Gönderen Konu: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  (Okunma sayısı 17012 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2342
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #80 : 25 Ekim 2022, 23:20:36 »
Peki Kıbrıslı soydaşlarımız bizi hiç üzmedi mi? Benim rahmetli dayım Kıbrıs barış harekatında özel birliklerdeydi. Çıkarma öncesi sızma ve boğaz kesme hadiselerine bizzat katılmıştır. Harekat sırasında bir Türk köyünden geçerken canları ağaçlardaki portakallardan çeker. Bulundukları yerde oturup dalından koparıp yerler. Önce köylüler bağırır. Kendilerine Türk askeri olduğumuzu söyleyince bize taş atmaya başladılar derdi. Gerginlik artmasın diye intikale devam ederler. Dayım bu hadiseyi her anlattığında kızardı. "Biz gavurmuyuz lan" derdi.

Ha belki o köylüler savaş esnasında çok badire atlatmıştır ayrı ama Kıbrıs Türklerinin ana vatan insanına tavrının yalnız Türk askeri sebebiyle olduğunu düşünmüyorum. Halkın Rumlar ile iç içe olması bir zaman sonra örf ve ananelerinden sonra milli kimliklerine de sirayet ediyor. Yeterli alt yapı ve şuur olmayınca baskın tarafın etkisi altında kalıyorlar. Devamında dinini ve dilini bile kaybediyorlar.

Aliya İzzzet begoviç Bosna da Sırplar tarafından katliama uğramış bir beldeyi ziyaret eder. Orada vazifeli bir hemşireye hal hatır sorup geçmiş olsun dileklerini iletir. Hemşire ters tepki verip "İyi temenninize ihtiyacımız yok biz bunu hak ettik" der. Aliya sebebini sorduğunda hemşire; Bizler öyle bir hale gelmiştik ki Sırplar ile oturup kalkmaya, Sırplar ile kız alıp vermeye ve çocuklarımıza Sırp isimleri koymaya başlamıştık. Ne zaman savaş çıktı unuttuğumuz kimliğimiz ile yüzleştik.

Şuan Kıbrıs ta bir kimlik problemi var. Sorun o kadar büyük ki Kuzey kıbrıs özgür bir devlet olup tanınsa ilk refarandum da Rumlar ile birleşirler.

Sn OKCULAR , Oncelikle rahmetli dayinizin basindan gecmis ve gonlunde yara olusturan portokal olayinin hic bir sartta savunulacak bir tarafi  olmadigini  dusunuyorum . Ancak bu ve benzer olaylar ferdi olaylar oldugunu dusunuyorum.

Benim genele yoneltmis oldugum soru ise su sekilde idi
"Kibris Turkunun Anavataninin haklarini cikarlarini olumsuz etkileyecek her hangi bir tavir aldigini  hic gordunuzmu?  "Var ise lutfen paylasin idi yani kastim resmi politika"

Kibris Turkunun milli tarihi. 1950-1974 arasinda ceryan etmis olan olaylarin tumu. Adadaki taraflar ve garonterlerin Kibris ile izlemekte olduklari resmi ve gayri resmi politikalar.  EOKA nin kurulusu. TMT ve oncesindeki Kibris Turkunun kurmus oldugu savunma org.
1963 Kanli Noel den 1974 baris harekatina ait gecen sure dahilini iceren cok genis bir arsiv yaninda Milli tarihimizin ozel ilgi alanimdir.

Ailem milli kurtulus savasimizin resmi baslangici sayilan "TMT kurulusundan itibaren" Bir cok isimsiz  kibrisli Turk gibi TMT icerisinde gorev almistir.

1964-1974 donemi icerisinde adaya anavatandan gonderilmis olan. Tum askeri birliklerin gucleri. konumlari . Gorev alanlari.Odenmis olan bedellerin icerigini kapsayan belge ve donanima sahibim.

Simdi bizlere bunu niye acikliyorsun sorusu gelebilir oldugundan once ben anlatayimdedim .
Her ulkede oldugu uzere milli davalar sonrasinda olusmus olan milli tarih . Hele bir de bu tarih basarilar ile taclanmis ise bir bakiyorsunuz belirli bir sure sonra .Aynen ulkemde oldugu gibi bir cok sahte TMT ci veya kahramanliklar yaratmis olan Mucahitler ortalara cikiveriyor. Sonradan ortalarda bitiveren bu sahislarin bir cogu. Aslinda ya olaylar ile hic ilgileri yoktu. Ya da anlattiklari sekilde kendilerine bir gorev ve sorumluluk verilmemistir. Bu tur sahislar genelde olaylari mubalaali bir sekilde anlatirlar ki kendilerine de rol cikarabilsinler.

Ornegin bu gun halen hayatta olan bir cok gercek TMT ci onca gecen zmana karsin etmis olduklari yemine sadik kalip pek konusmazlar. Konusurlarsa da konuyu ozet ve abartisiz sekilde anlatirlar .

1974  Baris harekati hakkinda bugunlerde bircok ani icerikli kitaplar mevcuttur.
Ancak bu kitaplarin buyuk bir kismi gercegi tamami ile yansitmadigi. Paylasilan lokasyonlar. Birlik isimleri. Zamanlama. Birlik gucu ve techizati.karsi gucun guc seviyesi hakkinda genelde abartili bilgiler paylasirlar.  Malesef kibris baris harekatina katilan bircok askeri de katilmis olduklari harekatin cografi bilgisine pek vakif olmadiklari icin ve bir miktar da mubelayi sevdikleri icin genelde paylasmakta olduklari bilgilerin tumunu dogru nitelendiremiyoruz.

Bana rahmetli dayinizin. Kibris Baris harekatina Hangi birlik komutasi altinda, gorev yaptigini belirtirseniz .Buyuk ihtimal ile size mensubu buldugu birligin adanin nerelerinde. Ne zaman .Hangi gorevleri icra etmis olduklari. Karsilarinda bulunan gercek RMMO birlik gucu  hakkinda bilgi bulup paylasmaya calisirim.

