşman demekmiş. Onun için ne demek olduğunu anlamadığımı söylemiştim.
“Yahu” olarak cümle başı ve sonrası kullanılan sözcük ise “hey, bana bak, baksana” ve “lan” anlamlarında biraz kaba bir tabir. Bunu kastettiğinizi zannetmiyorum.
Sn serkan1976’nın sözlerine gelince; hacı/hoca takımını pek sevmediğimden ve uzun süre memleketten ayrı kalmamdan kaynaklanan, “hocam” lafına bir antipatim var. Burada arkadaşların birbirlerine bu şekilde hitap etmelerinin nedenini sormuştum bir zamanlar. Onlarda bunun bir çeşit saygı ve yakınlık anlamında kullanıldığını izah etmişlerdi.

Çevrimdışı safsata00

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 53
  • 10
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #33 : 11 Nisan 2022, 02:28:14 »
Birde denizaltılar içinde örtülü ambargo yedik
Benim anladığım kadarıyla, Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz (Milden’e hazırlık olarak). Bu sistemleri ürettikten ve sistemlerin buradaki testlerinden sonra, kontrat gereği teslim dökümanına imza atacak merci olan Almanlara yolluyoruz ki onlarda onay versinler diye (Gerektiğinde doğrudan denizaltıya takılabiliyorsa da Almanların onayını bekliyor). Sonra bu sistemler yerine göre, getirilip denizaltılara monte ediliyor. Bu yöntem zaman alıyor. Almanlar, Covid nedeniyle bu işlemlerin uzun sürdüğünü öne sürüp imalat safhasının uzamasına sebep oluyorlar.
Bu denizaltılar, şöyle ya da böyle bitecek. Kontrat şartlarını bozamaz Alman şirket. Ama bizi mazeret gösterip gecikmeye yol açıyorlar. İlk 2 denizaltının gecikmesi kesin. Belki 3üncü ve 4üncü de bunların gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle, teslimlerinde bir uzama olacaktır. Ama son 2 denizaltı zamanında teslim edilir. Çünkü onlara gelindiğinde tüm parçalar ve sistemler yerlerini bulmuş olur.

Beni asıl endişelendiren, bize motor konusunda sıkıntı çıkaran Almanlardan aldığımız AIP sisteminin, belli aralıklarla Almanya’ya gönderilip bakımlarının orada yapılma gereksinimi. Almanlar bu servisi garanti süresince vermek zorunda. Ondan sonra vermek istemezlerse ne yaparız?
AIP sistemi iyi ve Almanların kullandığı teknoloji kendisini ispat etmiş bir sistem. Ancak su altında iken denizaltının hızını ve ani hızlanma kabiliyetini çok kısıtlayan bir sistem. Kullanılan bataryalar da kurşun/asit bataryalar. Japon’lar bu dezavantajlardan kurtulmak için ilk 10 adet İsveç AIP sistemli SÖRYU sınıfı denizaltıdan sonra son yaptıkları Öryu ve Töryu denizaltılarını Li-İon bataryalarla yapıp AIP sistemini kullanmadılar. Su altında kalış süresi gene de neredyse AIP ye yakın çıkan bu denizaltılar, su altında çok hızlı hareket edebilmelerinin yanında, ani hızlanma kabiliyetine de sahipler. Bir sonraki sınıf olan Taigei sınıfta da aynı teknolojiyi daha da geliştirerek Nükleer denizaltılardan sonra en uzun su altında kalabilen denizaltılara sahip oldu Japon’lar.
Bizim de Reisleri Lİ-İon bataryayla modernize ya da en az son 2-4 gemiyi bu şekilde üretmeyi düşünmemiz ve Mildenleri bu teknolojiyle inşa etmemiz lazım.

Yav yaşar hocam,hazır alımda problem yaşıyoruz,parça alımında problem,ortak üretimde problem vs. vs.Altay tankında kaç tane onay makamına kaç gere gitmesi gerekiyor motor işine karar vermeleri için mesela.Eğer bu zamanda ortak üretim diye diretmezsen,bir daha bu konjonktürü bulamazsın.Hazır krizlerin tam göbeğinde sana ihtiyaçları varken alabileceğini almazsan,yakında ortalık durulduğunda hazır alımda bile kök söktürürler.

