ULUSLARARASI SAVUNMA SANAYİ VE STRATEJİK DEĞERLENDİRMELER > Genel Askeri Konular Ve Stratejik Değerlendirmeler

Doğu Türkistan

(1/3) > >>

Şahinbey:
Doğu Türkistan

Doğu Türkistan'da 18 bin ölü

Urumçi’de “Çin İşkencesi”

Urumçi'de yaşanan Uygur Türkleri'ne karşı uygulanan Çin katliamının boyutları zaman geçtikçe gün yüzüne çıkıyor. Resmi haber ajanslarına dayandırılarak öldürülen Uygur Türklerinin sayısı 197 olarak duyuruldu ancak gerçek rakamların 18.000 olduğu öne sürülüyor. Evet yanlış duymadınız tam 18.000 ölü 12.000 kayıp olduğu söyleniyor.

Timetürk yazarlarından Cyrano De Bergerac Urumçi’de “Çin İşkencesi” başlıklı yazısında Urumçi'de yaşanan acı gerçekleri gözler önüne seriyor. Uygur polisinin işkence itiraflarına da yer veren Bergerac, Annesi ile birlikte tutuklanan birkaç aylık çocukların annelerinin gözleri önünde boyunlarının kırılarak nasıl nehre atıldığını polislerin dilinden aktarıyor.


Doğu Türkistan’da bir Çin fabrikasında Çinli bir işçinin işine son verilir. Fabrika bir süre sonra işgücü açığını kapatmak için yaşları 15–20 arasında değişen ve nedense güzel olmaları ön şart olan 150 civarında Uygur kızını işe alır. İşten atılan Çinli bir süre sonra fabrikaya dönerek iş bulamadığını ve eski işine dönmek istediğini söyler. Fabrikanın yöneticileri Uygur Türklerinden daha ucuz işgücü ile işçi çalıştırdıklarını söyleyerek Çinli işçiyi kovarlar.

Çinli işçi kendisi gibi Çinli olan birkaç arkadaşını da yanına alarak fabrikanın bu tavrının intikamını iki Uygur kızına tecavüz ederek alır! Bunun üzerine fabrikanın Uygurlu çalışanları ile Çinli işçiler arasında çatışma çıkar ve 273 Uygur Türkü öldürülür. Tarih 26 Haziran 2009’u göstermektedir.

Uygur Türkleri Çin hükümetinin fabrikada yaşanan katliamı tarafsız ve adil şekilde değerlendirmesi için bir süre beklerler. Ancak, Çin ırkdaşlarından yana bir tavır sergileyerek olayın üzerini kapatmaya çalışır.

Bunun üzerine Kaşgar’dan gelen 2000 civarında Uygur Türkünün katılması ile beş - onbin kişilik bir Uygur topluluğu Urumçi’de yaşanan fabrika katliamı ve tecavüzün hesabını sormak ve adalet istemek üzere bir gösteri düzenler. Herhangi bir taşkınlığa sebebiyet vermeden Çin hükümetinden olayın araştırılmasını ve suçluların cezalandırılmasını talep ederler. Çin polisi ve askeri bu sivil eyleme şiddetle karşılık verir. Ve ilk anda Uygurları korkutmak ve dağıtmak için eylemin en önünde oturma eylemi yapan ikisi kız üç kişiyi herkesin gözleri önünde başlarından vurarak öldürür. Oluşan panikte kalabalığın üstüne silahlarla yürüyen Çin polisi onlarca Uygur türkünü öldürerek ve yaralayarak kalabalığı dağıtır.

Yaşananların  üzerine bu sert tavır tuz biber eker ve Urumçi’nin değişik semtlerinde toplanan Uygur Türkleri şehir merkezine doğru yürüyüşe geçerler. Bu sırada yol boyunca karşılaştıkları Çinlilerle kavgalara tutuşurlar. Araçları devirir ve ateşe verirler.
Bu kavgalar sırasında Çinlilerden ve Uygurlardan ölenler olur.

