Hilafet kalsaydı diyen şaşkın arkadaşlarım, saltanatla birlikte kaldırılmadı zaten hilafet.
Önce monokrasi sona erdirildi ve İkinci Abdülmecit'in "Efendi" sıfatı ile anılması ve "Halife" olarak kalması kararlaştırıldı. Takip eden dönemde halen bulunduğu konumu kavramayan, bir devlet başkanı ve güç odağı gibi davranan Abdülmecit Efendi'nin ve haleflerinin gelecekte ikibaşlılık yaratabileceği düşüncesi savunularak bir süre sonra yeni bir kanunla hilafet de lağvedildi ve halifelik ve temsili yetkisi de TBMM'ye tahsis edildi. Kaldı ki, hilafet, ruhban sınıfının bulunmadığı İslam'ın dünyasında politik bir güçtü, halifeler devlet başkanı sıfatı ve gücü de taşıyorlardı ve gücün mecliste kalması, halifeliğin ruhani bir konum alması gibi bir durum da pratikte pek mümkün değildi.
Buraya kadar tarihçilerin birleştiği bir kanıyı aktardım, devamı benim görüşlerim.
Tarihi ve estetik kaygılarla saltanatı koruyabilirdik, evet. Kaldı ki I. ve II. Meşrutiyet ile o yola, demokratik monarşi yoluna girmiştik. Özellikle Kanun-u Esasi'nin 1908'de geçirdiği değişiklikler ile Padişah'ın yetkileri oldukça kısıtlanmıştı, Anadolu'daki vilayetlerde yıllardır bazı meselelerde seçimlerle kararlar alınıyordu, dolayısı ile kargaşadan uzak bir süreç yaşayabilse, Padişah'ın yetkilerinin daha da kısıtlanabileceği ve günümüzde gördüğümüz bazı örneklere yaklaşmamız olası görülebilirdi. Lakin, zaman zaman "Madem korunmaları gerekiyordu, korusalardı kendilerini. Osmanlı ailesini "Osmanlı İmparatorluğu"nun başına getiren de, güzelim devletin yılılmasını da sağlayan onlar. Yıkıldı gitti koca imparatorluk, biz de kalıntılarından yeni, demokratik, laik mis gibi bir ülke kurduk. İyi böyle, eşelemeye çok da gerek yok." diye biraz çocukça, biraz da kolaycı bir görüşe kendimi kaptırıyorum, yalan yok.
dipnot: "şaşkın" lafını muhabbetimize dayanarak kullanıyorum, kimsenin kalbini kırma niyetinde değilim. Alınan olursa lütfen bi' mesaj çakıverin, silip atayım. Tartıştığımız, fikir alışverişi yaptığımız insanlardan değerli değil ya?
