Anket

YPG/PKK konusunda Rusya ile yapılan mutabakattan memnun musunuz?

EVET
2 (18.2%)
HAYIR
9 (81.8%)

Toplam Oy Verenler: 11

Gönderen Konu: Barış Pınarı Harekatı  (Okunma sayısı 86666 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ankhises

  • Ziyaretçi
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #460 : 16 Ekim 2019, 23:32:51 »
Pkknın sınır boyunca rejimi yerleştirmesi ne Türkiyenin , Ne Rusyanın nede pkknın işine gelmez. pkk kısa vadede canını kurtarmış olsada İranın şii hilalinin temelleri atılmış olur. Bugün rejimin sahip oldugu toprakların güvenliğini İran destekli şii milisler sağlıyor. Rejimin pkk ile savaşmamasının nedenide İran kaynaklı. kısaca sınırımız boyunca güvenli bölgeyi sağlayamaz ve pkk o bölgeleri rejime bırakırsa artık güneyde ki yeni komşumuz iran olur. Hani şu birilerinin "iran yıkılırsa bizde yıkılırız" diye pohpohladıgı irandan bahsediyoruz. Koskoca Türk devleti iran olmazsa ayakta duramıyormuş şu çürük zihniyete bak , bu cografyadaki en büyük düşmanımız İrandır ve bunu mezhepsel söylemiyorum. Bilen bilirki ne din nede mezhepsel çatışma saçmalıklarından uzak biriyimdir.

-1 aldın. Bu yorumu sana hiç yakıştıramadım. Oysaki sen akıllı bir adamsın. Şimdi bu iletinin neresini düzelteceğiz? Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bir önceki iletimi okudun mu? Ne yazmıştım orada;

NE YAZIK Kİ FORUMLARDA İLETİ YAZAN BAZI ARKADAŞLAR KENDİ AKILLARIYLA DÜŞÜNEMİYOR.

Şii Hilali nedir ya..! Güney komşumuz İran olacak mış... Peh Peh. Arkadaşım, biz İran' la 1500 yıldır komşuyuz. Anadolu' ya gelmeden öncede komşuyduk, geldikten sonrada komşu olduk, şimdi de komşuyuz. Biz adamlarla her zaman komşu olduk zaten. Ve şuan İran İslam Cumhuriyetinde en az 30-35 Milyon Türk yaşamaktadır. Neredeyse nüfusunuz yarısı Türk yahu! Şii Hilali derken, şimdi sen Türklerle mi savaşacaksın? En zararlı düşünce işte budur. Bizim İran' la bir derdimiz yok hocam. Bu fikri nereden edindiysen, bu düşünceden kurtulmanı tavsiye ederim.

İran, Arap Baharı sürecinde sıranın kendine geldiğini gördüğü için savunmayı Suriye' den başlattı. Bütün mesele budur. Ve bu uğurda pek çok insanını kaybetti. Yani İran aslında kendi ülkesini savunuyor. Bunun adı Şii Hilali değil; SAVUNMAYI ÖNDEN BAŞLATMAKTIR. Şii Hilali dedikleri şey ise bir propaganda malzemesidir. Kendi inanç değerlerine sahip insanlarla bir bütün halinde olmak istemesi veya onlar üzerinde etkin olma çabası anlaşılır birşeydir. Fakat bunu vatan savunması için yapıyor. İran topun ağzında, aynen Türkiye gibi... Fakat bu çabayı mezhepsel bir hava katarak bertaraf etmeye çalışıyorlar. Göremiyor musunuz?

Şimdi düşünelim; Şii Hilali sizin bahsettiğiniz gibi 1500 yıllık davanın ürünü olsun. Amacı Türkiye' yi kuşatmak mıdır? Türkiye' yi kuşatabilir mi yav! Ayrıca kuşatmış olsa eline ne geçecek? Bu adamlar geri zekalı mı? Bu adamların düşmanı Suudi Arabistan/İsrail ittifakı mı yoksa Türkiye mi? Kaldı ki nüfusunuz yarısı Türklerden oluşuyor. İran' ın Türkiye ile uğraşması demek kendi kafasına kurşun sıkmak gibi, harakiri yapmak gibi birşeydir. Bunlar akılsız mı yav?
Neyse... sakinim... yazdıklarını daha sakin kafayla değerlendirip  araştırmamı yapıp öyle cevap vercem sana...Aksi halde fevri davranıp yanlıs kelimeler kullanmıs olacam hem sana hem foruma saygısızlık olmasın...
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2019, 23:53:44 Gönderen: DonnieBrasco »

Ankhises

  • Ziyaretçi
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #461 : 16 Ekim 2019, 23:50:18 »
Şunu bir okuyun isterseniz Yılmaz Özdil'in Gözcü Gazetesindeki bir yazısı yazısı yıllardır yapılan yanlışları, yaşananları bugünlere nasıl geldiğimizi güzel özetlemiş...


Beraber yürüdük biz bu yıllarda

1992…
ABD “davet edeceksiniz” dedi.
Bizimkiler “peki” dedi.
Barzani tarihte ilk kez Ankara'ya geldi.
Cumhurbaşkanı Özal'ın himayesindeydi.
MİT tesislerinde kalıyordu.
Başbakan Demirel tarafından ağırlandı.
Süklüm püklümdü.
Kürtçe konuşmasına izin verilmedi, Arapça konuşuyor, tercüman Türkçe'ye
çeviriyordu.
TC pasaportu verdik.
Para verdik, silah verdik, buğday verdik, elektriğini vermeye başladık.

ABD öyle istediği için, elimizi vermiştik, şimdi sıra kolumuzu kaptırmaya
gelmişti.