Tüm bu olaylar yaşanırken emniyet güçleri her yerde olduğu halde iki gurup arasındaki sokak kavgasına müdahale edilmez ve adeta göz yumularak olaylar kışkırtılır.

İş içinden çıkılmaz bir hal aldığında emniyet güçleri kontrolsüz şekilde ateş ederek Uygur Türklerinden pek çoğunu sokak ortasında öldürür. Bu saldırıda Kaşgar’dan gelen Uygurlularla birlikte yaklaşık 2000 Uygur türkü aynı yerde öldürülür. Hemen ardından itfaiye araçları ve çöp araçları gelir. Öldürülen Uygurlular çöp araçlarına doldurulur. Sokaklar itfaiye araçlarınca temizlenir. İsmi bizde saklı görgü tanıklarının anlattığına göre sokaklarda ne kan izleri ne de kafalarından vurulmuş Uygurların parçalanmış beyinlerinden hiçbir iz kalmaz.

Tüm bunların ardından şehrin telefon, internet ve elektrik altyapısı  kapatılır. Akşam saat 10.00’da elektrikler verilir ve sabaha kadar sürecek ev baskınları başlar. Kar maskeli Çin askerleri teker teker Uygur evlerini basarak çocuk, kadın, erkek ayırmaksızın gözaltılar yapar. Direnenler evlerinde çocuklarının gözleri önünde öldürülür.

Geri kalanların sabah polise yaptığı başvurular baskınları yapanların polis olmadığı bu nedenle terör eylemi olarak kayıt altına alınacağı ve götürülenlerin kayıp olarak değerlendirileceği yanıtını alırlar. O gece götürülenlerden bir daha evine dönebilen olmaz. Bir kısmının ölüsü teslim edilir ailelerine bir kısmının ölüsüne dahi erişilemez.

Bir gün sonra Çinliler arkalarına Çin askerlerini de alarak Uygur bölgesine saldırıya geçerler. Önde Çinli halk arkalarında ise onları koruyan Çin askerleri Uygurların işyerlerine, evlerine saldırırlar ve yakalayabildikleri Uygurları sokak ortasında öldürürler. İlginç olan ise Çinli saldırganların hepsinin elinde Çin polisinin kullandığı coplar vardır ve hepsine aynı tip sopalar dağıtılmıştır.   

DOĞU TÜRKİSTAN?

Doğu Türkistan özerk bir bölge ve yöneticileri seçimle başa geliyor. Her ne kadar komünist partinin izin vermediği hiç kimse seçilemeyecek olsa da yöneticiler Uygur Türklerinden seçiliyor. Yerel ve bölgesel yöneticiler Çin’le ilişkilerini iyi tutabilmek için belki Çin’lilerin bile cesaret edemeyeceği şeyler yapabiliyor! Uygur dilinin kullanımının yasaklanması, kreşlerde Çincenin zorunlu dil haline getirilmesi hep bu Uygur yöneticilerinin marifeti.

Polis teşkilatının içinde de Çinli polislerle birlikte Uygur polisler bulunuyor. Kamu kuruluşlarında Çinlilerle Uygurlar birlikte görev yapıyor. Bölgenin demografik yapısına bakınca 17 milyon Çinliye karşılık, 45 milyon Uygur ve toplamda 8–10 milyon Kırgız, Tatar vesaire diğer küçük halklar bulunuyor. Kırgız ve Tatarlarla Çin hükümetinin herhangi bir sorunu bulunmadığından hayatlarına keyifle devam ediyorlar. Zaman zaman Uygurları Çinlilere ispiyonlamakta ayrıca bir gelir kapısı olabiliyor!

