Ha ha anında kafa gider. İngiltere'nin siyaset ve politikaçı eğitim sanatına hayranım. Hem devletin içrede dışarıda nasıl yönetileceği, hem de diğer devletler nasıl yönetilip yönlendirilir iyi öğretiyorlardı. Bir ara Osmanlıda da Enderun denilen Vezir, Sadrazam ve Paşa yetiştirilen kısaca devlet adamı üreten bir müessesesi var idi. O kurumun kapısında osmanlıca kitabede şu yazarmış '' Akıllı ve bilge olmak yetmez. Kelleyi koruyacak kadar siyaset bilmekte farz hükmündedir''
Devleti en akıllı, en ahlâklı, en namuslu ve en basiretliler yönetmeli. Enderun sistemi, bu özelliklere sahip kaç veziriazam yetiştirdi ki! 650 yıllık Osmanlı tarihini incelemiş olsak; ahlaklı, basiretli devlet adamı sayısı iki elin parmağını geçmez. Yükseliş dönemine kadar ki padişahlar hariç çoğunluğu yetersiz ve psikolojik yönden sorunlu insanlardı. kimisi korkak, kimisi deli, kimisi zevk-ü sefada, kimisi de çapsızın tekiydi. Vezirler, Sadrazamlar vs. içinde aynı şeyleri söylemek mümkündür. Küçük yaşta ailelerinden kopartıldıklarından dolayı, neredeyse tamamı psikolojik yönden sorunlu insanlardı. Kısacası övülecek pek bir tarafı yoktur.
Osmanlı idarecileri çağın gereklerine uygun devlet adamı yetiştirmek gerektiğini anlamış olacaklar ki; Tıbbıye, Harbiye ve Mülkiye idareleri kurmuş olup, özellikle Mülkiye; siyasi ve idari kurumların devlet adamı ihtiyacını karşılamak için düşünülmüştü. Mülkiye' nin o dönem ki ismi;
Mekteb-i Mülkiye-i Şahane idi. Ancak ne hikmetse, en basiretli devlet adamları Harbiye' den yetişmiştir. Bunların en büyüğü de Büyük Atatürk olsa gerek. Demek ki Harbiye' de verilen Kurmaylık eğitimi -liderlik anlamında- Mülkiye' de verilen Siyasal Bilgiler Eğitiminden daha üstünmüş! Bilgime göre eskiden ayrıca bir de MÜMTAZLIK rütbesi vardı. Mümtazlık, Kurmaylıktan daha üstün bir sınıflamaydı diye biliyorum. Belki duymuşsunuzdur, eskiden ''Mümtaz Asker'' denilirmiş.