DefenceTURK.com

ULUSLARARASI SAVUNMA SANAYİ VE STRATEJİK DEĞERLENDİRMELER => Yabancı Kara Sistemleri ile İlgili Haberler => Konuyu başlatan: WOLF - 14 Mayıs 2009, 14:03:03

Başlık: M109 Kundağı Motorlu Obüs
Gönderen: WOLF - 14 Mayıs 2009, 14:03:03
M109 Kundağı Motorlu Obüs

Yunanistan'a 223 M109A3GEA2

(http://data3.primeportal.net/artillery/peter_van_iren/m109a3_g_d/images/m109a3_g_d_1_of_9.jpg)

Yunan Savunma Bakanı Yardımcısı I. Plakiotakis'ın Almanya'dan 223 tane kullanılmış M109A3GEA2 155 MM kundağı motorlu obüs alma kararını imzaladığı açıklandı. Alınacak obüsler 2001 yılında Almanya tarafından modernize edilmişlerdi. Bu obüsleri 2015 yılına kadar kullanmayı planlayan Almanya, 2003 yılında aldığı yeniden yapılanma kararından sonra obüsleri hizmetten çekmişti.   Yunanistan bu obüsleri adalardaki eskimiş topların ve obüslerin yerlerine kullanmayı planlıyor. 223 obüsün 196 tanesi hizmete alınırken kalanları yedek parça olarak kullanılacak.  Obüslerin tanesinin 80,000 Avro'ya alınacağı, toplam maliyetin 18 Milyon Avro civarında olacağı belirtiliyor.

Yunanistan'ın daha önce yine Alman M109A3GEA1'leriye ilgilendiği fakat sistemin ana üreticisi ABD'nin buna izin vermediği belirtiliyordu. Yunanistan'ın alım kararının ABD tarafında onaylanıp onaylanmadığı henüz açıklanmadı.


kaynak;http://www.trsavunma.com/?q=node/41953 (http://www.trsavunma.com/?q=node/41953)
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 14 Mayıs 2009, 19:03:22
Bu adaların silahsız olması gerekmiyor mu? ::)
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: Felix - 14 Mayıs 2009, 20:53:52
Bu adaların silahsız olması gerekmiyor mu? ::)

Bunların ''Sırtımız kaşınıyor.'' diye söyleme şekilleri böyle abicim.

Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SÜVARİ - 14 Mayıs 2009, 21:43:39
Bu adaların silahsız olması gerekmiyor mu? ::)

Bunların ''Sırtımız kaşınıyor.'' diye söyleme şekilleri böyle abicim.


Türkiye'deki siyasi istikrarsızlık ve şu anki dış politika ile adalarıda silahlandırırlar,sınırlarımızıda aşarlar.Bizde
öylece izleriz.Ondan öteye gitmez...
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 14 Mayıs 2009, 22:16:41
Bu adaların silahsız olması gerekmiyor mu? ::)

Bunların ''Sırtımız kaşınıyor.'' diye söyleme şekilleri böyle abicim.


Türkiye'deki siyasi istikrarsızlık ve şu anki dış politika ile adalarıda silahlandırırlar,sınırlarımızıda aşarlar.Bizde
öylece izleriz.Ondan öteye gitmez...

kusura bakmayın ama katılmıyorum.bundan önce adamlar adaya silah koymayı bırak bizim olan bir adaya sahip çıkmaya kalktılar ee ne oldu yapabildilermi.dış politikayla alakası yok kusura bakmayın şuan ülkemizin başındaki yavuz sultan selim bile olsa birşey diyemez çünkü uluslararası hukuk kuralları hiçbir şekilde bizim lehimize işlemez savaşta açamıyacağına göre karşılığını vericeksin olcak bitcek.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SÜVARİ - 14 Mayıs 2009, 22:28:24
http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/hava_sahasi_ihlalleri_2009.htm (http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/hava_sahasi_ihlalleri_2009.htm)

http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/tatbikat_ucuslarinda_yunanistanin_mudahalesi_2009.htm (http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/tatbikat_ucuslarinda_yunanistanin_mudahalesi_2009.htm)
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 14 Mayıs 2009, 23:00:46

kusura bakmayın ama katılmıyorum.bundan önce adamlar adaya silah koymayı bırak bizim olan bir adaya sahip çıkmaya kalktılar ee ne oldu yapabildilermi.dış politikayla alakası yok kusura bakmayın şuan ülkemizin başındaki yavuz sultan selim bile olsa birşey diyemez çünkü uluslararası hukuk kuralları hiçbir şekilde bizim lehimize işlemez savaşta açamıyacağına göre karşılığını vericeksin olcak bitcek.

Yavuz Sultan Selim olsaydı herhalde şimdi Atina'ya pasaportsuz gidebiliyor olurduk. ;D ;D

Uluslararası hukuk kuralları, siz hakkınızı aramazsanız asla lehinize işlemez. Bizde buna uygun güzel bir söz vardır; eşşek olana semer vuran çok olur. ::)
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: RekarnO - 15 Mayıs 2009, 00:16:31
Turkıyeyı karsılıksız veya sessız gorebılırsınız ama dusunun adamlar adalara sılah yerlestırıyorlar ve karsısında dunyanın en cılgın mılletı var. kendınızı yunanlıların yerıne koyun, adanıza sılah yerlestırıyorsunuz ve karsınızdakı ulke sesını cıkarmıyor. sız bu durumda ne dusunursunuz?

Bunlar ya cok saf attıgımız hareketlere sessız kalıyorlar ya da cok akıllı bızı bı yerden bıtırecekler..

bence bu korku bıle onlara yeter, haa somut bırsey mı ıstıyorsunuz gorunurde bırsey yok sımdılık..

ama sunu bılın kı Turkıye devletı bır muz cumhurıyetı degıl, gereklı yerde gereklı cevabı vermesını bıldı ve de bılır....
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 15 Mayıs 2009, 09:56:18
ülkemiz şuan süpergüç değil öyle her istediğini yapamazsın.bundan önce ilk silahlar yerleştirilirken niye ses çıkarılmadı.benim kızdığım herşeyin hükümetin üstüne atılması.hakkını aramak falan değil daha hakkımız olan gümrük birliğini kendi kararına rağmen uygulamayan avrua bu konuda size destekmi vericek sanıyorsunuz.uluslararası hukuk kuralları en güçlünün istediği gibi işler ve şuan bunlar hiçbir işe yaramıyor.daha önce gelipte bunların kendi adalarına silah koymasına ses çıkartan tek hükümet söyleyin.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 15 Mayıs 2009, 10:00:11
[url]http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/hava_sahasi_ihlalleri_2009.htm[/url] ([url]http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/hava_sahasi_ihlalleri_2009.htm[/url])

