ATATÜRK VE ASKERİ TARİH > Atatürk

ATATÜRK'ÜN SANSÜRLENEN GÖRÜŞLERİ

<< < (4/4)

Partikül:
Lafı uzatmadan keseden söyleyelim o zaman- yazdım da zaten bir önce ki sayfada var;
Madem ki Sünnet-i Seniyeden bahsediyorsunuz; Onlar ne yaptı? oturup kütüphane de kitap mı okudular?
MEYDAN OKUDULAR DİYORUZ! OKUMAK BUDUR ÇIĞLIKTIR- BAŞKALDIRIDIR. EZAN OKUMAK gibi yüksek perdeden.
Zalime, Zulme, Tagût' a Mustagnîye karşı MEYDAN OKUMAKTIR.
Hz. Muhammet Musafa (SAV) ın yaptığı budur. Anlayanlar ise dönemin şartlarında ayaklandı ve bozuk düzene karşı göğsünü siper etti- Oturup da kitap mı okudular yani!? UYANIŞ BU ŞEKİLDE BAŞLADI. EYLEM ADAMIDIR.

OKUMAK HAREKETE GEÇMEKTİR- derin felsefesi var- Anlatacağım ama- Boş laf değildir.
İşte Türkiye' nin içinde bulunduğu şu günler için de bir OKUMA YAPMAK GEREKEKİYOR.
MEYDAN OKUMA AMA- İman edenler gibi MÜ' MİN ler gibi! ZULME karşı küresele karşı...
Atatürk bunu başardı- gerçek Mü' mindir.

Bu arada İMAN ETMEK DEMEK - İNANMAK DEMEK DEĞİLDİR. GÜVENMEKTİR.
Yani ALLAH' A İMAN EDİN DİYOR YA- ALLAH' A İNANIN DEMEK İSTEMİYOR- ALLAH' A GÜVENİN DİYOR
Çünkü Cahillerde- Müşrikler de aslında Allaha inanıyordu ancak güvenmiyordu. ( Bir yerlerden tanıdık geldi mi?)
VERİN DEDİ; VERMEDİLER.Niye biliyor musunuz?
Verir isek aç kalırız dediler- ALLAHA İMAN EDİN DEDİ- GÜVENİN YANİ- Rıskını Verir.

Bunlar herkesin idrak edebileceği şeyler değildir.
İşte o nedenle; bir uydurulmuş din var; bir de indirilmiş din var!
Hangisine inanaıyorlar; artık bunu ortaya çıkartalım.

Kul affeder! aldıklarını versinler barışalım. Beyt- ül Mal' dır- Devlet Malı.
Hazineye İRAD kaydetsinler- Ve ortak düşmana karşı birlikte savaşalım.
Allah affeder, kul da affeder- En büyük bağışlaycı Allah' tır.
Türk Milleti ise sebatkardır- Bağışlamasını da bilir ve sineye çeker.
Yeter ki tövbe etsinler.

Partikül:
Bu konu başlığının tamamına erdiği kanaatine vardım ve uzatmadan işi sonuca bağlamaya karar verdim.

Hz. Muhammed Mustafa (SAV) her ne yapmış ise Mustafa Kemal Atatürk de onun izinden gitmiştir.

OKU! emri dedik- İki anlamı da vardır doğru; OKUMAK- HAREKETE GEÇMEK ile birlikte bizatihi TİLAVET ETMEK.

Hz. Muhammed Mustafa' da zaten ikisini birden yapmış ve yaptırmıştır.
Bir yandan ŞUUR verirken; bir yandan da EYLEME GEÇMİŞTİR.
ŞUURSUZ-İŞ yapılamayacağı açık değil midir? TAKVA İSE ALLAH İLE ŞUURLANMAKTIR.
İşte buna TAKVA SAHİBİ olmak diyoruz. Herkese nasip olmaz.

Ne dedik KUR'AN BİLGİ KAYNAĞI DEĞİL; BİLİNÇ KAYNAĞIDIR demiştik- Öyle değil mi!
Bilinçlenmek isteyen açar KUR'AN OKUR dedik... Ve FERASET SAHİBİ OLUR, NİHAYETİNDE ARİF OLUR VE ANLAR.

Atatürk de böyle yapmıştır.
Hem ülkeyi kurtarmış; hem de EĞİTİM SEFERBERLİĞİ BAŞLATMIŞTIR.
KUR'AN-I KERİM-i Türkçeye Çevirtmiştir ki MİLLET OKUSUN- ÖĞRENSİN diye...

Bunları göre göre halen Atatürk' e dinsiz imansız diyenler ise ALLAH'IN EN AŞAĞILIK yaratıklarıdır.
ŞEREFSİZLERDİR, NANKÖRLERDİR...