Doğu Türkistan’da Çin işgali ve direniş yüzlerce yıldır devam ediyor. Ancak bu direnişte dönüm noktası 1932 yılında Çinlilerle Uygurlar arasında yapılan anlaşmayla kritik bir dönemece giriyor. Bu anlaşmayla Doğu Türkistan’a Çinli yerleşimcilerin yerleşmesine izin veriliyor ve bugün 17 milyon civarında olan Çin nüfus bu anlaşmayla Türkistan’a yerleşmeye başlıyor. Çin sadece Çinlileri Türkistan’a yerleştirmekle yetinmiyor silah zoruyla, iş vaadi ve eğitim kandırmacasıyla binlerce Uygur kızı ve erkeği farklı bölgelere göçe zorluyor. 15–20 Yaşlarındaki kızların güzel olanları özellikle seçilerek Çin bölgesindeki fabrikalara işçi olarak gönderiliyor bir süre sonra bu kızlar fuhuş bataklığına sürükleniyor. 2–3 Yaşındaki çocuklar ailelerinden eğitim vaadiyle zorla alınarak mafyaya satılıyor ve bu çocuklar hırsızlık, yankesicilik, uyuşturucu ticareti vb. karanlık işlerde istihdam ediliyor.

Olayların yaşandığı 5 Temmuz tarihinden sonra da Çin zorunlu göç çalışmalarına ara vermiyor. 4 Ağustosta 750 Uygur kızı Çin bölgesine zorunlu çalışmaya gönderiliyor. Çocuklarını vermek istemeyenler alınlarında silah kabzasını buluyor.

UYGUR POLİSLERDEN İŞKENCE İTİRAFLARI!

Çin emniyetinde görevli Uygur kökenli polislerden kimileri canlı  şahidimize ağlayarak anlatıyor. Tutuklanan, evlerinden zorla alınan genç kızlar çırılçıplak soyuluyor ve Çin polisleri bu kızlara defalarca tecavüz ediyor.

Günlerce aç ve susuz bırakılan Uygur tutuklulara yiyecek ve su verilmiyor. Epey zaman aç ve susuz bırakıldıktan sonra tuzlu su içiriliyor. Tuzlu su içtikçe susayan tutuklular kendi idrarlarını içecek kadar kontrollerini kaybediyor.

Tutuklular ucunda çiviler bulunan sopalarla dövülüyor ve bu işkence sonrasında tutukluların büyük kısmı aldığı darbeler ve kan kaybından ölüyor. Çin polisi işkenceye dayanamayan, bağırmalarından, inlemelerinden rahatsız olduğu tutukluları kafalarından vurarak öldürüyor.

Sadece bu kadar değil şimdiye kadar yapılan işkence ve ölümler tutuklanan ve tutuklandıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayanlar! Bu işkencelerde bir gecede 830 kişi öldürülüyor. Bu 830 kişinin çok büyük bir kısmının cesetleri yakılarak külleri çöple karıştırılarak çöp depolarına dökülüyor. Bir kısım cesetler ise ailelerine 5 Temmuz çatışmalarında öldüğüne dair bir evrak imzalatılarak teslim ediliyor. Böylece polis işkencede ölmediğini iki gurubun çatışması sırasında ölümlerin gerçekleştiğini kayıt altına almış oluyor.

Yapılan işkenceler bunlarla sınırlı değil. Bir kısım tutukluların belden omuza kadar olan kısmına ıslak havlular sarılıyor. Sopalarda havlu ile sarılarak tutuklular dövülüyor. Havlular nedeniyle vücutta herhangi bir darb izi oluşmazken iç organlar iflas ediyor. Tutuklular serbest bırakılarak evlerine gönderiliyor fakat bir, en fazla iki gün içerisinde iç organları iflas eden Uygurlular ölüyor. Ölüm raporlarına ani kalp sıkışması, kalp krizi ve benzeri gerekçeler yazılıyor. Tüm bu işkencelere şahit olan dört Uygur polisi intihar ederek hayatlarına kıyıyor. Bir kısmı görevinden istifa ediyor.

