Gönderen Konu: Akdeniz'de Enerji Krizi  (Okunma sayısı 259684 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #700 : 21 Aralık 2019, 20:38:55 »
Mısır hava kuvvetleri ile birebir mücadele olmaz zaten olursada orada yine soru işaretleri var.

Belki yorumunuzu tam anlamamis olabilirim Sn Raptor44 . Misir hava kuvvetleri Haffter guclerinin kendilerine ait hava unsurlari haricinde sahada lehlerine calisan en etkin hava gucu oldugu kanisindayim. Bunun bir nedeni Misirin cografi yakinligi oldugu kadar ,Misir hava kuvvetlerinin batili guclerin hava kuvvetleri yerine daha kolay kullanilabilir olmalaridir ." Misir bolgenin hamiligine oynamasi Kaddafi zamani ve oncesine dayanmaktadir. Evet gecmiste batili hava unsurlarinin da libya ic savasina mudahelede bulunduklari gercek ama bu genelde ISIS karsiti harekatlardi. Yani Misir hem kendi hava unsurlarini kullanarak hem de Haffter kuvvetleri hava unsurlarina direk destekte bulunan ana ulke. Sayet Haffter guclerinin hava ustunlugunu bir nebze kirilmak isteniyorsa hasim direk veye en direk olarak bolgedeki Misir kuvetleri olmasi kacinilmaz. Sayet UMH  kuvvetleri desteklenecekse dogru yontemin vekalet savaslarinin bir kurali olarak baskasinin uretmis oldugu HSS ve MANPAD lar ile UMH  kuvetlerine destek olmali diye dusunuyorum. "Unutmayalim ki direk Misiri karsimiza almak istemiyoruz . Bizim Misir ile dogu akdenizde MEB siniri anlasmasi yapmak istiyoruz "

Çevrimdışı BATTLESTAR

  • 2018 ve 2019 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2669
  • 315
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #701 : 22 Aralık 2019, 00:56:45 »
Ahmet Davutoglu  gerekir diyorsun

O olursa gabon ulusal muhafızlarında adana dızolar çetesine kadar düşer.
Savaş Var Denildiğinde Biz;


Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44295
  • 612
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #702 : 22 Aralık 2019, 10:56:31 »
Ahmet Davutoglu  gerekir diyorsun

O olursa gabon ulusal muhafızlarında adana dızolar çetesine kadar düşer.

 :D :D :D
+1

Sanıyorum artık bize Su-35 gibi uzun menzilli ve etkili bir uçak acil olarak gerekiyor.
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Çevrimdışı zirfak

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 235
  • 17
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #703 : 22 Aralık 2019, 12:42:09 »
Tobru ve bingazi deki hssler, hüsleri ve cephanelikler ile açık denizdeki fırkateyn ve devriye gemilerine  yapacağımız hava saldırılarıyla bu iş tersine döner. + 250km menzilli som füzeleriyle bu işi Libya h.sahasına girmeden halledebiliriz. Som ise combat proven olur. Sonrasında ise gemilerden atmaca ve harpoon ile bu işi bitiririz. Daha da bitmezse Türk kurmay aklı ve komutasında 1000 kişilik smo takviyesi yaparız.
Tüm bunlardan münezzeh en azından 4.nesil uçuş menzili fazla, yerli füzelerimizi kullanabilecek hem bombardıman hemde avcı olarak kullanılabilecek bir uçağa acil ihtiyacımız var

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #704 : 22 Aralık 2019, 19:33:42 »
Kibris Rum Basinindan dermeler.

Yunan Dışişleri Bakanı, Libya’da Hafter ile görüştü;
İşgal altındaki Bingazi'ye giden Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, BM tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat hükümetiyle savaşan darbeci Hafter'le bir araya geldi.

Dendias duyurdu: "Miçotakis, Trump ile Doğu Akdeniz’i görüşecek;
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Yunanistan başbakanı Miçotakis’in ABD Başkanı Trump ile  Doğu Akdeniz hakkında görüşeceğini duyurdu.

Mari'ye deniz üssü hazırlığı;
Kıbrıs Cumhuriyeti kendi devlet sermayesiyle Larnaka’ya bağlı Mari’de (Tatlısu) çağdaş ve gelişmiş bir deniz üssü kurmayı planladığı belirtildi.