Ve Cenab-ı Allah Nankörleri Hiç Sevmez.
İnanmayanlar açsınlar Kur'an Ayetlerinde NANKÖRLER, YALANCILAR,İFTİRACILAR HAKKINDA Kİ HÜKÜMLERİ AÇIP OKUSUNLAR.

Peki ATATÜRK KİM DİR AÇIKLAYALIM. İtikadî köklerini açıklayalım
Atatürk MELAMÜL MEŞREB- BEKTAŞİ Piri' dir... Evet Kendisi PİR' dir ve UNVANI DA KUTUPLAR KUTBUDUR.
EN YÜKSEK MERTEBE...

Atatürk Cumhuriyeti nasıl kurması gerektiği konusunda fikir alış verişinde bulunmak üzere HACI BEKTAŞ dergahına gitti.
3 gün süre ile HACI BEKTAŞ-CEMALETTİN ÇELEBİ dergahında kaldıktan sonra karar vermiştir.
Evet Dostlar; CUMHURİYETİ KURMA FİKRİ HACI BEKTAŞ DERGAHINDA alınan kararın gereğidir.

Bir bilgi daha verelim; Bir Yunan Akademisyen Atatürk' ün MELAMİ- BEKTAŞİ PİRİ OLDUĞU KONUSUNU TEZ KONUSU YAPTI.
BUYRUN: https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/11/13/ataturk-ve-melamilik/

Teşekkürler...

deniz:
Iyi Günler, Tartismaniz güzel ve oldukça kaliteli ve herkeze tesekkürler. Ilk okulda din dersinde hocamiz bize bazi sureleri hiç bir sey anlamadan arapça olalark ezberletmisti. Marak edip belki anlarim diye evde  buldugum bir  kurani okumaya basladim(türçe meali), anlamakta çok zorluk çektim, yani tükçesinide anliyamadim (kelimeler yine arapça kalmis). Yasim ilerledi, Fransaya göç ettim ve 34 yildan beri Fransada yasiyorum(Klavyeden belli oluyor). Evimde 2 degisik mealli Türçe Kuran, 1 fransizca Kuran var. Inanmasi güç ama herhangi bir surenin Fransizcasini Türçesinden(Lise ve üstü yüksek egitimimi Türkiyede yaptim) daha iyi anliyorum. Sade ben degil, dinimize bagli, okumus, diger  ardaslarimda ayni seyi söylüyor.
Okumak-Anlamak KELIMElerini çok sik kullaniyoruz. Burada önemli olan sey KELIME (kavrami). Kelimenin algilanmasi, o kelimeyi okuyan veya duyan kisinin yasamina (yasam hikayesine) bagli. Ayni KELIMEyi ben böyle, baskasi degisik anliyabilir ve bu çok dogaldir. Kendime soruyorum kim hakli ? Kolay yoldan çogunlugun benimsedigi dogrudur diyebilirim. Cogunluk kim ?  cevap veremedim !!. Ben geçenlerde bir test yaptim. Bir kelime aldim ve WIKIPEDIA nin Fransizca, Türkçe, ve ingilizce sitelerine girdim. O kelimenin nasil fakli (birbirine zit) algilandigini ve anlatildigini gördüm; Artik ansiklopedilerle nasil manipule oldugumuzu anlar gibiyim. Basinizi agrimadan bitirmek istiyorum. Su yasadigimiz çok zor süreçte, tolerasli olmak, su söyledigim KELIME yi acaba karsimdaki nasil algiladi (yasam hikayesi ne) sorusunu sormakmi ? 

Saygilarimla
Not: "Artificial Intelligence", "Self learning systems", "Natural Language Processing" gibi konularla yakindan ilgileniyorum 
 

kugos:
  Okulda ve iş gereği ofiste çok tercüme yaptım, yabancı dilen tercüme zor bir iştir ve teknik olmayan yorum içeren çeviriler en zor olanları. Okursunuz anlarsınız ve anladığınızı çevirirsiniz.  Anlamı çevirmek te kişinin şahsına kalmış bir durumdur. Şimdi Kur'an'ı Kerim'i antik Arapçadan bugünkü Türkçeye çevireceksiniz. Antik arapça ölü kullanılmayan dil. Önce onu öğreneceksiniz, o günkü dinleri, dilleri,  toplumsal hayatı, adetleri, gelenek görenekleri öğreneceksiniz, ondan sonra çeviriye başlayabilirsiniz.Kafanız berrak, önyargıdan uzak, dikkatli, özenli  çalışacaksınız.Bu şartlara sahip Türkiye de nitelikli adam var mı bilmiyorum. Turan Dursun'un kitapları vardı, bazılarını okudum, adamı öldürdüler. Anlı şanlı ilahiyatçılar çıkıp cevap veremedi.Neden çünkü yarım yamalak bilgileriyle alimlik satıyorlar. 3-5 tane arapça kelimenin ne anlama geldiğini evir çevir tartışıp incir çekirdeğini doldurmaz yorumlardan geçilmiyor. İslamın anlamı Ahlaktır başka bir şey değil. Elin Arabı 1500 sene önce nasıl yaşadı, ne içti, nasıl yedi, ne yedi, ne giydi bana ne.