[url]http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/tatbikat_ucuslarinda_yunanistanin_mudahalesi_2009.htm[/url] ([url]http://www.tsk.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/2_Hava_Ihlalleri/tatbikat_ucuslarinda_yunanistanin_mudahalesi_2009.htm[/url])



ayrıca bu konuda yeni ortaya çıkmış konu değil adamlar bizim o girdiğimiz bölge bizim hava sahımız diyor(12 mil olayı)hava kuvvetlerimizde bunu tanımadığımızı hergün belirtiyor.karşılığındada it dalaşı oluyor.biz onlara uçaklarımıza önleme yapıyorsunuz dedikçe adamlar bizim hava sahamıza giriyorsunuz diyor.bu böyle sürmek zorundadır son dönemdede başlamış değildir.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 15 Mayıs 2009, 12:32:07
ülkemiz şuan süpergüç değil öyle her istediğini yapamazsın.bundan önce ilk silahlar yerleştirilirken niye ses çıkarılmadı.benim kızdığım herşeyin hükümetin üstüne atılması.hakkını aramak falan değil daha hakkımız olan gümrük birliğini kendi kararına rağmen uygulamayan avrua bu konuda size destekmi vericek sanıyorsunuz.uluslararası hukuk kuralları en güçlünün istediği gibi işler ve şuan bunlar hiçbir işe yaramıyor.daha önce gelipte bunların kendi adalarına silah koymasına ses çıkartan tek hükümet söyleyin.

Ülkemizin süper güç olmaması demek, Yunanistan gibi bir ülkenin bizim aleyhimize uluslararası anlaşmaları hiçe saymasına göz yummamız demek değildir. Bu ülke ilk kurulduğunda da süper güç değildi, ama sözünü uluslararası arenada istediği gibi geçirebiliyordu (bkz Türkiye'nin Birleşmiş Milletlere davet edilen tek ülke olması olayı).

Ayrıca kimse mevcut hükümete suç attı mı ki hükümetin avukatlığına soyunuyorsunuz?


    Adaların Silahlandırılması Sorunu

    Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde gerginliğe ve güvensizliğe yol açan bir diğer önemli sorunu ise, Yunanistan’ın egemenliği altında yer alan, ancak, uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırma yükümlülüğüne girmiş olduğu adaları, önce gizli daha sonra açıktan, silahlandırmaya başlaması oluşturmaktadır.

    1960’lardan itibaren, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin Kıbrıs sorunu nedeniyle sıcak savaşa yönelen bir eğilim göstermesi, giderek 1974’de Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmak zorunda kalması, iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliği artırırken, diğer yandan da var olan sorunlara barışçıl yollardan çözüm getirilememesi, tarafların ulusal kamuoyları açısından olduğu kadar uluslararası kamuoyunda da bir Türk - Yunan savaşının kaçınılmaz olduğu kanısını yaygınlaştırmaktadır.

    Yunanistan, adaları silahlandırırken bir yandan bu adaların uluslararası statüsünü düzenleyen antlaşmaların geçerliliğini tartışma konusu haline getirmiş, diğer yandan ise, uluslararası sistemdeki değişimlerin bu antlaşmaların kurmuş olduğu statüyü geçersiz kıldığını savunmaya başlamıştır. Antlaşmaların hukuksal geçerliliği açısından iki ülke arasındaki tartışmalar sürerken, Yunanistan, NATO savunma sistemi çerçevesinde sorunu ele alarak, öncelikle Limni olmak üzere Yunanistan’a ait olan adaların NATO savunma planları içerisine alınmasını, bu yolla silahlandırma girişimlerine meşruluk ve destek sağlamaya çalışmaktadır. Fiili olarak silahlandırılmış bulunan bu adaların NATO savunma planlarına dahil edilmesi yolundaki Yunan çabaları büyük ölçüde bu çabalara siyasal-hukuksal dayanak sağlayabilmek endişesine yöneliktir.

    Türkiye ve Yunanistan arasında adaların silahlandırılmasına ilişkin görüş ayrılıkları, iki ülke arasında Lozan Barış Antlaşması’nın kurduğu dengenin bugün değiştirilmek istenmesinden kaynaklanmaktır.

    Ege Denizi’nde Yunanistan’ın egemenliğine bırakılmış olan adaların silahsızlandırılacağına ilişkin üç temel bağıttan söz edilebilir. Bunlardan birincisi, 1923 Lozan Barış Antlaşması’dır. Lozan Barış Antlaşması’nın 12. maddesi hükmüne göre; “... Doğu Akdeniz Adaları ve özellikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adaları üzerinde Yunan egemenliğine ilişkin... 13 Şubat 1914 günü Yunan Hükümetine bildirilen karar, işbu Antlaşmanın İtalya’nın egemenliği altına konulan ve on beşinci maddede yazılı olan Adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak koşulu ile, doğrulanmıştır.” Aynı Antlaşmanın 13. maddesi ise, “Barışın korunmasını sağlamak amacı ile, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adalarında aşağıdaki önlemlere saygı göstermeyi yükümlenir,” diyerek; “bu adalarda hiçbir deniz üssü ve hiçbir istihkam kurulamayacaktır” hükmünü getirmektedir. 13. Madde hükmüne göre, “Yunan savaş uçakları ve öteki hava araçlarının Anadolu kıyısındaki topraklar üzerinde uçması yasaklanacaktır; Buna karşılık, Türkiye Hükümeti de savaş uçaklarının ve öteki hava araçlarının sözügeçen Adalar üzerinde uçmasını yasaklayacaktır... Sözkonusu Adalarda Yunan Silahlı Kuvvetleri, silah altına alınıp yerinde eğitilebilecek olan normal askersel birlikle ve tüm Yunanistan topraklarındaki jandarma ve polis sayısı ile orantılı olacak bir jandarma ve polis örgütü ile sınırlı kalacaktır.” [ii]

    Bu konudaki ikinci bağıt ise, 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’dir. Sözleşmenin 4. maddesi hükmüne göre, “... Ege Denizi’nde, Semadirek, Limni, İmroz, Bozcaada ve Tavşan Adaları” askerden arındırılacaktır. Sözleşmenin 6. maddesinde ise, askerden arındırma şartları ve statü belirlenmiştir.

    Üçüncü bağıt, Oniki Adaların Yunanistan’ın egemenliğine bırakılmasını düzenleyen 1947 Paris Barış Antlaşması’dır. “Türkiye’nin tarafı bulunmadığı 1947 Paris Barış Antlaşmasının 14. maddesi ile XIII. Eki uyarınca Oniki Adaların en ileri biçimde askerden arındırılması öngörülmektedir. Bu adalarda her türlü askeri üs, tesis ve tahkimat yasaklanmakla kalmamakta, ayrıca, askeri eğitim ve silah üretimi de yasaklanmaktadır.” [iii]

    Antlaşma hükümlerine aykırı olarak, Yunanistan’ın egemenliğindeki adaları silahlandırması, buralarda askeri hava alanları, deniz üsleri ve yığınaklar yapması, hukuksal açıdan Yunanistan’ın bazı gerekçelere dayanmasını gerektirmiştir. Yunanistan’ın söz konusu adaları silahlandırırken dayandığı görüşleri şu şekilde sıralayabiliriz.

