Büyük düşünebilen ve herşeyin iyisine sahip olan silahlı kuvetlerimizin olması hepsimizin dileği ve ortak isteği olmakle birlikte bir de realite mevcut.
Realite derken kastım şu, Türkiyemizin coğrafi konumu ,ekonomik durumu,çevresel risk faktörleri Avusturalya ile 1-1 örtüşmemekte. Avusturalya bir okyanus ülkesi, Türkiye nin öncelikli koruma altında tutması gereken denizler ,Akdeniz ,Ege,karadeniz yani daha sığ denizler. Avusturalyanın çevresel risk faktörü oldukça düşük ,Türkiyemizin risk faktörü yüksek özellikle Akdeniz ve Ege. Avusturalyanın Kişi başı ekonomik gücü ve Türkiyemizin kişi başina düsen ekonomik güçleri arasında büyük fark mevcut. Hali ile Savunma ayrılmış olan bütçemizin büyük bir kısmı devam etmekte olan operasyonlara , geriye kalan küçük kısmı ile ancak gerçek yatırımlara ayrılmakta . Kısıtlı yatırım bütçemizi de hemen hemen her alanda öncelikli olan birçok değisik ebattaki projelere aktarmaktayız. (Buraya kadar yazdıklarımı zaten sizler de biliyordunuz ama bir hatırlatmak istedim )
Avusturalya peki niye ihalede istenilen şartların çok üzerinde olan ,rakiplerini en pahalısı , denmemiş teknolojiyi tercih etti buna bakmak lazım?
Avusturalyanın risk altında olmadığı için önerilen teknolojinin hazır olmasını rahatlıkle bekleyebilir.
Avusturalya Okyanus ülkesi ve ABD nin bir ileri karakolu olduğu için daha uzun soluklu ve daha iri denizaltı kullanımıda sıkıntı olmaz bilakis avantaj sağlar.
Avusturalyada ihale kazanan firma yaklaşık 3000 kişiye iş alanı sağlayacağı tahüdünde bulunduğu gibi teknoloji transferi sözkonusu.
Avusturalya Baracuda denizaltısını seçmekle mevcut denizaltı ekolunden vazgecerek fransız ekolune gecmeye karar kıldı.
Anlaşmada belirtilen fiyat kapasamında denizaltı + R&D fiyatı dahil onun için fiyat yüksek.
Türkiyemize gelince yatırım bütçesindeki denizaltı kısmı hayli kısıtlı.
Alman ekolunu kullanmaktayız . Değisik bir ekole geçmemiz zaman ve ek masraf gerektirir ''Ör bakım + donnım fabrikalarımız mevcut ekole göre üretim yapmakta''
Denenememiş bir sistem üzerine karar kılarak harcayacak fazla zamanımız yok.
Türkiyemizin yurt savunması öncelikli olarak daha sığ sular olan Akdeniz ve Egede oluşmakta , ilerde başka denizlerde gerek bayrak göstermek veya olası ileri karakol için daha soluklu ve sürattli yeni model deniz altılara da ihtiyacımız olacağı aşıkar . Onları da mevcut deneyimimiz + haelen yürütülmekte olan projeden edinilecek tecrübenin üzerine eklemekle bir sonraki modeli de yerli olarak geliştirme imkanımız olacğı kanısındayım.