12 adet denizaltı NASIL 50MİLYAR DOLAR olur yahu?????? yani 1 denizaltı için 4milyar dolar hesap çıkıyor ortaya...
Barracuda sınıfı denizaltı, nükleer atak denizaltısı değilmi?
Almanya ihaleye hangi teklif ile girdi?
Üstündeki aip sistemi o kadar gelişmiş ki gemiye batık halde 34 bin km menzil veriyor.
Bir yanlışı düzeltelim. 50 milyar dolar derken 50 milyar Avusturya dolarıymış. 35 Milyar Amerikan dolarına denk geliyor. Denizaltı başına nerdeyse 3 milyar dolar. Kendilerine yaptıkları nükleer versiyonun 2.5-3 katı.Fransızlar iyi fiyat geçirmiş üstüne nükleer bile değil
Menzil muazzam bu mezillerde bir aip sistemi yapabilirmiyiz acabaÜstündeki aip sistemi o kadar gelişmiş ki gemiye batık halde 34 bin km menzil veriyor.
:o :o :o
Üstündeki aip sistemi o kadar gelişmiş ki gemiye batık halde 34 bin km menzil veriyor.
:o :o :o
Menzil muazzam bu mezillerde bir aip sistemi yapabilirmiyiz acaba
O vakit idealab ın denizaltı tasarımını neden kullanmıyoruz tasarım yerli değilmi
O vakit idealab ın denizaltı tasarımını neden kullanmıyoruz tasarım yerli değilmi
İdelab'ın bir denizaltı tasarımı yok. Onlar işin güç ve tahrik bölümünde . Çalışmaları'da devam ediyor . İşin tasarım kısmı stm ve donanma tasarım işiyle uğraşan kısımlarında.
([url]https://defence.pk/pdf/attachments/9caa0aae-7c70-4135-b21c-65417267cdb6-jpeg.528896/[/url])
Şu an ilerleme bu durumda.
([url]http://i64.tinypic.com/i2rfkj.png[/url])
Şu an teknoparkta çaışmalarına devam ediyorlar. Bu çekirdeği kendi imkanlarıyla yaptılar.(T-625'in çalıştırılan çekirdeği gibi düşünün.) , test prototipi için ssb'den finansman bekliyorlar ama bürokratik bazı engellere takılıyorlar.
([url]http://i65.tinypic.com/2zohetk.png[/url])
Güncel vaatleri bu. Buda type-214 sınıfı 4x1MW'luk bir modül için . Yakın zamanda bir başka forumda bayağı açıklamalar yaptılar. Bu 15.000 km'yi batık halde gidebileceğinden bahsediyorlar. Resimde de 1200 metre derinliklerden bahsediyor. En yakın rakibi ne kadar gelşmiş olduğuyla övünülen Type-212 denizaltısı daha inememiş ama teorik olarak özel bir konfigürasyonla 700 metrelere inebileceği iddia ediliyor.
Batık halde 15.000 km iddialarını bir kenara koyalım. Ama geliştirdikleri sistem Fransız mesma'dan 3 kata yakın daha gelişmiş. Eğer milden de bu sistemi shortfin barracuda konfigürasyonu gibi 4 bin ton 2x7mw'lık bir düzende kullanırsak ortaya çıkacak denizaltı çok etkili bir denizaltı olacaktır.
Umarım gerekli desteği alırlar.
Böyle bir projemiz madem var dediklerine göre de fetö temizlendi ya hani bu bürokratik engellemeleri kim çıkartıyor bu arada bende karıştırdım STM ile idealabı STM nın halı hazırda denizaltı tasarımları var diye biliyorum donanma komutanlığı tersanesinin milden projesinde son durum nedir bilen var mı eğer proje tasarlanması ise STM nın projesi dikkate alınıyor mu
Büyük düşünebilen ve herşeyin iyisine sahip olan silahlı kuvetlerimizin olması hepsimizin dileği ve ortak isteği olmakle birlikte bir de realite mevcut.