Kıbrıs Cumhuriyeti kendi devlet sermayesiyle Larnaka’ya bağlı Mari’de (Tatlısu) çağdaş ve gelişmiş bir deniz üssü kurmayı planladığı belirtildi.
Simerini gazetesi konuya ilişkin haberi manşetten ve iç sayfadan “Fransa Gibi Üçüncü Bir Ülkenin Desteği Olmadan Devlet Sermayesiyle- Mari’de Üs Kurulmasıyla Kendimiz İlerliyoruz-Savunma Bakanı Başkan Anastasiadis’i Görmeye Hazır” başlıklarıyla verdi. Haberde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, herhangi bir üçüncü ülkenin desteği olmaksızın, devlet sermayesiyle Larnaka’ya bağlı “Mari”de çağdaş, gelişmiş ve bölgede faaliyet gösteren süper güçler tarafından kullanılabilecek olanaklara sahip bir deniz üssü kurmayı planladığını belirtti.
Gazete, Mari’de çağdaş bir üs kurulmasına ilişkin kararın alınmasının hafta meselesi olduğunu da yazdı.
Fransa işbirliğiyle, modern bir üs kurulmasına ilişkin Mari’ye yönelik bazı düşüncelerin olgunlaştığını ancak bunun bir an için “havasının söndüğünü” yazan gazete, tüm bunlara karşın Savunma Bakanlığı’nın daha iyi bir senaryo hazırladığını ifşaa etti.
Gazete, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi kaynaklarıyla geliştirilecek üssün sadece bölgede operasyonda bulunanlardan çok büyük Avrupa ülkelerine hizmet edecek donanımda olacağını yazan gazete, bu şekilde Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisindeki Avrupalı ve Amerikan büyük şirketlere de hizmet edileceğini kaydetti.
Gazete, Savunma Bakanı Savvas Angeldis’in portföyünde ilgili incelemenin hazır olduğunu ve ileriki haftalarda Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Nikos Anastasidis ile kritik bir görüşme yapmaya hazırlandığını yazdı.
Gazete haberinde gereken para miktarının 100 milyon Euro’yu aşacağından, yatırımın bir kısmının savunma fonundan karşılanması için AB’ye başvuruda bulunulacağını belirtti.
“RADAR GELİYOR”
Simerini gazetesi aynı haberinin içerisinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin son yıllarda kusursuz bir işbirliği içinde olduğu Avrupa ülkesinden son sınıf yeni bir radar sisteminin en kısa zamanda geleceğini yazdı.
Kıbrıslı Rum makamlarının,  Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin tüm alanının gözetlenmesi zafiyetinin çok önceden tespit ettiğini yazan gazete, ilk düşüncenin mevcut radar sisteminin geliştirilmesi olduğunu ancak bu düşüncenin bugünkü bakanlık ve askeri yetkililer tarafından bertaraf edildiğini belirtti.
Savunma Bakanlığı ile RMMO’nun gündeminde, operasyonel açıdan kısa zamanda hazır olacak dronelarla birlikte, İsrail’den açık deniz gemilerinin de bulunduğunu anımsatan gazete, şu an drone kullanıcı eğitimleri ile drone eğitim uçuşlarının devam ettiğini belirtti.
Gazete, Sualtı Tahrip Timi’nin (SAT) gereksinimlerini karşılamak için son teknoloji şişme botların da alındığını anımsattı.

**  kisisel degerlendirmelerim.
Yunanlilarin Gen Haffter ile gorusmesi ,Yunanistanin Libya UMH elcisinin Atinadan azledilmesi sonrasi ve TC UMH ile yapmis oldugu anlasma degerlendirmesi ve her iki tarafin birlikte atilabilecek olasi planlar degerlendirildi. Libya UMH desteklemek bizim icin ne kadar onemli oldugu net sekilde gorulmekte.

Miçotakis - Trump gorusmesinde ele alinacak konular icerisinde ,sadece dogu akdenizdeki siyasi durum degerlendirmesi olmayacagi ,Exxon tarafindan 2020 ilk yarisinda 10 cu parselldeki calismalarin hizlandirilmasi ,Yunanistan tersanelerinin ABD deniz kuvvetlerine uretim yapabilirligi ,Libya konusu tartisilmasi beklenir.

Mari' de RMMO ait kucuk bir deniz ussu bulunmakle beraber .Ussun genisletilmesi Fransizlara verilecek bazi kullanim imtiyazlari icin uzunca bir sureden beri temaslar yapilmakta idi. Fransizlar Mari yi sadece ikmak amacli olarak gerektiginde kullanabilmekten taraf olduklarini acikladiktan sonra Mari nin genisletilmesi GKRY ne kaldi. Mari ussu ABD gemileri icin ikmak noktasi olabilme onerisi yapilacak ancak buyutulmus ussun dahi cografi konumu ve sunacagi olanaklar acisindan ne kadar direk olarak ABD tarafindan kullanilabilirligi dusundurucu.
ABD nin Mari ussunun ve sair GKRY limanlarin Ruslarin kullanimina kapatma on sarti , ABD nin GKRY ne uygulamakta oldugu Silah amborgosunu kaldirim sartlarindan biri.  Bu durumda KKTC de Deniz kuvvetlerimizin kullanimi icin  genisletilmesi planlanan Magosa bogazi deniz ussune ek olarak Guzelyurt korfezine daha tonajli gemilerimizin tum ikmallerinin karsilanabilecegi bir ussun yapilmasi sanirim oncelikli olmali. " Magosa deniz ussunun buyuk gemilerin yanasabilmesine uygun bir us olamayacak  turizim bolgesi icerisinde kaldigi icin"

GKRY  TC nin adada bulunan Gecitkale hava limanini IHA ussu olarak kullanimina karar vermeden once ,Israilden IHA alimina kara vermis ve IHA larin bir kismi Baf ve Lakadamia  uslerine konumlandirilmistir. Gecitkale hava alaninin oncelikle acilen elden gecerilmesi ve sayet ilerde THK Hava unsurlarinin sorunsuzca kullanilmasinin onunu acmak icin ,alan yakinlarinda bulunan enerji hatlarinin acilen lokasyonun degistirilmesi gerekmektedir.

