Gönderen Konu: Osmanlı Ordusu En İyi Zamanlarını 2023'de Yaşasaydı Ne Olurdu?  (Okunma sayısı 3713 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Archangel99

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1336
  • 187
  • DefenceTurk.com
Konu ne? Yazılan ''bazı'' yorumlar ne?

Osmanlı'nın en güçlü dönemleri Yavuz Sultan Selim Han ve Kanunu Sultan Süleyman Han'ın dönemleridir. Bugün ABD ne ise o günde Osmanlı o'ydu. Bu açıdan ele aldığımız zaman Birleşik Devlet ordusunun gücü neyse Osmanlı'nın gücü de o olurdu. İstediği her ülkeye yaptırım yapabilir, istediği her bölgede askeri operasyon düzenleyebilirdi. Çıkarlarını her ülkeye dayatabilecek güce sahipti.

Fransa Kralı'na emir veren, Avusturya Arşidük'ünü Osmanlı sadrazamına denk gören, 3 kıtada hüküm süren bir devletin ABD'den bile güçlü olma ihtimali hayli fazlaydı.

Osmanlı zirve dönemimde günümüz tabiriyle bir süper güçtü. Gerek ekonomik, gerekse askeri anlamda dünyanın en güçlü devletiydi.


Çevrimdışı putty

  • 2023 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2784
  • 292
Osmanlı en kudretli zamanında bile tek ayağı çukurda bir imparatorluktu maalesef. İç isyanlar çekişmeler mücadeleler dengeler kardeş kavgaları taht kavgaları krizler hiç bir dönemde huzur bulmadı gelecek korusu yaşamadığı bir dönem olmadı. Ayrıca başkasının yurdunda demografik dezavantajlar ile bir Türk devleti kurmak çok zor işti. Çumhuriyetin ilk yılında bile Ege de demografik denge yarı yarıya Hristiyan idi. Bir sihirli küre Sultan Süleyman a bu günkü devleti gösterse çok şükür yarabbi başarmışız derdi sevinirdi bu sınırlarda bu devletin devam ettiğini gördüğünde. O zamanı yaşayanların başka bildiği bir şeyde koca koca imparatorlukların kolaycacık tarihten silinebildiği gerçeği idi. Bir ters rüzgar esiyordu ne Roma be Bizans ne Hun ne Cengizhan duramıyordu yıkılıyordu o çağın normali zaten buydu. Bu yüzden emin olun Osmanlı en kudretli döneminde bile şu anki Türkiye ye imrenirdi. Osmangazi den beri bu devletin en tantanalı en ihtişamlı dönemi Cumhuriyet dönemidir. Bakmayın o koca sınırların olduğu devirlere o sınırlar Anadolu'ya kadar çekilirken zaman kazanma amaçlı ileri hatlarımızdı işini de yaptı çok değerli iki yüz yıl kazandırdı bize. Sınırlarımızı Anadolu'da kursaydık burası bize yeter deseydik çoktan tarihten silinmiştik. Gidebildiğimiz kadar gittik savaşa savaşa geri çekildik Anayurdu tesis edebildik. Elin Anadolu'sunda anayurt kurmak muhteşem bir başarıdır. Dünyanın en güzel vatanı Amarikadır sonra Fransa'dır sonra burasıdır. Millet Arabistan da Arap devleti Türkistan'da Türk devleti kuramazken biz elin gavurunun topraklarında çok şükür Türk devleti kurabildik
« Son Düzenleme: 11 Kasım 2023, 22:03:47 Gönderen: re »