ABD keyfindenmi F16 lar konusunu yumuşatmaya çalışıyor yada kanada ile beraber ingiltere ambargoları bizi sevdiği içinmi hafifletiyor.?Bu zaman alabileceğimiz herşeyi alma zamanıdır.Eğer alamıyorsak ne yapıp edip bir şekilde üretmeli yada başka yerden tedarik etmeliyiz.

1950 lerden beri hep birşeylerde sıkıntı çıkarmaları,herfırsatta yok güneydoğu,yok insan hakları vs. diyerek devamlı birşeylere ambargo uygulamaları bıktırdı.En azından kritik ürünlerde kendine yeter duruma gelmezsek,artık hiç bir şekilde uydu olmaktan kurtulamayız.Çünkü adamlar bu ürünleri kullanarak istediğini yaptırıyor sana.

Altay projesi 90 larda başlamış,roketsan o zamanlar akraba olmuştu LECLERC le.MİLGEM 90 larda başladığında Özden Örnek paşa nın anlattıkları dudak uçuklatır.ATAK projeside yine aynı garabet.Böyle bir sürü proje var.O zamanlar başlansaydı şimdi hiç birini konuşmazdık bu şekil.Hepsinde bir engel,bir aksaklık,bir ambargo falan filan var.Ya öyle bir duruma gelmişiz ve o kadar çok proje ve ihtiyaç birikmişki,İSMAİL DEMİR ''Bazen yapılan ambargoları ürün bitipte yenisi istendiğinde farkediyoruz'' diyecek duruma gelmişiz.

Bizim herzamanki halimiz.50 yılda yapılması gereken şeyleri 10 yıla sığdırmaya çalışır,hiç tecrübeli olmadığımız bir sürü konuda birden işe girmeye çalışırsak olacağı buda,düşe kalkada olsa yinede iyi iş çıkarıyoruz.

Son tahlilde,bize verilen sözler tutulmuyorsa bunun sorumlusu yine biz olmuyoruz.Adamların işine gelmesede,ticari rakip görselerde,yada bizden karşılığında birşeylerde isteseler sonuçta sözü verenler onlarsa sorumlusuda onlardır.Eğer siz ortak geliştirme yada alt üretici isteğini kabul edip anlaşma yaptıysanız,ama karşı taraf bu şartı çeşitli bahanelerle yerine getirmiyorsa, bunun sorumluluğu sizde olmaz.
“Yav” nedir? Anlamadım ama!; 
Sn Safsata00,
Zaten adamlar işi yavaşlatmak, geciktirmek, ellerinden gelse iptal etmek için fırsat arıyorlar. Kontrattaki ceza müeyyideleri nedeniyle elleri bağlı. Ancak bizde biraz yardımcı oluyoruz onlara.
Sorumluluk bizde olsa, hepten bırakırlar işi. Bizim özgün parça üretme isteğimizin ve de Covid mazeretinin arkasına saklanıp işi geciktiriyorlar. Bunu kontrat muhatabı şirket yapamaz. Onlar paralarının peşindedir. Bir an önce teslim edip kontrata ait üretimi, paralarını almak isterler. Bu tamamen zorla ve Alman hükümeti güdümlü geciktirme politikası.
Sonunda, afedersiniz ama, “eşek” gibi bu denizaltıları, kontrat şartlarına şöyle ya da böyle uygun olarak teslim edecekler. Bunu kendileri de biliyor. Bu denizaltılar, bizim Almanlardan alacağımız son deniz platformu. Tülomsaş, dizel gemi motorunu, TEİ de GE lisansıyla LM2500 ve LM500 gaz türbinlerini yapmaya başladıktan sonra MTU’ya da ihtiyacımız kalmayacak.
Denizaltı dizel motoru, çok özel bir motor. Mitsubishi bu konuda uzman. RR, MTU’nun sahibi. Bunlar kullanılarak, TOT ile bu motorlar Türkiye’de üretilebilirse o handikapta aşılmış olur.

