hayır yüzde 80 verisini nereden elde ettiniz onu merak ettim?
Ticari gemilerin tarihini araştır 80 senede kaç kat büyüdüklerini ve bundan daha önemlisi bu büyük gemilerin ne kadar yaygınlaştığını göreceksin.
Ben neden araştırayım, sen söylediğine göre sen araştırmış olmalısın, bende çıkardığın yüzde 80 sonucunun kaynağını merak ediyorum.
Araştırdım ama tek bir kaynaktan elde edemezsin onlarca farklı kaynaktan yararlandım ve özet olarak görebilmeniz için size "Ticari gemilerin tarihini araştır 80 senede kaç kat büyüdüklerini ve bundan daha önemlisi bu büyük gemilerin ne kadar yaygınlaştığını göreceksin. " diye yazdım.
Boğaz'dan hergün 200 tehlikeli tanker geçiyor
01 Temmuz 2010 Perşembe 16:35
İSTANBUL -AA- Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, tankerlerle kargo ve petrol ürünleri taşımacılığının yarattığı risklere dikkati çekerek, "Türkiye'nin, ekonomik, sosyal, siyasi ve çevresel açılardan ulusal ve uluslararası öncelik ve çıkarlarını göz önünde bulundurarak, başta Montrö Anlaşması olmak üzere taraf olunan diğer uluslararası anlaşma ve sözleşmeler ile Uluslararası Denizcilik Teşkilatı tarafından getirilen kurulları göz önünde bulundurarak, boğazlarda geçişlere yönelik yeni düzenlemeler getirmeye hakkı olduğu unutulmamalıdır" dedi.
"Tanker ile petrol taşımacılığının, Marmara ve boğazlar açı sından çevresel riskleri ve bu risklerin önlenmesi" konulu toplantının açılışında konuşan Eroğlu, 3 tarafının denizlerle çevrili olması, 8 bin 484 kilometre uzunluğundaki sahil şeridi ve stratejik konumu sebebiyle Türkiye'nin, kara suları, iç suları, boğazları ve münhasır ekonomik bölgesinde yoğun bir deniz trafiği ile karşı karşıya bulunduğunu belirtti.
Bu yoğun trafiğin büyük kısmının kapalı bir iç deniz olan Marmara Bölgesi ve boğazlarda yer aldığını ifade eden Eroğlu, ayrıca İstanbul Boğazı'nın coğrafi yapısı, darlığı, kuvvetli akıntıları, keskin dönüşleri, değişken iklim şartları ve yoğun trafiği ve büyük bir metropolitanın içinden geçen dünyanı n en önemli tabii su yolu olduğunu söyledi.
Bir biyolojik koridor olan İstanbul Boğazı'nın, deniz canlılarının geçiş yolu olması, farklı hayvan ve bitki topluluklarının çeşitliliği, kısa burunlu yunuslar gibi tehdit altında bulunan ve korunması gereken 33 deniz canlısını barındırmasından dolayı ekolojik olduğu kadar değerli tarihi ve kültürel özelliklere sahip olduğunu kaydeden Eroğlu, şöyle konuştu:
"Bilindiği üzere İstanbul Yarımadası, UNESCO tarafından 1974 tarihli 'Dünya Kültürel ve Doğa Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme' kapsamında '3 bin yıllık tarihi ile insanlığın ortak mirası' olarak nitelendirilmiştir. Bunun yanında tabii güzellikleri ve sahip olduğu tarihi ve kültürel varlıklar sebebiyle Barselona Sözleşmesi çerçevesinde kabul edilen Cenova Bildirgesi ile 'Akdeniz'de ortak öneme sahip 100 tarihi sit alanı' listesinde de yer alınmıştır. Önemli vurgulamak isterim ki dünyanın en gözde kentlerinden birisi ve 13 Kasım 2006 günü Avrupa Parlamentosunun görüşü ve AB Kültür Bakanları Konseyinin onayıyla '2010 Avrupa Kültür Başkenti' ilan edilmiş olan İstanbul, 13 milyonu aşkın nüfusu ile deniz kazası riskinin getirdiği büyük tehlikelerle karşı karşıya olan bir metropoldur."
Eroğlu, bütün bu tabii kültürel özellikleriyle Marmara ve boğazların, yoğun denizcilik faaliyeti yürütülen bir bölge olduğunu ifade ederek, İstanbul Boğazı'ndan 2009 yılında 51 bin 422, Çanakkale Boğazı'ndan ise 49 bin 453 geminin geçiş yaptığını, bu trafiğin beşte birlik bir bölümünün tehlikeli kargo ve petrol ürünleri taşıyan gemilerden oluştuğunu söyledi.