    Adaların silahsızlandırılacağına ilişkin antlaşmaların yapıldığı koşulların süreç içerisinde köklü değişikliklere uğramış olduğu, dolayısıyla bu konuyu  düzenleyen hükümlerin geçersiz olduğu iddiası;[iv] Buna göre; savaş sonrasında iki ülke arasında denge kurmayı amaçlayan silahsızlandırmaya ilişkin hükümler içeren antlaşmalar, savaş sonrasında iki ülke arasında dostluk, barış ve işbirliğinin geliştirilmesiyle gereksiz olmuştur. Nitekim, Türkiye, 1936 yılında uluslararası koşulların ve Akdeniz’deki  gelişmelerin dengede değişikliğe yol açtığını ileri sürerek Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesini ileri sürmüş ve 1936 Montreux Boğazlar Sözleşmesi, bu görüşe uygun olarak  hazırlanmıştır. Dolayısıyla, koşulların değişmiş olduğu gerçeği, Yunanistan, egemenliğindeki adaları silahlandırırken de kullanılabilir. Bunun yanı sıra, İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası  ve bölgesel güç değişiklikleri silahsızlanmaya ilişkin antlaşmaların yapıldığı koşulların köklü değişimler geçirdiğini göstermektedir. Türkiye ve Yunanistan, bu köklü değişimlerin dışında kalmayarak, NATO savunma sistemi içerisinde yer almışlardır. Bununla bağlantılı olarak, NATO’nun Türkiye ve Yunanistan için genel güvenlik sistemi oluşturmuş olması, adaların silahtan ve askerden arındırılmış statülerinin geçersiz kalmasına neden olmuştur.

    Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçen 1936 Montreux Sözleşmesi’nin Yunanistan’a da adaları silahlandırma hakkı tanımış olduğu iddiası; Yunanistan’ın bu iddiasına göre Montreux Sözleşmesi, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmiş  ve bu sözleşmede yer alan silahsızlandırmaya ilişkin hükümler, Montreux Sözleşmesi ile ortadan kaldırılmıştır. Türkiye, bu sözleşmeye dayanarak Boğazları ve Boğaz önü adaları silahlandırmıştır. Türkiye için geçerli olan bu hak, Yunanistan için de geçerlidir; dolayısıyla, Yunanistan Limni ve Semadirek adalarını silahlandırabilme hakkına sahiptir.

    Bu bağlamda ileri sürülen bir diğer gerekçe ise, Türk Dışişleri Bakanı T. R: Aras’ın 31 Temmuz 1936 tarihinde TBMM’de yapmış olduğu konuşma sırasında, Türkiye’nin Boğazlar bölgesini silahlandırmaya başlamasına olanak veren Montreux Boğazlar Sözleşmesinin kabulü ile Yunanistan’ın da Limni ve Semadirek adalarını silahlandırabileceğine ilişkin açıklamasıdır. “Yunanistan, T.R. Aras’ın bu sözlerinin Montreux Sözleşmesinin gerçek yorumunu oluşturduğunu ve anılan adaların Montreux Sözleşmesi ile askerleştirilebileceğini kanıtladığını bildirmektedir.” [v]


Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 15 Mayıs 2009, 12:33:02

    Yunanistan’ın ileri sürdüğü bir başka gerekçe ise, Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi ile, Boğaz önü adalarını  silahlandırmış olmasına ilişkindir. Yunanistan’a göre bölgedeki tüm adaların statülerinin aynı şekilde düzenlenmiş olması, Yunanistan’a, egemenliği altındaki Limni ve Semadirek adalarını silahlandırma hakkı tanımaktadır.[vi]

    Bütün bunların yanı sıra, Yunanistan’ın özellikle Oniki Adalara ilişkin olarak ileri sürmüş olduğu bir diğer iddia ise, Türkiye’nin, 1947 Paris Barış Antlaşmasına taraf olmaması nedeniyle, bu antlaşmaya dayanarak Yunanistan’ın adaları  silahlandırma hakkına karşı çıkamayacağıdır. Yunanistan’ın yaklaşımına göre, bir antlaşma ancak onu imzalayanlar arasında hak ve yükümlülükler doğuracağından, üçüncü devletleri bağlamaz ve hak doğurmaz. Bununla birlikte, Yunanistan’a göre, 1947 Paris Barış Antlaşması ile silahsızlandırılan İtalya’nın 1950’lerden itibaren silahlandırılması, statü değişikliğine yol açtığından Yunanistan da Oniki Adaların silahsızlandırılacağına ilişkin hükümlerle bağlı olmayacaktır.

    BM Antlaşması’nın vermiş olduğu meşru savunma hakkına ilişkin iddia; “Yunanistan, özellikle 1974 Kıbrıs olaylarından sonra Doğu Ege  adalarını Türkiye’nin tehdit ettiğini ileri sürerek, bu veriyi iddiasının temel taşı yapmaktadır. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi de üye devletlere meşru savunma hakkını tanıdığına göre, Yunanistan böyle bir tehdit karşısında adaları askerleştirme hakkının doğduğunu ileri sürmektedir.” [vii]

    Yunanistan’ın ileri sürmüş olduğu iddialar karşısında Türkiye, adaların silahsızlandırılmasına ilişkin antlaşmaların geçerli olduğunu savunmuştur. Türkiye’nin görüşüne göre, Yunanistan’ın egemenliğine bırakılan, ancak, silahsızlandırılması kararlaştırılan adalara ilişkin antlaşmaların yapıldığı  dönem koşulları ile günümüz koşulları arasında Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları, savunması açısından bir fark bulunmamaktadır. İki ülke arasındaki ilişkilerin genel süreci içerisinde sertlik ve yumuşama arasında dalgalanma göstermekte oluşu ve antlaşmalarla kurulan dengenin her iki ülke açısından da yaşamsal öneme sahip olması, dengede oluşabilecek olası bir değişikliğin çatışma ile sonuçlanabileceği kuşkularını artırmaktadır. İki ülke arasında pek çok soruna kolaylıkla çözüm bulunamaması, kuşkuları daha da artırmaktadır. Yunanistan’ın ileri sürdüğünün aksine, Türkiye’nin Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin hazırlanışında koşulların değişmiş olduğuna ilişkin görüşlerini, adalara uygulamak mümkün değildir. Gerçekten de, Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile Türk Boğazlarının Milletler Cemiyeti ve dört büyük devletin güvencesi altına konulmuş olması, söz konusu  Yunan adaları ile Türk Boğazları arasındaki statü farklılığını yansıtmaktadır. Bu bağlamda, 1930’ların ikinci yarısından itibaren uluslararası  ve bölgesel gelişmelerin etkisini en fazla hissettirdiği konulardan birisi, Türkiye açısından, Boğazların etkin güvenliğinin ve savunmasının sağlanabilmesi konusu oluşturmuştur. Bu nedenle, Türkiye, Lozan Boğazlar Sözleşmesinde öngörülen etkin güvencelerden yoksun kalma riski karşısında Boğazlardaki egemenliği ve Türkiye’nin güvenliğini garanti altına alabilecek yeni bir sözleşmenin yapılmasını imzacı devletlere bildirmiş ve Montreux Boğazlar Sözleşmesi, esas olarak Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını ve Türkiye’nin güvenliğini garanti altına almak amacıyla düzenlenmiştir. Kaldı ki, Yunanistan, koşulların değişmiş olduğuna ilişkin olarak bir girişimde bulunarak Lozan Boğazlar Sözleşmesine taraf olan devletlerden adaların silahlandırılması yönünde yeni bir düzenlemeye gidilmesini istememiş, onlardan bu yönde rıza beyanında bulunmalarını istememiştir.[viii]

    İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası koşulların değişmiş olması ve Türkiye ile Yunanistan’ın NATO savunma sistemi içerisinde yer almış olması da Yunanistan’a adaları anlaşmalara aykırı olarak silahlandırma hakkı vermemektedir. “... NATO Antlaşması’nın hiçbir hükmü de üyeleri arasında varolan herhangi bir askerden arındırma hükmünün düştüğü yolunda bir yoruma yer verir nitelikte değildir. Tam aksine, NATO Antlaşmasının 8. maddesi taraflar arasında bu Antlaşmaya aykırı hiçbir hükmün bulunmadığını bildirmek suretiyle, Türkiye ve Yunanistan’ın bu Antlaşmaya katılmaları sırasında yürürlükte olan ilgili askerden arındırma hükümlerinin bir hukuksal çelişki doğurmadığını teyid etmiş olmaktadır.”[ix]

    Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerini aldığı ve Türkiye’nin, Boğazları silahlandırmasına koşut olarak Yunanistan’ın da, Limni ve Semadirek adalarını silahlandırabilmesine olanak tanıdığına ilişkin olarak, T.R. Aras’ın, TBMM’de yapmış olduğu konuşmanın Türkiye’yi ne şekilde bağladığına ilişkin olarak oldukça farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Gerçekte, kişisel bir değerlendirme olup olmadığı tartışma konusu olan bu yaklaşımın Türkiye’yi bağlayabilecek bir nitelik taşıyabilmesi ve Yunanistan’a adaları silahlandırabilme olanağı sağlayabilmesi için her şeyden önce bütün imzacı devletlerin ortak iradelerinin bu yönde olması gerekir ki, bu durum gerçekleşmemiştir.

    Türkiye açısından, Yunanistan’ın adaları silahlandırırken ileri sürmüş olduğu, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni ortadan kaldırdığına ilişkin görüşleri bir an için kabul edilmiş olsa dahi, bu durumda Lozan Barış Antlaşması’nın12. ve 13. maddelerinin halen yürürlükte olması, Yunanistan’a adaları silahsızlandırma yükümlülüğü getirmektedir.

    Yunanistan’ın Oniki Adaların silahlandırılması sırasında dayandığı görüşler de, Türkiye açısından, kabul edilebilir nitelikte değildir. Gerçekten de, Türkiye, 1947 Paris Barış Antlaşması’na taraf devletlerden biri olmamakla beraber, Lozan Barış Antlaşması’nın 16. maddesi uyarınca adaların daha sonra belirlenecek statüsünde ilgili taraflardan biri olarak kendisi dışında alınacak bir kararla saptanacak olan statüyü önceden kabullenmekle yükümlenmiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin dolaylı olsa da Yunanistan’a karşı bu antlaşmanın hükümlerinden yararlanma hakkı bulunmaktadır. Ayrıca Yunanistan’ın 1947 Paris Barış Antlaşması’nı ihlal ederek Oniki Adaları silahlandırdığını ileri sürerken Türkiye, bu antlaşmanın uluslararası hukuk açısından objektif statü yaratmakta olduğu gerçeğine dayanmakta ve bu noktadan hareketle, antlaşmayı imzalayan devletlerden biri olmamasına karşın, üçüncü devletlerin hak ve çıkarlarını korumak bakımından bu antlaşmalarda yer alan hükümlerin kendisi bakımından da ileri sürülebileceğini bildirmiştir.[xi]

    Yunanistan’ın adaları silahlandırma çabaları sırasında 1974 sonrası dönemde sıklıkla vurgulanan, BM Antlaşması’nın 51. maddesinde düzenlenmiş bulunan meşru savunma hakkı da hukuksal açıdan Yunanistan’a adaları silahlandırma hakkı tanımaktan uzaktır. “En başta, BM Antlaşması’nın 51. maddesi meşru savunma hakkının bir doğal hak olduğunu kabul ettikten sonra bu hakka başvurma koşullarını düzenlemektedir. Bu koşullardan birincisi, meşru savunma hakkının ancak silahlı bir saldırıya uğranıldığı zaman kullanılabileceğidir. Dolayısıyla, tehdit gerekçesi ile meşru savunma  hakkının kullanılması söz konusu değildir. Kaldı ki, meşru savunma hakkının niteliği, bunun bir silahlı saldırıya yine silahlı cevap verilmesi biçiminde ortaya çıkmasını gerektirmektedir. Böyle bir saldırı olmadan meşru savunma hakkı fiilen kullanım dışı bulunduğundan, adları silahlandırma işleminin de bir meşru savunma eylemi olarak değerlendirilmesi olanağı yoktur.” [xii]

    Diğer yandan, 51. madde uyarınca bir devletin meşru savunma hakkından yararlanması için sadece bir tehdit algılamasında bulunması yeterli olmamakta, fiili bir saldırının olması şartı gerekmektedir. Fiili bir saldırının olması durumunda bile, silahlı cevap vermenin gerekmediği bir duruma ulaşılması ile meşru savunma hakkı da sona ermektedir. Bu konuda Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 9. maddesi hükmünde taraflara şu yükümlülük getirilmektedir; “Eğer savaş durumunda Türkiye ya da Yunanistan savaşan devlet haklarını kullanarak yukarıda belirlenen askerlikten arındırılmış duruma bir değişiklik getirmiş olurlarsa, barış yapılır yapılmaz işbu Sözleşmede öngörülen rejimi yeniden kurmak zorunda olacaklardır.” [xiii]

