BİZİM JOHN BALL: ŞEYH BEDREDDİN!
“Kuvveti ilmi, sırrı tevhidi gerçeklendirip biz, milletlerin ve mezheplerin kanunlarını iptâl edeceğiz” diyerek yola çıkan Şeyh Bedreddin, kimilerine göre tarihin ilk komünistidir. İnsanın insan üzerindeki tahakkümünü tamamen reddeden Şeyh Bedreddin, aykırı fikirlerini geniş ve çok farklı kesimlerden halk kitlelerine benimsetmiş nadir liderlerden biridir.
Şeyh Bedreddin bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Simavne kasabasında dünyaya geldi. Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte birçok kaynak Şeyh’in 1359’da doğduğunu yazar. Babası Simavne kadısıdır. Bu nedenle “Simavne kadısı oğlu Şeyh Bedreddin” olarak anılacaktır. Annesi ise sonradan Müslümanlığı seçen bir Rum’dur.
O dönemlerde Osmanlı’nın başkenti Edirne’dir. Şeyh Bedreddin de Edirne’de eğitimine başlar ve dönemin ünlü İslam alimlerinden dersler alır. Bursa’da da Koca Efendi’den astronomi ve matematik dersleri alan Şeyh Bedreddin, Konya’da ise dönemin ünlü alimi Feyzullah Efendi’den mantık ve astronomi öğrenir.
Anadolu’da edindiği bilgilerle yetinmeyen Şeyh Bedreddin dönemin ilim merkezi Kahire’ye geçer. Şeyh Bedreddin, Memlük sultanı Berkuk’ın sarayında 3 sene kalır ve bu süreçte alim Hüseyin Ahlati’nin öğrencisi olur.
Ahlati kendisini en iyi anlayan isim olduğunu düşündüğü Şeyh Bedreddin’i vasi olarak atar. Ahlati’nin müritlerinin bu duruma tepki göstermesi karşısında Bedreddin, Anadolu’ya döner.
Bu sırada Bedreddin’in ünü yayılmış ve Anadolu’nun dört bir yanında O’nu müritleri karşılar olmuştur. Aydın’ın Nizar köyünde Börklüce Mustafa ve Domaniç’in Sürme köyünde de Torlak Kemal’le tanışır. İkili Şeyhle konuşmalardan sonra O’nun müridi olurlar.
Edirne’ye yerleşen Şeyh Bedreddin, 1402 yılında başlayan Fetret Devri’nde Musa Çelebi’nin kazaskerliğini yapar. Bu sırada Börklüce Mustafa’yı yanına aldırır. Torlak Kemal de sık sık Edirne’ye gidip gelir. Ancak Şeyh 1413 yılında iktidar mücadelesini Mehmet Çelebi kazanınca kendisi İznik’e sürülür.
Şeyh İznik’e sürüldükten sonra Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa memleketlerine dönerek Osmanlı idaresinden rahatsız olan köylüleri ve dervişlerin katıldığı bir isyana kalkar. Karaburun ve çevresinde yoğunlaşan isyancılar üzerlerine gönderilen Saruhan Beyinin ordusunu yener. İsyancıların üzerine sürülen Osmanlı ordusu ise zafer kazanır. Tüm isyancılar Börklüce Mustafa’nın gözü önünde öldürülür. Kendisi de bir deve üzerinde çarmıha gerilir ve bu şekilde gezdirilir.
İsyanın patlak verdiği sırada Şeyh Bedreddin, İsfendiyar Beyliğine sığınır. Sinop üzerinden Eflak’e giden Şeyh, Edirne’ye dönmek üzere yola çıktığı sırada Osmanlı tarafından ele geçirilir ve Serez çarşısında asılır.
Nazım Hikmet’in “Şeyh Bedreddin Destanı” adlı eserinde Şeyh’in idamı şöyle anlatılır:
“Dönüldü Bedreddine.
Denildi: «Sen de konuş.»
Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»
Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
— Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü..
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor”.
TUPAC AMARU: O’NU PARÇALAMAK İSTEDİLER AMA PARÇALAYAMADILAR
O’NU ÖLDÜRMEK İSTEDİLER AMA ÖLDÜREMEDİLER
19 Mart 1742 tarihinde Peru’nun Cusco şehri yakınlarındaki Tinto köyünde doğan Tupac Amaru, 1780 yılında İspanyol işgalcilere karşı gerçekleştirilen yerli isyanını öncüsüdür. Güney Amerika’daki ilk bağımsızlık hareketlerinden birini başlatan Tupac Amaru, Peru’nun modern bağımsızlık hareketine de ilham kaynağı oldu.
Tupac Amaru’nun gerçek adı José Gabriel Condorcanqui’ydi. San Fransisco de Borja Okulunda Jesuit eğitimi alan Tupac Amaru, bölgedeki etkin ailelerden birinden geliyordu. 18 yaşında büyükbüyükbabasının ismini alan Tupac Amaru, yerli kabilelerin başına geçti ve İspanyollara karşı bir isyan başlattı.
İsyanın ilk günlerinde Tupac Amaru’nun güçleri bölgedeki tüm İspanyol askerlerini ve İspanyol Vali Antonio de Arriaga’yı öldürdü.
Tupac Amaru’nun isyanı aslında çok belirleyici bir isyan değildi. Son 50 yıl içinde buna benzer birçok isyan olmuştu. Nitekim Tupac Amaru da üzerine gönderilen İspanyol ordusuna karşı direnemedi ve esir düştü.
Bu isyanı ve Tupac Amaru’yu ölümsüz kılan O’nun infaz edilme şeklidir.
Tupac Amaru yakalandıktan sonra önce eşi, büyük oğlu Hipolito, dayısı Fransisco ve kayınbiraderi Antonio Bastidas’ın idamını izleme daha sonra da kolları ve bacakları dört ayrı ata bağlandıktan sonra vücudunun parçalanması yöntemiyle ölüme mahkum edildi.
Tupac Amaru, sevdiklerinin idamını izledi. Daha sonra kol ve bacakları dört ata ayrı ayrı bağlandı ve atlar ayrı yönlere sürüldü. Ancak Tupac Amaru’nun vücudu 4 atın gücüne dayandı ve parçalanmadı.
Bunun ardından İspanyollar Tupac Amaru’yu daha önce büyükbüyükbabasının infaz edildiği alana götürdü ve burada baltalarla keserek idam etti.
Tupac Amaru’nun arkasından yazılan destanda şu mısralar yer aldı:
Querrán romperlo y no podrán romperlo ("O’nu parçalamak isteyecekler ama parçalayamayacaklar").
Querrán matarlo y no podrán matarlo ("O’nu öldürmek isteyecekler ama öldüremeyecekler").