Yav ; çok önceden gelen samimiyet göstergesidir benim için.İstemezseniz samimiyet kullanmayabilirim.

Yukarıdaki yorumunuzda bizim hatamızın ne olduğunu anlamadımki?Zaten yorum yapma sebebim bizim hatamız nerede diyeydi.Eğer mecburen vereceklerse,her şekilde bir kulp uydurup geciktirmeye çalışıyorlarsa,nasıl olsa başka bir mesele bulup yine aynı sıkıntıyı çıkaracaklarını anladım yorumlarınızdan.Öyleyse önceki yorumunuzda ;

Alıntı
Reis sınıfının gecikmesinde bizim de biraz katkımız var. Almanların hazır yapıp yollayacakları ve denizaltılara takılacak birçok alt sistemi biz kendimiz üretmek istiyoruz.

Sözü nedir.?
Sn Safsata00,
Ben “bizim hatamız var” demedim. “Gecikmesinde bizimde biraz katkımız var” dedim. Yani adamların zaten uğraştıkları işe yardımcı olmuşuz bilmeyerek. Evet alt sistemleri kendimiz üretmek istiyoruz. Bu hakkımız. Ama o kadar çok şeyi kendimiz üretmeye başladık ki, her parça Alman’ın onayından geçiyor ve bu da gecikmeye ortam hazırlıyor.
Evet, çok ters bir durum oluşursa ve de ABD gibi, f35’i vermedikleri gibi, isterlerse bir kulp bulup gene vermezler, desek te bu denizaltı kontratında biraz elleri kolları bağlı. Vermezlerse dahi bizim bu işi, geç te olsa sonunda becereceğimizin farkındalar. Onun için, asıl niyetleri olan geciktirme oyununu oynuyorlar.
Bu gecikmenin tek bir izahı olabilir; o da, Türkiye’nin, Yunanistan ile Ege’deki deniz gücü gemi dengesinin çok bozulmamasına çalışmaktalar. Yunanistan fırkateynlerini alınca şu an ki aleyhlerine olan dengeyi biraz olsun düzeltmiş olacaklar. O zamana da Reisler birer ikişer bizim envantere girmiş olacak.

“Yav” lafına gelince; bizim dilimizde yav diye bir sözcüğü ben bilmiyorum. Araştırdım. Yerel kullanımda; Yağ, tortu, bulunmuş sahipsiz hayvan olarak geçiyor. Çağatay Türkçesinde de düşman demekmiş. Onun için ne demek olduğunu anlamadığımı söylemiştim.
“Yahu” olarak cümle başı ve sonrası kullanılan sözcük ise “hey, bana bak, baksana” ve “lan” anlamlarında biraz kaba bir tabir. Bunu kastettiğinizi zannetmiyorum.
Sn serkan1976’nın sözlerine gelince; hacı/hoca takımını pek sevmediğimden ve uzun süre memleketten ayrı kalmamdan kaynaklanan, “hocam” lafına bir antipatim var. Burada arkadaşların birbirlerine bu şekilde hitap etmelerinin nedenini sormuştum bir zamanlar. Onlarda bunun bir çeşit saygı ve yakınlık anlamında kullanıldığını izah etmişlerdi.

Almanların mevzusunda kastınızı anladım.Gayet makul bir düşünce.

Yav kelimesini o kadar araştırmak zorunda bıraktığım için kusura bakmayın.Gerçektende başka yerlerdede karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduğumuz için kullanılan bir kelime idi.Anlamıda benim için şaşkınlıkla karışık nasıl olabilir başka bir anlamı olmasın arkadaşım şeklinde bir vurgulama içindir.Devamlı kullanırım heryerde.