    Ege Denizi’nde Yunan egemenliğinde olan adaların, bu adaların statülerini düzenleyen antlaşmalara aykırı olarak askerileştirilmesi/silahlandırılması, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında gerginleşen ikili ilişkiler bağlamında, yoğun tartışmalar ve hızlı bir silahlanma yarışına öncülük etmiştir. Türkiye ve Yunanistan arasında ilişkilerde gündeme ağırlığını koyan sorunlara, barışçıl, adil ve kalıcı bir çözüm yolunun bulunamaması, güvensizliği artırmakla kalmamış, beraberinde iki ülke arasındaki sorunların ancak olası bir savaşla çözümlenebileceği kanısını yaygınlaştırmıştır. Nitekim, bunun sonucunda, Türkiye, NATO’ya tahsis etmiş olduğu silahlı kuvvetlerinin dışında, yeni bir silahlı kuvvet oluşturmuş ve Ege Ordusu (Dördüncü Ordu)[xiv] olarak adlandırılan bu kuvvetler, Ege Bölgesi’nde konuşlandırılmışlardır. Amfibi deniz harekatlarını yapabilecek yetenekte olan bu kuvvetler, Yunanistan’da Türkiye’nin kendisine yakın olan Yunan adaları üzerinde hak iddiasında bulunduğu ve bu adaları elde edebilmek için uygun zamanı beklemekte olduğu spekülasyonlarının yaygınlaşmasına yol açmıştır. Kıbrıs olaylarının da etkisi ile Yunan ulusal kamuoyunda oluşan Türkiye’ye ilişkin kuşkular ve cunta dönemi Yunan Ordusu’na yönelik olumsuz yargılar, bir yandan Yunan Ordusuna yeni bir şekil verme gereğini gündeme getirirken, diğer yandan da ulusal birliği sağlama çabaları sırasında ulusçu yaklaşımlarla ordu-halk-yönetim arasındaki bağların güçlendirilmesi   girişimleri, beraberinde Türkiye’den kaynaklanan bir sürekli tehditin var olduğu propagandasının yapılmasına ve hızlı bir silahlanmaya yol açmıştır. Sürekli bir “Türk tehditi”nin var olduğu iddiaları ve silahlanma çabaları, Yunanistan’ın egemenliği altındaki adaları ve özellikle stratejik konumu açısından öncelikli olan adaları, antlaşmalardaki statülerini göz ardı ederek silahlandırmasına kolaylık sağlamıştır. Olası bir Türk saldırısına karşı önceden hazırlıklı olmak ve ulusal toprak bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak çabası, antlaşmaların silahsızlandırmaya ilişkin hükümlerinin dışlanmasına yol açmıştır.

    NATO savunma sistemi içerisinde yer almalarına karşın her iki ülkenin de taraf oldukları uluslararası bağlantıların, sorunları çözüme vardırma çabalarında yetersiz kalması, hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın taraf oldukları bölgesel-uluslararası örgütlerde AB, NATO gibi, kendi ulusal yaklaşımları doğrultusunda destek arayışları içerisinde olmalarına etkide bulunmaktadır. Uyuşmazlıklara çözüm bulunamaması, iki ülke arasında hızlı bir silahlanma yarışının gündeme gelmesi, NATO çerçevesinde ulusal ve bölgesel güvenliği sağlamaya yönelik çabalarda aksaklıklara yol açabilmektedir. NATO ittifak ve savunma sisteminin güneydoğu kanadını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların, özellikle adaların silahlandırılmasına ilişkin olanı, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren, hem NATO savunma planlarının hazırlanmasında, hem  askeri tatbikatların planlanması ve uygulanması sırasında, hem de her iki ülkede yapılması planlanan askeri ve ekonomik yatırımlar sırasında karşılıklı vetolaşmalar yüzünden, ittifak içerisinde yeni sorunlar doğurmaktadır. (Limni adasının NATO savunma planlarına dahil edilmesi ve burada Yunanistan tarafından konuşlandırılmış bulunan kuvvetlerin, NATO planlarına katılması için ileri sürülen Yunan istekleri ve Türkiye’nin tepkileri, buna iyi bir örnektir.) Bu çerçevede iki ülke arasında sürdürülen sert siyasi ve hukuksal tartışmalar, ittifak sistemi içerisinde görüş ayrılıklarına yol açmakta, ittifak sisteminin güneydoğu kanadında fiili bir iletişimsizlik ve kopukluk yaşanmaktadır.

    Bir başka açıdan bakıldığında, iki ülke arasında sürdürülen tartışmalar, bu konuda bir kısır döngünün yaşanmakta olduğunu göstermektedir. Yunanistan, adaları silahlandırma çabalarına gerekçe olarak, Türkiye’nin, Yunan adaları karşısında büyük bir amfibi harekat yapabilme yeteneğine sahip ve bu amaçla donatılmış bulunan Ege Ordusu’nu kurmasını göstermekte ve Türkiye’nin koşulları kendince uygun olan bir zamanda, Yunan egemenliğinde olan ve Anadolu kıyılarının açığında yer alan adaları, Kıbrıs’ta olduğu gibi, ani bir harekatla işgal edeceğini iddia etmektedir. Bu nedenle, böyle bir tehdit altında bulunan Yunanistan için adaların silahsızlandırılacağına ilişkin hükümler, Yunanistan’ın toprak bütünlüğü açısından bir önem taşımamaktadır. Buna karşılık, Türkiye, 1960’ların başından itibaren adaları  antlaşmalara aykırı olarak silahlandırmaya başlayan Yunanistan’ın, aksine, Ege Ordusu’nu 1975 yılında kurmuş olduğunu açıklayarak, Türkiye’nin, Yunanistan’ın egemenliğinde olan hiçbir toprak parçası üzerinde isteği bulunmadığını, aksine, Yunanistan’ın söz konusu adaları, bu adaların statülerini karara bağlayan uluslararası bağıtlara aykırı olarak, iki ülke arasında kurulmuş olan dengeyi kendisi lehine değiştirmeye çalışmakla suçlamıştır. Olası bir Türk - Yunan savaşı sırasında savaşın niteliğinin genel olarak hızlı ve kara savaşından daha fazla, kesin sonuç almaya yönelik, hava kuvvetlerinin ağırlıklı olarak kullanılacağı ve füze sistemlerinin büyük önem taşıyacağı açıktır; bu noktada Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin kara kuvvetlerini kullanarak Türkiye’ye yönelik bir saldırıda bulunmayacağı -en azından Ege kıyılarında-  düşünülebilir. Buna karşılık, Türkiye kıyılarına yakın adalarda oluşturulacak savunma ya da saldırı amaçlı askeri yığınaklar büyük ölçüde füze sistemleri ve hava kuvvetlerine ilişkin olacaktır. Bu nedenle, Türkiye’nin gücü  ne oranda büyük olursa olsun kimi dışsal nedenlerden dolayı kısa süreli olması büyük bir ihtimal olan ve istenmeyen bir Türk - Yunan savaşı sırasında karşı tarafa en kısa süre içerisinde en fazla kaybı verdirebilecek olan taraf savaşın olası galibi olarak çıkacaktır. Böylesi bir durumda, Ege Denizi’ndeki Yunan adalarının çokluğu ve dağınıklığı, Türk kıyılarına yakınlığı, bu adalara stratejik bir önem kazandırmakta ve Türkiye açısından ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğü yönünden sürekli olarak göz önünde bulundurulması gereken bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

    Bu bağlamda, Türkiye ve Yunanistan arasındaki adaların silahlandırılması konusu, gerçekte, iki ülke arasındaki güvensizliği oldukça iyi yansıtan, stratejik güç dengesinde üstünlük elde etme çabası olarak ve/veya en azından, gücün dengelenmesi çabası olarak karşımıza çıkmaktadır. İki ülkenin de aralarındaki güç dengesini sürdürebilecek olanaklara ve araçlara sahip oldukları sürece, bu yöndeki çabalarını sürdürecekleri düşünülebilir.