Sekiz ay sonra…
Ege Denizi'nde ortak tatbikat yapıyorduk. Amerikan uçak gemisi
Saratoga'dan iki adet sea sparrow füzesi fırlatıldı, Türk muhribi Muavenet'in
köprüüstü vuruldu. Beş şehit verdik, 22 yaralımız vardı.

ABD “pardon” dedi.
Yanlışlıkla vurulduğunu söyledi.

Halbuki, sea sparrowlar “yanlışlıkla düğmesine bastık” denebilecek türden
füzeler değildi. Ateşleme için altı aşamadan geçiyordu, komutan onayı şarttı.
“At ve unut” türünden, güdümlü mermi değildi. Ateşlendikten sonra hedefini
vurabilmesi için rehbere ihtiyacı vardı, fırlatan geminin hedef gemiyi radarla
aydınlatması gerekiyordu. Yanlışlıkla fırlatma ihtimali, milyonda bir bile
mümkün değildi.

Peki neydi?

Irak'ı bölebilmek için, Kürdistan kurabilmek için, İncirlik ve Pirinçlik'te
konuşlanan “çekiç güç” şarttı.
Ankara ayak diretiyordu.

Muavenet zart diye vuruldu.
Ankara mesajı aldı!
TBMM çekiç güç'ün süresini uzatmak zorunda kaldı.
Bir daha hiç ayak diretmedik…
Her defasında başımıza aynı şeyin geleceği belliydi.

(O nedenle, 2003 yılında Amerikan askerleri Irak'a girene kadar çekiç güç'ün
süresini hep uzattık, hiç itiraz etmedik.)

Üç sene sonra, 1995…
CIA peşmergeleri örgütledi.
Saddam'ı devirmek için darbe organize etti.
Beceremediler.
Peşmerge aşiretlerinden değil silahlı kuvvetler, zabıta teşkilatı bile kurmak
mümkün değildi, eğitimleri yoktu, savaşabilme yetenekleri yoktu, fiyaskoyla
sonuçlandı.

CIA apar topar tahliye operasyonu başlattı.

Saddam hepsini imha etmesin diye, maşa olarak kullandıkları 10 bin
civarında peşmergeyi yurtdışına kaçırdılar.
Aileleriyle birlikte Habur'dan Türkiye'ye soktular, Batman'dan nakliye
uçaklarına bindirdiler, tee Pasifik Okyanusu'ndaki Guam adasına götürdüler.

Niye tee oraya götürdüler?
Çünkü, adeta Allah'ın unuttuğu yerdeki bu adada, ABD'nin en önemli hava ve
deniz üslerinden biri vardı.
Bu sefer başarısız olan peşmergeleri, bir dahaki sefere başarılı olmaları için
eğiteceklerdi.

Bazılarını Special Activities Division, Özel Operasyon Bölümü tarafından
eğitip, adı üstünde, örtülü operasyonlarda kullanacaklardı.
Bazılarını da, akademik konularda eğitip, merkez bankası, nüfus idaresi, tapu
dairesi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan'ın bürokrat
kadrosunu yetiştireceklerdi.

Küçük bi pürüz vardı…
CIA'in peşmergeleri, ABD Adana Konsolosluğu denetiminde sınırdan geçirilip
Silopi'deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişlerdi ama, pasaportları
yoktu, nüfus cüzdanları yoktu.

Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar yok diyor, yok dedirtiyordu,
maşalarının kimlik bilgilerini Türkiye'ye vermek istemiyorlardı.

Ne yapıldı?
Amerikalılar bize akıl öğretti.
“Sizin pasaport kanununuzda bu tür durumlara uygun madde var, parmak
izlerini alın, geçirin” dediler.
Bizimkiler hık mık etti ama, geçirmiyoruz birader diyemediler.
Ankara'dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak
izleri alındı, buyrun geçin denildi.
Parmak izi bilgileri, MİT arşivine kaldırıldı.

Üç sene sonra, 1998…
Guam'a götürülen peşmergeler artık iyice pişmiş, olgunlaşmış, “Guamerge”
olmuşlardı.
Gene Türkiye üzerinden, bazıları da Ürdün üzerinden, Kuzey Irak'a
sokuldular.

Bu dönemde… Kuzey Irak'taki otorite boşluğundan en fazla PKK
faydalanmıştı, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti.

Özellikle Guamergeler döndükten sonra, PKK'nın bölgeye geçişi hızlanmıştı.
Peşmergeyle PKK'nın işbirliği ayyuka çıkmıştı.

Acaba… Guam'a götürülenler arasında PKK'lılar da var mıydı?

Bu sorunun cevabını bulmaya çalışan Türk istihbaratı, Barzani'ye haber saldı,
PKK faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini
toplantıya davet etti.
Randevu ayarlandı.
Kuzey Irak'ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşuldu.
Biraz sohbet edildi, bilahare mevzuya gelindi.
Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi.
O sırada çay servisi yapılıyordu.
Garsonlar, tabii ki garson değildi.
Çaylar içildi, çay bardakları garsonlar (!) tarafından toplandı, mutfağa
götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun adıyla etiketlendi, kolilendi,
Ankara'ya getirildi.

Guam'a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi.

Bingo…
PKK'ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge'ydi!

Dört sene sonra, 2002…
ABD yönetimi Saddam'ın örtülü operasyonlarla devrilmeyeceğini idrak
etmişti. Amerikan askerini getirip, bizzat savaşmak şarttı.

Amerikan askerleri girmeden önce, CIA'nin paramiliter güçleri öncü kuvvet
olarak devreye sokuldu, Amerikan Kongresi paramiliter güçler için 189
milyon dolar ödeneğe onay verdi.

Saddam'ın ordusundan altı bin vatan hainini parayla devşirdiler.
Dile kolay, altı bin vatan haini satın aldılar.
Her birine uydu telefonu verdiler, mükemmel istihbarat ağı kurdular.
Saddam'ın ordusunu saniye saniye, konum konum takip etmeye başladılar,
Saddam tuvalete gitse, Pentagon'un haberi oluyordu!

