ATATÜRK VE ASKERİ TARİH > Atatürk

Aydın İhaneti

(1/2) > >>

Partikül:
Evet böyle bir konu başlatma ihtiyacı hissediyorum.
Çünkü İhanet sürecini başlatanlar bizatihi '' Ben Aydın' ım'' diyenlerdir.
Soru ise şu; Kime Aydınsınız veya Kimin Aydınızsınız?
Kendi Milletinin Aydını Olmayana Aydın denmez?

Ya everensel anlamda Aydınlık saçarsınız ki; O aydınlıktan herkes istifade eder. Bunlar genel itibariyle ilim irfan sahipleridir ki; bir pozitif bilim ile hasbihal olmak suretiyle sadece ve sadace insanlık inçin çalışanlardır. Evreni tanımya çalışır, kainatı anlamaya çalışır, yok oradan çıkar atom altı parçacıkları anlamaya çalışır; doğayı anlamaya çalışır, insanlığı anlamaya çalışır; geçmişi geleceği anlamak ve insanlığın tamamının hizmetine sunmak... işte size evrensel aylıklıda ki blinç düzeyi.

Bir de Milletine Aydın olması gerekenler vardır. Millet çok zor durumdadır mesela, bir çığlığa ihitiyaç vardır. Kim yapacak peki; AYDIN İNSAN yapacaktır. Topluma cesaret verecek, iteleyecek, korkularından arındıracak, yüreklendirecek, gerçekleri söyleyecek; cesaret verecek, umut verecek, haykıracak yani... İstiklal Savaşı aydınalarımız vardır- böyledir. Şairlerimiz vardır böyledir. İşte asıl Aydın onlardır. Zor günde milletine cesaret verenlerdir. Yoksa kendine okuduğun kitabın kime faydası var? Bilgi, saklanması gereken gizli bir hazine değildir ki! Kendine saklayacaksan niye öğrenmek için yıllarını heba ettin. Allah bile bilenmek istedi de; bir nur gibi, an itibariyle Kainatı yarattı! Hiç bir şey ifade etmiyor mu?

devam edeceğim...

Partikül:
Bilgiyi saklayan, gerçeği saklayan, doğruları saklayanlar- gizleyenler; toplumun gözünün önünden kaçırmaya çalışanlar ne kadar da aşağılık insanlardır. İnsanlığın yüz karasıdırlar. Erdemsizdirler, basiretsizdirler, faziletsizdriler, becerisksizdirler ancak ukaladırlar biliyor musunuz? O adamlar ukaladır. Peki niye ukaladırlar; bilgiyi kendine saklıyor ya; benden başka kimse bilmesin; aman milllet uyanmasın!

Para bende olsun, altın bende olsun, bilgi bende olsun, görgü bende olsun, araba bende olsun, yat bende olsun, kat ben de olsun, gezme ben de olsun, tozma ben de olsun- olsun da olsun... vs. EEE biz ne yapalım peki? Derler ki; sen de git kumda oyna!.. al sana bir oyuncak şununla uğraş dur! O oyuncak ise ne olur mesela; TV dizisi olur, İçi boş gazete yazısı olur, boş tartışma programları olur, futbol maçı olur... vs. olur da olur- Ancak gelin görün ki bal gibi de oluyor işte! Bunları yaşadık ve gördük.

Sonra ne oluyor peki üstadlar; iş sıkıya gelince de yine müracaat ettikleri yığınlar ise uyuttukları millettir. Ey milletimiz derler- sizin kanınıza ihtiyacımız var! Millette ise kan bitmez- Canını verir de; Vatanını Vermez! Ancak nasıl oluyorsa oluyor artık; bu uyanık sporlar bir punduna getirirler de milletin canı ve kanı pahasına alınan topraklarını yine de milletin elinden almayı başarırlar. Kimin sayesinde; AYDINLARI SAYESİNDE!