     c080600.jpg (23541 bytes) c080700.jpg (27785 bytes)

    Dolayısıyla, S300 füzelerinin Kıbrıs yerine Girit adasında konuşlandırılmasına karar verilmiş olmasını da Türk – Yunan güç dengesinde stratejik bir yapılanma olarak değerlendirmek gerekecektir. Girit’in Ege Denizi’nin Akdeniz’e çıkışını kontrol eden konumunun yanı sıra özellikle Türkiye’nin Ege Denizi üzerindeki hava gücü üzerinde olumsuz bir etki yaratıp yaratmayacağı gündemdeki konular arasındadır. S300 füzelerinin konuşlandırılmasının ardından Ege Denizi üzerinde Türk ve Yunan savaş uçakları arasında daha önce yaşanan it dalaşlarının daha da tehlikeli bir durum oluşturacağı, S300 radarlarının Türk savaş uçaklarına kilitlenmeleri durumunda bu uçakların kendi inisiyatifleriyle meşru savunma haklarını kullanarak hedefleri imha edebilecekleri; bunun da iki ülke silahlı kuvvetlerini sıcak bir çatışmaya sürükleyebileceği endişesi yaşanmaktadır.

        Antlaşma hükümleri için bkz; İ. Soysal, Türkiye’nin.., ss. 89-90.

        [ii] Bkz; I. Soysal, Türkiye’nin.., s. 90.

        [iii] H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü,” A. Ü. SBF Dergisi, Cilt. LXIII, No. 3-4, Temmuz-Aralık 1988, s. 153

        [iv] H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal Statüsü..,” ss. 153-157.

        [v] Bkz; H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal..,” ss. 156-157.

        [vi] Bkz; H. Pazarcı, “ Ege Adalarının Lozan ve Paris Andlaşmalarıyla Saptanan Askerden Arındırılmış Statüsü Değişmiş midir?” A. Ü. SBF Dergisi, Cilt. LXIII, No. 3-4, Temmuz-Aralık 1988, s. 216

        [vii] H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal..,” s. 160.

        [viii] Tartışmalar için bkz; H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal ..,” , H. Pazarcı, “Ege Denizi’ndeki..,” , A. Özman, “Lozan Andlaşmalarında Ege Adalarının Hukuki Statüsü,” A. Ü. SBF Dergisi, Cilt. LXIII, No. 3-4, Temmuz- Aralık 1988, ss. 197-207 , H. Pazarcı, ”Ege Adalarının Lozan..,” .

        [ix] H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal..,” s. 155.

       
  • Bu konudaki tartışmalar için bir önceki dipnotta anılan makalelere bakınız.
[xi] Bkz; sözü geçen makaleler.

        [xii] H. Pazarcı, “Ege Adalarının Hukuksal..,” s. 160.

        [xiii] Bkz; I. Soysal, Türkiye’nin.., s. 148.

        [xiv] Ege Ordusu’nun Yunanistan üzerinde oluşturduğu tehdit algılamaları çerçevesinde bu ordunun bir başka bölgeye taşınması konusu sıklıkla gündeme getirilmiştir. Son olarak 21 / 22 Mayıs 2000 tarihinde basında yer alan haberlerde emekli Oramiral Güven Erkaya’nın Ege Ordusu’nun kaldırılmasını da içeren bir raporu öneri olarak hükümete sunduğu belirtilerek bu konu yeniden tartışmaya açılmıştır. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı’nın Ege Ordusu’nun kaldırılmasına olumlu yaklaştığına ilişkin olarak basında haberler çıkmıştır. Bkz; Hasan Cemal, “Ege Planına Asker Sıcak”, Milliyet, 23 Mayıs 2000; Önder Yılmaz, “Ege’de Barış Atağı”, Milliyet, 23 Mayıs 2000, s. 20. Ertuğrul Özkök, “Gürel’in Ege Ordusu Cevabı”, Hürriyet, 23 Mayıs 2000, s. 19. Genelkurmay Başkanlığı ise, yapmış olduğu açıklamada Ege Ordusu’nun kaldırılmasına sıcak baktıklarına ilişkin açıklamaların gerçeği yansıtmadığını vurgulayarak Ege Ordusu’nu kaldırmayı düşünmediklerini belirtmiştir. Yapılan yazılı açıklamaya göre, “Son günlerde bazı basın – yayın organlarında, Ege Ordusu’nun kaldırılması ile ilgili olarak ‘Genelkurmay Başkanlığı’nın konuya sıcak baktığı’ yönünde haber ve yorumların yer aldığı görülmektedir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Ege Ordusu’nun kaldırılması konusunda hiçbir kimse ile görüş alışverişinde bulunmamış ve hiçbir ortamda bu yorumları destekleyecek bir beyanı veya iması olmamıştır. Ayrıca, Genelkurmay Başkanlığı’nın gündeminde Ege Ordusu’nun kaldırılması ile ilgili herhangi bir konu yer almamaktadır. Basın ve yayın organlarında Ege Ordusu hakkında yer alan haber ve yorumlar, yazarların kendi düşüncelerini ve değerlendirmelerini yansıtmaktadır”; ”Ege Ordusu Kalıyor”, Milliyet,  24 mayıs 2000, s. 20.
http://www.turkishgreek.org/adalss.htm


Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 15 Mayıs 2009, 17:06:45
tamamda sayın skywolf bu uluslararası antlaşmalar kardakta işimize yaradımı.sorun büyüyünce güç kullanarak çözmemiz gerekiyor bu işi.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 15 Mayıs 2009, 19:32:58
O anlaşma olmasaydı Kardak kayalıklarına asker çıkartamazdık. Kısacası işimize yaradı.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 16 Mayıs 2009, 08:43:33
sayın skywolf cahilliğimi mazur görün ama her koşulda bizi haksız yapan ve kardakta haklı çıkartan hangi antlaşma bu.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 16 Mayıs 2009, 11:21:55
Eğer yukarıda yazılı olan maddeler olmasaydı, yunan askeri Kardak kayalıklarına çıktığında herhalde bizlerin hiç söz hakkımız olmazdı değil mi? Biraz mantık! Savaşın eşiğine gelmiştik ve o anlaşma nedeniyle de haklı olan taraf bizdik. Olmasaydı herhalde yine ambargolarla boğuşuyor olurduk.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 16 Mayıs 2009, 17:16:43
kıbrıstada haklıydık ama ambargolarla boğuştuk?bu bir çelişki değilmi?
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 16 Mayıs 2009, 17:23:50
kıbrıstada haklıydık ama ambargolarla boğuştuk?bu bir çelişki değilmi?

Aynı şey değil. Birinde savaştık, diğerinde savaşmadık. Kıbrıs gibi koca bir adayla Kardak gibi iki kaya parçasını aynı kefeye koymamak lazım.

