Bu tip teknolojik inceliği ve kapsamlı projeleri başarıyla yapabilmek için o projenin eko sistemine de sahip olmanız gerekir.
Hiç nükleer santral kurmamış bir ülkenin kalkıp nükleer santral kurması demek Amerika’yı yeniden keşfetmeye benzer.
Teknoloji olarak her türlü detayı biliyor, sistemin nasıl çalışacağından haberdar ve ne gibi malzemenin gerektiğinin farkında olabilirsiniz. Ama inşaatında bile kullanılan betonun, demirin farklı olduğu bir santralin kurulması kolay bir şey değildir. Reaktörlerin kendisini imal edebilmek ayrı bir uzmanlık konusudur. Reaktörlerin üreteceği ısıyı buhara çevirip elektrik enerjisi elde edeceğiniz türbin ve jeneratörlerin imalatını yapacak firmalarınız olması gerekir. Tüm alt sistemlerin malzemesinden ekipmanına kadar üretimini yapacak eko sisteminizin hazır olması gerekir.
Küçük bir örnek vereyim:
Türkiye’de ham demir cevherinden yüksek fırın teknolojisi kullanarak çelik üretebilen 3 demir-çelik fabrikamız var. Karabük (İngiliz), Ereğli (Amerikan) ve İskenderun (Rus). Bunların hepsi ayrı ayrı ülkeler ve ayrı ayrı teknolojiler kullanılarak inşa edilmiş fabrikalardır.
Bu kadar fabrika kurulmasına rağmen hala böyle tesisleri sıfırdan inşa edip, tüm malzemelerini ve ekipmanlarını üreterek kurabilecek durumda olmadığımızda bir gerçektir.
(Diğer tüm demir çelik tesisleri hurda demir kullanan, ya da yarı mamulü alıp işleyen ark frınlı haddane vasfında “Çelikhane”lerdir.)