Çevrimdışı M.B.T

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 456
  • 27
Osmanlı en kudretli zamanında bile tek ayağı çukurda bir imparatorluktu maalesef. İç isyanlar çekişmeler mücadeleler dengeler kardeş kavgaları taht kavgaları krizler hiç bir dönemde huzur bulmadı gelecek korusu yaşamadığı bir dönem olmadı. Bir sihirli küre Sultan Süleyman a bu günkü devleti gösterse çok şükür yarabbi başarmışız derdi sevinirdi bu sınırlarda bu devletin devam ettiğini gördüğünde. O zamanı yaşayanların başka bildiği bir şeyde koca koca imparatorlukların kolaycacık tarihten silinebildiği gerçeği idi. Bir ters rüzgar esiyordu ne Roma be Bizans ne Hun ne Cengizhan duramıyordu yıkılıyordu o çağın normali zaten buydu. Bu yüzden emin olun Osmanlı en kudretli döneminde bile şu anki Türkiye ye imrenirdi. Osmangazi den beri bu devletin en tantanalı en ihtişamlı dönemi Cumhuriyet dönemidir. Bakmayın o koca sınırların olduğu devirlere o sınırlar Anadolu'ya kadar çekilirken zaman kazanma amaçlı ileri hatlarımızdı işini de yaptı çok değerli iki yüz yıl kazandırdı bize. Sınırlarımızı Anadolu'da kursaydık burası bize yeter deseydik çoktan tarihten silinmiştik. Gidebildiğimiz kadar gittik savaşa savaşa geri çekildik Anayurdu tesis edebildik. Elin Anadolu'sunda anayurt kurmak muhteşem bir başarıdır. Dünyanın en güzel vatanı Amarikadır sonra Fransa'dır sonra burasıdır
:)

Çevrimdışı Gökbörü

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1481
  • 135
  • DefenceTurk.com
Şimdiki sosyal, ekonomik, teknolojik imkan ve koşullar ile tarihi yorumlamak bizi yanlislara iter...

O zamanki koşul ve imkanlara göre, diğer imparatatorluklara kıyasla neyi daha iyi, neyi daha kötü yapmış ya da yapamamistir seklinde yaklasmak daha sağlıklı olur...

Başka çok uluslu imparatorluklar :

Hakim oldukları milletlere kendi dilini, dinini ne kadar başarılı şekilde kabul ettirmistir? (Örnek: Avusturya Macaristan İmparatorluğu sayesinde o bölgedeki herkes Almanca mi konuşuyor bugün?)

Hakim olduklari yerlerde düzen nasıl kurmustur, devlet otoritesini gercek anlamda tesis edebilmismidir ?
(Örnek Kutsal Roma İmparatorluğunun darmadağın yapisi ya da Avrupadaki Feodal düzen)

Sahip olduğu cografyanin ekonomik ve insani degerini ne kadar etkili kullanmistir?
(Örnek: Sınıflar arasında geçiş mümkünmudur? Meritokrasi varmidir?)

Kurulusundan 18. Yüzyıla kadar göreceli olarak Osmanlı, kıyasla bunu daha iyi başarmis, ancak daha sonra çok geriye düşmüştur...

Kendi dini-dili olayını gelince elma ile armudu karsilastirmayalim...

Batililar bunu büyük olcude
1. Devlet otoritesinin hatta kavraminin olmadığı ya da çok yazif olduğu Amerika ve Afrika kitasinda
2. Teknolojik olarak resmen arada yuzyillar kadar fark olan
3. Getirdikleri hastaliklar sebebiyle  nüfuslarin büyük oranda kendiliginden eridigi
4. Ne dil, ne din, ne de kültürel olarak bir birlik oluşturamamis
5. Sanayii ve ekonomik altyapısı kendilerine kıyasla yok sayılacak...

Rakiplere karşı nispeten yakın ve modern çağ sayılabilecek 18. Yüzyılın ikinci yarısı ve 19. Yüzyılda yapmıştır..

Osmanlı'nın bulunduğu yere, karşılaştığı rakiplere, Avrupa ve orta doğudaki oturmuş sosyolojik yapilara, dinlere,yani genel ortama bakarsanız yukarıda yazdiklarimla daglar kafar fark olduğu açıktır

Baska bir açıdan bakalım...acaba Osmanlı'nın herkesi Türk ve Müslüman yapacak gücü varmıydi? Atıyorum 16. 17.yuzyilda herhangi bir devletin böyle bir kapasitesi varmiydi? (Avrupadaki 30 yil savaslarina bir bakin).
Böyle bir politika uygulasa bu kadar buyuyebilirmiydi ya da uzun soluklu olabilirmiydi? Birde böyle düşünmek lazim

Uzun lafin kisasi, 21 yüzyıl imkanları, düşünce yapısı ve beklentileri ile 400 sene öncesini eleştirmek kolay...
« Son Düzenleme: 12 Kasım 2023, 13:18:10 Gönderen: Gökbörü »
What is steel compared to the hand that wields it?

