Akşamdan bu yana bir çok konu birikmiş, elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.
Önce şunu belirteyim: Deprem savaş ile aynıdır. Depremle savaşın tek farkı, yıkımın barutla olmamasıdır. Deprem bölgesi farklıdır, TV ekranlarına benzemez. Klavye başından atıp tutmaksa kolaydır.
Yıkımın büyüklüğünün sebebi: Bir deprem bölgesindeki binalar, o bölgedeki aktif fayların ürettiği / üreteceği deprem büyüklüklerine göre istatistiki olarak tahmin edilen yer ivmelerine göre projelendirilirler. Şu anda AFAD online bir sistem üzerinden bu deprem ivmelerini veriyor, yani eski deprem haritası kullanılmıyor. Ama temel mantık aynı istatistiki veriler. 2018'den beri bu online sistem kullanılıyor.
İşte Kahramanmaraş'taki bu 2 depremde bu yer ivmeleri hiç beklenmedik şekilde
çok çok çok aşıldı. Şöyle anlatayım. Örneğin 1997 ve 2007 yönetmeliklerinde 1. derece deprem bölgelerinde deprem ivmesi 0,4 g olarak alınır. (burada "g" yer çekim ivmesidir, yaklaşık 10 m/s2 dir) yani 1000 tonluk bir binaya 1000 x 0,4 = 400 ton yatay deprem kuvveti geleceği göz önüne alınır. Neredeyse yıkılan bütün binalar buna göre projelendirildi.
Ama buradaki deprem ivmeleri 1,3 g - 2 g civarında oluştu. Yani binalara deprem yönetmeliğinin öngördüğü deprem kuvvetinin 3 -5 katı fazla yatay deprem yükü geldi.
Bu beklenenin çok üzerinde ve inanılmaz bir rakam. Yani 1000 tonluk bir bina 400 ton deprem yüküne göre projelendirilmişken, burada 1000 tonluk bir binaya 1300 ton ve 2000 tonluk yani binanın kendisinden bile daha ağır deprem yükleri geldi.
Yani o şehirlerdeki binalar yine çok çok iyi dayandı.
Depremde sallanmayan bina konusu: Deprem aslında kırılan kayaçların kırıldıkları noktada (odak noktası) meydana gelen titreşimlerin ve enerjinin yer kabuğu içinde dalga şeklinde yayılmasıdır. Şöyle düşünün: Bir leğen dolusu suya yukarıdan bir taş bırakın, meydana gelen dalgalar gibi. Taşın suya değdiği ilk nokta odak noktasıdır.
İşte bu dalgalar içinden geçtikleri zeminin yapısına göre [sıkı / sağlam zeminlerde (kayalar, sıkı kum ve çakıllar) veya gevşek zeminlerde (alüvyonlar, gevşek kum ve siltler)] zemini farklı titreştirirler. Sıkı ve sağlam zeminlerin periyotları düşükken, gevşek zeminlerin periyotları yüksektir. Yani yan yana iki bina, altındaki zemin özelliklerine bağlı olarak sarsıntıyı farklı düzeyde hissederler. "Yan yana binaların zeminleri mutlaka aynıdır" diye düşünmeyin, çünkü bazen aynı binanın altına bile bir tarafta farklı, diğer tarafta farklı zemin denk gelebilir. Bu nedenle sarsıntıyı komşu binadan farklı düzeyde hissetmiş olabilirsiniz. Bu dediğim 1. olasılık.
2. olasılık ise, deprem dalgaları yer kabuğu içinde çok sağlam kayaçlarla ve farklı ortamlarla karşılaştıklarında yansıyabilirler veya çok azı o engeli geçebilir. Eğer sizin binanız ile deprem dalgalarının odak noktası arasında böyle sağlam bir formasyon varsa, size sütre görevi gören o formasyonun arkasında kalan binanıza şans eseri o depremde dalgalar daha az enerjiyle ulaşmış demektir. Ama farklı bir yöndeki farklı bir odaktan başlayacak bir deprem binanızı çok şiddetli sarsabilir.
Binada dere kumu kullanılmasının, sağlam beton olmasının hissedilen sarsıntıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolaylı ilişkilendirilebilir, ama bu noktadan sonra vereceğim bilgiler çok detay olur ve sizi sıkar.
