Gönderen Konu: Averof Zırhlısı  (Okunma sayısı 2660 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ACE

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 746
  • 132
Averof Zırhlısı
« : 09 Haziran 2019, 23:58:31 »
Sürekli kendimizi pohpohlayan bir tarih ile hiç bir şey öğrenemeyeceğimizi düşünerek çok az kişinin bildiği bu gemi ve bu dönem hakkında geneli derleyen bir yazı buldum. Yunan’ın halktan yardımla aldığı bir zırhlının Balkanları ve Egeyi nasıl elimizden aldığını, adaları nasıl kaybettiğimizi; Samsunu bile topa tuttuğunu; Osmanlı dönemindeki gevşekliğin ve diğer ülkelere nasıl el açtığımızı; ayrıca bugünün yeni Osmanlı düşüncesiyle ne paralellikler taşıdığını görmeniz adına...

1900’lerin başında siyasi birliğini yeni kurmuş ve sanayileşmekte olan İtalya kendileri için Orlando Kardeşler e 3 zırhlı siparişi vermiş, ancak zırhlılardan üçüncüsünü satın almamıştır. Orlando kardeşler de 1909 yılında, ellerinde kalan bu üçüncü gemiyi satmak için Osmanlı Devleti’ne teklifte bulunmuştur. Osmanlı yönetimi, zırhlıyı almak istemiş ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle çekimser kalmıştır. Bunun üzerine Orlando kardeşler zırhlıyı Yunanistan’a teklif etmişlerdir. Osmanlı gibi büyük bir devletin alamadığı bir gemiyi Yunanlılar da almaya güç yetirememişlerdir. Fakat bu sırada Yunanlılara böyle bir teklif yapıldığını haber alan George Averof Vakfı, yaklaşık 24.000 drahmi fiyat teklif edilen gemi için Yunan Devleti’ne, gemiye George Averof’un adının verilmesi şartıyla 8.000 drahmi hibe etmiştir. Bu parayı alan Yunan Devleti de kalan parayı tamamlayarak gemiyi satın almıştır.

Yunanlıların böyle bir zırhlı alması üzerine denizlerde en azından Yunanlılarla az da olsa mücadele edebilecek bir gemiye sahip olmak isteyen İttihat ve Terakki yönetimi yeni gemi arayışlarına girmiştir. Bu sırada Osmanlı donanmasının içinde bulunduğu zayıf durumdan yararlanan Girit bağımsızlığını ilan etmiş, bu durum ise halkı galeyana getirmiş ve Donanma
i Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti kurularak donanmanın güçlendirilmesi için halktan George Averof’u da örnek göstererek para talep edilmiştir. İttihat ve Terakki yönetimi yeni gemiler bulmaya çalışmışsa da İngiliz ve Fransızlar Osmanlı’ya satılacak hazır gemilerinin bulunmadığını söylemişler ve bunun üzerine Almanya’dan alelacele artık iyice köhneleşmiş iki savaş gemisi alınmıştır. Bu gemilere eski Osmanlı kaptan-ı deryalarının adları verilmiştir: Barbaros ve Turgut Reis. Ancak 18 yaşındaki bu iki gemi Yunanlıların Averof zırhlısı ile başa çıkacak durumda değildi. Özellikle Balkan Savaşları sırasında Averof zırhlısı, Ege Denizi’nde Osmanlı’ya adım attırmadı ve Ege Adaları’nın Osmanlı’dan alınmasında başrol oynamıştır.

8 Ekim 1912’de Karadağ’ın saldırmasıyla Balkan Savaşı başlamıştır. Daha sonra Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan’ın da katılmasıyla savaş tüm Balkanlara yayıldı. Osmanlı ordusu Balkan Savaşları’nda hem karada, hem de denizde mücadele etmek zorunda kalmıştır. Karada ordu, Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış; doğu ordusu Bulgarlara karşı savaşırken, Batı ordusu ise 4 Balkan devletiyle birden mücadele etmiştir. Denizlerde ise Ege denizinde Yunan donanmasıyla mücadele edilmeye çalışılmıştır. Ancak Averof gibi güçlü bir zırhlıya sahip olan Yunan donanması Osmanlı donanmasının Çanakkale boğazından çıkışına fırsat vermemiştir.

Balkan Savaşları’nda Osmanlı Donanması sadece Bulgarlara karşı başarı elde etmiştir. Balkan Savaşı’nın hemen başında Yunan Deniz Kuvvetleri, Yunan donanmasını iki ayrı filoya ayırmış ve Osmanlı donanmasını boğaz önünde tıkama ve deniz egemenliğini kurma görevini vermiştir. Bu çerçevede Averof Zırhlısı’nın liderliğinde 6 muhrip 1 denizaltıdan oluşan birinci filo ile 3 zırhlı, 8 muhrip ve 2 torpidobottan oluşan ikinci filo Ege Denizi’nde ve adalarda Osmanlı donanmasına karşı harekât hazırlıklarına başlamışlardır. Osmanlı Donanması Çanakkale Boğazını abluka altına alan Yunan donanmasına karşı 16 Aralık 1912’de harekete geçmiş, İmroz önünde cereyan eden deniz savaşında her iki taraf gemileri ve özellikle Averof zırhlısı oldukça hasara uğramış olmasına rağmen Osmanlı donanması ablukayı kaldırmaya muvaffak olamamıştır.