Çevrimdışı putty

  • 2023 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2784
  • 292
Biz İstanbul'u aldıktan 40 yıl sonra Amarika keşfedildi Avustralya filan keşfedildi yani 1500 lü yılları 1600 lü yılları bir hayal edin dünya başka dünyalara yelken açmıştı gemiler dolusu servet Avrupa'ya akıyordu. Biz ise askerin maaşını ödeme derdindeydik en ihtişamlı zamanlarda bile. Bakma Türkten toprak almak kolay değil diye sınırları koruduk yoksa tablo az çok düşünen görür hiç bir dönem iyi değildi. Portekiz'in İspanyol'un kıtalar keşfettiği Arjantin'i Brezilyayı Amerika'yı filan sömürdüğü istila ettiği yıllarda biz balkanda bir kırsal yeri aldık diye coşmayalım hiç. Gemiler dolusu gümüş altın geliyordu o vakit ülkelere biz ise Mısır dan gelecek vergi ile yeniçerinin maaşını denkleştirirsek seviniyorduk. Kronolojik olarak bir hayal edin 1500 de İngiltere Hollanda Portekiz İspanya nelerle meşguldü biz nelerle meşguldük. O tabloda hangi muhteşem Süleyman mutlu olurdu ki.

Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1497
  • 134
  • DefenceTurk.com
Osmanlı 2. Murat/Fatih Dönemine kadar, asıl olarak Osmanlı Sülalesine ve Türk Aşiretlerine dayanıyordu denilebilir.

Bu dönemden sonra özellikle Fatih Döneminde , Roma/Bizans imparatorluk kültürünün örnek alınması ile, Protestan Hristiyan dini yapı yerine Müslümanlık yanısıra tek tanrılı dinlere saygı yapısına geçildi. O dönemde zaten milliyetçilik diye bir kavram olmamakla, imparatorluk dönemi ve Yeniçeri Ocağı merkezli askeri ve bürokratik yapıya geçilmekle, Türklerin önemi imparatorlukta gittikçe daha geriye atılmaya başladı öyle ki Türkler İstanbul'a izinle girebiliyorlardı.

İşin gerçeği zamanla Osmanlı iki ana güç üzerinde duruyordu. Padişah ve Yeniçeri Ocağı/Enderun. Padişahlar, Yeniçeriler ile kökleri olmayan sadece kendilerine bağlı/sadık asker ve bürokratlar oluşturmak istemişlerdir. Ancak Yeniçeri Ocağının yapısı dikkatli incelendiğinde, Yeniçeri Kullarının aslında hiç de öyle masum olmadıkları, çok ciddi bir güç ve siyaset odağı oldukları anlaşılabilecektir. Öyle ki, Yeniçeriler başlangıcından beri bir sendika gibi, padişahla maaş pazarlığı yapıp uzlaşmadığında kazan kaldırıyordu. Devletin güçlü ve savaşlardan zaferle döndüğü dönemlerde bu pek problem olmasa da, savaşlarda ganimet geliri peşinde koşan yeniçerilerin ; yerli yersiz sefere çıkılması istemleri ile saraya isyan etmesi, işine gelmeyen paşaları, hatta padişahları yerlerinden edilmesi, hatta infazlarını sağlaması, esnafları haraca bağlaması, kahvehaneler işleterek, buralarda uyuşturucu satmaları (4. Murat'ın  yasaklarının önemli bir sebebi suç odağı olmuş yeniçeri ocağının ıslah edilmesi amaçlıdır) gibi problemleri vardır. Islah kabul etmeyen, disiplin ve kurumsallıktan uzaklaşan, dönemin modern askerlik gereklerinden uzak ve bunlara direnen Yeniçeri Ocağı, bir dönem geldi ki bizzat kendisi devlet için en büyük tehdit haline geldi. Öyleki Genç Osman'a tecavüze varan yozlaşma ve tehdit, imparatorluğun üzerinde durduğu sacayaklarından birindeki saklatlığı ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan devlet benim, benim devletim diyen Padişahların ise kurumsal olarak gücü sadece Yeniçeri/Enderun ile zaman zaman paylaşması ve/veya gücü onlar aracılığı ile kullanması bakımından ise,  Osmanlı'Padişahlarının uzun zaman gücü kendi sülalesi içinde bile paylaşmadığı, bu bakımdan kurumsallaşamadığını söylemek de mümkündür. Yani Osmanlı fazlası ile bireysel olarak Padişahın yetenek ve gücü ile yeniçeri ocağının yetenek ve gücüne mahkum kalmaktadır. Oysa devlet yapısının sistematik olup, kurumsal sistemin devleti yönetmesi gerekmektedir. İnsan müdahalesi ancak daha iyi bir yapı kurmak (modernize etmek) veya sistemin çarkları bozulduğunda gerekli olmalıdır.  Devletlerin sistematik yapısı yüzyıllar geçip, iletişim, ulaştırma geliştikçe daha da ilerledi. Şimdiki modern devlet yapılarına geldik. Osmanlı imparatorlukların düşmanı olan milliyetçilik akımları doğmadan demografik olarak idare etti. Askeri olarak ise 1700ler sonrası hızla geri kalmaya başladı. İşin gerçeği Osmanlı çöken yeniçeri sistemi yerine 1850lere kadar etkili bir ordu kuramadı. O tarihte modern ve eğitimli ordu yapılanmaları modern eğitim ve mühendislik anlayışları ile başlamış ise de, zaten daha önce başlamış olan milliyetçiliğin imparatorlukları yıkan akımları karşısında etkisiz kaldı.   İmparatorluk kurumsallaşma, sitem bakımından da ayanlarla gücün paylaşılmasından başlayarak azınlıklara haklar gibi girişimlerde bulunmuş ise de, bunlar ancak yerel derebeyleriin güç kazanıp, milliyetçi akımların daha da güçlenmesinden başka işe yaramamıştır.