Aynı projeye sahip binaların birinin yıkılıp birinin yıkılmaması: Ben Marmara depreminde depremin meydana geldiği Gölcükte askerdim. Marmara depremini çok şiddetli yaşadım. Hafta sonu izinlerimde şehri dolaşırdım. Benim için bulunmaz bir laboratuvardı.
Yine bir gün şehri dolaşırken bir site inşaatında, yan yana, aynı projeye göre, aynı müteahhit tarafından yapılmış birbirinin aynı binalardan birinin yıkılıp diğerinin sapasağlam ayakta kaldığını gözlerimle gördüm.
Bunun ilk ve en kuvvetli sebebi yukarıda açıkladığım gibi zemin özellikleri olabilir. Çünkü her iki binada da aynı malzeme, aynı proje, aynı işçilik var ve aynı müteahhit tarafından yapılmış. Aralarındaki tek fark ise oturdukları zemin.
Yapı denetimlerin ücretleri: Yapı denetimlerin ücretleri evet eskiden çok yanlış bir uygulamayla müteahhitler tarafından ödeniyordu. Ancak şu anda mal sahipleri tarafından o ildeki mal müdürlüklerine her yıl peşin olarak yatırılıp, denetim yapılan seviyeye göre devlet tarafından ödeniyor. Müteahhidin yapı denetim kuruluşları ile ilgisi kesildi ve şu an müteahhitler çok şikayetçi
Arama kurtarma faaliyetleri: 1999 Gölcük depreminde asker olduğum için arama-kurtarma da yapmıştım. Ceset çıkarttığım da oldu, yaralı çıkarttığım da oldu. O betonların içerisinde balyozla tünel açmak inanın hiç kolay değildir. Hele beton sağlamsa 1 manga asker balyoz kullanarak o betonu sırayla bile zor kırar. Yani mutlaka darbeli kırıcıya ihtiyacınız vardır. Kırık tuğlalar bile jilet gibi insanın elini keser. Açığa çıkmış demirler ve çiviler ayakkabınıza batar. Çimento tozu ciğerlerinize dolar. Balyozdan çıkan beton kırıntıları gözünüze batar. Bu nedenle mutlaka koruyucu malzemeye ihtiyacınız olur. Günlük kıyafetlerle o enkazların üstüne çıkmak çok tehlikelidir.
Hatta bazen deprem haricinde bina incelerken donatıyı görmek isteriz ve betonu teknisyene kırdırırız. Darbeli kırıcıyla bile kırıcının ucu betondan seker, kıvılcım çıkar. Betonun 2-3 cm kırılması ve demirin açığa çıkarılması bile yarım saat sürer. Kırcının ağırlığı bile neredeyse 10 kg. Yani arama kurtarma öyle sıradan bizim gibi insanların pek yapabileceği bir iş değil.
Şu anda yaklaşık 10 ilde 5000 yıkık bina var. Her kurtarma ekibi en az 5 kişiden oluşsa 25.000 profesyonele ihtiyaç var. Bu insanlar elbette yorulacaklar ve değiştirilmeleri gerek. 12 saat vardiyalı çalışsalar 50.000 kurtarma personeline ihtiyaç var.
Deprem öyle geniş bir alanı etkiledi ki, 50.000 kişiyi ilk gün hemen ülkenin dört bir yanından toplayıp, deprem bölgesine götürüp (bazı hava alanları çalışmıyor, yollar hasarlı veya trafikten dolayı kapalı) 10 farklı ile dağıtıp iş başı yaptırmak, iaşe ve idamelerini sağlamak hiçbir ülkenin hemen ilk gün altından kalkabileceği bir organizasyon değil arkadaşlar.
Streç filimle kolonların sarılması: Bazen kolonlar etriyelerdeki (yatay demirler) yetersizlikler, demir bindirme boylarındaki kısalık nedeniyle yaşanan aderans sorunları, düşük beton dayanımı nedeniyle düşey eksenel yüklere karşı güçlendirme amacıyla karbon fiberle sarılırlar. ama bu teknik katlar arasında moment aktarımı sağlamaz ve yatay deprem yüklerine karşı tam koruma sağlamaz.