Bu operasyonu yürüten CIA ekibi, Türkiye'den yola çıkmıştı.
Kendilerine “kırık oyuncaklar grubu” diyorlardı.

Dünyanın pekçok ülkesinde görev yapmış, çok tecrübeli bir ekipti.
Arazi araçları ve cephane kamyonlarından oluşan konvoyla Süleymaniye'ye
geldiler, üs kurdular.
Yeşil badanalı üsse “Antep fıstığı” adını verdiler!

Onların peşinden, para kamyonları geldi Süleymaniye'ye.
Yine Türkiye'den yola çıkmışlardı, konvoy konvoy geliyordu.
Karton kutuların içinde 100 dolarlık banknotlar vardı.
Bir milyon dolar, 20 kilo geliyordu.
Yaklaşan savaşın altyapısını hazırlamak, milis güç kurmak, sabotajlar yapmak
için 100 milyon dolardan fazla nakit dağıttılar.

Hatta bir ara Talabani rica etti…
“100 dolarlık vermeyin, mümkünse 1'er 5'er 10'ar dolarlık banknotlar halinde
verin” dedi.
Niye diye sordular?
“Herkeste 100'lük dolar var, kimsede 100 doların altında para yok, bir kahve
içiyorsun, 100 dolar veriyorsun, kahvecinin elinde bozukluk olmadığı için
üstünü veremiyor” dedi!


Amerikalıların cömertliği, rüşvetin bolluğu, peşmergeleri sıkıntıya sokmuştu
yani!

Bu arada Türkiye ne yapıyordu derseniz… CIA raporlarına göre,
Süleymaniye'deki üssü takip etmeleri için dört Türk istihbaratçı
görevlendirilmişti, Amerikalıları takip etmek yerine, bir odaya kapanıp porno
film seyrediyorlardı!
CIA ekibinin lideri, Türk istihbaratçılar hakkında şu hazin notu düşmüştü: “Ne
yaptığımıza dair, amacımıza dair en ufak bilgileri bile yoktu, onlar odaya
kapandıklarında biz Kürtlerle işbirliğini geliştiriyorduk.”

1 Mart 2003.
Akp “tamam” dedi ama, TBMM direndi.
CHP sayesinde ABD tezkeresi geçmedi.

Vay sen misin…
Hem TSK'nın hem CHP'nin imhası için düğmeye basıldı.

(Ergenekon, Balyoz, kaset.)


Ama ilk hamle 4 Temmuz 2003'teydi.
Tarih özel olarak seçilmişti.
4 Temmuz, Amerikan bağımsızlık günüydü.
Kafamıza çuval geçirdiler!

– Asrın liderimizin durumdan o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval
geçirilmeden bir gün önce ABD Ankara Büyükelçisi'ni resmi konutunda
ağırlamış, onuruna yemek vermiş, kapıya kadar uğurlamıştı.
– Akp'nin durumdan o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval geçirilmeden
saatler önce, Akp'nin bakanları ve Akp'nin milletvekilleri, ABD Ankara
Büyükelçiliği'ndeki bağımsızlık günü resepsiyonuna katılmışlar, Amerikalıları
tek tek tebrik etmek için kuyruğa girmişlerdi.
– Genelkurmay başkanlığımızın o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval
geçirildiğinde, dönemin genelkurmay başkanı Hilmi efendi gezmeye gitmişti,
İsrail'deydi.
– Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o kadar haberi yoktu ki, Süleymaniye'de kafamıza
çuval geçirilirken, Kerkük'teki ABD üssünün içinde bulunan Türk Özel
Kuvvetler ofisinde, Türk subayları barbekü partisi veriyordu.

Süleymaniye'deki irtibat büromuz, ağır silahlı Amerikan askerleri tarafından
basıldı, bordo bereli 11 subay ve astsubayımız kafalarına çuval geçirilerek,

ters kelepçe takılarak, dipçiklenerek tutuklandı.
Binbaşımızın kaburgası kırıldı.
Turuncu renkli mahkum kıyafeti giydirdiler.
57 saat esir tuttular.
Mesaj gayet açıktı…
“Burası artık Kürdistan, burnunuzu sokmayın, kurcalamaya çalışmayın,
defolun gidin” deniyordu.
Türkiye ayağa kalktı, Akp hariç!
ABD'ye nota verdiğimiz iddia edildi, üç saniye sonra bizzat asrın liderimiz
yalanladı, “müzik notası değil bu, öyle her aklınıza estiğinde verilmez,
ciddiyeti vardır” dedi!

Milletin kafasına çuval geçirilmiş, onurumuzla oynanmıştı ama, asrın liderimiz
hâlâ yeteri kadar ciddi bulmuyordu!

– Kafamıza çuval geçiren Amerikalı askerlerin tercümanlığını biri kadın dört
Türk vatandaşı yapmıştı, CIA görevlisi bir kadına bağlı olarak çalışıyorlardı, ilk
mülakatları Ankara Hilton otelinde ABD tarafından kiralanan bir salonda
yapılmıştı, eğitimleri ise yine Amerikalılar tarafından Mardin'de yapılmıştı,
çuval hadisesinden sonra Türk tercümanlardan ikisi ABD'ye iltica etti.