RMMO ordusunun adada bulunan HSS korumasini daha etkin saglamasi icin mevcut Radar agina ek sistemler kurma icin calismalar yaptigi bilinmektedir.







Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #705 : 23 Aralık 2019, 16:09:35 »
İtalyan uzman: "İtalya yoksa, East-Med projesi fizibil olamaz"

talyan Ticaret Odası'nın Uluslararası İşbirliği ve Altyapı Projeleri Direktörü Florian, İtalya'nın olmadığı bir 'East-Med' projesinin fizibil olamayacağını belirtti.

Kıbrıs Cumhuriyeti, İsrail ve Yunanistan arasında, 2 Ocak 2020'de Atina'da imzalanacağı açıklanan East-Med projesi ile ilgili tartışmalar yeni bir boyut alırken, projeye İtalya'nın 'henüz' imza atmayacak olması dikkat çekiyor.

Konunun uzmanları, İtalya'nın imza atmamasının sebebinin, East-Med'in devam projesi olan ve Yunanistan-İtalya arasında imzalanacak Posedion projesi ile ilgili çalışmaların tamamlanmaması olarak gösterirken, İtalya'nın olmadığı bir projenin 'fizibil' olamayacağına da dikkat çekiyorlar. Beş yılda tamamlanması beklenen East-Med projesinin ile birlikte taşınacak olan doğal gazın yüzde 80'lik kısmının İtalya tarafından satın alınacağına dikkat çeken uzmanlar, aktarılacak olan toplam gazın, Avrupa kıtasının bir yıllık ihtiyacının yüzde 10'una denk geldiğini belirtiyorlar.

İTALYAN UZMAN FLORİAN: "İTALYA, TAŞINACAK GAZIN YÜZDE 80'LİK KISMININ ALICISI OLACAK"

Selanik'te bulunan İtalyan Ticaret Odası'nın Uluslararası İşbirliği ve Altyapı Projeleri Direktörü olan konunun uzmanlarından Marco Florian, İtalya'nın söz konusu projeden neden şu an için aktif imzacı olmadığı noktasındaki görüşlerini resmi Twitter hesabından yazdı.

İtalya'nın, East Med projesinin resmi ortağı olmadığını belirten Florian, "İtalya East Med boru hattının resmi ortağı değil, resmi ortaklar Yunanistan - Kıbrıs - İsrail'dir. East Med boru hattını İtalyan gaz ağına bağlayan boru hattı IGI Poseidon'dur. İtalya bu nedenle Yunanistan ile 'Mühendislik, Satın alma, İnşaat', 'Operasyon ve Bakım' ve East Med ile IGI Poseidon boru hatlarının ara bağlantısı konusundaki anlaşmalarını zamanında imzalayacaktı" dedi.

"POSEİDON PROJESİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR"

Bu noktada iki ülkenin çalışmalarını sürdürdüğünü yazan Florian "IGI Poseidon denizaltı bölümünün yeri ve işleyişi ile ilgili tüm yasal ve idari konuları düzeltmek için ortak bir EEZ'nin sınırlandırılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. İki ülke, Kasım ayında mutabakat zaptı imzaladı. İtalya üzerine düşenleri yapmaktadır" ifadelerini kullandı.

"İtalya olmasaydı böyle bir boru hattı olmazdı" diyen Florian "Bu gazın% 80'i İtalya'da satılacaktır. ENI, bu projenin önemli bir tedarikçisidir. Yani, 2 Ocak günü atılacak olan imzalarla birlikte bu proje İtalya olmasa hiçbir şekilde 'fizibil' olmazdı. Diğer üç ülke bunu bildiği için bu imzaları atacak" dedi.

YENİ MALİYET 5.3 MİLYAR EURO

İtalya'nın 'şimdilik' proje içinde yer almaması nedeniyle orijinal uzunluğu olan 2200 kilometre yerine, 1900 kilometre olarak belirlenen projenin yeni maliyeti ise 5.3 milyar Euro olarak açıklanmış durumda.

Geçtiğimiz yıl AB'nin boru hattının fizibilitesinin araştırılması için 100 milyon Euro ayırması ile birlikte yeniden değerlendirilen maliyetin, 9 milyar Euro seviyelerinden 5.3 milyar seviyesine inmesi dikkat çekerken, boru hattının, Yunanistan-İtalya arasında imzalanacak ek proje ile tamamlanması hedefleniyor.