En azından benim okul zamanımda devamlı öğretmenlerimize hocam dediğim için hatta şuan çocuklarımın öğretmenlerinede aynı hitabı kullanıyorum.Benim için öğretici bilgiler aldığım yada böyle bilgiler verdiğini düşündüğüm insanlar için kullanırım.Sonuçta 40 yıldır kullandığım terimleri buradaki muhabbetler için değiştirmem çok zor olduğundan vazgeçemeyeceğime göre,değerli bilgilerinizden faydalanamayacağım için üzgünüm diyelim.

Çevrimdışı カメせ

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 6616
  • 185
  • DefenceTurk.com
Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #34 : 18 Nisan 2022, 12:51:30 »

Çevrimdışı serkan1976

  • 2022 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 7771
  • 458
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #35 : 05 Mayıs 2022, 18:44:43 »
Kötü Haber....

Filipinler Savunma Bakanı, Donanma için 6 adet Açık Deniz Karakol Gemisi inşası ihalesini G. Koreli Hyundai Heavy Industries'in (HHI) kazandığını açıklamış.

Çevrimdışı DelKu

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 457
  • 48
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #36 : 05 Mayıs 2022, 20:12:30 »
Rüşvet vermişlerdir,  Korelilerin ne kültürel ne moralman japonlarla bir benzerliği yoktur peşinen söyleyeyim.

Ayrıca 2 tane korvet inşa işini hyundai a verdikten sonra mantıklı olan OPVyi de Korelilere vermeleri olurdu ki öyle olmuş.

Çevrimdışı serkan1976

  • 2022 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 7771
  • 458
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #37 : 05 Mayıs 2022, 20:15:42 »
Rüşvet vermişlerdir,  Korelilerin ne kültürel ne moralman japonlarla bir benzerliği yoktur peşinen söyleyeyim.

Ayrıca 2 tane korvet inşa işini hyundai a verdikten sonra mantıklı olan OPVyi de Korelilere vermeleri olurdu ki öyle olmuş.

Hyundai'den korvet aldıklarını bilmiyordum...Bilseydik Karakol gemisi ihalesi için umutlanmazdık... Adamlar mantıklı olanı yapmış , rüşvetle alakalı değil... Ortak sistem kullanıyorlarsa akıllıca karar vermiş Filipinliler...

Çevrimdışı Hornet

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 116
  • 12
  • DefenceTurk.com
Ynt: Açık Deniz Karakol Gemisi ADKG.
« Yanıtla #38 : 05 Mayıs 2022, 23:03:15 »
Rüşvet vermişlerdir,  Korelilerin ne kültürel ne moralman japonlarla bir benzerliği yoktur peşinen söyleyeyim.

Ayrıca 2 tane korvet inşa işini hyundai a verdikten sonra mantıklı olan OPVyi de Korelilere vermeleri olurdu ki öyle olmuş.
Rüşvette bir seçenek ama rüşvete gelmeden önce karşı tarafın teklifini biliyor muyuz ? Hayır. Ben Kore'nin yaptığı bir geminin ucuz olacağını düşünmüyorum Korede bazı şeyler çok pahalıdır ama Korelilerin özellikle Hyundai gibi tersanelerin en büyük gücü paraları... Sen gemiyi 10 yıllığına yaparsın Koreli paraya acil ihtiyacı olmadığı için 20 yıllık taksitle yapar. Bu durum bile Koreyi avantaja yiter. Tabi Koreli şirketin Turkiyenin hem iç hemde dış siyasi dinamiklerini ihale sürecinde ne kadar öne çıkardığı gibi hususlarda var. Atak helikopterini sattık diyoruz ama Atak için pazarlamayi sadece biz yapmıyoruz Italyanlarda yapıyor. Filipinler işini İtalyanlar mi yaptı biz mi yaptık bundan bile emin değiliz. Adam Kore'nin ekonomik ve teknolojik gücünü biliyor birde sana bakıyor. Yarın doların 40 lira olma ihtimali olup gemiyi yapacak şirketin iflas etme potansiyeli bile var bu ülkede...

Çevrimdışı カメせ

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 6616
  • 185
  • DefenceTurk.com
Alıntı
Açık Deniz Karakol Gemisi Projesinde kullanılacak olan Unirobotics silah istasyonu.



https://mobile.twitter.com/Dromercay