Bu tartışma benim ile Skywolf, benim ile şu arasında geçen bir tartışma, yarışma değil.. Bu bir teati.. Aslında kimsenin bir sözüne yazmadım ben yazdıklarımı.. Ama alınganlık hasıl olmuş.. Devam..
Kavramlar ve olgular epey karışık.. Epey çetrefilli.. Fikir yürütmek bizim ülkemizde ilk aklımıza geleni sağa sola yapıştırmak halini aldı.. Üstelik halen "şu böyledir, bu da bu demektir"leri bu kadar severken, elimizdeki tozun, taşın üzerine taş koymak da kolay olmuyor..
Afganistan'daki Türk birlik katılımını, Amerika'nın yönettiği bir organizasyondaki bir piyon hareketi olarak görmek çok sığ bir yaklaşım aslında.. Aslında yukarıda da onu anlatmaya çalışıyordum.. Bilmiyoruz, ama bilmediğimiz şey üzerine de steroidli milliyet nutuklarını dizi dizi sıralayıp, kendimizi de inandırıyoruz.. İnsan kendi söylediğine inanır, inanmak eğilimindedir.. Ama aklı bali insanın elindeki doneler, veriler değişirse, varsayımları ve bulguları da değişebilmelidir.. Oysa bize ağaç gibi sabit kalmak ve değişmemek öğütlenir.. Ama acaba aslı bu mudur?.. "Senin bu dediğine şu derler, bu derler.." diyerek kapı duvar kalmak mı araştırmaktır, yoksa hasbelkader vakıf olduğunu düşündüğünü yaylım ateşi gibi sıralamak mı?.. Hepimizin farklı bakışı olur buna..
Afganistan'daki Türk gücü bir ISAF gücü.. ABD orada ISAF bağlısı güçleri ve bunlardan bağımsız OEF operasyon güçleri ile bulunuyor.. Bundan dolayıdır ki, Afgan cephesindeki bazı ABD'li askerlerin kollarında ISAF amblemi varken, çoğunda yok.. ABD ve İngiliz operasyonlarının gölgesinde yürüyen bir de barışı ve sağlıklı yaşamı temin etme konusundaki faliyet var.. Öyle ya da böyle, savaş içerisinde, yönetimi olmayan, emniyet ve asayişi bulunmayan ve tarihsel olarak köklerimizin olduğunu, millet ve dildaşlarımızın barındığını söylediğimiz ülkeye "yardım"a gittiğimiz bir harekattır bu.. "İnsanlar"a gittiğimiz.. Oradaki kuvvetin varlık nedeni de Amerikalılar daha rahat adam öldürsün diye değil.. Ne amaç, ne de uygulama o değil.. Kim yürütüyorsa yürütsün, biri savaşın altında ezilen ve yakınlık duyduğumuz bir halka bir el uzatmak bu.. Ondan kurumumuzun adı Provincial Reconstruction Team..
ISAF harekatı, Almanya gibi daha önce Bosna'daki I/SFOR'un yöneticiliğini üstlenmiş ve uzun menzilli haberleşme, komuta/kontrol yetenekleri bizden çok daha gelişkin Almanya'yı dahi çok zorlayan bir harekat oldu.. Özellikle de bunca yıldır süren operasyonel tempo, PRT'lerin çok değişik projeleri hayata geçirebilmesine sahne olurken taktik alandaki demografi, sosyokültürel durum ve muharebe senaryoları da değişti.. Bu mesnette, ISAF görevi, Türkiye gibi katılımcılar için son derece öğretici bir harekat oldu..
En nihayetinde, G. Doğu'da 30 yıldır çok zor şartlar altında helikopter uçuruyor olabilirsiniz.. Ama ülkenizden kilometrelerce uzakta, çok daha zor bir coğrafyada tayyare uçurabilmek bambaşka bir dersmiş.. Kabil'de düşen S-70'imiz belki de buna bir örnek..
SFOR'a ilk gönderdiğimiz birlikler acaba nasıl intikal etti, nasıl hazırlık yapıldı?. Bilen var mı?.. İçinde olan?.. Somali'ye?.. Sonra Kosova'ya?.. Afganistan'da nasıl oldu?.. Lübnan?..
..
Son 10 senenin hikayesi olan yerli savunma sanayi projeleri ile garip bir kendini dev aynasında görme süreci çıktı ortaya.. Tuhaf bir heyecan.. Oysa ki şimdinin beğenilmeyen Amerikan savaş uçakları ile Kıbrıs'ı bombaladık.. Aynı tayyareler ile yıllarca Ege semalarını Yunan'a karşı koruduk.. Suriye ile hasbelkader kafa kafaya gelsek, arkamızı kollayacaklar, yine ekseriyetle hibe olarak gelmiş bu Amerikan tayyareleri, topları ve tanklarıydı.. Amerikan tasarımlı sistemlere yatkınlık da işte buradan geliyor.. Bir aşktan değil, bir zorunluluktan.. Şimdi de PKK kamplarını Amerikan malı tayyarelerden Amerikan malı bombalar atarak bombalıyoruz.. Bunun içerisinde de bombaladığımız yerlerin 2003'den beri Amerikan işgali altında olduğunu da hepten unutarak, tamamen çizip geçiyoruz..
Hollanda da yıllardır ABD menşeili tayyare uçuruyor.. Üstelik ciddi bir kısmını kendi üreterek.. Fokker gibi yerli imalatçıları olmasına rağmen.. Halen eski Amerikan tayyarelerini modernize ettirmek için yine ABD'ye ciddi paraalr dökmesine rağmen.. Ki "Düşmanı mı var canım?" diye hakir görülen Hollanda uzun yıllar bizden fazla F-16 üretti ve uçurdu..
Bu bir kalkınma meselesi.. Efelenme değil, kalkınma.. Biz yine altını çizdiğim ezikliklerimizle, efelik kaygılarımızla, "Osmanlı'nın dünyayı fethetme" nutku ile, hemen efeleniverelim istiyor, altında da bir şeyi beğenmiyoruz.. Ama çarklar öyle dönmüyor malesef..
O dev Osmanlı'dan geriye neden bu geri ülke kaldı sorusunun cevabı ise hepimizin günlük hayatlarında saklı.. Uzakta aramaktansa, kanımıza işlemiş zaaflarımıza, tembellik ve kötü alışkanlıklarımıza baksak buluruz..