Realite derken kastım şu, Türkiyemizin coğrafi konumu ,ekonomik durumu,çevresel risk faktörleri Avusturalya ile 1-1 örtüşmemekte. Avusturalya bir okyanus ülkesi, Türkiye nin öncelikli koruma altında tutması gereken denizler ,Akdeniz ,Ege,karadeniz yani daha sığ denizler. Avusturalyanın çevresel risk faktörü oldukça düşük ,Türkiyemizin risk faktörü yüksek özellikle Akdeniz ve Ege. Avusturalyanın Kişi başı ekonomik gücü ve Türkiyemizin kişi başina düsen ekonomik güçleri arasında büyük fark mevcut. Hali ile Savunma ayrılmış olan bütçemizin büyük bir kısmı devam etmekte olan operasyonlara , geriye kalan küçük kısmı ile ancak gerçek yatırımlara ayrılmakta . Kısıtlı yatırım bütçemizi de hemen hemen her alanda öncelikli olan birçok değisik ebattaki projelere aktarmaktayız. (Buraya kadar yazdıklarımı zaten sizler de biliyordunuz ama bir hatırlatmak istedim )
Avusturalya peki niye ihalede istenilen şartların çok üzerinde olan ,rakiplerini en pahalısı , denmemiş teknolojiyi tercih etti buna bakmak lazım?
Avusturalyanın risk altında olmadığı için önerilen teknolojinin hazır olmasını rahatlıkle bekleyebilir.
Avusturalya Okyanus ülkesi ve ABD nin bir ileri karakolu olduğu için daha uzun soluklu ve daha iri denizaltı kullanımıda sıkıntı olmaz bilakis avantaj sağlar.
Avusturalyada ihale kazanan firma yaklaşık 3000 kişiye iş alanı sağlayacağı tahüdünde bulunduğu gibi teknoloji transferi sözkonusu.
Avusturalya Baracuda denizaltısını seçmekle mevcut denizaltı ekolunden vazgecerek fransız ekolune gecmeye karar kıldı.
Anlaşmada belirtilen fiyat kapasamında denizaltı + R&D fiyatı dahil onun için fiyat yüksek.
Türkiyemize gelince yatırım bütçesindeki denizaltı kısmı hayli kısıtlı.
Alman ekolunu kullanmaktayız . Değisik bir ekole geçmemiz zaman ve ek masraf gerektirir ''Ör bakım + donnım fabrikalarımız mevcut ekole göre üretim yapmakta''
Denenememiş bir sistem üzerine karar kılarak harcayacak fazla zamanımız yok.
Türkiyemizin yurt savunması öncelikli olarak daha sığ sular olan Akdeniz ve Egede oluşmakta , ilerde başka denizlerde gerek bayrak göstermek veya olası ileri karakol için daha soluklu ve sürattli yeni model deniz altılara da ihtiyacımız olacağı aşıkar . Onları da mevcut deneyimimiz + haelen yürütülmekte olan projeden edinilecek tecrübenin üzerine eklemekle bir sonraki modeli de yerli olarak geliştirme imkanımız olacğı kanısındayım.
Sadece bize lazım olup olmaması değil bence önemi. Aynı zamanda hem stratejik bir silah, hem de ciddi bir ticari ürün.
Battlestar bizim beyinler arasında telepatik bir bağ olabilir mi ikidir yazıcam bir şeyler senin yazını okuyorum diyorum yazmama gerek kalmadı demek istediğim yazılmış bile zaten ;) Metin 62 haklı sebeplerin var doğru ama genişlemek ve modernleşmesi zorunda olan bir donanmaya ve hava kuvvetlerine ihtiyacımız var kara kuvvetleri modernize olsa yeter bunun içinde gelişmiş denizaltı ve su üstü platformlara ihtiyacımız var hatta bana kalsa insansız denizaltılara yönelik bir proje başlatabiliriz ama bu denizaltılar nükleer tahrik sistemine veya normal tahrik sistemlerine sahip olabilecek ve gezgin tarzı füzeler ile saldırı kabiliyeti arttırılmış platformlar olabilir hem daha küçük olabilir hemde daha uzun mezillere sahip olabilir dizel motorlu olanları tabi daha fazla silah taşıyabileceği gerçeğide yanına ekleniyor :)Büyük düşünebilen ve herşeyin iyisine sahip olan silahlı kuvetlerimizin olması hepsimizin dileği ve ortak isteği olmakle birlikte bir de realite mevcut.
Realite derken kastım şu, Türkiyemizin coğrafi konumu ,ekonomik durumu,çevresel risk faktörleri Avusturalya ile 1-1 örtüşmemekte. Avusturalya bir okyanus ülkesi, Türkiye nin öncelikli koruma altında tutması gereken denizler ,Akdeniz ,Ege,karadeniz yani daha sığ denizler. Avusturalyanın çevresel risk faktörü oldukça düşük ,Türkiyemizin risk faktörü yüksek özellikle Akdeniz ve Ege. Avusturalyanın Kişi başı ekonomik gücü ve Türkiyemizin kişi başina düsen ekonomik güçleri arasında büyük fark mevcut. Hali ile Savunma ayrılmış olan bütçemizin büyük bir kısmı devam etmekte olan operasyonlara , geriye kalan küçük kısmı ile ancak gerçek yatırımlara ayrılmakta . Kısıtlı yatırım bütçemizi de hemen hemen her alanda öncelikli olan birçok değisik ebattaki projelere aktarmaktayız. (Buraya kadar yazdıklarımı zaten sizler de biliyordunuz ama bir hatırlatmak istedim )
Avusturalya peki niye ihalede istenilen şartların çok üzerinde olan ,rakiplerini en pahalısı , denmemiş teknolojiyi tercih etti buna bakmak lazım?
