DefenceTURK.com
ATATÜRK VE ASKERİ TARİH => Atatürk => Konuyu başlatan: Serdar Varol - 02 Aralık 2021, 14:46:34
-
Burada ben bir şey demeyeceğim. Atatürk'ün kendi konuşacak. Ben sadece şunu söyleyeceğim. Hayatımı Atatürk'ü anlamaya adadım. Benim kanaatim odur ki Atatürk'ün en tiksindiği tipoloji burada bahsettiği tipoloji. Atatürk için bu tipolojinin böcek kadar bile değeri yok.
"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri, Türkiye’nin zararıyla, Türkiye’nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana’dan sonra, Peşte ve Belgrad’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya’da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.“ ...
Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye’yi yok etmeye girişenler, Türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak birleşmiş, ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, birçok zekâlar, duygular, fikirler, Türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, âdeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye’yi ıslah etmek, Türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir.“ ...
Oysa bu güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin, en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklâl vardır ki yabancıların nasihatlarıy- la, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir; tarihte böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür."...
Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlâk bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu ‘maneviyatı’yla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu’yla Batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan Doğu ‘maneviyatından tamamiyle soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki, bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka bir sonuç beklenemez (bundan)."...
Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye’nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye’yi âtıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektirdiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye’de fikir adamları, âdeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki ‘Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.’ Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘Onlar bizi idare etsin’ diyorlardı.” (Mustafa Kemal 6 Mart 1922)
-
hayatınızı adadıysanız boşa gitmiş, hiçbir şey anlamamışsınız.
uzun uzun yazıp sildim; çünkü muhtemelen size anlatmakta başarılı olmayacaktı yazdıklarım.
size değil, tüm forum ahalisine dönük şunu söyleyebilirim, herkes kendi Atatürk'ünü anlatıyor.
mezarda bile rahat yok.
ha, bu günün siyaseti için yazıyorsanız bu baştan aşağı yanlış ifadeleri, bir parti kıyamete kadar "acaba felanca olsaydı nasıl davranırdı" sorusuna cevap arayarak başarılı olamaz.
herkes kendi dönemini yaşar ve o dönemin ruhuna göre sorunları çözer.
-
hayatınızı adadıysanız boşa gitmiş, hiçbir şey anlamamışsınız.
uzun uzun yazıp sildim; çünkü muhtemelen size anlatmakta başarılı olmayacaktı yazdıklarım.
size değil, tüm forum ahalisine dönük şunu söyleyebilirim, herkes kendi Atatürk'ünü anlatıyor.
mezarda bile rahat yok.
ha, bu günün siyaseti için yazıyorsanız bu baştan aşağı yanlış ifadeleri, bir parti kıyamete kadar "acaba felanca olsaydı nasıl davranırdı" sorusuna cevap arayarak başarılı olamaz.
herkes kendi dönemini yaşar ve o dönemin ruhuna göre sorunları çözer.
Bir parti geçmişten gelen insan fikirlerini takip ederek başarılı olamaz ise, liberalizm, sosyal demokrasi, marksizm tanrı buyruklarımıdır. :) Siz hangi partiye oy veriyorsunuz. O verdiğiniz partinin Atatürk'ten çok daha eski çürümüş ideolojilerine sarılmadığınızı mı sanıyorsunuz. CHP'yi PKK yancısı haline getiren şeyin, tarihi fikirlerden bağımsız sadece bugünkü sorunu çözmeye dönük bir özgün yeni akıl ürünü olduğunu mu düşünüyorsunuz. :) İlahi cehalet.
Bir parti önceden söylenmiş bir söze bakmazmış. İtiraf edeyim. Bir şeyinize hayranım. Bu cehaletle, bu özgüven muazzam harbiden. Ben öyle olsam ağzımı açmam hiç bir ortamda. İyiki yazıp yazıp silmişsiniz. 3 cümlede bu kadar zırvalayan cehalet, Allah korusun uzun yazsa ne olacak. Bir insan daha partini ne olduğunu öğrenemizmi ya. Bir parti bir gün laik hukuku, ertesi gün dini hukuku, diğer gün anarşiyi savunmaz. Bir parti bir gün ademi merkeziyetçiliği, ertesi merkeziyetçiliği savunmaz. Partiler ideolojilerin temsilcisidir. PArtiler tamda daha önceden söylenmiş sözlere, fikirlere bakarlar. Burada bahsedilen konu vapur ne renk olsun, kaldım kaç santim olsun, falanca yol nereden geçisin.
