Gönderen Konu: Ermeniler Fatih'ten ne istiyorlar?  (Okunma sayısı 2419 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lleo

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 524
  • 1
  • Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi Olunmaz..
Ermeniler Fatih'ten ne istiyorlar?
« : 14 Ekim 2012, 10:18:30 »



14 EKİM 2012
PAZ 06:06

Osmanlı'da din bağı Müslüman unsurların birbiriyle kenetlenmesini sağlıyordu. Bununla birlikte millet sistemi içinde Hıristiyan azınlıkların da ayrıcalıklı bir statüsü vardı. Ve hatta Fatih'ten önce Ermenilerin Rumlarla ilişkisi iyi değildi ve İstanbul onlar için yasak şehirdi. Fatih buna son verdi. Lakin Osmanlı'nın zayıflaması ve Batı'dan esen milliyetçilik rüzgarlarıyla birlikte azınlıklar Batı'nın ekonomik ve siyasi acentası olmaya başladı. Milliyetçilik rüzgarları önce imparatorluğun Batı yakasında yankılandı ve Balkanlar'a sıçradı. Yunanlıların, Rumların ve Ermenilerin düşmanlığı o günlerin eseridir. Maalesef Osmanlı'nın Hıristiyan azınlıkları hâlâ tarihi kin birikimlerini üzerlerinden atabilmiş değiller. Türk olan her şeye düşmanlar. Bazı liberal kesimlerin ilişkilerde ön şartları, Türklerin ve Müslümanların kötülenmesi ve karalanması olduğundan dolayı özür dileyici bir dil kullanmayacağım. Maalesef bugünlere gelinmesinde ve karşılıklı husumetin oluşmasında onların sorumluluğu bizden fazladır. Türkiye kendisini savunmuştur. İttihatçılar ise bir istisnadır ve 600 yüzyıllık imparatorluğun sadece on yılına tekabül ederler. Şimdi torun Hasan Cemal gibiler de onlarla birlikte olarak dedesinin yaptıklarının hesabını bizlerden soruyor. Hatta çok enteresan İkinci Abdulhamid ve Türklere en çok saldıran Tevfik Fikret ve benzerlerinin Türklük ve Müslümanlıklarının meşkuk olduğunu görüyoruz. Müslüman olduktan sonra özümseyenler için 'hasune İslamuhu' tabiri kullanılır. İslamiyete yakışır bir davranış içine girer. Bunlara sözümüz olamaz. Bazılarında ise yeni kisve iğreti durur ve sırıtır. Tevfik Fikret anne tarafı itibarıyla Rum'dur ve yeni kimliği içinde olgunlaşamamıştır. Bundan dolayı Ermeni komitacıların Sultan Abdulhamid'in işini bitirememelerine üzülmüş ve hayıflanmıştır.

Son dönemlerde İlhan Selçuk ve Bekir Çoşkun'un soy kütüğünde de gayri Müslim unsurların olduğu ortaya çıkmıştır. Bu genel bir durum değil özel bir durumdur. Elbette dönüşüm olgunluk haliyle birlikte gelişirse fazilettir ve kimse bir şey diyemez. Lakin yeni kimlik altında eski kimliği gizlice sürdürme veya kripto hali varsa ve çaktırmadan yeni dinine ve değerlerine sataşıyorsa kabul edilmeyen nokta budur. Biz reddi mirasta bulunduk ama Ermeniler ve kimi Levantenler hâlâ bizi Osmanlı torunu olarak görüyor ve affetmiyorlar. Bence kuyruk acıları var ve bunu ondan yapıyorlar. Sözgelimi, Washington'da ikamet eden Subhi Gandur ve Nebil Mihail gibi Hıristiyan kökenli yorumcular Türkiye'yi ve Türkleri yerden yere vuruyorlar. Bunun elbette aidiyet ve kimlikle yakından alakası bulunmaktadır. Keza Ermenilerin Fatih'e manevi borçları olmasına rağmen İttihatçıların intikamını ondan almaya kalkışıyorlar. Nitekim, Lübnanlı Ermeniler İstanbul'un fethiyle alakalı olarak çevrilen bir filmin Lübnan'da vizyona girmesine mani oluyorlar. Bu nankörlüktür. Dolayısıyla böyle bir zihniyet Türkiye'den şikayet ediyor. Yani eski kavgayı güncelleştiriyorlar ve bir de ortak noktada buluşmaktan söz ediyorlar. İstanbul'un Türklere geçmesini hazmedemiyorlar. İçlerinde büyüttükleri kin ise Kur'an tabiriyle daha büyüktür. Nitekim Nişan Sevenyan daha ileri giderek İslam hakkında ileri geri konuşmuştur. Mısırlı bazı Kıptilere özenmiştir. Beyrut'un Eşrefiye bölgesinde gösteri yapan bazı Hıristiyan ve Ermeniler Osmanlıları suçlu ve kutsallarını çiğneyen bir millet olarak göstermiş ve 1453 yılında Ayasofya'yı cami haline getirdiklerini hatırlatıp bunun hesabını sormaya kalkışmışlardır. 'Bizans'ın çocuklarıyız' ve 'Ayasofya şerefimizdir' şeklinde dövizler taşımışlar.

'Hepimiz Ermeniyiz' diyenler acaba Fatih'e sahip çıkacaklar mı? Hiç zannetmiyoruz. Sadece bununla kalsalar iyi! Ratko Mladiç'in boy boy fotoğraflarını taşıyarak onu 'Ortodoksluk kahramanı' ilan etmişler. Bir aziz ilan etmedikleri kalmış. Demek ki İstanbul'da hepimiz Ermeniyiz diyenler Ratko Mladiç ile aynı safta buluşuyorlar. Ermenilerin taşkınlıkları üzerine Lübnan makamları 29 Eylül'de gösterime girecek olan filmi yasaklamışlar. Ermeni olmak başka, 'hepimiz Ermeniyiz' diye nara atmak daha başkadır. İkincisi tabii ve doğru değildir. Ama maalesef azınlıkların Türklere dair bir kuyruk acısı var ve bu zaman zaman ortaya çıkıyor. Sözgelimi, Türk paşalarını Voyvoda gibi kazıkçı tabir eden Toprak Kardeşliği (İhvetü't turab) filminin senaryosunu yazan Suriyeli Yusuf Yusuf da İsmaili kökenlidir. Üzücü olan kendisini yasadışı bazı oluşumların muhabbetine kaptırmış olan Osman Baydemir'in Ermenileri Diyarbakır'a çağırmasıdır. Özal döneminde birileri de onları Van'a davet ediyorlardı. Birilerinin cibilli Türk ve Müslüman düşmanlıklarını anladık da onlara maşa olanları ve kuyruk sallayanları nasıl anlayacağız?...............http://www.milligazete.com.tr/makale/ermeniler-fatih-ten-ne-istiyorlar-252588.htm
Özgürlük için Pardus...