POSEİDON PROJESİ, İTAYA İLE YUNANİSTAN'I BAĞLAYACAK

Mitolojide 'deniz tanrısı' anlamına gelen ve toplamda 300 kilometre olacak olan Poseidon boru hattı projesi, East-Med projesinin devam projesi olarak açıklanırken, boru hattı, yıllık 10 milyar ayak-küp gazı Avrupa'ya aktarmayı hedefliyor. Bu miktar kıtanın yıllık yüzde 10'lük enerji ihtiyacı anlamına geliyor.

https://www.kibrispostasi.com/c37-DUNYA/n306746-italyan-uzman-italya-yoksa-eastmed-projesi-fizibil-olamaz

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #706 : 23 Aralık 2019, 16:17:32 »
"Komşudan Türkiye hamlesi: Dört senaryo masada"
Ankara-Atina hattında gerilim devam ederken Yunanistan'ın çok okunan gazetelerinden Kathimerini yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Gazete, Atina yönetiminin Türkiye'nin olası dört hamlesi ile ilgili planların masada olduğunu okuyucularına aktardı.

Tansiyonun haftalardır dinmediği Doğu Akdeniz’de yaşananlarla ilgili olarak Yunanistan’ın çok okunan gazetelerinden Kathimerini kapsamlı bir haber yayınladı. Gazete, Atina yönetiminin “zorlu bir Ocak ayına” hazırlandığını dile getirirken Yunanistan’ın iki kollu bir strateji izleyeceğini okuyucularına duyurdu.

Yunanistan’ın bir kolda diplomatik inisiyatif alarak bu konuda çalışacağı belirtilirken diğer koldan da farklı senaryolar üzerinde durduğu aktarıldı.
EN KÖTÜ SENARYO SAVAŞ GEMİSİ VE SAVAŞ UÇAĞI

Kostas Papadiokos imzalı haberde, “Atina, yükselen gerilimde dört olası senaryo üzerinde duruyor. İlki ve en yumuşağı Türkiye’nin bir araştırma gemisiyle Girit’in güneyine yakın fakat Libya’ya ait bir bölgede seyir alması. İkinci senaryo Türkiye’nin araştırma gemisini Yunanistan’a göndermesidir. Üçüncü senaryoda ise Türkiye’ye ait araştırma gemisinin Yunanistan’a savaş gemileriyle birlikte girmesidir. Dördüncü senaryo ise Türkiye’ye ait araştırma gemisi ve savaş gemileriyle birlikte savaş uçaklarının da Yunanistan hava sahasına girmesidir” ifadesi kullanıldı.

1996 yılında yaşanan Kardak Kayalığı krizinden beri iki ülke arasındaki en büyük kriz olarak lanse edilen Doğu Akdeniz gerilimi ile ilgili geçen hafta yapılan bir araştırma her 10 Yunan’dan 6’sının bu krizden rahatsız olduğunu ortaya çıkarmıştı.

https://www.sozcu.com.tr/2019/dunya/son-dakika-komsudan-turkiye-hamlesi-dort-senaryo-masada-5525768/

 ;)Beyin Jimnastigi iyi bir sey


Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #707 : 23 Aralık 2019, 17:24:08 »
"Kıbrıs’a İHA’dan sonra deniz üssü kurulacak"
Kıbrıs’ta İHA ve SİHA üssünden sonra şimdi de deniz üssü gündemde. Donanmamız Kıbrıs İskele Boğazı’nda deniz üssü kurmak için harekete geçti. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Kıbrıs’ta deniz üssü kurulmasının gereklilikten öte elzem olduğunu söyledi.

Doğu Akdeniz’de gerilim artarken Türkiye’den bir hamle daha geldi. KKTC’de kapalı bulunan Geçitkale Havaalanı’nın İHA ve SİHA’lar için üs haline getirilmesi sonrasında şimdi de Türk savaş gemileri için deniz üssü kurulması kararlaştırıldı.

Konu ile ilgili KKTC Hükümeti’nden henüz resmi bir açıklama yapılmadı. CTP Mağusa Milletvekili Asım Akansoy, konu ile ilgili bir soru önergesi verdi.

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, Akansoy’un sorusuna cevaben KKTC Başbakanlığı’na gönderilen yazılı açıklamada, “Mevcut projede yeni karargah binası ve tesislerinin yapılması planlanmaktadır. Karargah binasına ihtiyaç vardır. Gerekli izin ve onaylar alınmıştır. Mevcut projede mühimmat deposu planlanmamıştır” denildi.

Bu arada kurulması planlanan yerin Gazimağusa yakınlarında İskele Boğazı’nda, geçmişte harnup ticaretinde kullanılan eski limanın yanı olduğu öğrenildi.

KKTC’de yayınlanan Havadis gazetesi de üssün kurulacağı yerin haritasını ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı’ndan, Akansoy’un sorusuna cevaben KKTC Başbakanlığı’na gönderdiği yazıyı yayınladı.

"ÜSSE İHTİYACIMIZ VAR"

Aydınlık'ın haberine göre, Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, KKTC’de deniz üssü kararının çok önemli bir karar olduğunu söyledi. Bölgede yaşananların KKTC’de deniz üssü kurulmasını zorunlu kıldığını vurgulayan Gürdeniz şunları söyledi:

“Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Doğu Akdeniz’e yönelik harekat üssü Aksaz’da. Aksaz çok stratejik bir konumda. Ancak KKTC’nin doğusundaki bir olaya müdahalesi zaman alır. Çünkü burası 350 mil uzaklıkta. En hızlı giden geminin bölgeye ulaşması bile 10 saat sürer. Özellikle günümüzde KKTC’nin doğusu Türkiye’nin güvenliği açısından çok kritik bir konumdadır. Bizim bölgede güvenliği sağlamamız için KKTC’de harekat üssüne ihtiyacımız var. Böyle bir deniz üssü kurmamız, gerekliliğin de ötesinde elzemdir. Bu üs Kıbrıs ve çevresindeki her olaya anında müdahale edebilir.”