Ege’de bulunan Averof zırhlısından kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti, Averof zırhlısını buradan uzaklaştırmak için, RaufBey komutasında Hamidiye Kruvazörü’nü 14 Ocak 1913’te Ege’ye salmıştır. Buradaki plana göre Averof zırhlısı, gizli bir şekilde Ege’ye açılacak olan Hamidiye Kruvazörü’nün peşine düşecek ve asıl Osmanlı Donanması da Ege’ye açılarak rahat hareket etme imkânı elde edecekti. Hamidiye Kruvazörü gizli bir şekilde Çanakkale Boğazı’ndan Ege’ye çıkmış, ancak Yunan donanması komutanı Amiral Kunturiotis Rauf Bey’in planını sezmiş olacak ki Averof’u hareket ettirmemiş, 30 mil hızındaki dört destroyeri göndermiştir. Hamidiye Kruvazörü ta Şira’ya kadar gidip, Makedonya adındaki bir Yunan Kruvazörünü batırmış ve burayı bombardımana tutmuştur.


[Amiral Pavlos Kunturiotis: Yunan amiral ve deniz kahramanıdır. Balkan Savaşları sırasında Yunanistan Deniz Kuvvetleri komutanı olarak görev yaptı. Bu ve devamındaki başarıları ona  İkinci Yunanistan Cumhuriyeti'nin 1. ve 3. Cumhurbaşkanı olma yollarını açtı.]

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’nda İtalya’nın elinde bulunanlar (12 ada) hariç Ege adalarının tamamını Yunanlılara kaptırmıştır. Balkan Savaşları’nda kaybedilen Çanakkale Boğazı’nın etrafındaki adalar Yunanlıların en önemli üssü konumuna gelecekti. Boğazlar sisteminin bir parçası olan bu adalar daha sonra I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’ne karşı yapılan taarruzlarda da üs olarak kullanılmıştır.

Balkan Savaşları’ndan sonra, Osmanlı Donanma Cemiyeti’nin de katkılarıyla halktan toplanan yardımlar neticesinde İngilizlere iki gemi sipariş edilmiştir. Ancak son taksitleri ödendikten bir gün sonra, 2 Ağustos 1914’te, sancak çekme töreninden yarım saat evvel bunlara el konulduğu “Sultan Osman” adı verilen dretnotu teslim almakla görevli olan Rauf Orbay’a bildirilmiştir. İngilizler sadece “Sultan I.Osman” ve “Reşadiye” adlı Osmanlı gemilerine değil, Şili hükümetine ait bir gemi ile satın alınması kararlaştırılmış ve pazarlığı yapılmış iki torpido destroyuna da el koymuşlardır.

[Sultan Osman zırhlısının satın alınmasıyla ilgili olarak devrin ileri gelenlerinden içişleri Bakanı Halil Menteşe’nin anılarında hoş bir bölüm var. Aynen şöyle;

‘… Brezilya hükümeti İngiltere de inşası biten zırhlısını satmak için teklifte bulunmuştu.(HMS Aqincourt yani l. Osman dretnotu.) Averof’u Yunanlılara kaptırmanın acısı yüreğimizde idi. O günkü şeraite göre para bulmak çok müşküldü. Fransız Perrier Bankası geminin bedeli olan 2.5 milyon lirayı ikraza muvafakat etmişti. Fakat şerait çok ağırdı. Maliye Nazırı (bakanı) Menemenlizade Rıfat Bey mukaveleyi imzalamada tereddüt gösteriyordu. Talat Paşa mukaveleleri hazırlatmış, Heyet-i Vükela odasının yanındaki odaya bankanın reprezantanını getirmiş, Heyet-i Vükela (Bakanlar kurulu) İçtima halinde idi.
Rıfat Beye hitaben :
< Beyim adam geldi.> dedi.
Rıfat Bey : < Canım Talat Bey, nasıl imza edeyim bu mukaveleyi ?> der demez, Talat heyecanla ayağa kalktı ve Rıfat Bey, merhumunun zayıf vücudunu kuvvetli pazularının aralarına aldı, büyük bir heyecanla “Beyim Adaları alacağız santim düşünecek zamanda değiliz.”!!! Kolları arasında okşayarak , sakallarını öperek, Rıfat Beyi götürdü, mukaveleyi imza ettirdi. Ertesi gün paralar Londra sefirimize (elçiliğimize) gönderildi. O ne heyecanlı bir insandı yarabbi…’ ] (Halkımızdan toplanan paralar bu inançla toplanmıştı ama o gemilerimize el konuldu.)