Paylasiminizda belirtmekte oldugunuz sonuca. Hangi resmi veya gayri resmi kaynaklardan yaralanarak vardiginizi aciklarsaniz sevinirim!
 
"Şuan Kıbrıs ta bir kimlik problemi var. Sorun o kadar büyük ki Kuzey kıbrıs özgür bir devlet olup tanınsa ilk refarandum da Rumlar ile birleşirler."








Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1497
  • 134
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #81 : 25 Ekim 2022, 23:36:27 »
Aslında bu yanıtları biraz değerlendirip, konsolide etmek lazım ama bilemiyorum.

Ortaokul'da fen dersimize İnönü Üniversitesi'nden bir Dr Akademisyen geliyordu, Kıbrıslı. Başlangıç'ta o da Malatya'da yeni olduğu için bizleri yadırgadığını düşünüyorum. Ben orta iki sonunda Malatya'dan ayrıldım.  Ama Whatsapp sağolsun sınıf arkadaşlarımla hala görüştüğümde Hocanın hala Malatya'da olup, artık Malatyalı olduğunu anladım. 

Ankara Hukuk'ta da Kıbrıs'tan arkadaşlar vardı. Onlar da kendilerini soyutlarlardı başlarda. Kıbrıslı Ayşe vardı mesela, bizleri çok da sevmediklerini, Adaya da yolsuzluk getirdiğimizi, eksiden kapı, pencereleri kilitli olmayan evlerin, kapı pencerelerinin artık kilitli olduğunu vs söylerdi.  Ama aslolanın şehirleşme ve karışma olup, şehirleşme ve karışma ile bireylerin de topluma yabancılaştıklarını, eskiden Anadolu'da da açık olan kapı pencerelerin artık kapanmaya başladığını vs konuşmaya başladık ve zamanla iyi arkadaş olmuştuk.

Belki aslolan tanış olmaktır, daha yakın olmaktır. Tanış oldukça buzlar erir, daha iyi anlamaya başlarız birbirimizi.

Kıbrıs'ta kara propaganda olduğu ve belki bunlarla beslenenler bile olabileceği veya en azından siyasi rekabetin kimi zaman kin ve nefret getirip, bazen insanların egolarına yenik düştükleri de  açık.

Hata olabilir, ama sistematik olmasın, dönülebilsin. İzmir, Hatay kadar yağmur alan Kıbrıs'ta susuzluk pek anlaşılır değil. Sular nasıl biriktirilemez, yazın susuzluk çekilir anlamıyorum. Balonla su taşıma her seferinde başarısız oldu. Elektrik, Su aşırı pahalı. Elektrik Güney'den Rumlardan ithal ediliyor. Kıbrıs, KKTC bir emanet gibi, Elektrik santrali, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi yatırım yapılacak alan çok.  Kıbrıslı işsiz, işsiz, amaçsız adam , hele adada sıkılır. Ona buna sarar. Öyle besleme ile olmaz. Besleme, Kıbrıs için bütçe ayırma meselelerine de bakmayın, Kıbrıs ekonomik anlamda yük değildir, o ayrılan bütçeyi maddi anlamda karşılayan getirileri de vardır, stratejik/askeri getirisinden bahsetmiyorum.

Kıbrıs Türkü zaten aslen Isparta, Burdur, Mersin Yörüğüdür daha çok. Biraz da Maraş tarafı. Gariptir bir ara adaya Rumların çoğunluğunun da Osmanlı tarafından yerleştirildiğine dair bir kaynak okumuştum. Şimdi bulamıyorum. Rumlar da Katolikliğe karşı baya iskan edilmiş adaya. Türkler adayı aslen pek sevmemiş, Osmanlının iskan ettikleri Yörüklerden bir kısmı geri dönmüş. İngiliz egemenliği öncesi yine de Adada Türk sayısı baya fazla imiş, ama İngiliz egemenliği ile gittikçe azalmış. Yani aslında Türklerin kendisi de Adadan çok memnun değil, biraz bizim ruha aykırı gibi.  Ama Adada çok Hataylı ve Mardinli gördüm. Hatta bir dönem üniversitelerinde utanılası bir PKK etkinliği vardı maalesef.    Adaya okumamış, eğitimsiz, köyünden çıkma baya adamı olduğu gibi gönderdiğimiz de açık.

Şimdilik bu saatte benden bu kadar. Ama Adada Türkiye açısından bir sosyo politik sıkıntı var ise, devletin bunu bilimsel temelde inceleyip, gerekli tedbirleri alması gerektiği açık. Öyle salt eleştirmekle, birbirine yabancılaşmakla olmaz bu işler.

Çevrimdışı Archangel99

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1336
  • 187
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #82 : 25 Ekim 2022, 23:41:12 »
2004 Annan Planı Referandumu ya da genel kullanılan ismiyle birleşme referandumda KKTC vatandaşlarının %65 gibi çoğunluğu evet demiştir. Yani 18 yıl önce dahi KKTC vatandaşlarının %65'i birleşmeye evet demiştir. Rum tarafı ise birleşmeye %76 oranında hayır demiştir.

Bu açıdan bakarsak Kıbrıs Türk'ünün 18 yıl önce dahi Rumlarla birleşme isteği vardır. Sn. OKÇULAR'ın ifadelerin haklılık payı vardır.

Bu konuda iddiamı hala sürdürüyorum. Türk devleti dersiniz, Türk derin devleti dersiniz, Devletin içinde iktidardan bağımsız karar alıcılar dersiniz ne derseniz deyin Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet aklı KKTC'nin tanınmasına karşıdır. Çünkü dediğim gibi tanınan bir KKTC'nin AB'ye girme ihtimali hayli yüksektir. AB üyesi KKTC'ye Türkiye'nin ne gibi bir dayatma yapacağını söyleyebilir misiniz? AB bizi en başta bir AB üyesi ülkenin iş işlerine karışmakla suçlar ve üstüne yaptırımlar dahi devreye alabilir.