Son dönemde Libya’nın ağırlık kazandığını kaydeden Gürdeniz, “Libya’nın öne çıkmasıyla Aksaz’daki harekat üssümüz tamamen bu bölgeye yoğunlaşırken KKTC’de kurulacak üs de Kıbrıs adası etrafındaki gelişmeler için görevlendirilir. Kuzey Kıbrıs’ta kurulacak üste böylece yakıt ve cephane ikmali ile diğer lojistik destek imkanlarının bulunması çok büyük bir esneklik ve hareket yeteneği artırımına neden olacaktır. Bu üssün en kısa zamanda kurulması Türkiye’nin çıkarları için çok önemlidir” diye konuştu.

"SONDAJ GEMİLERİNİ KORUYACAK"

Eski Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Necati Özgen de Doğu Akdeniz’in giderek ısındığını ve bölgede gerilimin arttığını belirterek, “Türkiye buna hazırlık yapmalı. Kıbrıs’ta bir deniz üssü kurması bu nedenle önemli. Bu arada bölgede doğalgaz arama çalışmaları yapan gemilerimiz var. Bu araştırma gemileri savaş gemilerimiz tarafından korunuyor. Bölgenin başka yerlerinde de araştırmalarımız olacak. Kıbrıs’ta kurulacak deniz üssü bu açıdan da yararlı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

https://www.denizhaber.net/kibrisa-ihadan-sonra-deniz-ussu-kurulacak-haber-92524.htm

** Soz konusu deniz ussu konumu zaten  1974 yilina kadar RMMO ordusunun ana deniz ussu olup ussun kucuk bir limani ve rihtimi mevcut idi .Ussun cevre hava guvenligi ise bes adet 12.7 mm ile karsilanmakta idi. ikinci harekatta uste bulunan ve kacirilamayan arizali RMMO hucumbotu murettabat tarafindan vanalarinin acilmasi sureti ile kullanilamaz duruma getorlilmisti." gemi daha sonra Turkiyeye yuzduruldu" Us 1974 sonrasi etkinligini kaybetmis olsada KTBK bunyesinde mevcudiyetini devam etmistir. Simdi bu ussun kohnelesmis ana binalari ve iskele kisimlarinin yeniden yapilandirilmasi planlanmakta . Ancak 1974 sonrasi us cevresi plansizca iskana acilmis olup, bolgeye turizim yatirimlari yapilmis oldugu icin ussun buyume imkaninin pek mumkun olmadigi kanisindayim.


Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #708 : 25 Aralık 2019, 10:37:22 »
"Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması 2 Ocak 2020’de imzalanacak"
İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan, Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya ulaştırılması için kurmayı planladıkları Doğu-Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması’nı 2 Ocak 2020’de imzalayacaklar.

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz'den Avrupa'ya uzanacak Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı’nın (East-Med) inşaa edilmesi için 2 Ocak'ta anlaşma imzalayacaklarını duyurdu.

Mitsotakis detay vermediği açıklamasında, anlaşmanın İtalya'nın da imza koyması ile tamamlanmış olacağını belirtti. Avrupa hükümetleri ve İsrail, Akdeniz'den Avrupa'ya doğalgaz taşıyacak bir boru hattınını 2025'e kadar tamamlanması konusunda Nisan ayında anlaşmaya varmışlardı.

Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve İtalya, 5 Aralık 2017 tarihinde Lefkoşe’de Avrupa Komisyonu’nun eşliğinde, Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi ile ilgili olarak bir işbirliği anlaşması mutabakat zaptı imzalamışlardı.

Hat ile İsrail ve Güney Kıbrıs kıyılarından çıkarılan gazın Güney Kıbrıs ve Girit üzerinden Yunanistan’a taşınması öngörülüyor.

Boru hattının İtalya’nın Otranto bölgesine ulaşması planlanıyor. Türkiye ve KKTC’nin haklarının göz ardı edildiği bu enerji projesinin en kısa yol olan Türkiye üzerinden gerçekleştirilmesinin çok daha ekonomik olacağı kaydediliyor.

https://www.denizhaber.net/dogu-akdeniz-dogalgaz-boru-hatti-anlasmasi-2-ocak-2020de-imzalanacak-haber-92555.htm

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2338
  • 182
  • DefenceTurk.com
Ynt: Akdeniz'de Enerji Krizi
« Yanıtla #709 : 25 Aralık 2019, 15:22:32 »
"Türkiye-KKTC doğal gaz boru hattı Doğu Akdeniz’de jeopolitik dengeleri değiştirecek"

2025 yılında gaz taşınmasına başlanabileceği belirtilen doğal gaz hattının, KKTC ve Türkiye arasındaki su hattına paralel yapılabileceği ve 80 km uzunluğunda olabileceğinin yanı sıra üzerinde durulan en önemli özelliği ise çift yönlü olması.