Partikül:
Meslenin özü diye bir hadise vardır ya; nedir?
İrfan sahibi olmak, bilinçlenmek, iyi insan olmaya çalışmak, hayra yormak vs. bunlardır.

İnsanlar da hayatın anlamı nedir diye sormuşlar! Çünkü ihtiyaç hasıl olmuş, neden?
İlk insan yaşayabilmek için diğer canlılar gibi hareket etmek suretiyle kalkmış, gezmiş, toplamış, avlamış, yemiş, içmiş, üremiş, çoğalmış; tekrar yatmış kalmış- kalmış ertesi gün aynen devam... Bir süre sonra tek başına olan insanoğlu çağalmanın da etkisiyle gruplar oluşturmaya başlamış. Gruplar oluşanca iş bölümü kavramı ortaya çıkmış, demişler ki; siz gidin yiyecek bulun biz de falanca işi yapalım. İş bölümü olunca bu sayede insanlara ARTI ZAMAN kalmış. Artık herkes herşeyi yapmak zorunda değildir. Herkes herkesin ihtiyacına çalışmaktadır.  Meslekler oluşmuş, el becerisi artmış, yetenekler gelişmiş, farklılıklar oluşmaya başlamış; her işin bir ustası çıkar hale gelmiş. Hayatın gereği olarak bir takım meziyetler yapa yapa kazanılıyor- bilindiği üzere.

Gün gelmiş demişler ki; yahu biz bir şeyler yapıyoruz yapmasına da -ŞU HAYATIN ANLAMI NE Kİ APCEP!- Biz niye bunları yapıyoruz acaba? diye sormuşlar kendilerine.

Biri çıkmış hayatın anlamı falanca' dır demiş, diğeri çıkmış filancadır demiş. Biri de çıkmış demiş ki; yahu madem ki nefes alıyoruz şu hayattan bari MUTLU OLALIM demişler. Çile çekmeye mi geldik! Tutmuş hayatın anlamı MUTLU OLMAKTIR  demiş- MİSAL... Felsefe doğmuş yani... Biliminin ve düşüncenin disiplini FELSEFEDİR. FELSEFE ve MANTIK düşüncenin temel taşıdır.

Düşünen insan düşüncesini, Mantığın Ölçüleri ile tartmış ve demiş ki; ŞU DOĞRUDUR, ŞU DA YANLIŞTIR. Doğru-Yanlış, İyi- Kötü... gibi kabvramlar ortaya çıkmış. Soyut düşünebilme yetisini her gün geliştiren insanoğlu en sonunda başka bir gerçeğin farkın varmış yada varmak zorunluluğu hissetmiş. Çünkü artık soyut düşünebilmektedir.

Düşünemeyenler için ise halen SOMUTLAŞTIRARAK ANLATILAN ÇOK HİKAYELER VARDIR. Her insanın aynı tekemül sürecinden geçmesini elbette bekleyemeyiz. İşte o yola ERKÂN veya YOL derler. Doğru yoldan gidersen doğruya gidersin; yanlış yoldan gidersen bataklığa gidersin. Bu da mantığın bir gereğidir. Bir de eğrilmiş doğrular var! Büklüm yolar diyoruz; gidersin gidersin de çok dolanırsın yani!  Diğerinin 2 satte gittiği  yere 20 saat dolanırsın. İstanbul' dan örnek verelim somutlaştırmak anlamında; Adam Üsküdar' dan  Yenikapıya gitmek ister de; en kısa yol Marmaray' dır mesela; adam tutar- atlar arabaya Kocaeli, İzmit Körfezi, Yalova, Bandırma güzergahından Arabalı Vapura binerek Yenikapıya da gelebilir  :)  Bu arada böyle bir tecrübe yaşayan oldu mu  acaba? İşte bizler buna kısaca YOL diyoruz!!

Dinde bir yoldur, Felsefe de bir yol' dur, Matematik de bir yol' dur vs...
İNSAN İSE YOLUN YOLCUSUDUR!

Saygılar;



Navigasyon

[0] Mesajlar

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git