terör örgütü ilk kurulduğu tarihlerde de Suriye devleti her yere hakimdi; ama örgüt oralarda gayet rahat gelişti.
https://www.youtube.com/watch?v=sNIIGqPPC8wSuriye oralara hakim olduğunda da yine böyle bir durum olmayacağının garantisi yok.
tüm belirtiler Pençe harekatıyla Irak'tan silinen örgütün Suriye'de çeşitli adlarla varlığını sürdüreceğini gösteriyor.
biz oraya neden girdik?
bizim hatalarımız var veya yok; artık bu aşamada bunlar boş laf.
terör örgütü orada ad değiştirerek Kantonlar oluşturdu, bunu yaparken birçok devletin de resmi desteğini ve korumasını aldı tabi.
baktılar ki herkes arkalarında, arsızca demografik temizlik yapmaya başladılar, bunu yaparken temel maksat, kantomların arasını tamamen birleştirmek ve Akdeniz kıyısına kesintisiz bir şekilde ulaşabilecek bir toprak bütünlüğü sağlamaktı, işte biz bu kesintisiz hat oluşumunu engellemek için girdik oraya.
bu hat oluşsaydı, Kuzey Irak'taki referandum maskaralığı da planlandığı gibi gitseydi, çok zengin petrol kaynaklarına sahip ve Akdeniz'e kesintisiz bir şekilde ulaşan bir yapı fiilen oluşmuş olacaktı.
bu yapı içinde, isim değiştirmiş olan terör örgütünün ulaşacağı imkanların hayali bile korkunçtur.
Türkiye için resmen kızılca kıyamet kopmak üzereydi ve kimse de yüzümüze bakmıyordu.
rejim ise bu sorunu tek başına çözemeyeceğini iyice anlamış ve kendi varlığını sürdürmek için Rusya ile anlaşmıştı.
Rusya bu anlaşmayla sıcak denize inme fırsatını yakalıyordu; ama orada bir sorun oluştu.
Rusya, beklediğinden daha şiddetli bir çatışma ortamında buldu kendisini.
Güney Osetya'daki hesap Halep'e, Kırım'daki hesap Palmira'ya pek uymuyordu.
fena madara olmaya başlamışlardı; üstelik Rus ekonomisi Kırım hadisesi sonrası sıkıntı içindeydi. bu durum üzerine Rus derin aklı tüm Suriye'yi tek başına temizlemek yerine birlikte çalışabileceği ortaklarla bu işi yapma konseptini seçti ve bu durum bize o güne kadar kimsenin vermediği bir fırsat sundu.
bu fırsat sayesinde Fırat Kalkanı operasyonu ile kesintisiz hatta ilk fiziki çizik atıldı.
Rus derin aklı buna müsade ederken en başından beri aklındaki şey, "günü geldiğinde nasılsa Türkiye'yi buralardan çıkartırız" düşüncesiydi zaten, bu düşünce sistematiği beklemediği şiddette bir çatışmanın ortasında kayıp veren Rusya için o günün şartlarında gayet pragmatik bir yaklaşımdı.
bu pragmatik yaklaşım sayesinde hem Suriye ile tek başına uğraşmaktan kurtuldu; hem de Amerikan bloğunda bir ayrılık oluşturup karşıt grubun gücünü sarstı.
kesintisiz hat, bizim operasyonlarımızla fiilen bozulurken, Kuzey Irak'taki maskaralık İran dalavereleriyle tam bir fiyaskoya dönüştü.
beğenilir veya beğenilmez, bölgenin temel kolonları bu depreme karşı epeyi topluca direndi ve şimdilik büyük deprem geçmiş gibi görünüyor; ama artçıların ne kadar ve ne şiddetle süreceğini kestirmek pek mümkün değil.
ek:
konu sadece, bizim çekilmemiz halinde orada örgüt olacak veya olmayacak da değil.
ülkemizde üç milyondan fazla Suriye vatandaşı var ve biliyoruz ki bunlar rejim tarafından pek de sevilen insanlar değil zaten.
eğer her şeyi teslim edip oradan çekilirsek rejim vatandaşlarını alsın diye ne üzerinden baskı yapacağız?
tamam, vatandaşlarını alsınlar, biz de ertesi gün toptan çekilelim.
bu üç milyon insanın bir diyeti olmalı diye düşünüyorum.
vatandaşlarını alırsa topraklarını da alsın; ama vatandaşlarını almayla ilgili tek laf etmeyip topraklarını geri istiyorsa orada "nah" denilmeli.
ne güzel bir dünyaymış bu böyle, konu Türkiye olunca en yıkıklar bile hiçbir şey vermeden her şeyi almak istiyor.
---
düzeltmeler ve eklemeler yapıldı.