Doğu Akdeniz, Akdeniz ticaretinin kontrolü açısından tarih boyunca kritik ve stratejik öneme sahip bir bölge olmuştur. Bu özelliği sebebiyle, özellikle Kıbrıs tarihte farklı aktörlerin hakimiyeti altına girmiş ancak stratejik önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Özelde Kıbrıs genelde de Doğu Akdeniz jeopolitik önemini kaybetmesi şöyle dursun 2000’li yıllardan itibaren işin içine enerji kaynaklarının dahil olmasıyla hem daha çok önem kazandı hem de karmaşık bir hal almaya başladı. Dünya üzerindeki tahmin edilen toplam doğal gaz rezervinin 196 trilyon metreküp olduğu düşünüldüğünde, bu miktarın yaklaşık yüzde 5’lik kısmının yani yaklaşık 9,8 trilyon metreküp doğal gazın Doğu Akdeniz’de bulunduğu söylenebilir. Amerikan Jeoloji Araştırmaları Kurumu araştırmalarına göre bu miktarın 3,6 trilyon metreküpünün Levant baseninde, 6,3 trilyon metreküpünün de Nil deltası baseninde olduğu tahmin edilmektedir.[1] Bu potansiyel enerji varlığı bölge jeopolitiğinde ciddi bir yükselişe neden oldu ve sadece bölge ülkelerinin değil aynı zamanda uluslararası şirketlerin ve küresel aktörlerin de bölgeye ilgisini artırdı.

Bu çerçevede, bölgenin jeopolitik değerlendirilmesi Kıbrıs sorunu, uluslararası hukuk ve enerji güvenliği üzerinden yapılabilir. Kıbrıs boyutu değerlendirildiğinde, özetle enerji kaynağının bulunması adanın genel refahını arttırıcı bir etken olarak adadaki çözüm için kolaylaştırıcı bir motivasyon olması gerekirken soruna yeni eklemlenen bir halka oldu. Bu noktada, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) çeşitli platformlarda iş birliği çağrısına ve çabasına rağmen başta Avrupa Birliği (AB) ve Yunanistan’ın etkisiyle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) çözümsüzlükte ısrar ediyor ve KKTC ve Kıbrıslı Türklerin haklarını görmezden gelerek ada adına hamleler yapmaya devam ediyor. Konuya uluslararası hukuk açısından bakıldığında ise Kıbrıs boyutundan farksız olarak yine GKRY tek taraflı davranmaya devam ediyor. Bunun dışında Yunanistan ve GKRY, AB ve bazı uluslararası güçleri yanına alıp Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak Doğu Akdeniz havzasında hareket etmeye çalışıyor. Yunanistan ve GKRY bunu yaparken temelde, politikalarını dayandırdıkları 1982 Uluslararası Deniz Hukuk Sözleşmesi’nin hakkaniyet ve kıyıdaş ülkelerin ortak çıkarları göz önüne alınarak beraber egemenlik alanı belirleme ilkelerini göz ardı ederek ve KKTC’nin varlığını ve haklarını görmezden gelerek, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip olan Türkiye’yi en kısa egemenlik alanına mahkûm etmeyi amaçlamaktadırlar. Bunun dışında, özellikle çakışan alanlarda AB üyesi devletleri ya da başka menşeili uluslararası enerji şirketlerini sahaya sokarak ve sözde arama izinleri vererek, bu ülkelerle Türkiye’yi karşı karşıya getirmeye çalışmaktadırlar. Bunları yaparken de, GKRY, iddialarını meşrulaştırmak ya da oldu bittiye getirerek Türkiye’yi zor durumda bırakmak çabasıyla Mısır ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları yapmıştır. Türkiye, elbette ki bu eylemlere karşı hem uluslararası hukuk açısından hem diplomatik açıdan hem de askeri olarak kendi haklarını ve KKTC’nin haklarını korumaya yönelik bir dış politika takip etmektedir. Bu yöndeki dış politika hamlelerinden bir tanesi de geçtiğimiz günlerde konunun üçüncü boyutunu oluşturan enerji güvenliği ile alakalı olarak yaşandı.

Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Enerji Ekonomisi Derneği ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ortaklığıyla “Birinci Doğu Akdeniz Uluslararası Enerji Sempozyumu” düzenlendi. Bu sempozyumda, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy, Türkiye ile KKTC arasında doğal gaz boru hattının kurulmasına yönelik bir proje gündeme getirerek, boru hattının 2025’te Türkiye’den KKTC’ye doğalgaz götürebileceğini ifade etti.

2025 yılında gaz taşınmasına başlanabileceği belirtilen doğal gaz hattının, KKTC ve Türkiye arasındaki su hattına paralel yapılabileceği ve 80 km uzunluğunda olabileceğinin yanı sıra üzerinde durulan en önemli özelliği ise çift yönlü olması. Türkiye’den KKTC’ye gaz taşımasına ek olarak Doğu Akdeniz’de bulunacak olası doğal gazın hem Türkiye’ye hem de batılı piyasalara bu hatla aktarılabileceği hususu bölge jeopolitiğini değiştirecek bir unsurdur.
Peki bu noktadaki temel soru, bu proje Doğu Akdeniz jeopolitiğini nasıl etkileyecektir?