( Sultan I.Osman, Reşadiye (parası ödenmiş)ve iki taksiti ödenmiş Fatih zırhlılarının alınmak istenme sebeblerinden birisi de Yunanistan’ın elinde bulunan tek bir Averof zırhlısının tüm Osmanlı donanmasına denk olmasıdır.  Bu gemiye karşı 3 Zırhlı alma nedenimiz, alınan başarısızlıklara son vermek ve belki de kendi topraklarımızdan kopan Yunanistan’a üstünlüğün kimde olduğunu göstermekti.)


Osmanlı Devleti bu durumdan büyük rahatsızlık duymuş, diğer sebeplerin de etkisiyle Almanya’ya daha da fazla yaklaşmaya başlamıştır. Daha sonra İngilizlerden kaçan, Goben ve Breslau adlı iki Alman savaş gemisi Boğazlardan geçerek Osmanlı’ya sığınmıştır. İngilizler henüz tarafsız durumda bulunan Osmanlı’dan gemileri kendisine teslim etmesini istemiştir. Ancak Osmanlı Devleti bu gemileri Almanya’dan İngiltere’de alacağı olan iki geminin yerine satın aldığını ifade etmiştir. Ve bunlara Osmanlı bayrağı çekilerek Yavuz (Goben) ve Midilli (Braslau) isimleri verilmiştir.

[  Birinci Dünya Savaşından 2 yıl önce, yani Balkan Savaşları dönemi Ege de Averof’a karşı çaresiz kaldığımız dönemde, Dönemin sadrazamlarından Mehmet Kâmil Paşa Averof’u yenebilmek için Alman elçilerinden Hans Freiherr Von Wangenheim’den Almanya’nın Akdeniz filosunda görevli olan ve o sıralar İstanbul’da olan Goeben’i (Yavuz) işaret ederek "Bu gemiyi bize satınız! O bütün Karadeniz Rus filosundan daha güçlüdür ve bize hemen Yunanlılar (Denizde Averof faktörü var)  karşısında deniz üstünlüğü verecektir. Adaları geri alabiliriz ve aynı zamanda Pire’ye gidebiliriz. Bu durum şimdilik Almanya’nın, Osmanlı’nın dostluğunu elde etmesi için bir fırsattır” diyerek istemiştir. Alman Elçisi: “Savaş esnasında (Balkan Savaşları) bizim böyle bir gemiyi satmamız mümkün değildir. (Tarafsızlık dolayısıyla) Ayrıca Türk denizcilerinin Goeben gibi büyük ve karmaşık bir mekanizmaya sahip olan savaş gemisini kullanabilmeleri ancak yıllarca sürebilecek bir eğitimin sonucu mümkün olabilecektir’ dedi
Bunun üzerine Kamil Paşa espri ile ‘Gemiyi personeli ile birlikte alırız’ dedi.’’
(Prof. Dr. Mustafa Çolak)
Red cevabını almasına rağmen 3 aylık sadrazamlık süreci boyunca uğraştığı neredeyse tek konu bu olmuş. Kaderin cilvesimidir bilinmez  ilginç bir şekilde gemiyi personeli ile birlikte 2 yıl sonra aldık.]


Yunan donanması değişik dönemlerde Anadolu sahillerine bombardımanda bulunmuştur. Bundan dolayı Büyük Millet Meclisi tarafından  bu bombardımanlara karşı dikkatli olunması gerektiği bizzat Averof’un ismi zikredilerek yer almaktadır.

Ayrıca Averof zırhlısı Anadolu’daki Rumların tahrik edilmesinde ve bunların galeyana getirilmesinde propaganda aracı olarak da kullanılmıştır.

(Çanakkale Savaşında Boğaz’ı geçemeyen itilaf devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra elini kolunu sallayarak İstanbul’a işgali için demirlemişlerdi. Düşman savaş gemilerinden bir tanesi de Averof’tu. Averof’u gören Rum halkı sevinç çığlıkları atarken, Türk halkının ise boynu bükük gözüyaşlı idi.)

Averof zırhlısı daha sonra Büyük Taarruz öncesinde Karadeniz sahillerinin bombalanmasında da görev alacaktır. 9 Eylül 1922’de İzmir’in Yunan İşgalinden kurtarılması üzerine Averof zırhlısı Anadolu’dan kaçmak zorunda kalan Yunan askerlerinin ve gayrimüslim Rumların Ege adalarına taşınmasında kullanılmıştır. Averof zırhlısı sonraki yıllarda okul gemisine dönüştürülmüşse de II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine tekrar Yunan Donanması’nın Amiral gemisi olmuştur. Almanların Yunanistan’ı işgali üzerine Girit’e kaçan Averof zırhlısı, Yunanistan’ın Nazi işgalinden kurtarılmasından sonra tekrar geri gelmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda ıskartaya ayrılan tarihi gemi 1984 yılından itibaren müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Kaynak: YUNAN ZIRHLISI AVEROF’UN OSMANLI DONANMASI VE EKONOMİSİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ (Necmi Odabaşı)