– Kafamıza çuval geçirilirken, bir İngiliz vatandaşı da tesadüfen bizim
karargahtaydı, maceracı bir kızı vardı, kısa süre önce Irak'a gelmişti, kayıptı,
İngiliz baba kızını arıyordu, Amerikalılar baskın yaptı, bizim askerlerle birlikte
İngiliz'i de tutukladılar… İngiliz'in yanlışlıkla tutuklandığı anlaşıldı, bırakıldı,
İngiliz ülkesine döndü, ABD'de avukat tuttu, hırpalandım, aşağılandım,
gururum kırıldı diyerek ABD'yi mahkemeye verdi, 10 milyon dolarlık tazminat
davası açtı, ABD yönetimi İngilizle masaya oturdu, kaç para olduğunu
bilmediğimiz miktar üzerinde anlaştılar, ABD tazminatı ödedi, üstüne İngiliz
vatandaşından resmi olarak özür diledi.
– Hulusi bey kara kuvvetleri komutanıyken, ABD'ye gitti, kafamıza çuval
geçiren Amerikalı komutanın eliyle “liyakat madalyası” taktılar, genelkurmay
başkanı oldu, şimdi milli savunma bakanı.

2006…
İlk kez “Kürdistan haritası” ortaya çıktı.
Roma'daki NATO savunma koleji'nde brifing veren Amerikalı albay,
Ortadoğu haritasını açtı, Türkiye'nin yarısında alenen “Kürdistan” yazıyordu!
Brifingi izleyen Türk subayları topluca salonu terketti, genelkurmay
başkanlığımız olayı protesto etti ama… Açık ve seçikti, Kürdistan NATO
projesiydi.

Gene 2006…
Akp hükümeti sayın ahalimizin gazını almak için “terörle mücadele
koordinatörlüğü” icat etti.

Güya Amerikalı dostlarımızla (!) terörle mücadeleyi koordine edecektik, güya
bize anlık istihbarat bilgileri vereceklerdi.

Bize nasıl anlık bilgi verdiklerini, bizzat terörle mücadele koordinatörümüz
orgeneral Edip Başer anlattı…
“PKK'ya silah mühimmat nereden geliyor? Barzani'nin kontrolündeki Kuzey
Irak'tan geliyor. Barzani kimin kontrolünde? ABD'nin kontrolünde… ABD
tarafıyla dokuz defa toplantı yaptık, en son Beyaz Saray'da başkanın güvenlik
başdanışmanıyla konuştuk, bir CD verdik, PKK'ya malzeme taşıyan kamyonun
şoför mahallinde bir Amerikan askeri oturuyordu! Biz bunu Türk kamuoyuna
anlatamayız dedim, biz hâlâ ‘Amerika bizim dostumuz' diyebilir miyiz dedim.
Bu toplantıdan sonra Türkiye'ye döndüm, üç maddelik rapor hazırladım,
ABD'deki muhatabım orgeneral Ralston'a bildirdim, 15 gün içinde cevap
bekliyorum dedim, beni o gün görevden aldılar!”

Edip Başer'in yardımcılığını yapan tümgeneral ise, sayın hükümetimizin
terörle nasıl mücadele ettiğini şöyle anlattı…
“Başbakanlıktan oda istedik, vermediler, fotokopi makinesi istedik, taa 6.5 ay
sonra verdiler, faksımız bile yoktu, yan odalardan faks çektik, bilgisayarımız
bile yoktu, cep telefonu vermediler, sorunları görüşmek için randevu istedik,
randevu vermediler, hatta selam bile vermediler, bir tane sim kart verdiler,
onu da yedi ay sonra verdiler, çay paralarını bile cebimizden ödedik, çayın
şeker parasını bile biz ödedik.”


Sayın hükümetimiz PKK'yla işte bu şekilde mücadele ederken, Kandil dağında
Murat Karayılan'la röportaj yapan İngiliz Daily Telegraph gazetesinin
muhabiri Damien McElroy açık açık yazdı…
“Kandil dağında helikopter pisti var, spotlarla aydınlatması yapılıyor, Irak'ta
görevli Amerikalı subaylar sık sık Kandil'e geliyor, örgütün lider kadrosuyla
görüşmeler yapıyorlar, ABD hükümetinin Irak'ta çalıştırdığı özel güvenlik
firmasına ait cipler de Kandil'deki kamplarda park halinde duruyor.”

2012…
Suriye'de içsavaş çıkartıldı.
Suriye'deki otorite boşluğundan faydalanmak isteyen Barzani, Kobani'ye
girmeye karar verdi.
Sayın hükümetimiz esti gürledi.
Barzani'ye haddini bildiririz filan dendi.
Zırrr… Telefon çaldı.
Obama arıyordu.
Asrın liderimiz açtı, konuştular.
Beyaz Saray'ın resmi internet sitesine, bu telefon konuşmasıyla alakalı
fotoğraf konuldu.
Obama'nın elinde beyzbol sopası vardı!


Kızılcık sopasının İngilizcesiydi!
“Barzani'ye dokunanın kafasını kırarım” mesajıydı.
E tabii, anında yelkenleri suya indirdik.
Barzani güçleri, Irak'tan Suriye'ye geçti.

Yetmedi…
Aynı sene, Barzani onur konuğu olarak Akp kongresine davet edildi.
Kürsüye çıkarıldı.
Kürtçe konuşma yaptı.
“Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratıyla ayakta alkışlandı.

Yetmedi…
Barzani, Akp'nin Diyarbakır mitingine davet edildi.
Şivan Perver'e düet yaptırıldı.
Asrın liderimizle Barzani el ele kürsüye çıktılar, halkı selamladılar.
Asrın liderimiz ilk defa orada “Kürdistan” dedi.

Barzani, Kürtçe konuşma yaptı.

Yetmedi, 2014…
TBMM'den “yabancı silahlı askerlerin Türkiye'de bulunmasına izin veren
tezkere” çıkarıldı.
Alenen, Kürdistan tezkeresiydi.