İŞTE BİZ BU SÜRECE AYDIN İHANETİ DİYORUZ.
NE KADAR DA NET ÖYLE DEĞİL Mİ!


Partikül:
Bir de şöyle bir hadise vardır. Kemalist Devrim terorisyenlerinden Mahmut Esad BOZKURT ölmeden önce kaleme aldığı kitabında bu gerçeğ çok güzel tespit etmiştir. Derler ki diyor; biz işte şunu konuda iş tutmayı bilmeyiz, oturmayı bilmeyiz, kalkmayız bilmeyiz, yemeyi bilmeyiz, içmeyiz bilmeyiz, konuşmayı bilmeyiz, tartışmayı bilmeyiz, üretmeyi bilmeyiz, tüketmeyi bilmeyiz, yatmayı bilmeyz, kalkmayı bilmeyiz ...vs. EEE-Peki,hacılar- size göre biler neyi biliriz? Bize tek bir yol gösterirler ÖLMEYİ! Kimin İçin peki- Kendisi için!

Milleti aşağılıya aşağıla, aşağılık kompleksine sokmaya çalışanlar yüzünden; milletimiz her zaman Laventanlar, Oryantalist, sözde aydınlar, dalkavular, yağdanlıklar tarafından horlanmış ve aşağı görülmüştr. Öyle bir zaman gelmiştir ki; millet hakikaten kendisini daha aşağı göremeye başlayaraktan; ağam biz ne bilelim, biz gariban Anadolu köylüsüyüz der hale gelmiştir. En sonunda bir aslan yürekli vatan evladı çıkar ver de ki; YOK ÖYLE YAŞ DAVA, KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR demiştir. Ağların zoruna giden de budur işte! Sen yok iken AĞA BİZDİK. GELDİN VE BİZİ AĞALIKTAN ETTİN! derler- nerelerinden peki; karınlarından konuşarak- homurdanarak ancak harekete de geçerek. Punduna getirmişlerdir.

KÖYLÜYE CESARET VEREN BÜYÜK DEVLET ADAMI İSE; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK! idi.
Ve o nedenle Konu başlığı burada, yani Atatürk Köşesinde açılmıştır.
İhenet eenlerler ise Yine Onun aydınlığına hayatlarını borçlu olan SÖZDE AYDINLARDIR.
İRONİYE BAK!
ATATÜRK OLMASA İDİ MARABA İDİN, SAYESİNDE MARABA OLMADI DA- ANCAK OLA OLA NE OLUVERDİN; YAĞDANLIK
GAZ YAĞI LAMBASISINDA Kİ AYDINLIKTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLİSİNİZ VESSELAM!!
ANLATABİLİYOR MUYUM!


 

Partikül:
Bir diğer konu; insanlar forum ortamlarına niye gelirlerde bir şeyler yazarlar. Veya insanlar arasında ki münasebetleri inceleyelim birazcık.

Ne vardır mesela;

Sohbet vardır, diyalog vardır monolog vardır, münazara vardır, münakaşa vardır, Nutuk vardır ...vs. bir de Forum vardır diyelim!

WİKİ de Forum için ne yazıyor diye bakayım dedim; Çıkan sonuçlardan:

''FORUM (Açık oturum) bir sözlü anlatım türüdür. Toplumun her kesimini ilgilendirebildiği gibi, belli bir konuda da düzenlenebilir. Uzman kişiler bir başkan yönetiminde topluluk karşısında tartışır. Açık oturumlar kalabalık izleyici kitleleri karşısında yapılabileceği gibi radyo veya televizyon ile yayımlanabilir. Genellikle panel ile karıştırılan bir türdür. Aralarında üslup farkı vardır. Açık oturum daha ciddi ve mücadeleci üslupla yapılmasına rağmen, panelde sohbet üslubu hakimdir. Açık oturumda başkan toplantıya hakimdir. Sorular sorar ve konuşmacıların düşüncelerini sorgular.''

