Her zaman olduğu gibi savaşa karşıyım. Hem Rusya hem de Ukrayna ile çıkarlarımız mevcut. Bu ülkelerin birbirleri ile savaşmasına olabildiğince engel olmalıyız. Ülkemizden yapılan açıklamalar da bu yönde zaten. Arabuluculuktan bahsediliyor. Eğer bir savaş çıkarsa da taraf olmamalıyız! Çünkü yarın karşı tarafla başbaşa kalabiliriz. Diğer taraf olanlar bizi ortada bırakırlar.
Sizi bilmem ama Rusya'ya karşı benim zerre sempatim söz konusu değildir.
Bunlara cevap vermeyecektim ama dayanamadım. Ülkeler arasında dostluk olmaz! Sempati olmaz! Çıkarlar olur. Bu çıkarlara göre siyaset belirlenir. Ben falanca ülkeyi sevmiyorum, filancaya bayılıyorum diyerek değil!
Ülkemiz yıllardır "denge politikası" sayesinde ciddi tehditlere karşı varlığını sürdürebilmekte. Medyamızda son yıllarda çıkan manşetlere bakarsak savaşın eşiğine gelmediğimiz ülke yok. Yunanistan, İsrail, Suriye, Mısır, Fransa, Rusya hatta ABD. Hani ABD gemileri Akdeniz'e Yunanlılara destek için gidiyorlardı. ABD Yunanistan'a yığınak yapıyordu vs. Kısacası daha önce de belittiğim gibi ne ABD Türkiye ile savaşa cesaret edebilir, ne de Rusya. Bu iki ülke de Türk topraklarının rakiplerinin eline geçmesine ASLA müsade etmez! Dolayısıyla NATO ve RUSYA çekişmesi bizim çıkarımızadır. Bunun sürdürülebilir olması için de iki tarafın ayakta kalması gerekir. Yani sevmediğimiz bütün bu ülkelerin varlığı bizim için önemlidir.
Ukrayna ve Rusya arasındaki olası bir savaşta taraf olmamalıyız cümleisini tekrar ediyorum. Anlayamayanlar için açarak söylüyorum. Bu olası savaşta bir NATO üyesi ülke olarak askeri birliklerimiz ve tesislerimizle doğrudan çatışma içerisine girmemeliyiz. Bu aynı zamanda Rusya'ya destek verelim demek de değil! Taraf olmamalıyız demek, kimseden yana olmamalıyız demektir.
Ancak Ukrayna ile gerçekleştirmekte olduğumuz savunma projelerimize devam etmeliyiz. Çünkü bunlar bizler için birine zarar vermek amacıyla yürütülen projeler değiller. Ticari projeler. Her iki ülkenin eksiklerini gidermek amacıyla yapılan ticari çalışmalar. Kimse kimsenin kara kaşına kara gözüne hayran olduğu için teknoloji transferi sağlamıyor. Karşılığında para kazanıyor ya da eksik olduğu alanda destek alıyor.
Sayın SKYWOLF; Ben yorumumda savaş çıksın biz de Ukrayna'nın yanında savaşa girelim demedim. Rusya-Ukrayna arasında elbette bir savaş istemeyiz. Buna da gerek yok. Lakin Rusya'nın saldırgan tutumu karşısında kesinlikle Ukrayna'nın yanında olmalıyız. Bunda ne var? Rusya'nın yanında mı olalım? Suriye'de, Libya'da, Kafkaslarda sürekli karşımızda olan Rusya değil mi? Aramızın bozuk olmadığı, düşman ilan etmediğimiz kaç ülke kaldı demişsiniz. 2020'de Suriye'de askerlerimize bomba yağdırıp 33 askerimizi şehit eden bu Ruslar değil miydi? Libya'da Hafter'in yanında olan Ruslar değil miydi? Kafkasya'da Ermenilere silah satan Ruslar değil miydi? PYD'ye ofis veren Ruslar değil miydi?
Ukrayna PKK'yı terör örgütü listesine almamışsa bunu almasını sağlayabiliriz peki Rusya'nın? Tarihi olarak en eski düşmanımız Rusya'dır. Osmanlı dahi Rusya nedeniyle çökmüştür.