Irkdaşlarına işkence eden Uygur Türkü polislerin anlattıkları ise inanılır gibi değil… İşkencelerde ve sorgularda hem Çinli hem de Uygur Türkü polisler aynı anda görev alıyor. Uygur polisi tutuklu Uygurluyu dövüyor ve kimlerle görüştüğünü, kendisini kimlerin organize ettiğini, yanında başka kimlerin olduğunu soruyor. Tutuklu bir süre direndikten sonra yanındaki arkadaşlarını ihbar ediyor. Uygur polisi Çin’li polisin yanında konuşmaması ve diğer arkadaşlarını ihbar etmemesi için daha çok dövüyor, daha çok dövülen tutuklu herkesin ismini veriyor. İsimler ortaya çıktıkça Uygur polisi –yine daha fazla konuşmasın diye- Uygur tutukluyu öldüresiye dövüyor!

Yine bir başka polisin anlattıkları ise akıl alır gibi değil. Annesi ile birlikte tutuklanan birkaç aylık çocukların annelerinin gözleri önünde boyunlarının kırılarak nehre atıldığını söylüyor.

Sonuç  şu: 5-6 Temmuz tarihinden sonra 30.000 Kişi gözaltına alınıyor, gözaltına alınanlardan 18.000 i öldürülüyor. Geri kalan 12.000 kişi halen kayıp. Çin hükümeti bu kişilerin nerede olduğunu bilmediğini söylüyor. Öldürülen Çinli sayısı 200’e yakın.

Doğu Türkistan’da halen tutuklamalar ve ev baskınları -siz bu satırları okurken de- hızla devam ediyor.

Resmi rakamlar da yalan söylemeye...

“Ölü sayısı 197, yaralı sayısı 1720!”   


* * *


Çin devletinin “Kanun Gazetesi” olayların hemen ardından propaganda çalışmalarına başlıyor. Olaylara karışanların terörist olduğuna vurgu yapılan gazete haberlerinde bu tür olaylara göz yumulmayacağı ve sebebiyet verenlerin cezalandırılacağı belirtiliyor.

(Gazetenin yayımlanma tarihi  27 07.2009)




5–7 Temmuz tarihleri arasında yasadışı olaylara karışan kaçakların fotoğrafları, görenlerin ihbar etmesi isteniyor. 5 Temmuzda 253 Çinli öldürüldü. Urumçi emniyet müdürlüğü Tıanşian mahallesinde 1000 kişiyi tutukladı. 7 Temmuzda Uygur teröristlerine karşı Çinliler kendilerini korumak için sokağa çıktı. 28 Temmuzda 566 ev basılarak tutuklamalar yapıldı. Bu evlerde 378 kişi tutuklandı, 127 kişi kaçak durumunda.

Kaynak:http://www.timeturk.com/Urum%C3%A7ide-18-bin-%C3%B6l%C3%BC-12-bin-kay%C4%B1p-var_87778-haberi.html

Falcon:
URUMÇİ - Çin’de hükümete ait bir internet sitesi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Hotan kentinde bir polis karakoluna saldırdığı iddia edilen 14 Uygur’un Çin polisi tarafından öldürüldüğünü bildirdi.
Çinli yetkililer, daha önce yaptıkları açıklamada, ‘terörist saldırı’ olarak nitelendirdikleri olayda en az 4 kişinin öldüğünü duyurmuştu.
Almanya’da sürgünde bulunan Dünya Uygur Kurultayı ise, Hotan’daki olayda 14 Uygur’un dövülerek, 6’sının ise silahla vurularak öldürüldüğünü, 70 kişinin tutuklandığını açıkladı. Kurultay, Çin polisinin barışçıl bir şekilde gösteri yapan Uygurların üzerine ateş açtığını aktardı.
Pakistan, Hindistan ve Orta Asya’yı Çin’e bağlayan, petrol ve doğal gaz yataklarıyla zengin Sincan’da resmi rakamlara göre 8 milyon Müslüman Uygur yaşıyor.

(CİHAN)

KingWarrior:
Çin Şincan'da operasyona hazırlanıyor


Çin, son dönemde meydana gelen şiddet olaylarının ardından Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde geniş çaplı bir güvenlik operasyonuna hazırlanıyor.
NTV
Güncelleme: 12:25 TSİ 05 Ağustos. 2011 Cuma
Çin'in bölgede yapacağı yeni operasyonlar kapsamında, Kamu Güvenliği Bakanlığı, yerel yetkililerden, terörizmin önüne geçmek için varolan tüm kaynaklardan yararlanılması talimatını verdi.