Takvimde başka gün yokmuş gibi, onurumuzla alay ederek, tam 29 Ekim'de
Cumhuriyet Bayramı'nda… Barzani'nin silahlı kuvvetleri topuyla füzesiyle,
Kürdistan bayraklarıyla, Türkiye topraklarında resmi geçit yaptı.
Habur'dan girdiler, Silopi, Cizre, Nusaybin, Suruç güzergahını katedip,
Mürşitpınar sınır kapımızdan Suriye'ye, Kobani'ye geçtiler.
Bir bölümü THY uçaklarıyla geldi.
Kürdistan silahlı kuvvetlerini, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrak taşıyıcısı THY
taşıdı.
Erbil'den bindiler, Şanlıurfa'ya indiler, karayoluyla devam ettiler.
Resmen şov yaptılar.
Kurbanlar kesildi, havayi fişekler fırlatıldı, halaylar çekildi.
Bazılarının üniformasında ABD bayrağı vardı.

Biji serok obama sloganları atıldı.
MİT eskortluk yaptı.
Mardin-Urfa yolunda acıktılar, benzin istasyonunun dinlenme tesisinde
lahmacun yediler, lahmacunun parasını bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ödedi.

Türk milletinin haysiyeti böylesine ayaklar altına alınırken, Akp'nin başbakanı,
stratejik Ahmet ne diyordu?
“Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum”
diyordu!

2016…
Pentagon gizlisi saklısı olmadan, PKK'ya açık açık silah ve mühimmat
vermeye başladı.
Şimdilik en az 5.000 tır gönderdiler.
Yazıyla beş bin tır!

2017…
Barzani, Ankara'ya geldi.

Başkentimizde, tarihte ilk kez, Kürdistan bayrağı göndere çekildi.
Akp'nin başbakanı Binali bey ne dedi?
“Kürdistan parlamentosu var, başbakanı var, kendine ait bayrağı var, tanınır”
dedi!

25 sene önce Ankara'da Kürtçe konuşmasına bile izin verilmeyen süklüm
püklüm Barzani, artık aynı Ankara'da bayrak çeker hale gelmişti.

(Aynı Akp iktidarında… PKK tanık, TSK sanık yapıldı, Pkk'yla Oslo'da masaya
oturuldu, Kandil'le müzakere yapıldı, üniformalı PKK militanları Habur'da
davul zurnayla karşılandı, Apo posteri taşımak ve PKK bayrağı açmak,
kanunen suç olmaktan çıkarıldı, Murat Karayılan'ın Kandil'deki basın
toplantısı Anadolu Ajansı tarafından naklen yayınlandı, TSK'nın PKK'ya
operasyon yapması Akp valileri tarafından engellendi, Apo'nun Akp'ye oy
isteyen mektubu Anadolu Ajansı tarafından servis edildi, Osman Öcalan
TRT'ye çıkarıldı.)

Ve 2019…
Trump dümdüz söyledi.
“PKK bizimle birlikte çalıştı, onlar kendi toprakları için savaşıyorlar, silah ve
büyük miktarda para verdik” dedi!


Dangalak mangalak ama, seviyorum ben bu Trump'ı.
Türk milletinin nasıl tufaya getirildiği bin sayfa bile yazılsa…
Onun bu kısacık itirafı kadar net anlatılamazdı!
1+.. sana bugünlerde hep artı veriyorum... bu yazı geri planda kalmasın tekrar okunsun diye unutmazsam yarında kopyalayıp 1+ vercem..
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2019, 23:51:00 Gönderen: DonnieBrasco »

Çevrimdışı Partikül

  • 2017 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 1555
  • 197
  • DefenceTurk.com
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #462 : 16 Ekim 2019, 23:58:01 »
İran Cumhuriyeti değil; İRAN İSLAM CUMHURİYETİ. Devletin resmi adı bu yahu:) Devletin ismini ben koymadık ki! Adamlar kendilerine İslam Cumhuriyeti demiş... ben ne yapabilirim? Kaldı ki iyi kötü seçim yapılıyor, Meclisleri var, kurumları var, yasaları var, kendi çaplarında bir hukuk düzenleri var. Şer-i hukuk falan filan ama neticede o da bir hukuk şeklidir.

Kişisel fikrime gelirsem; ben her türlü din devletine karşıyım. Bölgemizde ki din devletlerini sayacak olursak, en başta;

1- Suudi Arabistan
2- İran
3- İsrail

Ve bakıyorsunuz ki, nerede dini yönetimler var; orada insanlığın başına bela var. Hem de püsküllü bela... Güya Suriye' yi de din devleti yapacaklardı. Muhalifler neyin mücadelesini veriyor zannediyorsunuz! Laik Esad rejimini, trilyon din devletine tercih ederim. Bölgemizde ve dünya üzerinde din devleti görmek kesinlikle istemem... VATİKAN DAHİL. Neticede O da bir din devletidir.

Din falan... artık bu işlerin bir son bulması lazım. 3000 yıldır aynı dava. İnsanlığın kozmik bilince ulaşma vakti gelmek üzeredir. Bir müddet sonra, yani herşey apaçık ortaya çıkmaya başladıktan sonra; kimsecikler din/min bu gibi işlerin peşinde koşmayacaktır. Bu da benim sana taahhüdüm olsun. Çünkü insanlığın başka türlü kurtuluşu yok. Din adına insanlar birbirini tüketiyor. Dini inançlar, insanlığa çağ atlatmış, bilinç yükseltmiş sistemler olmakla birlikte bana göre artık miadını doldurmak üzeredir. Dinlerin de sonu gelecek... Önümüzde ki dönemde dinlerin sonu geleceği için; Allah' ın izniyle; İsrail, İran, Vatikan ve Suudi Arabistan gibi devletlerin hükmü kalmayacaktır. Ayrıca din yoktur demek, Allah yoktur anlamına gelmiyor. Bi' nevi ''Deist Bakış Açısı'' diyelim...50 yıl da mı olur, yüz yılda mı olur... orasını bilemem ama illaki olacaktır ve artık olsun istiyoruz. Bu saçmalıklar artık bir son bulsun.










Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44317
  • 615
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #463 : 17 Ekim 2019, 00:04:40 »
Gerçekleştirdiğimz operasyonda bütün dünya bize neden tepki gösteriyor sorusuna cevap bulabilirsiniz...
Tarihlere dikkat!

PKK MEŞRULAŞIYOR

PKK’yı meşrulaştırmaya çalışan batılı ülkeler, örgütün Irak’ın kuzeyindeki bazı bölgelerde IŞİD’e karşı çatışmalara girmesini gerekçe göstererek, PKK’yı ‘Terör örgütleri listesi’nden çıkarma hazırlığında

ışid’in Irak’ın kuzeyinde belli bir alanda hakimiyet kurmasının ardından, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin kontrolündeki bölgelere saldırısı, PKK’nın meşrulaştırma çabalarının önünü de açtı. Örgüt, IŞİD saldırılarının Erbil, Mahmur ve Sincar bölgesine yönelmesinin ardından, Mahmur ve Sincar gibi küçük yerleşim bölgelerine militan sevketti. Otobüslerle Kandil Dağı’ndan yapılan ve adeta askeri sevkiyatı andıran fotoğrafları servis eden örgüt, IŞİD’e karşı mücadele görüntüsü verdi. Mahmur ve Sincar’da IŞİD’le çatışmalara giren örgütün, bölgedeki propagandasının yanısıra Batı’nın açılım politikaları çerçevesindeki plana da hizmet ettiği kaydediliyor.

EZİDİLERİN HAMİSİ ROLÜNDE

Özellikle IŞİD’in Sincar bölgesinde Ezidilere karşı giriştiği katliamın ardından PKK Ezidilerin hamisi rolüne soyundu. Ezidilerin “Bizi PKK kurtardı” söylemlerini ön plana çıkaran örgütün bu sayede Batı’da da meşruiyet kazanma çabasında olduğu dile getiriliyor. Bölge kaynakları “Ezidelere karşı bir katliam var. Ancak PKK medyasının aktardığı kadar bir soykırım girişimi yok. PKK bu sayede kendini kanıtlamaya, tanıtmaya çalışıyor. Bu sayede Avrupa ve ABD’nin terör örgütleri listesinden çıkmayı planlıyor” ifadelerini kullandı. Örgütün yayın organlarında da bu tür yayınlar yapılıyor. Örneğin Fırat Haber Ajansı’nda Perwer Yaş’ın hazırladığı “Batı PKK’ye karşı çifte strateji yürütebilir” başlıklı yazı bu yönde mesajlar içeriyor. Yazıda, “IŞİD’e karşı YPG ve HPG’nin verdiği mücadelenin ardından AB’nin PKK’yi ‘terörist örgütler’ listesinden çıkarması ve Almanya’nın 21 yıldır uyguladığı PKK yasağını kaldırması tartışılıyor” ifadesi yer alırken, Alman ve Fransız siyasetçilerin de AB’ye sıkça “PKK’yı terörist örgütler listesinden çıkar” çağrısı yaptığı ileri sürüldü. ANF’nin yazısında Ezidi temsilcilerini kabul eden Alman Başbakan Yardımcısı Gabriel’nin ANF’nin “Binlerce Êzidiyi kurtaran PKK’ya yönelik Almanya’da yasak sürecek mi?” sorusuna verdiği şu yanıt da öne çıkarıldı: “PKK geçmişte öyle hareketlerde bulundu ki onu yasaklamak zorunda kaldık, başka bir seçeneğimiz yoktu. PKK kendisini gözden geçirirse, geçmişte yaptıklarıyla arasına mesafe koyarsa biz de ona yönelik uyguladığımız yasağı tartışabiliriz.”

Yazıda Alman gazeteci Dr. Nick Brauns’un “Sadece KDP’nin silahlandırılması yanlış” sözleri de dikkat çekerken, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 23 Nisan 2013’te kabul ettiği Türkiye raporunda PKK için “terörist örgüt” yerine “PKK eylemcileri” denilmesi de hatırlatıldı.



Bu başlık altında Işid konusunda Türkiye'nin mutlaka adım atması gerektiğini, Türkmenlerin güvenliğinin sağlanması gerektiğini, Pkknın mevcut durumdan güçlenerek çıkacağını defalarca dile getirmiştik. Bazı arkadaşlar Işid'in pkk ile savaştığı için desteklenmesi görüşündeydiler. Ancak Işid sadece pkk ile savaşıyor olsaydı zaten bugün kimse Işid'e hava saldırısı düzenliyor olmazdı. Ancak binlerce masum insanın katledilmesine, yüzbinlercesinin yaşadıkları yerleri terke etmelerine neden olan örgüt, önüne gelene tehditler savurup dengesiz eylemleri nedeniyle son derece tehlikeli aşırı uçlarda insanların oluşturduğu bir topluluk. Türkiye bu konuda da malesef çuvalladı. Aylar öncesinden uyardığımız gibi artık dünyanın her yerinden Kuzey Irak'daki peşmergelerle birlikte Pkk teröristlerine de silah ve cephane yağıyor. Ve pkknın elebaşları Türkiye'nin Işid'e destek verdiklerini öne sürerek çözüm sürecinin bittiğini, silahlı eylemlerin başlayacağını duyuyorlar artık. Özellikle son yıllarda siyasi olarak ülkemizin Güneydoğusunda çözüm süreci saçmalığı nedeniyle oldukça güçlenen pkk istediği her an kitlesel isyanlar çıkarabilir. Bunu yapabileceklerini zaten bugünlerde yaptıkları eylemlerle açık bir şekilde gösteriyorlar.