Kısacası her yerde karşımıza çıkan sadece Rusya değil! Mesela biz Libya'da neden bulunuyoruz. Libya ile Akdeniz'de yaptığımız anlaşma ile enerji kaynaklarının çıkarlarımıza uygun şekilde paylaşılması konusunda ciddi bir adım atmış olduk. Libya'da karşımızda Rusya varken, Libya'da bulunmamızın en önemli sebebi olan Adenizde karşımızda sözde müttefiklerimiz ve onların destekçileri bulunuyor! Ayrica sözde müttefiklerimiz yıllardır mücadele ettiğimiz terör örgütlerine silah, lojistik destek, eğitim vs vermekte. Tırlarla giden melzemeleri unutan yok. Fetö elebaşısının nerede yaşamakta olduğunu da..
Kısacası esasen kimse kimseye düşmanlık yapma amacıyla hareket etmiyor. Herkes kendi çıkarına göre hareket ediyor. Bu malesef bu dünyanın kanunu. Ancak çıkarlar çelişiyor bu durumda ortam geriliyor.
Eğer İslam inancına sahipseniz kısaca şöyle açıklayabilirim.
Mesela Araf Suresi:
Ant olsun ki sizi Biz yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra meleklere, Âdem'e secde edin dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
"Sana buyurduğum halde, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" dedi.
"Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten onu çamurdan yarattın." dedi.
"Hemen oradan in; orada büyüklük taslamak haddin değil. Hemen oradan çık. Sen aşağılanmışlardansın." dedi.
"Tekrar diriltilecekleri güne kadar beni gözle" dedi.
"Sen gözlenenlerdensin."dedi.
Hicr Suresi 39. Ayette belirttilen şekilde: (İblis) dedi ki; “Ey Rabbim! (Yaptığım saygısızlık yüzünden) beni azdırmana karşılık, Andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.
Aynı cümle Araf suresi 16. ayette de bulunuyor.
Devamında Tâ-Hâ suresinde belirtilen şekilde: 117-118-119. Biz de Âdem'e şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünya hayatına dönerek) mutsuz olursun. Çünkü burada (cennette) senin için aç kalmak, çıplak kalmak yoktur. Ve sen burada susamazsın, güneşin harareti de dokunmaz sana.
Sonrasında Son günlerde tartışılan şarkı sözlerine konu olan olaylar gerçekleşir:
Sonra şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: "Ey Âdem! Sana ebedilik ağacı ve yok olmayacak bir egemenlik için yol göstereyim mi?
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen çirkinlikleri kendilerine görünüverdi. Cennet yaprağından örtmeye başladılar. Âdem (yanılarak da olsa) Rabbine karşı geldi ve şaşırıp kaldı.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti. Ve ona doğru yolu gösterdi.
Konuyla son olarak Tâ-Hâ suresi 123. âyette derki: (Bu arada Allah) şöyle buyurdu: “(Şeytan ve siz) birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin (yeryüzüne göç edin!). Bununla beraber, tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber/kitap) geldiğinde kim benim yol göstericime uyarsa artık o ne sapar ne de sıkıntı çeker.”
Uzun lafın kısası; burada özellikle ülkeler, işbirliği yaparak çözebilecekleri sorunlarını genel olarak birbirlerinin kuyusunu kazarak çözmeye çalışıyorlar. Çünkü burası cennet değil, dünya!
Mesela bence Osmanlı Rusya sayesinde çökmemiştir. O mantıkla hareket edersek Türkiye Cumhuriyeti Rusya sayesinde kurulmuştur derdik o zaman. Başka bir açıdan bakarsak Osmanlıya İngilizlerin daha fazla zararı dokunmuştur da diyebiliriz. Ya da hiç alakası olmayan eskimolar sayesinde çökmüştür de diyebiliriz. Günümüzde her başarısızlığın ardında aranan ve toplumun çoğu tarafından "dıj güjler" ya da "dış minnaklar" kelimeleriyle alaya alınan bir dış etki nedeniyle çökmemiştir. Osmanlı diğer canlılar ve devletler gibi doğmuş, büyümüş, çok büyümüş ve sonunda çöküp yıkılmıştır.