KKTC'nin Rumlarla birleştiğini düşünün? Ortada ne Türk askeri kalır ne de adada bir Türk varlığı. Ne yazık ki adada yaşadığım dönemde yaptığım gözlemler, hatırladığım olaylar neticesinde ifade edebilirim ki KKTC vatandaşları gerçekten de bir kimlik bunalımı içindedir. Ben adada yaşarken Rum tarafına geçilebiliyordu, Çoğu Kıbrıs Türk'ü gidip Rum tarafına geçiyor orada yaşadıklarını mutluluk içinde anlatıyordu. Çoğu genç nüfus üstelik. Bu adamlar daha çocukluktan itibaren adada Türklere yapılan mezalimi bilmiyor, ya da hatırlamıyor/umursamıyor. Çoğu Rumlarla bir ülkede yaşama gayesi içinde.

Şimdi kalkıp Kıbrıs Türk'ünün Anavatanın çıkarlarını olumsuz etkileyecek her hangi bir tavır aldığını gördünüz mü diyorsunuz.

Yukarıdaki yazdıklarımın, Anavatanın çıkarlarını olumsuz etkileyecek tavırlar olduğu kanaatindeyim.

Yani %65 birleşme isteyen bir toplum 50 yıl önce yaşanan mezalimi hatırlamıyor yahut umursamıyor demektir. Elbette yine önemli bir kesim Türkiye'ye karşı büyük sevgi besliyor ama %65 benim için çok büyük bir oran.

Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1497
  • 134
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #83 : 25 Ekim 2022, 23:41:40 »
Aslında bu yanıtları biraz değerlendirip, konsolide etmek lazım ama bilemiyorum.

Ortaokul'da fen dersimize İnönü Üniversitesi'nden bir Dr Akademisyen geliyordu, Kıbrıslı. Başlangıç'ta o da Malatya'da yeni olduğu için bizleri yadırgadığını düşünüyorum. Ben orta iki sonunda Malatya'dan ayrıldım.  Ama Whatsapp sağolsun sınıf arkadaşlarımla hala görüştüğümde Hocanın hala Malatya'da olup, artık Malatyalı olduğunu anladım. 

Ankara Hukuk'ta da Kıbrıs'tan arkadaşlar vardı. Onlar da kendilerini soyutlarlardı başlarda. Kıbrıslı Ayşe vardı mesela, bizleri çok da sevmediklerini, Adaya da yolsuzluk getirdiğimizi, eksiden kapı, pencereleri kilitli olmayan evlerin, kapı pencerelerinin artık kilitli olduğunu vs söylerdi.  Ama aslolanın şehirleşme ve karışma olup, şehirleşme ve karışma ile bireylerin de topluma yabancılaştıklarını, eskiden Anadolu'da da açık olan kapı pencerelerin artık kapanmaya başladığını vs konuşmaya başladık ve zamanla iyi arkadaş olmuştuk.

Belki aslolan tanış olmaktır, daha yakın olmaktır. Tanış oldukça buzlar erir, daha iyi anlamaya başlarız birbirimizi.

Kıbrıs'ta kara propaganda olduğu ve belki bunlarla beslenenler bile olabileceği veya en azından siyasi rekabetin kimi zaman kin ve nefret getirip, bazen insanların egolarına yenik düştükleri de  açık.

Hata olabilir, ama sistematik olmasın, dönülebilsin. İzmir, Hatay kadar yağmur alan Kıbrıs'ta susuzluk pek anlaşılır değil. Sular nasıl biriktirilemez, yazın susuzluk çekilir anlamıyorum. Balonla su taşıma her seferinde başarısız oldu. Elektrik, Su aşırı pahalı. Elektrik Güney'den Rumlardan ithal ediliyor. Kıbrıs, KKTC bir emanet gibi, Elektrik santrali, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi yatırım yapılacak alan çok.  Kıbrıslı işsiz, işsiz, amaçsız adam , hele adada sıkılır. Ona buna sarar. Öyle besleme ile olmaz. Besleme, Kıbrıs için bütçe ayırma meselelerine de bakmayın, Kıbrıs ekonomik anlamda yük değildir, o ayrılan bütçeyi maddi anlamda karşılayan getirileri de vardır, stratejik/askeri getirisinden bahsetmiyorum.

Kıbrıs Türkü zaten aslen Isparta, Burdur, Mersin Yörüğüdür daha çok. Biraz da Maraş tarafı. Gariptir bir ara adaya Rumların çoğunluğunun da Osmanlı tarafından Anadoolo'dan yerleştirildiğine dair bir kaynak okumuştum. Şimdi bulamıyorum. Rumlar da Katolikliğe karşı baya iskan edilmiş adaya. Türkler adayı aslen pek sevmemiş, Osmanlının iskan ettikleri Yörüklerden bir kısmı geri dönmüş. İngiliz egemenliği öncesi yine de Adada Türk sayısı baya fazla imiş, ama İngiliz egemenliği ile gittikçe azalmış. Yani aslında Türklerin kendisi de Adadan çok memnun değil, biraz bizim ruha aykırı gibi.  Ama Adada çok Hataylı ve Mardinli gördüm. Hatta bir dönem üniversitelerinde utanılası bir PKK etkinliği vardı maalesef.    Adaya okumamış, eğitimsiz, köyünden çıkma baya adamı olduğu gibi gönderdiğimiz de açık.

Şimdilik bu saatte benden bu kadar. Ama Adada Türkiye açısından bir sosyo politik sıkıntı var ise, devletin bunu bilimsel temelde inceleyip, gerekli tedbirleri alması gerektiği açık. Öyle salt eleştirmekle, birbirine yabancılaşmakla olmaz bu işler.

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2342
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #84 : 26 Ekim 2022, 13:39:45 »
2004 Annan Planı Referandumu ya da genel kullanılan ismiyle birleşme referandumda KKTC vatandaşlarının %65 gibi çoğunluğu evet demiştir. Yani 18 yıl önce dahi KKTC vatandaşlarının %65'i birleşmeye evet demiştir. Rum tarafı ise birleşmeye %76 oranında hayır demiştir.