Pekin yönetimi, şiddete başvurmayı ve Çin'den ayrılmayı planlayan kişilerin sert bir şekilde cezalandırılacakları uyarısını yaptı. Bu çerçevede, şiddet olaylarının yaşanmaması için kırsal kesimde bir yandan halk eğitilirken, diğer yandan da istihbarat çalışmalarına ağırlık verilecek.

Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Hotan ve Kaşgar kentlerinde son haftalarda yaşanan şiddet olaylarında 30'ü aşkın kişi hayatını kaybetmişti. Bölge iki yIl önce de çatışmalarla sarsılmış çıkan olaylarda 197 kişi ölmüştü.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25238845/

SKYWOLF:
Şincan'da yükselen tansiyon endişe yarattı

Hürriyet Planet
29 Şubat 2012
Bıçak sırtında

Çin’de Uygur Türklerinin yaşadığı Şincan özerk bölgesinde dün yaşanan çatışmalarda ölü sayısı 20’ye ulaştı. Ölenlerden 13’ü bıçaklı saldırganların kurbanı olurken, yedi kişi de polisin silahından çıkan kurşunların hedefi oldu. Yaşanan bu gelişme, bölgede zaman zaman yaşanan şiddet olaylarının yeniden alevlenebileceği endişesini de beraberinde getirdi.

Şincan hükümeti dün gece yaşanan olayın Kaşgar yakınlarındaki Yeçeng’in en kalabalık caddesinde meydana geldiğini belirtti. Reuters’ın haberine göre, bölgenin resmi internet sitesi Tianshannet.com’da yer alan açıklamada, “Dokuz terörist aniden kalabalığın içine dalarak masum insanları bıçaklamıştır. Olayda 13 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştır” denildi. Açıklamada ayrıca polisin olay yerine gelerek yedi “teröristi” öldürdüğü, iki teröristi ise gözaltına aldığı belirtildi. Yetkililer, saldırganların ve kurbanların kimliklerine ya da etnik kökenlerine dair bir açıklamada bulunmadı.

GEÇMİŞTE DE ÇATIŞMALAR OLDU

Dünkü çatışmanın yaşandığı Yeçeng, daha önce de Müslüman Uygur Türkleriyle Han Çinlileri arasındaki gerginliklere sahne olmuştu. Uygurca adıyla Kargılık olarak da bilinen Yeçeng aynı zamanda Hindistan ile Pakistan arasındaki tartışmalı bölge Keşmir’e de çok yakın. Çin, daha önceki çatışmaların faturasını Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını isteyen “aşırı dinci” Uygurlara kesmişti. Bazı Çinli yetkililer saldırıların faillerinin Pakistan’da eğitilen Müslüman militanlar olduğunu öne sürmüştü. Resmi açıklamalarda saldırıları düzenleyenler “terörist” olarak nitelendirilmişti.

"YETKİLİLER SPEKÜLASYON YAPIYOR"

Yurtdışında sürgünde yaşayan Uygur grupları ise olayın ardından farklı yorumlar yaptı. Uygur Amerikan Birliği Başkanı Alim Seytoff, dün yaptığı yazılı açıklamada, “Çin’in Doğu Türkistan’daki kargaşayla ilgili şeffaflıktan uzak tavrı dolayısıyla, Çinli yetkililerin açıklamaları derin spekülasyonlar taşıyor” dedi.



Seytoff’un açıklamasında, “İkna edici kanıtların olmadığını düşünürsek, uluslararası gözlemcilerin Çinlilerden gelen ‘isyancılar’ ve ‘teröristler’ gibi iddialara karşı fazlasıyla dikkatli olması gerekiyor” denildi.

“UYGURLARIN BARIŞÇIL DİRENİŞ YOLU KALMADI”

Almanya merkezli Dünya Uygur Kongresi ise yerel kaynaklara dayanarak yaptığı açıklamada Yeçeng’de 84 kişinin gözaltına alındığını, ölenlerin yedisinin ise Çinli silahlı devriye personeli olduğunu öne sürdü.