Öncelikle Türkiye-KKTC arasındaki bu boru hattı projesi, GKRY tarafından ortaya atılan Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı Projesine (Eastern Mediterranean- EastMED) ciddi bir alternatif olarak ortaya çıkacak gibi görünüyor. EastMed, İsrail’den önce Yunanistan’a ve ardından İtalya’ya uzanacak 1900 km’lik bir doğal gaz boru hattı projesidir. Bu projenin temel amacı olarak, İsrail gazının ve var olduğu tahmin edilen Doğu Akdeniz doğal gazının bu hat ile aktarılmasıyla Avrupa’nın ithal ettiği enerji yollarına yeni birini ekleyerek enerji güvenliğine katkı sağlamak ve AB’nin özellikle Rusya bağımlılığını bir ölçüde azaltacak bir çeşitlendirme yapmasına imkân sağlamak gösterilebilir. Bu hattın kapasitesi 16 milyar m3/yıl olarak öngörülürken, maliyeti henüz İtalya piyasasına ulaşmadan 25 milyar dolar civarında hesaplanmıştır. Proje, çok uzun ve maliyetli olmasından ötürü eleştirilmektedir. Zira günümüzde enerji güvenliğinin önemli parçalarından bir tanesini enerji yollarının güvenliği oluşturmaktadır. Ayrıca proje, Mısır gazı aktarıma eklense bile maliyet açısından uygulanabilir görünmüyor. Bunun ötesinde, Yunanistan’ın bu proje ile blöf yaptığı ve Bulgaristan’ı ekarte edip Rusya ve Türkiye’yi ikna ederek Türk Akımı projesinde kendisinin yer almasını sağlamak istediği şeklinde de yorumlanıyor. Ancak, proje ile alakalı en önemli sorunlar, öncelikle maliyetli olması ve sonra da bu maliyeti karşılayabilecek somut gazın henüz bulunamaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda, Türkiye-KKTC arasında yapılması düşünülen 80 km’lik doğalgaz boru hattı projesinin ise çok daha güvenli ve ucuz bir rota seçeneği olacağı aşikar.
Güvenli ve ucuz hat

Aslında Türkiye’nin güvenli ve çok daha ucuz bir alternatif oluşturması, sadece bu alanda karşımıza çıkan bir hadise değildir. 2012 yılında ortaya çıkan Güney Akım Projesi de yine aslında benzer bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Güney Akımı Projesi, 2014 yılında Kırım’ın Ruslar tarafından işgali sonucu, AB’nin Rusya’ya çeşitli yaptırımları çerçevesinde ve maliyetli oluşu nedeniyle iptal edilmiştir. 2009 yılında yayınlanan 3. Enerji Paketi (TEP) ile AB, genelde enerji bağımlılığını azaltmak, özelde de Rusya’ya enerji bağımlılığının doğuracağı risklerden kurtulmak için bir enerji tedarikçisinin birden fazla piyasa ile ilişki içinde bulunmasını engellemek istedi. Böylece aslında AB, Rusya’nın hem Güney Akım projesi hem de AB üyesi devletlerle ikili anlaşmalar yapmasına bu çerçevede karşı çıktı. AB’nin bu tavrı ile iyice hareket alanı kısıtlanan Rusya da Güney Akım Projesi yerine, yeni bir alternatifi ortaya koydu ve Türkiye üzerinden AB topraklarına geçecek olan Türk Akımı projesi Putin’in, 25 Mayıs 2014’te “Güney Akımı’nı AB üyesi olmayan bir ülkeden geçiririz” açıklamasıyla gündeme geldi. Ayrıca, bu durum dışında, Türkiye üzerinden böyle bir hattın geçmesi Güney Akımı Projesi’ne göre daha kısa olacağı için maliyetleri daha düşürdü ve projeyi uygulanabilir kıldı. Bu manada, Rusya’nın sadece deniz güzergahında edeceği tasarruf 10 milyar doları bulacak. Böyle bir durum üretici bir ülke için önemli bir avantaj sağlayacak. Benzeri bir yorum Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının batı piyasalarına taşınması konusunda da yapılabilmektedir. Her şeyden önce EastMed projesinin üreticiler tarafından tercih edilebilir bir alternatif olması için bölgesel satış opsiyonundan, LNG yönteminden ve boru hattı ile Türkiye’ye ulaştırılmasından daha iyi bir seçenek olması gerekir. Bu ise şu anda, hele de beklenen doğalgazın şu an için bulunamadığı göz önüne alınırsa, olacak gibi görünmüyor. Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla yine AB enerji güvenliği için en ideal, güvenli ve uygun yollardan bir tanesi olduğunu bu son ortaya atılan Türkiye-Kıbrıs arasındaki çift yönlü doğal gaz boru hattı projesi ile de göstermiş oldu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy’un gündeme getirdiği bu projenin bölge jeopolitiğine bir diğer etkisi de projenin Doğu Akdeniz kıyıdaşlarını müzakere masasına getirebilecek, yani iş birliği yolunu açabilecek bir nitelikte olması. Hem 80 km’lik bir hattın güvenliğinin rahat sağlanması hem de maliyetinin düşük olması bölgedeki üretici ülkeler açından kritik öneme sahip bir husus. Bu şekildeki alternatifler, bir havzayı toptan ilgilendiren ve beraber karar verilmesi gereken Doğu Akdeniz Enerji Forumu gibi toplantılara Türkiye ve KKTC’nin dahil olmaması gibi bir yanlışlığın da çözümüne etki edebilecek, Türkiye’nin bölgedeki konumunu ve işlevini bir kez daha hatırlatabilecek bir hamledir. Özellikle, Yunanistan ve GKRY’nin bölgede egemenlik alanı sınırlama konusunda da aynı tavrı izlemeleri ve daha da trajik olanı dış politikasını iş birliği ve yumuşak gücü üzerine inşa etmiş, çeşitli liberal değerlerin öncüsü olduğunu iddia eden AB’den de bu konuda Türkiye’yi yalnız bırakma yönünde destek almaları bölgedeki iş birliğinin önündeki en önemli engellerdir. Yunanistan’ın ve GKRY’nin uluslararası hukuka aykırı bu tavırları, Türkiye-KKTC boru hattı projesi gibi alternatif adımlar ile değişebilecek, en azından bölgedeki üreticiler ile iş birliği yolunun açılmasıyla etkisiz kılınabilecektir.
Bu proje aynı zamanda KKTC’ye destek demek

