Bireysel olarak isteyen istediğini olabilir. Ancak mesleki örgüt, kurum vs olarak olamaz. Meslek örgütünü o meslekte çalışanlar oluşturur. Amaç o meslekle ilgili faaliyetlerdir. Şucu devlet, bucu meslek örgütü, filancı parti vs olmamalı. Belirli bir amaç için insanları bir araya getiren dernek, kooperatif vs de olabilir. Kanarya sevenler derneği, zeytinciler kooperatifi vs...
Aynen katılıyorum... meslek örgütlerinin amacı; meslektaşların hukukunu korumak, mesleğin gelişmesine hizmet etmek ve meslektaşların özlük haklarını muhafaza etmektir. Durum bundan ibaretken, bu adamlar neyin kafasını yaşıyor?
Arkadaşım, biz bu adamlarla yıllardır mücadele ediyoruz. Genel Kurullarda, Oda Seçimlerinde, hatta normal zamanda bile sürekli olarak fitne ve fırsat çıkartmaya çalışıyorlar. Oda ve Baroları ele geçirmeye çalışıyorlar. Çünkü bunlar örgütlü toplumun yapı taşlarıdır.
Meslek mensubu olmaya hak kazanmış kişi; az çok mürekkep yalamış, çevresinde olup bitenin farkında olan, genel anlamda bilinçli insanlardan meydana geldiği kabul edilir. Peki, bu özelliklere sahip olmayan meslek mensubu yok mu? Elbette var. Meslek Mensubundan beklenen şey, sadece mesleğini iyi bilmesi değildir. Ayrıca entelektüel sermaye olarak sıradan halktan farklı olması beklenir. Çünkü meslek mensubu; danışılan, fikri sorulan, akıl alınan kişidir. Akıl almak istediğim kişi; benden daha bilgisiz, daha görgüsüz veya daha hödük bir kişiyse; O tür bir adama neyin aklını danışacaksın?
Yani meslek örgütleri; farkındalık yaratan, kamuoyu oluşturan ve bilgi üreten müesseselerdir. Farkındalık yaratmaları, kamuoyu oluşturmaları veya direnç noktası olmaları istenmiyor. O nedenle meslek örgütlerini parçalara bölerek yutmak istiyorlar. Bütün mesele budur hocam...
Bakınız, işçi örgütlerine de böyle yaptılar. 80 öncesi dönemde İşçi Sendikalarının toplam mevcudu milyonlarla ifade ediliyordu. Şimdiki durumda 200-300 bin kişiden bahsediliyor. Bakınız, yarın bir gün Kıdem Tazminatını kaldıracaklar. Bu karara hangi işçi sendikası direnebilir ki! Zaten yarısından çoğu SARI SENDİKA durumundadır. Literatürde Sarı Sendika: İşçinin hakkını koruyormuş gibi görünüp, patronun hakkını savunan sendikalardır. Peki, işçileri bu tür sarı sendikalara üye olmaya nasıl ikna ediyorlar dersek; Cevap: İdeolojiyle! Nedir O; dincilik, İslamcılık, mukaddesatçılık... yahu, bir işçi dinci olabilir mi yahu!? Aklı başında bir işçinin normal koşullarda Sosyalist veya Komünist olması beklenir. Çünkü bunlar Proletarya (işçi) Diktatörlüğüdür. Gel gör ki, kendi haklarını savunmak yerine tutmuş patronun hakkını savunuyorlar! Nerede görülmüş yahu? Akıl nerede, izan nerede? Ondan sonra da ağlıyorlar. Geçinemiyoruz, şudur budur... Peki işçi sınıfı örgütlü olsaydı, gerçek anlamda işçinin haklarını savunuyor olsaydı, hiç böyle olur muydu?