Aslında eğitimsiz bir kişi olup, ancak çok zeki bir insan olduğu belli olan, ve dönemi, toplumu Osmanlı'dan çok daha iyi okuduğu belli olan (kinaye ama ben eğitimsiz ve okuma yazma bilmediği söylenen Kavalalı'nın okuma yazma bilmediğini düşünmüyorum. sadece kendisi bunu saklamış olabilir) Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın düzensiz yedek birliklerde askerlikten paşalığa yükselişi ve dönemi olayları incelerseniz Osmanlı'nın o dönem acıklı halini daha iyi anlarsınız. Kısa zamanda Osmanlı'dan çok daha eğitimli ve modern bir ordu hazırlayan Mehmet Ali Paşa'nın Suudi Haşimi isyanından Yunan isyanına kadar isyanları bastırırken, sonradan Osmanlı sözünde durmadı diyerek Kütahya'ya kadar ilerlemesi karşısında Osmanlı'nın ilk olarak Kürt Aşiretlere askeri güç olarak mecbur kalması, ardından paşasına yenilen Osmanlı'yı biz de yenebiliriz diye Kürtlerin de isyana başlaması, zamanla devlet yanlısı Kürtler anlayışının Hamidiye Alaylarına dönüşmesi ile bu kuvveti elinde bulunduranların yol açtıkları sorunlar ve halen bu gücün ve derebeyliklerinin özlemi içinde bulunmaları, daha derinlemesine işin dini boyutu

Bir yerde halen devlet kurumu ve sistem sınavını veriyor, güç savaşları yaşanıyor. Bu noktada belki Putty'nın A tip, B tipi noktasına da geliyoruz. Ama Osmanlı'nın yaşadığı bu süreçleri anlamadan, devlet kurumu ve sistematiğini anlamadan,  modern devlete kötü gözle  bakmak, ancak o birilerinin aşırı güçlü olup, devletin aslında zayıf olduğu günlere özlem olabilir. Özellikle Türk Halkının bunu çok iyi anlaması, irdelemesi gerekmektedir.   Devlet kurumu, hukuk, sistem çok önemlidir. Şahıslar geçicidir. İngiliz İmparatorluğu, kuruluşundan beri 4-5 imparatorluk sülalesi değişmiştir. Ama devlet değişmemiştir. Çünkü Magna Cartasından başlayarak Anayasası, kurumsallığı vardır. Devletin kurumsallığı, kral veya sülalesinin ötesindedir. Osmanlı'da ise devlet,  öylesine padişahın şahsına bakar ki, bırakın sülale değişmesini, kardeş, kardeş çocuğu  bile tehdit görülüp, katli kanunlaştırılmıştır. 
« Son Düzenleme: 11 Kasım 2023, 23:12:14 Gönderen: mehmet05 »

Çevrimdışı putty

  • 2023 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2784
  • 292
Bir beğeni ateşledim memet

Çevrimdışı Denizci16

  • DefenceTurk
  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 2354
  • 70
  • DefenceTurk.com
Şimdiki sosyal, ekonomik, teknolojik imkan ve koşullar ile tarihi yorumlamak bizi yanlislara iter...