Bu açıdan bakarsak Kıbrıs Türk'ünün 18 yıl önce dahi Rumlarla birleşme isteği vardır. Sn. OKÇULAR'ın ifadelerin haklılık payı vardır.

Bu konuda iddiamı hala sürdürüyorum. Türk devleti dersiniz, Türk derin devleti dersiniz, Devletin içinde iktidardan bağımsız karar alıcılar dersiniz ne derseniz deyin Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet aklı KKTC'nin tanınmasına karşıdır. Çünkü dediğim gibi tanınan bir KKTC'nin AB'ye girme ihtimali hayli yüksektir. AB üyesi KKTC'ye Türkiye'nin ne gibi bir dayatma yapacağını söyleyebilir misiniz? AB bizi en başta bir AB üyesi ülkenin iş işlerine karışmakla suçlar ve üstüne yaptırımlar dahi devreye alabilir.

KKTC'nin Rumlarla birleştiğini düşünün? Ortada ne Türk askeri kalır ne de adada bir Türk varlığı. Ne yazık ki adada yaşadığım dönemde yaptığım gözlemler, hatırladığım olaylar neticesinde ifade edebilirim ki KKTC vatandaşları gerçekten de bir kimlik bunalımı içindedir. Ben adada yaşarken Rum tarafına geçilebiliyordu, Çoğu Kıbrıs Türk'ü gidip Rum tarafına geçiyor orada yaşadıklarını mutluluk içinde anlatıyordu. Çoğu genç nüfus üstelik. Bu adamlar daha çocukluktan itibaren adada Türklere yapılan mezalimi bilmiyor, ya da hatırlamıyor/umursamıyor. Çoğu Rumlarla bir ülkede yaşama gayesi içinde.

Şimdi kalkıp Kıbrıs Türk'ünün Anavatanın çıkarlarını olumsuz etkileyecek her hangi bir tavır aldığını gördünüz mü diyorsunuz.

Yukarıdaki yazdıklarımın, Anavatanın çıkarlarını olumsuz etkileyecek tavırlar olduğu kanaatindeyim.

Yani %65 birleşme isteyen bir toplum 50 yıl önce yaşanan mezalimi hatırlamıyor yahut umursamıyor demektir. Elbette yine önemli bir kesim Türkiye'ye karşı büyük sevgi besliyor ama %65 benim için çok büyük bir oran.

Sn Archangel99
Kibris konusundaki izlenimlerinize ve goruslerinize saygi gostermek yannda tamamina katildigim soylenemez. “ Her zaman kisiler gorus ve bakis acisi farkliliklari olmasi normaldir”

Kibris sorunu gibi cetrefilli ,uzun , derin bir konuya vakif olabilmek icin bir donem adada yasamislik .Veya konu uzerinde kisa bir arastirma yapmakle dogru bilgi sahibi edinmek oldukca iddiali olur . “ Bu herkes icin gecerli bir durum size has soylemiyorum” Boyle bir durumda ancak ve ancak konu hakkinda adada o donemler icerisinde yasayanlarin anlatimindan  veya bulunulmus olan cevredeki kaynaklarin vermis oldugu bilgilerden gorus sahibi olunabilir " Ki kisisel olarak bunun da .Pek yeterli olmadigini dusunuyorum. Adada o gunleri yasamis olan yerli halkin .Buyuk bir bolumunun dahi butun bu olup biteni gunumuze kadar gecen evreleri ve olasi gelecegi net olarak anlamakta zorlandiklari gorusundeyim"

Kibris sorunu baslangicindan bugune kadar gecen sure zarfinda nice nesiller "hayatlar " gelip gecmistir.
Yani bizlerin tartismakta oldugu kibrisin yakin gecmis  tarihi nin sorunlar yumaginin baslangic tarihini 1950 olarak kabul etmis olsak . Sorun tam 67 yasinda olmus olurdu.

Bu da yaklasik olarak uc genc jenerasyon demektir. Hali ile boyle uzun bir zaman evresinde tum olan bitenin tum evreleri anlayabilmek oldukca iddiali olur.

Evet kibris Turk toplumunda bir bikkinlik mevcuttur. Mevcut duruma bakarak bizler bunun icin mi onlarca yil mucadele etmisiz. Hayatlarimizi bosa mi harcadik. Diye dusunen azimsanmayacak bir kitle toplum icerisinde mevcuttur. Ben kisisel olarak bunu gayet normal gormekteyim. Cunku insanlar ellerinden bir takim emeller uguruna. Ki bunlarin bazilari sadece ve sadece kendi ozgurluklerini icermiyor. Hayatlarinin akip giitmekte oldugunu, kendilerinin ve varisleri olan genc nesillere ise aslinda 1974 sonrasinda kavustuklari guvenlik rahatlamasi haric verecekleri pek birsey olmadigini gormekteler ve endisenmekteler.

Yeni nesiller ise . Gecmiste olan biten hakkinda bir miktar bilgi sahibi olsalar da asil hedefleri dogal olarak geleceklerini arayis icerisindeler. Mevcut hayat kalitesinin gun gectikce kotulesmekte oldugu KKTC de ,sadece cogunlukta olan Rumlara  karsin guvende olmak artik insanlar icin yeterli degildir.