Genel Çerçeve bu- maksat nedir- konuşmak, anlamak, filkir alış verişi falan.
Peki Türkiyede ki Forumlar nedir Allah aşkına ya- Sanki konuşulmasın diye oluşturulmuş platforlardır.
Konuşanı kapı dışarı buyur ederler. Trollerin yalanlarına, Etki Ajanlarının zararlı etkilerine karşı Moderatör illaki kendini korumalıdır. Doğru olan budur çünkü. Ancak amaçlar araçlar ile yer değiştirdiği zaman gerçekler sümen aktında kalır ki, KAMU HAKKI YENMİŞ OLUR. HALK BİLGİSİZ KALABİLİR VE KANDIRILABİLİR.BUNA MÜSAADE EDİLEMEZ.
Ancak Doğru söyleyeni Dokuz Köyden Kovuyorlarsa orada DA Tuz Kokmuş demektir.



Partikül:
Diğer bir konu; renksizlik renk midir, ilkesizlik ilke midir?
Derler ki; renksiz olalım her devrin adamı olalım! Öyle ya renksizlik renk ise; ilkesizlik ilke midir? Tabiatta karşılığı var mıdır?

Evvela şunu ifade etmek gerekir; tabiatta karşılığı olamayan şey doğal değildir- yapaydır. Bir örnek versinler; tabiatta renksiz çiçek var mıdır, kokusuz gül var mıdır mesela? Taibiat kendisini renklerle, kokularlar ile ifade eder. rengarenktir ve çeşitlidir. Milyonlarca bitki, hayvan ve metobalizma çeşit çeşittir. Her biri kendine özeldir ve tektir. İnsaoğlunun aldığı bir nefes bile diğeri aynı değil iken (çünkü ortamda ki kimsayalların oranı milyonda bir bile olasa an be an değişir); herkesin aynı düşünmesi, aynı şekilde davrmanası, aynı şeylerden zevk alması beklenebilir mi? Tabiatatta karşıolığı var mıdır?

Renksizliğin doğada bir karşılığı hastalık boyutunda vardır. ALBİNİZM-VİTİLİGO  diyorlar. Bir kalıtsal sorun nedeniyle vücuttada ki Melanin Pigmentinin üretilememesi olarak ifade ediliyor. Genel bilinen hali ise kar beyazı saçlar, deri-cilt vs. dir. Hastalık halidir yani. yani renksiz olalım derken, hastalık halinden mi bahsedilmektedir? hasta mı olalım yani, rengimizi belli etmeyelim mi? Korkalım mı, çeknelim mi? Kimden korkacağız birde! Tarihte de korkakların bir şey başardığı mevzu bahis değildir. korkaklar ancak kara leke ile anılmışlardır. kahramanları ise tarih yazar. Korkak olan erdemsizdir de, kahraman olan erdemli olarak yazılmıştır. İnsan aklı böyle işlemiştir, bu şekilde evrilmiştir.

Renksize örnek verecek olsak ilk akla geleb şey cam olurdu. Ona da Saydamlık diyorlar zaten- renksiz demiyorlar. Doğada ki karşılığı ise saydamlık değil de berraklıktır. Doğal haline ise saydam denmiyor- berrak deniyor. Bir göl düşünün o kadar berraktır ki gölün dibi görülür. Diyen olacak ki su renksizdir! peki hangi ortamda renksizdir? deniz deki su renksiz midir? Gölde ki su renksiz midir?  Tek örneği var yağan yağmur!  Ona da  renksiz denmez. Berrak, tertemiz, streil hayat kaynağıdır. Tertemiz olarak gelir va hayatı renklendirir. Ne kadar ilginç değil mi:) Karşılığını sosyal hayatta temiz bilgi, gerçek bilgi olarak düşünür isek; kaynağını pozitif bilimden alır ve sosyal alanda karşılığını renkledirerek bulur.

devam edecek...

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git