O zamanki koşul ve imkanlara göre, diğer imparatatorluklara kıyasla neyi daha iyi, neyi daha kötü yapmış ya da yapamamistir seklinde yaklasmak daha sağlıklı olur...

Başka çok uluslu imparatorluklar :

Hakim oldukları milletlere kendi dilini, dinini ne kadar başarılı şekilde kabul ettirmistir? (Örnek: Avusturya Macaristan İmparatorluğu sayesinde o bölgedeki herkes Almanca mi konuşuyor bugün?)

Hakim olduklari yerlerde düzen nasıl kurmustur, devlet otoritesini gercek anlamda tesis edebilmismidir ?
(Örnek Kutsal Roma İmparatorluğunun darmadağın yapisi ya da Avrupadaki Feodal düzen)

Sahip olduğu cografyanin ekonomik ve insani degerini ne kadar etkili kullanmistir?
(Örnek: Sınıflar arasında geçiş mümkünmudur? Meritokrasi varımdır?)

Kurulusundan 18. Yüzyıla kadar göreceli olarak Osmanlı, kıyasla bunu daha iyi başarmis, ancak daha sonra çok geriye düşmüştur...

Kendi dini-dili olayını gelince elma ile armudu karsilastirmayalim...

Batililar bunu büyük olcude
1. Devlet otoritesinin hatta kavraminin olmadığı ya da çok yazif olduğu Amerika ve Afrika kitasinda
2. Teknolojik olarak resmen arada yuzyillar kadar fark olan
3. Getirdikleri hastaliklar sebebiyle  nüfuslarin büyük oranda kendiliginden eridigi
4. Ne dil, ne din, ne de kültürel olarak bir birlik oluşturamamis
5. Sanayii ve ekonomik altyapısı kendilerine kıyasla yok sayılacak...

Rakiplere karşı nispeten yakın ve modern çağ sayılabilecek 18. Yüzyılın ikinci yarısı ve 19. Yüzyılda yapmıştır..

Osmanlı'nın bulunduğu yere, karşılaştığı rakiplere, Avrupa ve orta doğudaki oturmuş sosyolojik yapilara, dinlere,yani genel ortama bakarsanız yukarıda yazdiklarimla daglar kafar fark olduğu açıktır

Baska bir açıdan bakalım...acaba Osmanlı'nın herkesi Türk ve Müslüman yapacak gücü varmıydi? Atıyorum 16. 17.yuzyilda herhangi bir devletin böyle bir kapasitesi varmiydi? (Avrupadaki 30 yil savaslarina bir bakin).
Böyle bir politika uygulasa bu kadar buyuyebilirmiydi ya da uzun soluklu olabilirmiydi? Birde böyle düşünmek lazim

Uzun lafin kisasi, 21 yüzyıl imkanları, düşünce yapısı ve beklentileri ile 400 sene öncesini eleştirmek kolay...
+1