Hukuksal olarak elimizde belgemiz varsa hakkımızı aramıyorsak, başımıza gelen her şey bizim acizliğimizden kaynaklanıyor demektir. Sonra olanlardan hiç şikayet etmememiz lazım.

Senin mantığınla bakacak olursak, her koşulda bizi haksız çıkaran herşeyi gerçek sayabiliriz o zaman. Mesela Ermeni soykırımını kabul edebiliriz. Bütün tarihi veriler aksini gösterirken, herkes var olduğunu kabul ediyor diye biz de kabul edebiliriz.

Her koşulda hakkımızı aramamız lazım. bahanelerin ardına sığınmadan. Güçlü devlet, milletinin çıkarlarını koruyan devlettir, aciz hükümetlerle yönetilip her şeye bahane bulan devlet değil.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: kosavalı1989 - 16 Mayıs 2009, 17:51:31
hayır diyorumki ben şuan yapılandan başka ne yapılabilir geçen sene 2,3 kere nota verildiğini bizzat haberlerden dinledim.mağdem acizlik var sizce ne yapılmalı.herşeye bahane değil yunanlara ordan o silahları daha öncekiler niye çıkartmadı.çünkü savaşsız çıkartamazsın.yoksa bizim sürekli duyduğumuz yunan dışişleri bakanlığına o bildirildi bu bildirildi tamamen düzmecemi.daha başka ne yapılabilir onu soruyorum.
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: SKYWOLF - 16 Mayıs 2009, 18:00:45
Uluslararası mahkemelere başvurulabilir. Dışişlerine bildirmekle bir işe yaramadığı artık gün gibi aşikarken halen boşa neden kürek çekiliyor. Öyle şeyler yapılmalı ki, Yunanistan'a diğer ülkeler baskı uygulamalı. Dış siyaset çok önemli birşey.
Başlık: Yunanistan’a tehlikeli Alman Lokumu
Gönderen: kosavalı1989 - 19 Mayıs 2009, 18:38:33
Yunanistan Kara Kuvvetleri için Almanya’dan ikinci el modernize edilmiş 223 adet M 109 A3 GEA2 tipi kundağı motorlu obüs (KMO) temin ediliyor.
Yunan Savunma Bakanlığı Müsteşarı Iannis Plakiotakis, Almanya‘dan 223 adet kullanılmış M 109 A3 GEA2 155 tipi KMO alımının kesinleştiğini açıkladı.

Alman Kara Kuvvetleri için 1964-1972 yıllarında iki etapta 586 adet M109 A1 ve A2 KMO temin edilmiş ve bu M109’lar, Türkiye’de de bugün itibariyle (modernize edildikten sonra) halen kullanımda olan, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında geliştirilen M44 ve M52 tipi kundağı motorlu obüslerinin yerine geçmişlerdi.

Söz konusu A1/A2 konfigürasyonlu KMO’ler, Almanya’da 20 yıllık bir kullanım sürecinden sonra 80’li yıllarda ilk defa modernize edilerek Almanya’nın kendine özgü A3G ve A3GEA1 seviyesine getirildiler.

A3GEA1 modernizasyonu çerçevesinde kayda değer kabiliyetler olarak Rheinmetall tarafından modifiye edilen, atış menzili artışına yönelik 155 mm top ve 155 mm’lik top mühimmatı bölümünün kapasitesinin 28’den 34 mermiye çıkarılması ve yeni IFAB entegre atış kontrol top batarya sistemi sayılabilir.

Almanya’nın Kara Kuvvetleri’ne ait St. Wendel tesislerinde 1986-1991 yıllarında modernize edilen bu 586 adet KMO’nun iki verziyonunun kodlamaları M109 A3G ve M109 A3 GE A1 olarak sınıflandırılmıştır.

M109A3G’nin azami atış menzili 18.5 km olup, A3 GE A1 azami atış menzili klasik mermi ile 24 km’yi aşmış (24.700 m), modern mühimmatlaysa 30 km menzil vurulabilmiştir.

Yunanistan’ın Almanya’dan tedarik edeceği M109 A3 GE A2 KMO’leri Şubat 2000 tarihinden itibaren Almanya tarafından modernize edilmişlerdi.

Almanya, yukarıda adı geçen 586 sistemden 262’sini bu seviyeye getirerek 2000′li  zillarda modernize etmiştir.
A3GE A2 modernizasyonunun en önemli özelliği komünikasyon sisteminin yenilenmesi yanında, IFAB atış kontrol sisteminin, yeni ADLER ağ tabanına dahil edilerek eşzamanlı bälhä aliö verişi kabiliyetinin sağlanmış olmasıdır.

Ayrıca mühimmat dolumundan sorumlu askerin yükünü hafifletmek ve performansını arttırmak amaçlı, elektronik takatlı bir yardımcı birim, kazandırılan diğer özellikler arasındadır. Dolayısıyla Yunanlıların teslim alacağı M109′ların A3GEA2 konfigürasyonunun yarı otomatik mühimmat doldurucu sistemi mevcuttur.

Yine altı kişilik mürettabatın daha çok teçhizat ve eşya muhafazası için, sistemin içindeki özel muhafaza kapasitesi 1300 litre artırılmış, yine obüsün far ve ışık sistemleri, Alman trafik yasalarına uygun hale getirilerek, obüs özel far ve lambalarla donatılmıştır.

2000 yılının başında Almanya’da start alan bu modernizasyonun amacı, Alman Kara Kuvvetleri envanterine girmekte olan 185 adet modern PzH 2000 KMO’lerinin 262 adet M109 A3 GE A2 KMO’leriyle tamamlanmaları ve bunların 2015 yılına kadar kullanımıydı.

Fakat bundan 2003 yılında vazgeçilmiş ve Almanya kalan son M109 serisi KMO’lerini de en geç geçtiğimiz yıl itibariyle peyderpey envanterinden çıkarmıştır.

Yunanistan, ikinci el bu Alman obüslerini, özellikle Ege’deki Yunan adalarında konuşlu olan ve eskiyen top/obüs sistemlerinin yerlerine, olası bir savaşta Türkiye’ye karşı kullanmayı planlamaktadır.
Söz konusu 223 obüsün 200’e yakını aktif hizmete alınacak ve 27’si de yedek parça olarak kullanılacaktır.

Obüslerin birim fiyatının ’sudan ucuz’ olduğu ve tanesinin 80.000 avroya tedarik edileceği hesaplanmış olup, buna göre toplam maliyetin sadece 18 milyon avro kadar olacağı belirtilmektedir.

Yunanistan’ın tedarik edeceği M109 A3 GE A2 tipi KMO’sünün muharebe ağırlığı yaklaşık 27 ton (26 565 kg), namlu uzunluğu 9.1 metre (916 cm) ve obüsün kendisi 3.3 metre yükseliğinde olup, sekiz silindirli, 324 kW gücünde (440 BG) Detroit yapımı 8V71T tipi dizel motorludur.

Hafif zırhı alüminyum alaşımından oluşan, 6 mürettebatlı bu obüsün ulaşım menzili 350 km’dir ve öz savunma amaçlı bir de 7.62 mm makinali tüfeği bulunmaktadır.