Konu ile alakalı ele alınması gereken son boyut ise Türkiye-KKTC ilişkileridir. Bu doğal gaz boru hattı projesi Türkiye ve KKTC arasındaki ilişkinin boyutlarını ve Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne desteğini göz önüne sermesi açısından önemlidir. Önce su hattı inşası, daha sonra KKTC Başbakanı Ersin Tatar’ın konuşmasında Türkiye’den kabloyla elektrik alımını gündeme aldıklarını söylemesi ve en son olarak da gündeme gelen çift yönlü doğal gaz projesi Türkiye’nin garantörlük hakları çerçevesinde KKTC’ye olan desteğinin süreceği şeklinde bir mesaj olarak algılanmalıdır. Bu konuda Türkiye, öncelikle kendi enerji güvenliğini ve uluslararası hukuktan doğan haklarını korumaya yönelik bir dış politika takip ederken, aynı zamanda garantörlük hakları çerçevesinde, özellikle GKRY tarafından KKTC dikkate alınmadan yapılan tek taraflı girişimlerine karşılık Kıbrıslı Türklerin haklarını savunmaktadır. Söz konusu boru hattı projesi de bu desteğin en önemli göstergelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.

Türkiye ile KKTC arasında yapılması planlanan çift yönlü doğal gaz boru hattı projesinin açıklanması ile aynı günlerde, bu girişimin etkilerini perçinleyen, Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat, Doğu Akdeniz jeopolitiğini köklü bir şekilde değiştirebilecek bir hamle olarak gündeme geldi. Bu bir yandan Türkiye’nin egemenlik hakkını hiçe sayarak sözde MEB ilan eden Yunanistan’ın bölgedeki pozisyonunu tamamen etkileyecek, aynı zamanda da Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dışında tuttukları Doğu Akdeniz Enerji Platformu gibi girişimlerde bulunan İsrail, Mısır gibi devletlerin tutumlarını yeniden değerlendirmesini sağlayacaktır. Bunun dışında, Akdeniz’de diğer komşuları yok sayarak gerçekleştirilmeye çalışılan İsrail, Mısır, GKRY ve Yunanistan arasındaki eylemlere karşılık, Akdeniz Havzasında denklemin diğer kıyıdaşları yok sayarak oluşturulamayacağını bir kez daha göstermiştir.

Bu manada, Doğu Akdeniz enerji güvenliği, Kıbrıs konusu ve Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin egemenlik alanlarının sınırlandırılması konusu bölgeyi bir havza olarak değerlendirip Türkiye ve KKTC’yi de içine alacak geniş bir iş birliği çerçevesinde hakkaniyet ilkesini ön planda tutarak ele alınmalıdır. Burada temel ölçüt siyasi niyettir (political will) ve çözümün makrodan mikroya yani öncelikle Avrupa Birliği’nin sonra Yunanistan’ın sonra da GKRY’nin siyasi niyet göstermesi ile ve Türkiye ile KKTC’nin baştan beri çeşitli platformlarda yaptığı iş birliği çabalarına iştirak edilerek gerçekleşebileceğini vurgulamak gerekir. Türkiye-KKTC arasındaki doğal gaz boru hattı projesi düşüncesi de yine Doğu Akdeniz havzasında iş birliğini ortaya çıkartabilecek bir hamledir.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/dogu-akdenizdeki-sondaj-krizinin-musebbibi-gkry-ve-abdir/1614496