Çevrimdışı Denizci16

  • DefenceTurk
  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 2354
  • 70
  • DefenceTurk.com
Osmanlı en kudretli zamanında bile tek ayağı çukurda bir imparatorluktu maalesef. İç isyanlar çekişmeler mücadeleler dengeler kardeş kavgaları taht kavgaları krizler hiç bir dönemde huzur bulmadı gelecek korusu yaşamadığı bir dönem olmadı. Ayrıca başkasının yurdunda demografik dezavantajlar ile bir Türk devleti kurmak çok zor işti. Çumhuriyetin ilk yılında bile Ege de demografik denge yarı yarıya Hristiyan idi. Bir sihirli küre Sultan Süleyman a bu günkü devleti gösterse çok şükür yarabbi başarmışız derdi sevinirdi bu sınırlarda bu devletin devam ettiğini gördüğünde. O zamanı yaşayanların başka bildiği bir şeyde koca koca imparatorlukların kolaycacık tarihten silinebildiği gerçeği idi. Bir ters rüzgar esiyordu ne Roma be Bizans ne Hun ne Cengizhan duramıyordu yıkılıyordu o çağın normali zaten buydu. Bu yüzden emin olun Osmanlı en kudretli döneminde bile şu anki Türkiye ye imrenirdi. Osmangazi den beri bu devletin en tantanalı en ihtişamlı dönemi Cumhuriyet dönemidir. Bakmayın o koca sınırların olduğu devirlere o sınırlar Anadolu'ya kadar çekilirken zaman kazanma amaçlı ileri hatlarımızdı işini de yaptı çok değerli iki yüz yıl kazandırdı bize. Sınırlarımızı Anadolu'da kursaydık burası bize yeter deseydik çoktan tarihten silinmiştik. Gidebildiğimiz kadar gittik savaşa savaşa geri çekildik Anayurdu tesis edebildik. Elin Anadolu'sunda anayurt kurmak muhteşem bir başarıdır. Dünyanın en güzel vatanı Amarikadır sonra Fransa'dır sonra burasıdır. Millet Arabistan da Arap devleti Türkistan'da Türk devleti kuramazken biz elin gavurunun topraklarında çok şükür Türk devleti kurabildik

+1

Çevrimdışı Denizci16

  • DefenceTurk
  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 2354
  • 70
  • DefenceTurk.com
Osmanlı 2. Murat/Fatih Dönemine kadar, asıl olarak Osmanlı Sülalesine ve Türk Aşiretlerine dayanıyordu denilebilir.

Bu dönemden sonra özellikle Fatih Döneminde , Roma/Bizans imparatorluk kültürünün örnek alınması ile, Protestan Hristiyan dini yapı yerine Müslümanlık yanısıra tek tanrılı dinlere saygı yapısına geçildi. O dönemde zaten milliyetçilik diye bir kavram olmamakla, imparatorluk dönemi ve Yeniçeri Ocağı merkezli askeri ve bürokratik yapıya geçilmekle, Türklerin önemi imparatorlukta gittikçe daha geriye atılmaya başladı öyle ki Türkler İstanbul'a izinle girebiliyorlardı.

İşin gerçeği zamanla Osmanlı iki ana güç üzerinde duruyordu. Padişah ve Yeniçeri Ocağı/Enderun. Padişahlar, Yeniçeriler ile kökleri olmayan sadece kendilerine bağlı/sadık asker ve bürokratlar oluşturmak istemişlerdir. Ancak Yeniçeri Ocağının yapısı dikkatli incelendiğinde, Yeniçeri Kullarının aslında hiç de öyle masum olmadıkları, çok ciddi bir güç ve siyaset odağı oldukları anlaşılabilecektir. Öyle ki, Yeniçeriler başlangıcından beri bir sendika gibi, padişahla maaş pazarlığı yapıp uzlaşmadığında kazan kaldırıyordu. Devletin güçlü ve savaşlardan zaferle döndüğü dönemlerde bu pek problem olmasa da, savaşlarda ganimet geliri peşinde koşan yeniçerilerin ; yerli yersiz sefere çıkılması istemleri ile saraya isyan etmesi, işine gelmeyen paşaları, hatta padişahları yerlerinden edilmesi, hatta infazlarını sağlaması, esnafları haraca bağlaması, kahvehaneler işleterek, buralarda uyuşturucu satmaları (4. Murat'ın  yasaklarının önemli bir sebebi suç odağı olmuş yeniçeri ocağının ıslah edilmesi amaçlıdır) gibi problemleri vardır. Islah kabul etmeyen, disiplin ve kurumsallıktan uzaklaşan, dönemin modern askerlik gereklerinden uzak ve bunlara direnen Yeniçeri Ocağı, bir dönem geldi ki bizzat kendisi devlet için en büyük tehdit haline geldi. Öyleki Genç Osman'a tecavüze varan yozlaşma ve tehdit, imparatorluğun üzerinde durduğu sacayaklarından birindeki saklatlığı ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan devlet benim, benim devletim diyen Padişahların ise kurumsal olarak gücü sadece Yeniçeri/Enderun ile zaman zaman paylaşması ve/veya gücü onlar aracılığı ile kullanması bakımından ise,  Osmanlı'Padişahlarının uzun zaman gücü kendi sülalesi içinde bile paylaşmadığı, bu bakımdan kurumsallaşamadığını söylemek de mümkündür. Yani Osmanlı fazlası ile bireysel olarak Padişahın yetenek ve gücü ile yeniçeri ocağının yetenek ve gücüne mahkum kalmaktadır. Oysa devlet yapısının sistematik olup, kurumsal sistemin devleti yönetmesi gerekmektedir. İnsan müdahalesi ancak daha iyi bir yapı kurmak (modernize etmek) veya sistemin çarkları bozulduğunda gerekli olmalıdır.  Devkletleirn sistematik yapısı yüzyıllar geçip, iletişim, ulaştırma geliştikçe daha da ilerledi. Şimdiki modern devlet yapılarına geldik. Osmanlı imparatorlukların düşmanı olan milliyetçilik akımları doğmadan demografik olarak idare etti. Askeri olarak ise 1700ler sonrası hızla geri kalmaya başladı. İşin gerçeği Osmanlı çöken yeniçeri sistemi yerine 1850lere kadar etikil bir ordu kuramadı. O tarihte modern ve eğitimli ordu yapılanmaları modern eğitim ve mühendislik anlayışları ile başlamış ise de, zaten daha önce başlamış olan milliyetçiliğin imparatorlukları yıkan akımları karşısında etksiz kaldı.   İmparatorluk kurumsallaşma, sitem bakımından da ayanlarla gücün paylaşılmasından başlayarak azınlıklara haklar gibi girişimlerde bulunmuş ise de, bunlar ancak yerel derebeyleriin güç kazanıp, milliyetçi akımların daha da güçlenmesinden başka işe yaramamıştır.