Atatürk'e mezarında rahta vermiyormuşuz. O bizle yani Atatürkçülerle, Atatürk arasındaki sorun. Biz size köle tüccarı John Locke'a mezarında niye rahat vermiyorsunuz diyor muyuz. Veya Kautsky'e veya Bernstein'a veya Marx'a veya Engels'e.
Herkes Atatürk'çü mü. Tabi ki değil. Herkes kendi Atatürk'ü nümü anlatıyor. Hayır. (Bu safsatanın mucidide çıbanlar başı bir alçak var. Eskiden Milliyette yazardı. Soyadı Akyol. O .....) Herkes kendi kafasını anlatıyor. Atatürk'ü değil. Ama ben Atatürkçüyüm. Anlattığım kişi Atatürk. (Her konuda Atatürk'ün düşündüğünü de düşünmüyorum, yaptığını da yapmam. Kendi kafamı da Atatürk böyle düşünüyordu diye anlatmam. Ama bu başka bir konu.) Aksini iddia ediyorsanız yapacağınız tek bir şey var. Atatürk'ün fikirleriyle çeliştiğimi göstereceksiniz. Ama siz Atatürk'nün A'sından bile haberdar değilsiniz. Neyi göstereceksiniz. Dolayısıyla benim zamanının ne olduğu ile olan fikriniz kıymetsiz Amerikan esprisiydi. Güldüm attım çöpe. Söylerken üzülüyorum ama dile getirdiğiniz fikir çöp. Siz zaten Atatürk'ü anlayamazsınız da ondan çok daha önemli temel bir şeyi anlamamışsınız. Bilim felsefesi.
Bir şeyin doğruluğu yada yanlışlığı, iyiliği kötülüğü, yararlılığı zararlılığı onu ne kimin söylediğiyle, nede ne zaman söylendiğiyle ilgili değilir. Pek çok drogu değiştirdik tıp biliminin uzun tarihinde. Ama ilaçları ağızdan almayı değiştirmedik. Burada dogma olmaz. Her şey aynı olacak yada her şey değişecek diye. Devam da edilebilir kaldırılıp da atılabilir. Bu ancak deneyle görülür. Benin sömürgeciliğe karşı tavrım değişmedi. Çünkü var olan durum değişmedi. Ama Atatürk'ün kurduğu diyaneti kaldırırım. Çünkü hem amacına ulaşmadı. Hem ilgili pek çok şey değişti.
Sorunların çözümü zurnanın son deliği. O en kolayı. Asıl belirleyici olan dünyaya nasıl baktığınız. Dünyaya Celal Şengör gibi bakıyorsanız, yok edersiniz kızılderilileri. Beyazların olur Amerika kıtası. Onun için var mı problem yok. Bu dünyanın hepsi bize nimet diye mi bakıyorsunuz. Yoksa nedensiz kesilen bir fidana üzülüyor musunuz. Asıl en önemli olan bu.
Diyorsanız ki Atatürk'ün çözümleri o tarihte iyiydi veya o tarihte de iyi değildi. Şu konuda bugünkü çözüm bu olmalıdır. Ben size rakamlarla dökeyim ortaya hangi fikrin ne kadar başarılı olduğunu. Olabilir özgürlük var. Milliyetçilik hastalıktır diyen Babacan müridisiniz belki bilemem. Dahası benim yazımın konusu, Atatürk'ün haklılığı haksızlığı değil. Atatürk'ün bir konuda ne düşündüğü. Ki analiz, bana değil Atatürk'e ait. Sizin için dünyada zaten problem yok. Tek problem sömürgeciliğe direnenler. Sömürgeciliği ve onun taktiğini dert yapan kişi "Güneşin sabaha karşı ufukta doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir bir doğuşunu insanlık görecektir” "Mazlum milletler, zalimleri bir gün mahv ve yok edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır”... “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir”.." diyen Atatürk ve onun gibi dünyaya bakanlar.
Atatürk haklıydı, haksızdı diye tartışmak istiyorsanız. Onu da tartışırsınız problem yok. Siz Damat Ferit olarak, yanınıza birde Abdullah Cevdet alırsınız. Birde Refik Halit. Bende Atatürk olarak. Birde Tıbbiyeli Hikmet olur. Birde Mezerarkalı Mevlüt ağa.
Atatürk'ü anlamak için "Dünyada değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" gibi süslü ama değeri sadece çöp olan fikirleri gerçek sanacak zekayı aşmanız lazım önce.
"Büyük ölülere matem gerekmez. Fikirlerine bağlılık gerekir." Mustafa Kemal Atatürk