Biz forumda defalarca bu konuda uyarılarda bulunmuştuk. Defalarca pkk/ypgnin işıdla mücadelesi adı altında silahlandırıldığını, hergün dünya medyalarında ypg militanlarının şirin pozlar verdiklerini, dünya genelinde bunların, özellike Esad ve kafa kesen teröristlere karşı kendi halklarını savunan özgürlük savaşı algısı oluşturulduğunu dile getirmiştik. Çoğu konuda olduğu gibi o zamanlar da ülkeyi yönetenler bu tehlikeyi ne yazık ki fark edemedi. Hatta Kuzey Irak'tan peşmergeler Türkiye Üzerinden şov yaparak Kobani'ye geçirildi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ekranlarda Kobani'deki kardeşlerine selam gönderdi.

Şimdi kimse bütün dünya bize düşman diye sızlanmasın!

Gördüğümüz her konuda uyarıda bulunmaya da devam edeceğiz.
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44317
  • 615
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #464 : 17 Ekim 2019, 00:20:59 »


Alıntı
Burak Ozcan Retweetledi
Amerika'nın Sesi
@VOATurkish
Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 9 Ekim’de yazdığı mektup ortaya çıktı.

“Sen binlerce kişinin katledilmesinden, ben de Türkiye ekonomisinin yok edilmesinden sorumlu olmak istemem. Gel anlaşalım."

https://mobile.twitter.com/VOATurkish/status/1184573034268639245
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Ankhises

  • Ziyaretçi
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #465 : 17 Ekim 2019, 02:19:06 »
seçim olur konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar
uluslararası bir hadise olur konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar
deprem olur konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar
akdenizde enerji krizi konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar
g20 olur konuklar : nagehan alçı : barış yarkadaş , mete yarar
ticaret savaşları konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar
Savaş olur konuklar : nagehan alçı , barış yarkadaş , mete yarar

TV kanallarının devamlı surette bu 3 karakteri herbokolog gibi karşımıza çıkarmasından nefret ediyorum. Artık bu 3 simayı gördüğüm kanalı değiştiriyorum. Ne nagehan alçıdan nede barış yarkadaştan syasetci olmayacagı gibi mete yarardanda terör uzmanı olmaz. Ben bu kadar dediği çıkmayan başka birini görmedim. Su nereye akarsa oraya oynuyor. 10 tane fikir sunuyor 1 tanesi çıkınca ben demiştim oluyor. Artık tiksindim. Ben akpli değilim ama hem akpli hemde chpli olupta kendini son derece nazik kibar dille ve yüksek bilgi seviyesiyle ifade eden insanlarda var. Lakin  onları bu kanallara cıkarmıyolar. Çünki kibarlık efendilik prim yaptırmıyor bu kanallara... Bunlar ekran basında birbirlerine sataşırlar reklam arasında beraber çay bisküvi yerler sonra bunu izleyen halk ikiye ayrılır. Bunlar bu millete destek değil köstekten baska bir halta yaramazlar. Ya deprem oluyor konuklar yine bunlar , sel oluyor konuklar yine bunlar. izlemeyin abi artık bu primci yayınları... artık bizi bölmelerine prim vermeyin bu kaostan faydalanan zihniyetlere...
« Son Düzenleme: 17 Ekim 2019, 02:59:21 Gönderen: DonnieBrasco »

Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44317
  • 615
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #466 : 17 Ekim 2019, 08:34:06 »
Sadece o üçü yok ki. Bir sürü akademisyen, gazeteci, siyasetçi vs, senelerdir bölünmüş ekranlarda papağan gibi aynı şeyleri tartışıp duruyor. Hiç birinin ön görüsü yok. Sadece güncel olaylara göre yorum yapıyorlar. İddia ettikleri şeyler de hep kendilerine iletilenler ve hiç biri de gerçekleşmiyor. Bir gün hararetli şekilde savunduklarını ertesi gün kıvırarak karaladıkları, en azından savundukları ama başarısız olunan konu hakkında kazanımlarımız şunlar bunlar diye günü kurtarmaya çalıştıkları artık mide bulandırıcı seviyede. Bir sürü TV kanalı var, aynı anda hepsinde aynı konuları, aynı formatta tartışan benzer insanlar. Kanallar o kadar bütünleşmiş ki reklama bile aynı anda giriyorlar.

Tartışmak, fikir üretmek güzeldir. Ancak birilerinini reklamını yapmak için değil, özgür irade ile herkesin bakış açısı dışından bakarak farklı düşünerek, farklı çözüm yollarını ortaya koyabilmekle güzeldir. Dİğeri kendini ve insanları kandırmaktan başka bir şey değil!

Bu arada...

Etkisiz hale getirilen terörist sayısı 219 oldu.

277'ye yükseldi.

342 oldu.

415 oldu.

459 oldu.

480 oldu.

525...

550...

560...

595...

611...

637...

673...
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44317
  • 615
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #467 : 17 Ekim 2019, 08:39:39 »
Tünel kıskacı



Uğur Ergan
uergan@hurriyet.com.tr

Fırat Nehri’nin batısındaki Menbiç’te dün TSK ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) hareketliliği düşük seviyede sürerken Fırat’ın doğusunda ise şiddetli çatışmalar yaşandı. Türk topçusu Resulayn’daki terör mevzilerini gün boyunca vurdu. İlçe merkezi yakınlarında SMO unsurlarıyla teröristler arasında çok şiddetli çatışmalar oldu. Çatışmaların özellikle teröristlerin kıstırıldığı ilçedeki tünellerde yaşandığı bildirildi.
ABD’nin çekilmesi sonrası Rusya desteğiyle Suriye ordusunun girdiği Menbiç’in kırsal kesimlerinde konuşlu olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Suriye Milli Ordusu (SMO) unsurlarının hareketliliği dün düşük seviyeye indi.