Aslında eğitimsiz bir kişi olup, ancak çok zeki bir insan olduğu belli olan, ve dönemi, toplumu Osmanlı'dan çok daha iyi okuduğu belli olan (kinaye ama ben eğitimsiz ve okuma yazma bilmediği söylenen Kavalalı'nın okuma yazma bilmediğini düşünmüyorum. sadece kendisi bunu saklamış olabilir) Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın düzensiz yedek birliklerde askerlikten paşalığa yükselişi ve dönemi olayları incelerseniz Osmanlı'nın o dönem acıklı halini daha iyi anlarsınız. Kısa zamanda Osmanlı'dan çok daha eğitimli ve modern bir ordu hazırlayan Mehmet Ali Paşa'nın Suudi Haşimi isyanından Yunan isyanına kadar isyanları bastırırken, sonradan Osmanlı sözünde durmadı diyerek Kütahya'ya kadar ilerlemesi karşısında Osmanlı'nın ilk olarak Kürt Aşiretlere askeri güç olarak mecbur kalması, ardından paşasına yenilen Osmanlı'yı biz de yenebiliriz diye Kürtlerin de isyana başlaması, zamanla devlet yanlısı Kürtler anlayışının Hamidiye Alaylarına dönüşmesi ile bu kuvveti elinde bulunduranların yol açtıkları sorunlar ve halen bu gücün ve derebeyliklerinin özlemi içinde bulunmaları, daha derinlemesine işin dini boyutu

Bir yerde halen devlet kurumu ve sistem sınavını veriyor, güç savaşları yaşanıyor. Bu noktada belki Putty'nın A tip, B tipi noktasına da geliyoruz. Ama Osmanlı'nın yaşadığı bu süreçleri anlamadan, devlet kurumu ve sistematiğini anlamadan,  modern devlete kötü gözle  bakmak, ancak o birilerinin aşırı güçlü olup, devletin aslında zayıf olduğu günlere özlem olabilir ancak. Özellikle Türk Halkının bunu çok iyi anlaması, irdelemesi gerekmektedir.   Devlet kurumu, hukuk, sistem çok önemlidir. Şahıslar geçicidir. İngiliz İmparatorluğu, kuruluşundan beri 4-5 imparatorluk sülalesi değişmiştir. Ama devlet değişmemiştir. Çünkü Magna Cartasından başlayarak Anayasası, kurumsallığı vardır. Devletim kurumsallığı, kral veya sülalesinin ötesindedir. Osmanlı'da ise devlet,  öylesine padişahın şahsına bakar ki, bırakın sülale değişmesini, kardeş, kardeş çocuğu  bile tehdit görülüp, katli kanunlaştırılmıştır.
+1