Insanlar mutluluk. Daha iyi hayat sartlari. Daha iyi is . Gelecek arayisi icerisindedir.  “ Yani Kibris Turku yeni bir kimlik arayisi veya anavatanlarina karsi olmak dusuncesinde degildir.Kibris Turku bunca gecen zaman icerisinde hayal etmis oldugu gelecegini aramaktadir”

Yillardan beri surmekte olan mevcut belirsizlik Kibris Turkunu rahatsiz etmektedir. Mevcut durum sanki bir akvaryum icerisinde yasam surmesi istenilen baliklari andiriyor. Yani hayatta kalmaniz veya yasam kaliteniz baskalarinin sizin hakkinda verecegi karlara baglidir.
O kisiler sizi iyi akvaryum icerisinde iyi yemleyebilirler . icinde yasamak zorunda birakildiginiz akvaryumu kendi zevklerine gore deKore edebilirler.  Gun gelir yetti artik usandim bu akvaryum ve baliklar artik cok masraf ve sorun cikariyor .baliklari da akvaryumu da kaldiralim atalim da diyebilirler. “Bizim durumumuz da bu sekilde malesef” 

1984 Annan plani konusan gelince .
" Oncelikle bu plana olumlu bakmamis biri olarak plan hakkindaki tumum da olumsuz oldugunu aciklayim"

Uzerinde cok konusulan Annan planin. Lokalde kimler ve hangi sebeplerden dolayi cazip kilinmaya calisilmis oldugunu anlamak icin ustte belirtmis oldugum sikintilari da goz onune alarak bu planin tek cikis kapisi oldugu seklinde pazarlandigini anlamaya calisalim.

Ayni sekilde Anavatan Turkiye bacaginda . Devleti yonetenlerin kimler oldugunu ve  bu plan uzerinden kendi cikar hedeflerinin neler oldugunu siyasi gorusunuzden aritilmis sekilde hatirlamakta yarar vardir.  “ Bu gercekleri sumen alti ederek sadece referendum sonucuna bakarak Kibris Turku Anavatana ve onun haklarina karsidir .Kibrisli Turkler ,Kibrisli Rumlar ile ic ice yasamayi arayis icerisinde demek bir miktar abartili olur dusuncesindeyim”

Kibrista iki taraf arasindaki sinir kapilarinin acilmasi kacinilmaz bir sonuc idi. Sayet kapilar acilmamis olsa aynen  Berlin benzeri gercekten kabullenmekte zorlanmak yaninda dunyaya da aciklamakta zorlanacagimiz olaylarin yasanmasi kacinilmaz olacakti. 

Kibris adasi dunyadaki degisimlerden dogal olarak etkilenmekte.Her iki toplum dahilindeki gocmenlerin birakip gittikleri tasinmazlari gormek istemesinden tutun da diger tarafta ne olup bitiyor. Diger tarafta hayat sartlari nasil ,gibi bircok dogal dusunceler on plana cikmakta idi.

Simdilerde bu merak bitmis yerini  gecim derdi on plana cikmis bulunuyor. Ne acidir ki .Su gun yaklasik 3000 kibrisli Turk her gun guneye gecip  calismaktadir. “ Bu insanlarin buyuk bir kismi karsi tarafta sahip olmus olduklari meslek dalinda degil daha basit olan gunluk islerde askari ucret karsiligi calismaktadirlar. “ Karsi taraftaki asgari ucret yaklasik 1200 euro”

Bunun bir nedeni ise KKTC de memuriyet harici sektorlerde is bulma darligi. Kacak, ucuz, is gucunun kullaniminin yayginligi ana nedenler olarak siralanabilir.

benzer sebeplerden dolayi danin Turk nufusu surekli goc veren durumundadir. Turkiye cumhuriyetinde yaklasik 350.000 Kibrisli Turk ikamet etmektedir.  Birlesik Kirallik, Avusturalya ve dunyanin sair bolgelerinde yaklasik bir o kadar daha kibrisli Turk nufus yasamaktadir.

Bugun KKTC nufusu tam resmi olarak aciklanmasa da yaklasik 400.000 Kadar oldugu tahmin edilmekte. Bu nufusun yaklasik dorte biri kibris kokenlidir. Geriye kalanlar ise vatandasliga hak kazanmis yeni vatandaslarimizdir. Kibris dogumlu Turklerin yani 100.000 kisiden yaklasik ucte birinin kibris cumhuriyeti pasporti mevcuttur. Bu pasport sayesinde bu kisiler ada disina Kibris Rum kesimi uzerinden yapacaklari yolculuklarda vize guclugu cekmek zorunda kalmadan. kuzeyden  Turkiye baglantili yapacaklari yolculugun fiyatin dorte bir fiyatina yapilmasini olanak sagliyor. AB ulkelerinde kalifiye Kibrisli Turk is gucunun calismasina olanak sagliyor. " Olaya bir de bu acidan bakmakta yara vardir.  “

Belki sorarsiniz diye onceden aciklayim . Cumhuriyet donemi cocugu ve hakkim oldugu halde  benim Kibris Cum pasportum olmadigi gibi 1974 yilindan beri de guneye gecmisligim yoktur” 

Burada tekrardan ustune basarak belirtmek isterim. Aynen 1964 Erenkoy olaylarinin baslangicinda oldugu gibi. Ki o zaman yuzlerce kibrisli universite ogrencesi Avusturalya,ingiltere  ve sair ulkelrden Turkiyede ogrenim gorenler ile bulusup. Vatanlari ve ailelerini korumak gerekcesi ile  Antalyaya otobusler dolusu ogrenci yolculuk yaparak. Antalyadaki merkezdeki av tufekleri satan mazayi basip silahlari alan sonrasinda da limandaki balikci gemilerine el koyup Erenkoye gitmek isterken .Olaydan haberdar olan Turk guvenlik guclerine yakalanan yuzlerce universite ogrencilerinin yillar once yapmis oldugu gibi. Adadan ayrilan vatandaslarimiz gereginde geri donmesini de bilirler. “Antalya olayi nasil sonlandi diye sorarsaniz devlet uyandi .Universite ogrencilerini once af ettiler .Sonrasinda ise kisa bir silah egitimi saglayip adaya cikmalarina yardimci oldular”

Ne ise yine uzun bir yazi oldu . En azindan icimi dokmus oldum pek ise yaramayacak olsada ." Kisa ve net aciklamalar bugunlerde uzun makalelere gore daha ragbet ama ne yapalim Kibris da bir tarih kardesim oku oku bitmez anlayan da pek olmaz o baska konu. ;D









Çevrimdışı sahin1

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 220
  • 12
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #85 : 26 Ekim 2022, 14:08:54 »
Çok kısa katkıda bulunayım. Söz konusu üniversite öğrencilerine eğitim verildiği doğrudur. Bu birliği bile biliyorum. Daha sonra bu gençler gizlice Kıbrıs'a çıkarılmışlardır.

