ABD, batının kafası karışık ve yorgun dönemindeyken muhafızdı, , bu görevi üslensin diye de kendisine birçok ayrıcalık sunuldu.
bu ayrıcalıklar da, onun lider imajını pekiştirdi.
genelde batının lideriyken , belirli alanlardaysa batının sözcüsü idi; ama şu hegemonya konusu bakış açısına göre değişiyor.
ABD gezegenin büyük bir kısmında gerçekten de hegemonya idi, bu durum halen de böyle zaten.
ama özellikle batıda yani gezegenin en zengin ve en gelişmiş kısmında ne kadar hegemonya sahibiydi?
bana göre ciddi tartışılır bu.
evimin yanında tüfekli bir komşu var ve bu komşu sürekli bulaşıcı hastalık taşıyan hayvan avlıyor.
bu bulaşıcı hastalık taşıyan hayvanları avlarken aslında beni de korumuş oluyor. bundan dolayı ben bu komşumun tüfeğinin gürültüsünden dolayı kavga çıkartmıyorum.
kavga çıkartmıyorum diye bu komşumun hegemonyasını kabul etmiş olmam.
onun çıkarı aynı zamanda benim de işime geliyorsa bırakıyorum, o hallediyor.
bu hegemonyayı kabul etmek değildir.
30 yıl savaşlarından beri damla damla oluşan batı pragmatik düşüncesi bunu öğretmiştir.
şu an yaşadığımız süreç ise batının muhafızı ve lideri olan ABD imajının biraz gevşeyerek batının sözcüsü olan ABD imajının yavaş yavaş öne çıkması.
tabi bu ABD ve batı arasındaki ilişkiler için geçerli.
ABD, eskiden nerede gerçekten hegemonya idiyse orada hala hegemonya sahibi, eskiden nerede aslen sözcü idiyse orada sözcü.
sadece eskiden sözcü olduğunu çıplak gözle bakan göremiyordu, şimdi görüyor.
Fransız veya Alman konumunda olmayanları ilgilendiren bir şey yok ortada.