Devletlerin çöküşünden çok kuruluşundan dış etkenler adaha etkilidir. Tarih boyunca insanlar, diğer toplumlara karşı var olma amacıyla bir araya gelerek devletler kurmuşlardır. Bu aşamada insanların esas duygusu en ilkel canlılarda bile olan varlığını sürdürme duygusudur. Bu aşamada devleti kuranlar, yönetenler, danışmanlar vs her zaman en yetkin olanlar arasından seçilir ve bu kişiler her zaman her olasılığa göre strateji belirler. Mecbur hissetikleri için. Ve yükseliş başlar.
Büyüyüp güçlenen devletler otoritelerini diğer devleterle kabul ettirdiklerinde tehdit algısına azalma başlar. Artık güven duygusu içerisindeki bireylerde gevşeme başlar. Liyakat ortadan kalkar. Duraklama başlar.
Duraklamanın sonucunda artık kendini zirvede hisseden devletlerde tehdit algısı artık neredeyse yok olmuştur. Yönetenlerin derdi ülkeleri ve yönettikleri halkın refah ve güvenliği değil, kendi refahları ve güvenlikleridir. Liyakat olmadığı için etraflarında sadece dalkavuklar bulunur. Bu dalkavuklar da sorumlu oldukları görevleri yerine getirebilecek kapasitede olmadıkları için türlü entriklarla gemilerini yürütürler. Amaç devlet ve millet değil, kendi çıkarlarını korumaktır. Çöküş başlar.
Çöküş dönemindeki devletler diğer yükseliş ve gelişme dönemindeki devletlerin çıkarına uygun olarak hedef konumundadırlar. Kısacası dış etkiler her zaman var olur. Ancak devletlerin bu dış etkilere karşı tepkileri azaldıkça güçleri de azalır.
Sonuç olarak Osmanlı da bu nedenle çökmüştür. Mesela çöküş dönemine rastgelen ve insanlık tarihinde bir sıçrama noktası oluşturan sanayi devrimini, kendi iç çekişmeleri nedeniyle kaçırmıştır. Aralıklı olarak durumu kurtarmaya çalışan yöneticileri olsa da devleti saran atalet nedeniyle o treni kaçırmıştır. Günümüzün fetö benzeri yapılanmalar da devletin iliklerine kadar sızıp zayıf düşürmüştür. Sonunda da tüm gücünü yitirip parçalanmıştır.
Onun külleri üzerinde, az önce bahsettiğim var olma güdüsüne sahip insanlar tarafından Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlıyı çökerten atalete sahip zihniyetlerle de mücade ederek onlardan arınmış oldukları için Cumhuriyetin ilk yılları müthiş bir yükseliş dönemiyle geçmiştir. Zaman içerisinde geçmişten gelen kötü özellikler de demokrasiyle birlikte yönetimde yerlerini almış ve o yükseliş hızı dramatik olarak azalmıştır. Mesela bugün halen mandacı zihniyete sahip olanlar bulunmaktadır. Forum içeriğiyle örnek vermek gerekirse "Aman ABD ile iyi anlaşalım, ABD desteğini çekerse batarız. S400leri çöpe atalım yoksa F-35 olmazsa biteriz" vb söylemleri tekrarlar dururlar. "F-35 olmazsa bari F-6 verin be abiiii" diye ağlanırlar. Oysa ABD'nın çıkarları her zaman orta seviyeli bir Türkiye ile işbirliğini zorunlu kılar. Türkiye'nin daha üst seviyelere çıkarak kendilerinin bölgesel çıkalarına engel olmasını istemezler. Esasen az öncede bahsettiğim gibi bu bütün ülkeler için geçerlidir. Bu gerçekliği göz önünde tutarak duygusallıktan uzak hareket etmek gerekir.
Eğer ülkemizin ilk yıllarındaki bir zihniyetle bugüne kadar devam etmiş olsaydık, ne ABD'nin ne de başkasının bize uçak vs vermesi konusunda böyle bir beklenti içerisinde olmazdık. Kendi ihtiyaçlarımızı fazlasıyla kendimiz giderir ve hatta dünyaya pazarlardık.