Yunanistan ayrıca, geçtiğimiz yıllarda yine Almanya üzerinden sipariş üzerine, yeni üretilen 24 adet PzH 2000 tipi modern KMO’sünü 2003-04 yıllarında tedarik etmiş ve halen de önemli miktarda ikinci el az kullanılmış ve 2000′li yıllarda üretilmiş PzH 2000 teminatının yollarını aramaktadır.

Yunan PzH 2000 KMO’leri, özellikleri itibariyle Türk Kara Kuvvetleri için yüksek sayıda temin edilmekte olan T-155 K/M Fırtına obüsünden göreceli olarak daha üstün olsa da, iki sistemin özellikleri arasında genel açıdan bakıldığında uçurum yoktur.


Yunanıstan’ın PzH 2000 obüsünü Türkiye‘nin T-155 ‘Fırtına‘ obüsüne karşı üstün ve etkin kılan bazı teknik ve taktik özelliklerö ‘Fırtına” değerleri baz alınarak aşağıda sıralanmıştır:


- 3 dakika süresince, dakikada 6 yerine 9 top mermisinin (155 mm/52 kalibre) aynı hedefe atımı

- 15 saniye yerine 10 saniyede 3 mermilik ani atış hızı


- Daha sert ve kalın çelik zırhı, dolayısıyla yüksek balistik koruma/bekası


- 360 km yerine 420+ km harekat sığası


- 48 yerine 60 adet (155 mm/52 kalibre) top mühimmat kapasitesi


- 75 cm yerine 1.1 metre yükseliğindeki dik engelden geçme


- 2.8 m yerine 3 metre genişliğinde hendekten geçme


Türk T-155 ‘Fırtına‘ obüsünün Yunan PzH 2000 obüsüne karşı çok az farkla da olsa, üstün olduğu bazı özellikler de vardır, bunlar:


- 8 ton daha hafif olmasından dolayı 61 km/saat yerine 65 km/saat maksimum hız


- Yine ağırlık farkından dolayı daha az yakıt sarfıdır


En önemli ortak sistem ve özellikler arasında, iki obüste de aynısı kullanılan MTU 881 Ka-500 tipi sekiz silindirli dizel motoru (1000 BG) yer almaktadır. Yine iki sistemdeki beş kişilik mürettebat sayısı ile, otomatik mühimmat doldurucu sistemine sahip olma özellikleri de denklik arzetmektedir. Harekat bazındaysa, hazırlıklı olarak sudan geçiş oranları da (1.5 m) denktir.

Yine toplarından dolayı iki sistem de modern mühimmat kullanabilmekte olup, maksimum atış menzilleri de birbirlerine denktir.


Obüslerin yukarıdaki teknik ve taktik özellikleri haricinde farklılık arzeden önemli sistemleri arasında, şasileri, obüs namluları, atış kontrol ve navigasyon sistemleri, zırhları, transmisyonları, yakıt depoları ve diğer aviyonikleri gösterilebilir.


T-155 ‘Fırtına‘ obüsünün genel açıdan en önemli avantajı, çok daha ucuza, hemen hemen yarı yarıya maliyetle Türkiye‘de üretilebilmesi ve yüksek sayıda temin edilerek pahalı bir çözüm olan PzH 2000′ne karşı sayısal avantaj sağlayabilmesidir.


Türkiye‘nin tasarruf ve yüksek sayıda sistem temin edebilmesi avantajları yanında, fiilen ve resmen Almanya/Güney Kore menşeli bu yerli projeden elde ettiği önemli tecrübeler de cabasıdır.

Netice itibariyle burada Yunanistan açısından çıkarılabilecek bir sonuç:

Yunanistan‘ın, çoğu modernize edilmiş M109 serisi ya da modern PzH 2000 olmak üzere, yaklaşık 600′ü bulmakta olan kundağı motorlu obüslerine önem vermesi ve bunların ağırlıklı olarak Ege’deki sayısız Yunan adalarında ve Batı Trakya’da Türkiye cephesine karşı konuşlandırmakta olduklarıdır.

Orta ve uzun menzilli obüslerin, savaş ve muharebe ortamlarında savunma silahı olmalarından çok, öncel olarak saldırı amaçlı kullanıldıklarını hatırlatmakta da fayda vardır.

Özge Kılınç

SSNet Yayın Danışmanı ve Kurul Başkanı

(http://www.panzer-modell.de/referenz/fhz-details/m109/m109a3gea2.jpg)

Almanya’da iki defa elden geçirilerek modernize edilen bir M109 A3 GE A2 KMO’sü bir Alman kışlasında görülüyor

http://www.savunmasanayi.net/yunanistana-alman-lokumu/yunanistana-alman-lokumu/ (http://www.savunmasanayi.net/yunanistana-alman-lokumu/yunanistana-alman-lokumu/)
Başlık: Ynt: Yunanistan'a 223 M109A3GEA2
Gönderen: free36 - 24 Haziran 2009, 00:22:59
yani bu adamlar günü kurtarma peşinde.Vallaha cok sevındım alsınlar hazır hazır ;D
Başlık: BAE Systems’e M109A7 ve M992A3 siparişi
Gönderen: fırtına06 - 15 Aralık 2019, 10:26:46
İngiltere merkezli BAE Systems firmasına bağlı olan BAE Systems Land & Armaments, M109A7 Kendinden Tahrikli Obüs Sistemi ve M992A3 Mühimmat İkmal Aracı ile ilgili olarak yeni bir sipariş aldı.

(https://www.savunmasanayist.com/wp-content/uploads/2019/02/PIM-TEST-TRACK-PRETTY-7453-696x464.jpg)

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’dan edinilen bilgiye göre söz konusu sipariş, ABD Ordusu için M109A7 Kendinden Tahrikli Obüs Sistemi ve M992A3 Mühimmat İkmal Aracı üretimini kapsıyor. Toplam bedeli 249.152.760 dolar olan sözleşme kapsamında teslimatların, 31 Ocak 2023’e kadar tamamlanması planlanıyor.

M109 Paladin Obüs Sistemi
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30’dan fazla ülke tarafından kullanılan M109 Paladin, 155mm’lik Kundağı Motorlu Obüs Sistemi’dir. 1962 yılında kullanıma alınan Paladin; Vietnam, Yom Kippur, İran-Irak, Batı Sahra, Körfez, Irak, Suriye gibi yakın tarihe yön veren savaşlarda kullanılmıştır. Toplam ağırlığı 27.5 ton olan obüs, 155mm’lik M126 Topu ve M2 Browning Makinalı Tüfeği ile silahlandırılmıştır. Azami 56 km/sa hıza ulaşabilen obüs, 350 kilometre harekat menziline sahiptir.

https://www.savunmasanayist.com/bae-systemse-m109a7-ve-m992a3-siparisi/ (https://www.savunmasanayist.com/bae-systemse-m109a7-ve-m992a3-siparisi/)