BİLGESAM dan alıntı "2000’li yıllarda terörle mücadelede İHA’ların kullanımı, asimetrik savaşta mücadeleyi daha farklı bir noktaya getirmiştir. Bu yeni savaş aracı, gerçekte zayıf tarafın asimetrik savaş ile kazandığı pek çok avantajı da ortadan kaldırmıştır. Sürekli izlenebilen ve nokta atışları ile ortadan kaldırılabilen tehdit unsurları için, avantaj sağlayan arazi yapısının, küçük gruplar halinde teşkilatlanmanın ve gizliliğin yarattığı avantajın
kaybolduğu görülmektedir."
Türkiye terörle mücadelede çoğunluğu mini kategorisinde olan az sayıdaki silahsız İHA’yı
sadece gözetleme ve keşif amaçlı kullanarak belirli bölgelerde sınırlı istihbarat elde edebilmekte
ve birliklerini ilgili bölgelere zamanında sevk edebilirse terörist unsurlara müdahale
edebilmektedir. Sahip olunan İHA’ların hem sayı hem de nitelik olarak yetersizliği, TSK’nın tüm
kritik alanları ve ulaşım güzergahlarını kontrol etmesi yeteneğinden büyük oranda yoksun
olduğunu göstermektedir.
İnsansız Hava Araçlarının muharebe sahasında oynayacağı rolü ve karar vericilere sağlayacağı
üstünlüğü en erken kavrayan birkaç ülkeden birisi olduğu halde Türkiye, aradan geçen 20 seneye
ve harcanan kaynaklara rağmen, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde icra edilen iç güvenlik
harekatlarında uçuracak yeterli sayıda ve özellikte İHA bulamamakta ve bu ihtiyacın bir kısmını ABD
tarafından tahsis edilen operatif kategorisindeki İHA’lar üzerinden karşılamaya çalışmaktadır.
Bu yardımın ayrıntılarına bakılacak olursa; Heron MALE İHA Tedarik Projesi’nde yaşanan sıkıntılar
üzerine özellikle Irak’ın kuzeyinde bulunan terör örgütü mensuplarının barındığı kamplara ait anlık
görüntü/istihbarat ihtiyacı için ABD’ye başvuran Türkiye, iki ülke arasında varılan Anlık İstihbarat
Anlaşması kapsamında kendisi için tahsis edilen Predator İHA’larınca çekilen ve ABD tarafından
yaklaşık 20 dakika gecikmeli olarak Genelkurmay Başkanlığı karargahına aktarılan görüntüler
üzerinden istihbarat ihtiyacını karşılamıştır.ABD’nin bu desteği son bir yıldır, Irak’tan çekilen
ve 23 Kasım 2011 tarihinde İncirlik’e konuşlanan 4 adet Predator İHA’nın keşif ve gözetleme
uçuşları ile sağladığı ve elde edilen görüntülerin Türkiye’deki ortak bir birim ile eş zamanlı olarak
paylaşıldığı açıklanmıştır.Oysa mevcut örnekler de göstermektedir ki, terörle mücadelede sonuç alıcı asıl araç silahlı İHA sistemleridir. Türkiye’nin silahlı İHA’lara sahip olması, terörle mücadelede TSK’nın etkinliğini çok
daha yukarılara çıkaracak en önemli enstrüman durumundadır. Bu ihtiyacı değerlendiren Türkiye,
ihtiyaç duyduğu Silahlı/Muharip İHA ihtiyacını Heron deneyiminden yola çıkarak daha hızlı bir
tedarik süreci ile karşılamak üzere, FMS kanalını devreye sokarak, iki uçaklı bir adet MQ-1 Predator
ve dört uçaklı bir adet RQ-9A Reaper Sisteminin doğrudan tedarikine yönelik istek mektubunu
Şubat 2009 tarihinde ODC-T kanalı ile ABD’ye iletmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığınca Kongre’ye
sunulan mektup henüz olumlu yanıtlanmamış ve üzerinden üç yıldan fazla zaman geçmesine
rağmen tedarik işlemi gerçekleşmemiştir.Silahlı İHA sistemlerine yeterli sayıda sahip
olmak, Türkiye için hem Kuzey Irak’ta meskun mahallerden uzak PKK kamplarının risk almadan
temizlenmesi ve hem de örgüt içinde yıllardır yerlerini koruyan lider kadrosunun saf dışı
bırakılarak örgütün marjinalleşmesi noktasında çok büyük önem taşımaktadır. Bu durumun
gerçekleşmesi halinde, PKK yapılanmasının Kandil ve Kuzey Irak’taki diğer kamplardan daha ziyade
meskun mahallere kayacağı ve örgütün yeni stratejiler geliştireceği muhakkaktır.
Türkiye’nin sahip olacağı silahlı İHA’ların terörle mücadelede anlamı ve etkinliği çok yüksek
olmakla birlikte, sınırlı sayıda silahlı İHA’ya sahip olunması durumunda bile, bu araçlarla
düzenlenecek operasyonlarla, Kandil dahil Kuzey Irak’ta PKK terör örgütünün barındığı ve üs olarak
kullandığı kampların mevcut anlamıyla işlevselliği büyük oranda ortadan kalkacaktır. Örgütün yıllarca
yönetiminde kalan lider kadrosunun bu sistemlerle hedef alınması, lider kültünün yapılanmadaki
önemi nedeniyle örgüte en büyük darbeyi vuracak ve sınırları aşan bir kara operasyonu
ihtiyacı büyük oranda ortadan kalkacaktır. PKK’ya karşı bu teknolojinin kullanılması örgütün çok
kısa bir sürede dağılmasının ve radikalleşmesinin kapılarını da açacaktır. Bu muhtemel yeni
dönemde, örgütün kırsaldan daha fazla şehir yapılanmasını öne çıkaracağı da öngörülebilir.
Bu noktada, Türkiye’nin bu teknolojiye sahip olmasının engellenmesi yönünde büyük çabaların
hem içeride hem de dışarıda sergilenmesini beklemek de gerekmektedir.