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2342
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #86 : 31 Ekim 2022, 11:13:51 »
Rusya, KKTC’ye direkt uçuş haberlerine noktayı koydu "" Rusya, KKTC’ye direkt uçuş haberlerine noktayı koydu

 Bir süreden beri değişik vesileler ve farklı platformlarda konuşulan Rusya’dan KKTC’ye direkt uçuşlara başlanacağına ilişkin haberlere Rusya Dışişleri'nden yapılan açıklama ile nokta koydu. Rum kesiminden Kıbrıs Haber Ajansı’nın (CNA) sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, KKTC'ye Rusya'dan uçak seferlerinin başlayacağına ilişkin medyada çıkan haberleri “fantezi” olarak niteledi, Rusya'nın Kıbrıs politikasında bir değişiklik olmadığını belirterek, “1983 tarihli 541 ve 1984 tarihli 550 numaralı BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlıyız" dedi. KKTC'deki Ruslar için konsolosluk hizmetleri Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko da, Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan Ruslara her türden konsolosluk hizmetlerinin sunulması için Lefkoşa yönetimiyle görüşmeler yürütüldüğünü, ancak Rusya'nın Kuzey Kıbrıs'la uçak seferlerini başlatılacağına ilişkin haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Sputnik'e demeç veren Gruşko, "Kıbrıslı meslektaşlarımızla uzun süredir istişarelerde bulunuyoruz ve adanın kuzeyinde yaşayan Ruslar için gereken tüm konsolosluk hizmetlerini sağlamamız gerektiği konusunda Kuzey Kıbrıs tarafıyla yaptığımız müzakereler ve istişareler sonucunda bunu resmen ilan ettik" dedi. Kuzey Kıbrıs'la müzakere sürecinin devam ettiğini belirten Gruşko, Lefkoşa yönetimiyle bu konuda mutabakat sağlayacaklarından emin olduklarının söyledi

https://www.halkinsesikibris.com/guncel/rusya-kktcye-direkt-ucus-haberlerine-noktayi-koydu-h186405.html


Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2342
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #87 : 07 Kasım 2022, 12:14:28 »
*** Evet uzun bir paylasim ama eminim Kibris sorunun temelinde yatmakta olan ve dinamitin fitilini ateslemis olan olayin aslini bir cogunuz pek bilmemektedir. Bu nedenle bu cok onemli ayrintiyi sizlerle paylasiyorum.

Asagida makalesini paylastigim "Niyazi Kizilyurek" Kibris konusunda cok donanimli ,koyu sol goruslu bir akademisyen ve siyasetci olmakla birlikte. Kendisi kibrisli Turk olarak Avrupa  parlamentosunda yegane kibrisli Turkdur.  " AB parlamentosune guney kibris siyasi partilerinden AKEL " Kominist" Parti kontenjanindan secime girerek AB parlementer uyesi secildi. Kendisi koyu bir Kibris Cum savunucusu olmakle birlikte Federasyon yanlisidir.  Ancak burada onemli olan kimin soyledigi degil ne soyledigi onemlidir!

“Makarios Neden 1963’te 13. Maddeyi Değiştirmeye Kalkıştı?”  “Biz Kıbrıslı Rumlar Nerede Hakikati Söylemiyoruz?

Yukarıdaki başlık, Kıbrıslı Rumların genellikle sormadıkları bir soruyu gündeme getiriyor ve Kıbrıs Rum tarafının hakikati söylemediğini itiraf ediyor. Üstelik bunu yapan, Kıbrıs Rum hariciyesinde uzun yıllar görev yapan ve müsteşarlığa kadar yükselen emekli diplomatlardan Alekos Zinonas’tır.

Zinonas 30 Ekim 2022 tarihinde Politis gazetesine yazdığı uzun bir yazıda Makarios’un 1963 Kasım’ında neden Kıbrıs Anayasasını değiştirmeye kalkıştığını ele aldı ve etraflı bir inceleme yazısı yayınladı. Tarafsız tarihçilerin yaptığı çözümlemelere yeni bir şey katmasa da, bir Kıbrıslı Rum diplomat olan Alekos Zinonas’ın yazdıkları, üzerinde durulmaya değerdir.

Emekli diplomat yazısına, Makarios’un 6-7 Ağustos 1963 tarihinde Filelefteros gazetesinden Kostas Hatziargiris’e verdiği mülakatla başlıyor. Makarios bu mülakatında, Anayasanın ve Zürih-Londra Anlaşmaların yeniden gözden geçirilip değiştirilmesi gerektiğine ve gerekirse Kıbrıs Rum liderliğinin bunu tek yanlı yapmaktan kaçınmayacağını ifade etti.

Gelişmeleri yakından takip eden İngiliz Yüksek Komiser Sir Arthur Clark, Londra’ya geçtiği mesajında, Makarios’un adı geçen mülakatta söylediklerini şu sözlerle özetledi: “If the Turks agree to negotiate, he hopes that solutions will be agreed upon. Bu if not, he is determind to amend the constitution, even if he would appear to be acting unilatarilly.” (“Eğer Türkler müzakere etmeyi kabul ederlerse çözüm bulunabileceğini ümit ediyor. Aksi halde, tek taraflı harekete geçmiş görünse bile, anayasayı değiştirme konusunda kararlıdır.”)

Sir Arthur Clark, mesajında, Makarios’un 1964 yılına kadar ülkeye yeni bir anayasa dayatmak istediğini ve eğer tek yanlı bir girişim olursa, bunun kanlı çatışmalara yol açabileceği endişesini de dile getirdi.