Bölgedeki kaynaklardan edinilen bilgiye göre Esad’a bağlı rejim birlikleri ise Menbiç’te tam konuşlanmayı büyük ölçüde tamamladı. TSK ve SMO unsurlarının yakınında bulunan Sacur Çayı bölgesinin de Suriye ordusuna geçtiği ve bölgenin en önemli yerleşim merkezi olan Refahiye köyüne de Suriye bayrağı çekildiği bildirildi. Menbiç’in dışında Fırat’ın doğusunun güney kesimlerinde de Esad güçleri yayılmaya başladı.

ESAD GÜÇLERİ KOBANİ’DE

Rejim birliklerinin bölgenin güneyindeki kırsal kesimin batı-doğu ekseninde kendisi için ‘güvenlik hattı’ kurmaya başladığı ileri sürüldü. Bu kapsamda Tel Abyad’ın güneyindeki Ayn İsa’da da hâkimiyetin Suriye ordusu ve Rus birliklerinde olduğu belirtildi.  Resulayn’ın güneydoğusunda bulunan Haseke’nin batı kırsalından geçen M4 karayolunun Tel Tamer mevkisinde Suriye ordusunun kontrol noktası kurduğu, Tel Tamer’in kuzeybatı kırsalındaki Ahibeş, Lilan ve Tavila köylerinin de Esad güçlerine geçtiği bölgeden gelen haberler arasında yer aldı. Akşam saatlerinde ise Esad güçleri ve Rus askerleri, stratejik önemdeki Ayn el-Arap’a (Kobani) girdi. ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyon sözcüsü Albay Myles Caggins ise “Koalisyon güçleri, Suriye’nin kuzeydoğusundan çekilmeye devam ediyor. Lafarge Çimento Fabrikası’nı, Rakka ve Tabka’yı boşalttık” açıklaması yaptı.   

TERÖR MEVZİLERİNE GÜN BOYU ATIŞ

Barış Pınarı harekâtının dördüncü gününde kent merkezi ele geçirilen ilk yer olan, Ceylanpınar’ın karşısındaki Resulayn’ın özellikle ilçe merkezinin güney kesimi ile yine aynı yöndeki kırsal kesimlerinde çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Obüs ve top atışları, çok namlulu roketatarlar (ÇNRA), ağır makineli silahların sesleri Türkiye tarafından net şekilde duyuldu. Türk topçusu Resulayn’daki terör mevzilerini gün boyunca vurdu. İlçe merkezi yakınlarında SMO unsurlarıyla teröristler arasında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmaların özellikle teröristlerin ilçede inşa ettikleri yeraltı tünellerinde yaşandığı öğrenildi. Ev, ev devam eden çatışmaların öğleden sonra doğuya doğru genişlediği belirtildi. Güvenlik kaynakları, Resulayn’da gizlenen 6 keskin niAşancının etkisiz hale getirildiğinin değerlendirildiğini, iki PYD/YPG’li teröristin de teslim olduğu bilgisini verdi. Tel Abyad’da ise teröristlerin tuzakladığı patlayıcıların imhasına yönelik meskûn mahal operasyonları devam etti. Tel Abyad merkezinin tamamının kontrol edildiği ve yürütülen çalışmalarda tespit edilen çok sayıda tuzaklanmış patlayıcının yanı sıra tünel ve sığınağın da imha edildiği belirtildi. Milli Savunma Bakanlığı, harekâtta etkisiz hale getirilen toplam terörist sayısını 653 olarak açıkladı. Bölgeye sevkıyat da sürdü. Önceki geceden itibaren Türkiye’nin farklı birliklerinden sevk edilen zırhlı araçlar ile Suriye’den yola çıkan SMO unsurları, harekâtın sürdüğü Resulayn ile Tel Abyad bölgesine yönlendirildi.

TÜNEL EĞİTİMİ AMERİKA’DAN


Tünel kıskacı

ABD’nin Suriye’deki kuvvetlerinin, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon yapma ihtimaline karşı PKK/YPG terör örgütüne hazırlık eğitimi verdiği ortaya çıktı. Amerikan Foreign Policy dergisinin ABD’li askeri yetkililere dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin Afrin’de PKK/YPG terör örgütüne yönelik Zeytin Dalı harekâtından sonra örgütün, Fırat’ın doğusuna yönelik muhtemel bir operasyona karşı devasa bir tünel ağı inşa ettiği ifade edildi.

DERİNLİKLİ SAVUNMA TAKTİKLERİ

Örgütün bu tünelleri, hava operasyonlarına karşı alan savunması yapmak ve en azından Rusya gibi konvansiyonel bir güç yetişene kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı dayanmak amacıyla inşa ettiği belirtildi.

ABD kuvvetlerinin bu tünellerde, muhtemel bir Türkiye müdahalesi durumunda örgütün nasıl koordinasyon sağlayacağı konusunda hazırlık eğitimleri verdiği, ABD askerlerinin PKK/YPG terör örgütünü ayrıca ‘derinlikli savunma’ taktikleri konusunda eğittiği kaydedildi. ABD, YPG/PKK’nın Resulayn ve Tel Abyad arasındaki bölgede askeri siperlerini yıktığını iddia etmişti.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/tunel-kiskaci-41352316
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44317
  • 615
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #468 : 17 Ekim 2019, 08:41:20 »
Tüneller ağ şeklinde birbirine bağlı veya değil, en azından tünellere biber gazı vs atıp içindeki farelerin dışarıya kaçmaları sağlanabilir.
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Ankhises

  • Ziyaretçi
Ynt: Barış Pınarı Harekatı
« Yanıtla #469 : 17 Ekim 2019, 10:24:37 »
rejimin hem münbiçe hemde kobaniiye girmeleri biraz ağrıma gitti.kobani alınamaz mıydı ? almayı geçtim en azından cevresi sarılamaz mıydı diye düşünmeden geçemiyorum