AFP’nin bildirdiğine göre, sözcü Dilşat Raşit, “Uygurların Çin’in sistematik baskılarına dayanamaması ve direniş için ilkel savaş metotlarına başvurmaları sonucu böyle bir olay yaşandı” dedi. Raşit, şiddet olaylarının bölgeye yoğun Han Çinlisi akışından ve Uygurlara karşı resmi bir ayrımcılık uygulanmasından kaynaklandığını belirterek, “Uygurların elinden her türlü barışçıl direniş yolu alındı. Çin’in baskıcı uygulamaları ve göçmenleri provoke etmesi, olayın arkasındaki ana neden” diye konuştu.

“KÜÇÜK BİR GRUBUN İŞİ”

Çin ise dünkü olayın “münferit” olduğunu savunuyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hong Lei Yeçeng olayının çok fazla abartılmaması gerektiğini söyledi. Günlük basın brifinginde konuşan Hong, “Şincan’da durum genel olarak gayet iyi. Küçük bir grup şiddet yanlısı teröristin ve ayrılıkçının, barışçıl gelişme ortamını ve sükuneti mahvetmesine kesinlikle karşıyız” dedi. Şincan özerk bölgesinde yaşayan 21 milyon kişinin yüzde 40’ından fazlasını Uygurlar oluşturuyor. Kaşgar gibi bölgenin güneyindeki şehirlerde ise Uygurlar çoğunluk durumunda. Grubun birçok üyesi Pekin hükümetinin Uygurlara dini ve kültürel baskı uyguladığını savunuyor.

YEÇENG’İN KONUMU KRİTİK

Çin Komünist Partisi’nin yayın organı People’s Daily tarafından yayımlanan tabloid gazete Global Times’ın haberinde görüşlerine yer verilen uzmanlar, Yeçeng’in konumu nedeniyle Çin’in terörle mücadelesinin cephesi haline geldiği görüşünde. Şincan Sosyal Bilimler Akademisi’nden Tuervenciang Tuerşun, gazetenin internet sitesinde yayımlanan raporda, “Geçtiğimiz yıllar boyunca, Yeçeng’de birçok kötü olay yaşandı. Dahası Yeçeng, Şincan’ın istikrarını sağlamak açısından önemli bir bölge” yorumunu yaptı. Tuervenciang, “Burası sınıra yakın, uzun bir süre boyunca da etrafı kapalı ve uzak kaldı. Aynı zamanda bir hayli hassas bir bölge” dedi.

Pekin hükümeti, Şincan’ı Orta Asya’nın çoğunluğu Müslüman ülkelerine karşı bir savunma duvarı olarak görüyor. Çin’in yüzölçümünün altıda birini kaplayan bölge aynı zamanda petrol, kömür ve doğalgaz gibi kaynaklar açısından çok zengin.

BU TABLO NASIL MÜNFERİT?

Çin hükümeti, Şincan bölgesinde barış hakim olduğunu savunsa da son üç yıl içinde yaşanan gelişmeler farklı bir tablo çiziyor. Uygurlar, Temmuz 2009’da Şincan’ın başkenti Urumçi’de Han Çinlilerine karşı ayaklanmış ve resmi rakamlara göre çoğunluğu Han, 197 kişi hayatını kaybetmiş, bin 700 kişi ise yaralanmıştı. Ocak 2010’da ise yetkililer, Şincan’da polis tarafından öldürülen yedi kişinin, bir “cihat” başlatmak için ülkeyi terk etmeye çalıştığını öne sürdü. Nisan 2010’da Şincan’da mahkeme, iki şehirde toplam 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan şiddet olaylarından dolayı dört kişiye idam cezası verdi.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20025302.asp

SKYWOLF:

Sosyal medyada Japonların Uygur Türklerine desteğinden bahseden paylaşımlar yayılıyor. Doğu Türkistan'da neler oluyor? Bizim medyamız neden bu konuda haberler vermiyor?

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git