Alekos Zinonas, Makarios’un 1962 Kasım’ında Ankara’ya yaptığı ziyaret esnasında dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün Başpiskopos’a anayasayı değiştirmeye kalkışmaması konusunda uyarıda bulunduğunu belirtiyor. İnönü, anayasanın yürürlükte kalması gerektiğini, ileride iki tarafın onayıyla bazı değişikliklerin yapabileceğini ifade ettiğini de söylüyor.

Benzer biçimde, Yunan hükümetleri de (başbakan Karamanlis ve başbakan Pipineli) anayasanın tek taraflı olarak değiştirilmesine karşı olduklarını defalarca Makarios’a bildirdiler. Hatta Karamanlis hükümeti, Makarios’u “engellemesi” için Londra’dan yardım istemişti. Böyle olduğu halde, Makarios Yunanistan’daki hükümet boşluğundan yararlanarak 1963 Kasım’ında 13 Maddelik değişiklik önerisini Türk tarafına sundu.

Büyükelçi Zinonas, Türkiye’nin anayasa değişikliğine kesin sözlerle karşı çıktığı halde neden Kıbrıs Rum liderliğinin böyle bir işe kalkıştığını anlamak için, dönemin önemli siyasetçilerinden Tassos Papadopullos, Spiros Kiprianu ve Stella Soliotis’e yıllar sonra bu soruyu yönelttiğini ve üçünden de söz birliği etmişçesine aynı yanıtı aldığını ifade ediyor. Makarios’un 1963 yılında yakın çalışma arkadaşı olan bu üç şahsiyet, “Türkiye’nin blöf yaptığını” düşündüklerini dile getirdiler.

Alekos Zinonas, böylesi ciddi bir konuda böylesi gayrı ciddi bir yanıt almanın şaşkınlığını ifade etmekten kendini alamadı...

Sir Arthur Clark’ın RolüKıbrıs Rum toplumunda yaygın bir konu ve kanı olan, İngiliz Yüksek Komiseri Sir Arthur Clark’ın, Makarios’un anayasayı değiştirme konusunda oynadığı rolü de ele alan Alekos Zinonas, bu konuya açıklık getiriyor. Clark’ın, kritik dönem olan 1963 Ekim ve Kasım aylarında Kıbrıs Rum yetkililerle ve Makarios ile yoğun temas halinde olduğu biliniyor. Hatta Makarios’un hazırladığı 13 Maddelik değişiklik önerisinin Clark’a önceden ilettiğine kuşku yoktur. Clark da temasları konusunda Londra’yı düzenli olarak bilgilendiriyordu. Fakat Clark’ın, Makarios’u anayasayı değiştirmek için teşvik ettiğini kanıtlayan bir veri yoktur. Öyle anlaşılıyor ki, Sir Arthur Clark, o dönemde İngiliz politikası olan Kıbrıslı Rumlarla iyi geçinme ve Kıbrıs’ta İngiliz üslerini sağlama alma politikasını uyguluyor, Kıbrıslı Rumlarla gerilim istemiyordu. Bu yüzden, Makarios’a anayasa taslağı konusunda ne olumlu ne de olumsuz şeyler söyledi ve meseleyi Londra’ya iletmekle yetindi.

Kıbrıs Rum tarafında bazı çevreler, Clark’ın bu tutumunu anayasa değişikliği için “yeşil ışık yakmak” olarak okudular. Fakat gerçek şudur ki, İngiliz hükümeti Yunanistan ve Türkiye ile ilişkilerini bozmak niyetinde olmadığı gibi, tek yanlı bir girişimle anayasanın değiştirilmesine de karşı çıkıyordu. Nitekim, 1963 yılının sonunda toplumlararası çatışmalar başladığında, İngiliz dışişleri bakanlığı Clark’ı takındığı pasif tavır yüzünden eleştirecekti...

Makarios: “İngilizler Kalsın, Türkiye ile Yunanistan Gitsin!”
Makarios’un Zürih ve Londra Anlaşmalarını tadil etmek ve anayasayı değiştirmek için yaptığı girişimlerden biri de, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğüne son vermek ve sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke kalmasını gündeme getirmek oldu. Nitekim dışişleri bakanı Spiros Kiprianu’yu 1963 yılının Mayıs ayında bu mesajı iletmek üzere Londra’ya gönderdi. Kiprianu, İngiliz dışişleri bakanı Douglas-Home ile Londra’da yaptığı görüşmede İngiliz bakana, Türkiye ile Yunanistan’ın garantörlüğüne son verip sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke kalması konusunda ne düşündüğünü sordu. Kiprianu, “Türkiye ile Yunanistan’ın anlamaları gerekir ki, Kıbrıs’tan çıkmaları onların da çıkarınadır” diyordu.

Birleşik Krallığı’n Kıbrıs’la bağları olduğunu ama toplumlardan hiçbiriyle bağları olmadığını ileri süren Kiprianu, Kıbrıs’ın garantörü olarak İngilizlerin kalmasını talep ediyordu. Douglas-Home, diplomatik bir dille Birleşik Krallığı’n Türkiye ve Yunanistan ile ilişkilerini bozamayacağını ve diplomatik olmayan bir dille de ülkesinin “böyle bir komploya karışamayacağını” dile getirdi.

Kıbrıslı Türklerin Azınlık Konumuna İndirgenmesi İsteniyordu
Bir Hınç ve Şiddet Tarihi adlı kitabımda bu konuyu ayrıntılı bir şekilde inceledim. Spiros Kiprianu benzer bir öneriyi Amerikalı meslektaşına da yapmıştı. Kiprianu, 18 Aralık 1963 tarihinde bir araya geldiği Dean Rusk’a, Türkiye ile Yunanistan’ın garantörlük haklarına ihtiyaç duyulmadığını, bağımsız Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu’nun üyesi olduğunu ve sadece Birleşik Krallığı’n garantör ülke olarak kalmasının yeterli olacağını söylüyordu.

