TÜRKİYE’NİN KARARTILAN YENİ GÜNDEMİ “KÜRT AÇILIMI”
Günlerdir gündemin meşgul ettirilmesini ve Türk Milletinin uyutulmasını sağlayan sıradaki yeni konu “Kürt Açılımı” ısıttırılarak servis edilmiştir. Sağ olsun hükümetimiz AKP bu konunun çözümü için kollarını sıvamış ve daha önceden güzergahı okyanus ötesinden belirlenmiş yol haritasını hayata geçirmek ve de kendisine yüklenilmiş görevini yerine getirmek için düğmeye basmıştır. Bu konuyla ilgili açıklamalar ardı sıra gelmiştir. Kasıtlı şekilde de geniş bir tabana yaymaya çalışılmasındaki incelik Türkiye gündeminin bütün sütunlarıyla kapatılması içindir ki dikkat ediyorsanız akşam TV kanallarında canice katledilen Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu’nun ne hikmetse bir türlü yakalanamayışından bahsettikten sonra ikinci gündemin en önemli konusu olan sözde Ergenekon Terör örgütü gündem ekranında yerini alıyor ve şimdi de bunlara ilave olarak AKP’nin deyişiyle Kürt Açılımı karşımıza çıkartılıyor. Bu konu Türkiye’nin gündeminden en az süreyle 5 (Beş) ay daha gündemin top on listesinde ilk sıralarında yer ettirilerek beyinlerimizi kayıtsız şekilde bu konuya odaklamanın ve de geniş çevrelerin nezdinde beyin çözülmesinin yolları aranarak devam ettirilecektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, Kürt Açılımına ilişkin Kayseri de gazetecilerin sorularına ilişkin yaptığı yorum da “Türkiye bu çeşitli meseleleri demokrasinin standartlarını yükselterek, kendine öz güven duyarak, farklılıklarını zenginlik olarak halledecektir. Bunlar tartışılarak konuşularak, büyük bir sorumluluk duygusu içinde hep yapılacak şeylerdir. Bu açıdan bütün devlet organları başta olmak üzere Türkiye’nin düşünen insanları, aydınları, entelektüelleri, yazarları, çizerleri görüyorsunuz, gayet canlı bir tartışma da yapılıyor. Önemli olan burada ülkemizi problemlerden nasıl kurtarabiliriz ve ülkemizin önünü nasıl açabiliriz, bütün vatandaşlarımızı nasıl kazanabiliriz, Türkiye’nin bütün vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti’ne olan aidiyet duygusunu nasıl güçlendirebiliriz. Herkes, ben bu ülkenin en şerefli vatandaşıyım diye nasıl bunu hisseder, yapılacak şeyler bunlardır. Aslında Türkiye’nin demokratikleşme süreci, reform süreci de bununla ilgilidir. Türkiye’nin kendi sıkıntılarını problemlerini kendisini çözmesi iradesidir. Türkiye’nin birçok meselesi vardır. Bu meselelerimizi çözmekte bizim kendi insiyatifimiz de ne kadar çok gerçekleşirse, o kadar çok doğru olur. Bunlar da şu şekilde olacaktır. Türkiye’nin demokratik standartları toplu şekilde yükseltilince, problemler otomatik olarak zaten çözülecektir. Buna böyle bakmak lazım. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin doğudan batıya, kuzeyden güneye herkesin bu ülkeye olan aidiyetini pekiştirmek, herkesi kendi ülkesinde mutlu mesut yapmak. Diğer taraftan demokratik standartlar en yüksek seviyede olacak. Bütün bunlar gerçekleştiğinde doğudan batıya bütün vatandaşlarımızın etnik yapısı ne olursa olsun Türküm der, Kürtüm der, başka bir şey söyleyebilir. Bunlar olabilir ama herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, Türkiye’nin eşit vatandaşıdır. Anayasamıza göre zaten her şey açıktır” dedi.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı içeriği zenginleştirilmiş haliyle yorumsal açıklamasının satır aralarını dikkatlice incelediğinizde Türkiye’nin içine sürükleneceği girdabı açıkça görebilirsiniz. Sayın İçişleri Bakanımız Beşir Atalay’ın aynı konuya ilişkin yaptığı açıklamada da fazla bir farklılık yok olmakla birlikte kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışmaktadır. Buradan ülkemizin tüm dinamiklerine şunu belirtmek isterim ki; “ Bu ülkeyi sırf birilerini mutlu edebilmek için bölünmeye götürmeyin. Çünkü bunun acısını farklı şekilde de olsa Osmanlı döneminde çekerek yaşadık. Bizler sadece biz olduğumuz zaman kazanacağız. Başkalarını taklit etmek ve onların sözlerinin bütününe itibar etmek bizleri zamanla onların kölesi durumuna getirir”. Sağlıcakla kalın.
FİKRET ŞAHİN
30.07.2009