Çağımızda teknolojik gelişmeler ve büyüyen ticaret hacmine paralel olarak son yıllarda İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerin sayı ve boyutlarının giderek arttığını, özellikle petrol ve tehlikeli yükteki artışların boğazlardaki seyir, can ve çevre açısından ciddi tehdit oluşturduğunu belirten Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gemilerden kaynaklanan bu çevresel risklerden, sintine, slaç gibi petrol atıkları, pis sular, çöpler, balast suyu ile taşıyan zararlı sucul canlılar, gemilerden kaynaklanan kükürtoksitler, azotoksitler, karbondioksit, partikül madde gibi emisyonların meydana getirdiği kirlilik, kaza durumunda denize petrol veya tehlikeli maddelerin yayılması, gerek tarihi kültürel, arkeolojik yapılarımız gibi çevresel değerlerimize gerekse kıyı bölgelerinde yaşayan insanlarımıza ve deniz ekosistemine çok ciddi zararlar vermektedir.
Bu çevresel risklere bariz birkaç misâl vermek istiyorum. Karadeniz petrollerini taşıyan tankerler Marmara Denizi'ne geçtiğimiz yıl 1,5 milyon ton balast suyu deşarj etmişlerdir. Balast suları ile taşındığı bilinen alg patlamasına sebep olan zararlı, kırmızı alg türleri Marmara Denizi'nde yaşayan deniz ekosistemi ve özellikle de bu bölgede yaşayan 15 milyon habitat için risk oluşturmaktadır."
Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu, 1979 yılında Indipendenta kazasında 20 bin ton fuiloil denize aktığını, sahillerin kirlendiğini ve günlerce yanan 50 bin ton petrol sebebiyle yoğun hava kirliliği yaşandığını anlatarak, "O tarihte böyle bir patlama olduğu zaman ben de 15-20 kilometre uzaklıktaki evimde yatıyordum. Büyük bir gürültüyle uyandım. Yan tarafta büyük bir patlama oldu sandım. Kadıköy'deki bütün camlar kırılmıştı, günlerce büyük bir felaket yaşandı. Deniz canlılarına verdiği zararın hesabını tutmak mümkün olmadı" diye konuştu.
Veysel Eroğlu, 1982 yılında Unire adlı geminin kazası nedeniyle 66 bin 400 ton petrolün denize yapıldığını, 1994 yılında da Nassia ve Shipbroker adlı gemilerin çarpışması sonucunda 10 bin petrolün denize aktığını belirterek, bu kazaların vrdiği zararın hesabının da yapılamadığını söyledi.
Bakan Eroğlu, 1999 yılında Volganeft kazasında 1500 ton fueloilin denize aktığını, 7 kilometrelik sahil şeridinde yoğun kirlilik meydana geldiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Volganeft kazası, sadece temizlik masrafı olarak 9 milyon 600 bin dolar olup, bu kaza sonucu Türkiye'nin balıkçılık kaybı 2 milyon doları aşmıştır. Son yıllarda İstanbul Boğazı'nda 11 büyük deniz kazası meydana gelmiş, büyük bir risk oluşturmuştur. Sahillerin kirlenmesi, deniz ekosistemi, balıkçılıktaki kayıplar, temizleme masrafları, hava kirliliği, denizle ulaşımın engellenmesi gibi pek çok zararlar meydana getirmiştir. Türkiye'de özellikle bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığı olarak değişik tedbirler alınmaktadır. Deniz kirlenmesine karşı 197 limanda gemi atıklarının alınması hizmeti verilmektedir. Marmara ve Boğazlar'da 100 limandan bu hizmet verilmektedir. Saydığım risklerden dolayı gerek kıyıdaş ülkeler gerekse geçiş yapan bayrak devletlerin oluşması muhtemel deniz kirliliklerine karşı çok daha duyarlı olmaları büyük önem arz etmektedir."
Gemi kaynaklı kazalarda zararların acil durumlarda müdahale ve zararların giderilmesi hususunda 5212 sayılı Acil Müdahale Kanunu kapsamında Denizcilik Müsteşarlığı ile iş birliği içinde çalışmalar yaptıkları nı belirten Eroğlu, bu meyanda acil müdahale planlarının hazırlandığını, bölgesel ve ulusal acil müdahale planları hazırlatıldığını, merkezler kurulduğunu anlattı.
Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın kültürel mirasının korunmasını önemsediklerini vurgulayan Veysel Eroğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasi ve çevresel açılardan ulusal ve uluslararası öncelik ve çıkarlarını göz önünde bulundurarak, başta Montrö Anlaşması olmak üzere taraf olunan diğer uluslararası anlaşma ve sözleşmeler ile Uluslararası Denizcilik Teşkilatı tarafından getirilen kurulları göz önünde bulundurarak, boğazlarda geçişlere yönelik yeni düzenlemeler getirmeye hakkı olduğu unutulmamalıdır. Çevre, hepimizin ortak paydası, gelecek nesillere bırakacağımız ortak miras ve bizlere emanettir. Çevre ve Orman Bakanı olarak kaynaklarımızın sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda kullanılması ve denizcilik faaliyetlerinin de bu kapsamda gerçekleştirilmesi için bütün kıyıdaş ülkelerin, ilgili kurum, kuruluş ve paydaşların bir arada iş birliği içinde hareket etmesi gerekir."