Dean Rusk ise yapılmak istenen değişikliğin mutlaka Türk tarafı ile müzakere edilip, Türk tarafının onayının alınarak yapılmasının şart olduğunu, aksi halde ortalığın karışacağını belirtiyordu.

Kiprianu, bu sözler üzerine, bağımsızlığı “gerçek bir bağımsızlık olması” gerektiğini ve Kıbrıslı Rumların nüfusun %82’sini oluşturduğunu vurguluyor ve “Kıbrıs halkının tek başına karar vermesi gerektiğini” ifade ediyordu.

Aslında Kiprianu bu sözlerle, 13. Maddelik anayasa değişikliğiyle neyin murat edildiğini açıkça ortaya koymuş oluyordu. Nüfusun %82’sini oluşturan Kıbrıslı Rumların ülkeyi tek başına yönetecekleri bir çoğunluk prensibinin hayata geçirilmesi isteniyordu. Başka türlü söylersek, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine son vermek ve azınlık konumuna itmekti amaç. Nitekim Makarios’un 13 Maddeliği değişiklik paketinin içeriği tam da bu anlayışı yansıtıyordu. Kıbrıslı Türkler eşit konumdan azınlık statüsüne indirgenmek isteniyordu.

Bunun ne Kıbrıslı Türkler, ne de Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Nitekim Türkiye dışişleri bakanı Feridun Cemal Erkin, 1 Ekim 1963 tarihinde Amerikalı meslektaşı Dean Rusk’a siyasi eşitlik konusunda hassas olduklarını belirterek, Kıbrıslı Rumlar için “çoğunluk prensibine” dayalı bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Enosis anlamına geldiğini söyledi. Zaten Akritas Planında belirtildiği gibi, amaç da buydu. Önce anayasa değişikliği sağlanacak, arkasından da Garantörlük ve İttifak anlaşmaları sonlandırılacaktı. Kıbrıslı Rumlar tam egemen olduklarında da Enoisis ilan edilecekti...

Bu politikanın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmeyeceği elbette biliniyordu. Bu yüzden şiddete başvurmak için planlar yapılmış, Akritas Planı çerçevesinde binlerce Kıbrıslı Rum’a yasadışı olarak silahlı eğitim verilmişti.

Ne var ki, “karşı mahalle” de boş durmuyordu. Kıbrıslı Türkler de silahlı hazırlıklarını sürdürüyordu. Ve Kıbrıslı Rumlar Enosise yönelir yönelmez, Kıbrıslı Türkler de Taksime yönelecekti...

Sonunda, beklenildiği gibi, kavga kuruldu ama ne Enosis gerçekleştirilebildi ne de Taksim...

O gün başlayan kavga artık Enoisis ve Taksim uğruna olmasa da, hala devam ediyor...

Bu anlatının, özellikle Kıbrıs Rum Soluna ders olması gerekiyor. Her fırsatta Makarios’u aklayan ve 1963 yılının sonunda baş gösteren etnik çatışmalardan “Anglo-Amerikan Emperyalizmini” sorumlu tutan solun, Kıbrıs Rum milliyetçiliğini ve Makarios’u haklı gösteren bu “emperyalizm” okumasından vaz geçmesi için yeteri kadar tarihi bilgi mevcuttur. Emperyalizmi her taşın altında aramak, milliyetçiliği aklamaya yaradığı kadar, emperyalizmin Kıbrıs’ta oynadığı gerçek rolü de muammaya dönüştürüyor...   

 https://www.yeniduzen.com/makarios-neden-1963te-13-maddeyi-degistirmeye-kalkisti-biz-kibrisli-rumlar-nerede-ha-19797yy.htm
« Son Düzenleme: 07 Kasım 2022, 12:15:25 Gönderen: metin62 »

Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1497
  • 134
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #88 : 07 Kasım 2022, 12:34:31 »
Bunda pek bilinmeyen yok ki, sadece katliam ve enosis yanında detay kalıyor. Yoksa Rumlar anayasayı ihlalden Anayasa mahkemesi tarafından mahkum da edildiler ama sonrasında Alman Hakimi öldürünce veya adadan kaçırınca ( tam olarak hatırlayamadım) mahkemesinin de bir önemi kalmadı

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2342
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
« Yanıtla #89 : 07 Kasım 2022, 13:36:42 »
Bunda pek bilinmeyen yok ki, sadece katliam ve enosis yanında detay kalıyor. Yoksa Rumlar anayasayı ihlalden Anayasa mahkemesi tarafından mahkum da edildiler ama sonrasında Alman Hakimi öldürünce veya adadan kaçırınca ( tam olarak hatırlayamadım) mahkemesinin de bir önemi kalmadı

Sn mehmet05,
Belki gozunuzden kacmistir ben de zaten paylasimimin basinda. "Paylasimi bilmeyenler icin yaptigimi belirtmistim"

Anayasa mahkemesi ile ilgili olayi ben size hatirlatiyim.
Makarios Anayasa Mahkemesi’nin Türkler lehine vereceği kararı tanımayacağını bildirerek karşı çıktı ve kendisinin daha önce kabul etmediği Bölge Gelişme Komitesi Kanunu’nu uygulamaya koydu. Anayasa Mahkemesi Türkler lehine karar verdi ama Rumlar bir karşı kampanya başlattı ve hatta Anayasa Mahkemesi Başkanı Alman Prof.Dr. E.Forsthoff ve Sekreteri Dr.Heinze istifa etmek zorunda kaldılar.
Böylece 1960 anayasasının maddeleri altındaki hükümet çalışamaz duruma geldi.

Benim islemek istedigim mesaj ise daha degisik.
Bir gurup da vardir ki " kibrisli sol gorusun radikal kismi" 1960 kibris Cumhuriyetinden Kibrisli Turklerin kopma nedenin Kibrisli Turkleri iki esit kurucu halk statusunden toplum  "Dolayli olarak azinlik " statusune indirgeme nedenini ana kopus oldugunu kabul etmezler ." Iste burada "kizilyuregin paylasimi  hem kibrisli Rum ve Turk sol gorus icin onemlidir"