Prof. Naci Görür Elazığ’da deprem olmadan önce uyarmaya başlamıştı. Süreci şöyle anlatıyor:
“- Fark ettim ki Elazığ bir deprem kentinde yaşadığını bilmiyor. Depremin geleceği belli.
- 2003 yılında kolları sıvadım, Vali, Kaymakam hepsiyle konuştum, konferanslar verdim.
- Bingöl, Adıyaman ve Malatya’nın da tehlikede olduğunu anlattım. Devlet Planlama Teşkilatı’na proje hazırladım.
- Kıvrandım, dilimde tüy bitti, 7 yıl uğraştım. 2010’da Elazığ depremi oldu.
‘İÇİME DOĞMADI, BİLİM VAR’
- Gelelim Erkenek-Maraş arasına... Bağırdık, çağırdık, yerel yönetimlerle konuştum. Düne kadar konuştum.
- 04:17’de depremi duydum, 75 yaşındayım, bir buçuk saat ağladım.
- İçime doğmadı deprem olacağı, bilim var. Bilim, bu fay hattının kırılacağını zaten söylüyordu.
- Elazığ’da kırılan fay hattındaki enerjinin bir kısmının şu an kırılan hatta transfer edileceğini söyledik.”
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/hande-firat/naci-gorur-bir-bucuk-saat-agladi-42216166
Evet onu yaparız, bunu yaparız, şunu yaparız. Şunları, bunları yapmalıyız. Yıllardır aynı konuları konuşup duruyoruz. Ama nedense sonuç aynı.
Prof. Naci Görür'ün 2010'da Elazığ depremi sonrası televizyondaki konuşmasını ben de hatırlıyorum. Sayın Görür'ün üzüntüsünü çok iyi hissedebiliyorum. İnsanların iyiliği için bildiğin şeyleri paylaşarak yapılan uyarılara kulak asılmaması nedeniyle gerçekleşen üzücü durumlara şahit olmak çok acı! Bizler de forumda benzer durumlar yaşayabiliyoruz. Gayet net açıklamıştı. Bir sonraki büyük depremin nerelerde olabileceğini söylemişti. Zaten bir deprem ülkesi olarak biliyoruz ki, bir fay kırıldığında, enerjinin bir bölümü bu fayın devamına aktarılır ve bir sonraki deprem o kısımda olur. Ülkemizin neredeyse her yeri risk altında ve her depremde görüyoruz ki yeterli önlem alınmamış. Sadece daha önce deprem görmüş alanlarda daha ciddi önlemler alınmış. Geçenlerde Düzce'de gerçekleşen depremde hasarın ve can kaybının olmaması buna örnek verilebilir.
Yaklaşık 500 senedir deprem görmeyen bir alanda oldu deprem. Ancak bekleniyordu. Buna benzer beklenen diğer bölge ise yine uzun zamandır kırılmamış bir fay barındıran Marmara denizi. O da saatli bir bomba gibi ve kırıldığında onun da 7'nin üzerinde bir deprem yaratacağı belirtiliyor. 99 depreminde İstanbul'a kadar olan kısım kırıldı ve o dönem 30 yıl içerisinde kalan kısmının kırılma olasılığının yüksek olduğuydu. 30 yılın dolmasına az kaldı! Kırıldığında Marmara ve Trakya bölgeleri etkilenecek. Peki bu bölgeler gerçekten buna hazır mı?
Özellikle ülkemizin en büyük kenti, nüfusumuzun yaklaşık dörtte birinin yaşadığı İstanbul'da? İstanbul'u fay hattına yakın diye taşımak mümkün değil. Yedi tepe üzerine kurulu olması bir avantaj. Ancak zemini gerçekten çok kötü olan yerleri de az değil! Dün bir tünel girişi çöktüğü için yardım araçlarının ulaşımı aksamıştı. İstanbul'da bu kadar uzun zamandır alınan önlemler nelerdir? Pek çok eski binanın yıkıldığını duymuştum. Ancak bazı binaların sağlam, bazılarının tam tersi olduğunu düşünüyorum. hasar görebilecek binalarda görevlendirilebilecek arama kurtarma sayısının yeterli olabileceğini düşünmüyorum. Olası bir Marmara depremi ülkemiz sanayisini ve dolayısıyla ekonomiyi ciddi şekilde olumsuz etkileyecek. Olası bir depremde boğasın iki yakasını birleştiren köprülerin hasar görme ihtimali de bulunuyor. Ulaşım zaten mevcut şartlarda bile zor, bir deprem sonrasında nasıl olabilir? Üstüne bir de ikinci bir boğaz yapılmaya çalışılıyor. Onun da üzerine bir sürü geçiş noktası yapılması gerekiyor ve bunların da hasar görme olasılığı var. Esasen ona para harcamak yerine, depreme hazırlığa para harcansa çok daha fazla hayat kurtarılmış olur düşüncesindeyim. Bunu daha önce de defalarca dile getirmiştim. Ve maalesef zaman daralıyor.