Avusturalyanın risk altında olmadığı için önerilen teknolojinin hazır olmasını rahatlıkle bekleyebilir.
Avusturalya Okyanus ülkesi ve ABD nin bir ileri karakolu olduğu için daha uzun soluklu ve daha iri denizaltı kullanımıda sıkıntı olmaz bilakis avantaj sağlar.
Avusturalyada ihale kazanan firma yaklaşık 3000 kişiye iş alanı sağlayacağı tahüdünde bulunduğu gibi teknoloji transferi sözkonusu.
Avusturalya Baracuda denizaltısını seçmekle mevcut denizaltı ekolunden vazgecerek fransız ekolune gecmeye karar kıldı.
Anlaşmada belirtilen fiyat kapasamında denizaltı + R&D fiyatı dahil onun için fiyat yüksek.
Türkiyemize gelince yatırım bütçesindeki denizaltı kısmı hayli kısıtlı.
Alman ekolunu kullanmaktayız . Değisik bir ekole geçmemiz zaman ve ek masraf gerektirir ''Ör bakım + donnım fabrikalarımız mevcut ekole göre üretim yapmakta''
Denenememiş bir sistem üzerine karar kılarak harcayacak fazla zamanımız yok.
Türkiyemizin yurt savunması öncelikli olarak daha sığ sular olan Akdeniz ve Egede oluşmakta , ilerde başka denizlerde gerek bayrak göstermek veya olası ileri karakol için daha soluklu ve sürattli yeni model deniz altılara da ihtiyacımız olacağı aşıkar . Onları da mevcut deneyimimiz + haelen yürütülmekte olan projeden edinilecek tecrübenin üzerine eklemekle bir sonraki modeli de yerli olarak geliştirme imkanımız olacğı kanısındayım.
Metin62 kardeşim seninde kendine göre bazı donelerin var . Ben bazılarında katılıyorum sana. Yanlız Türkiyenin natonun en büyük 2. ordusu olduğunu ve avrupanın en büyük dünyanın en büyük ilk 4 denizaltı kuvvetinden(reislerle birlikte nerdeyse aynı sayıdaki japonya ve hindistanla cep denizaltıcı iran ve Koreyi saymazsak) birisi olduğunu bilelim. Çok sağlam ve tartışılmaz bir denizaltı doktrini ve geleneğimiz olduğu kesin.
Diğer yandan denizaltı maliyetleri bir kenara Avustralyanın donanma yenileme projelerinin toplam maliyeti 99.6 milyar Avusturya doları veya 70-75 milyar Amerikan doları. Bizim tf-2000, tf-100, İ sınıfı, Milgem, Lhd, Mil-den bunların toplam bedeli 20-25 milyar Amerikan Dolarını buluyor. Nerdeyse 3 katı.
Onun dışında Okyanus- İç deniz mevzusu konusunda biz iç deniz ülkesi olsak da genişleyen dış siyasal etki alanımız ve buna sudan, katar, somalideki deniz üslerimiz eklenince bizim her halükarda okynuslarda da seyreden bir donanmaya ihtiyacımız var. Onuda geçtim ülkemiz şu an kızıldeniz ve basra körfezinden gelebilecek her tomahawk saldırısına açık başkente kadar menzilde. Acil bir durumda mısır süveyş kanalını açmazsa hiçbirşey yapamayız ki şu an mısır baş düşmanımız konumunda. O yüzden bu konuda sınır dışı üslerimiz özellikle somali, katar, sudan çok önemli . O üslerde devamlı boy göstermek için uzun menzilli bir donanmaya ihtiyacımız var.
Onuda geçtim hiçbiri olmasın. SSBN dediğimiz nükleer tahrikli nükleer seyir/balistik füze atabilen denizaltılar ülkelerin en tehlikeli silahıdır ve dış bağımsızlık garantisidir. Keza siz bir ülkeyi dümdüz etsenizde onun denize açılmış bir ssbn'i bir hata iki hafta bir y sonra birden arka bahçenizden çıkar ve size nükleer'i çakabilir. Korku hiçbir zaman bitmez. Bizde nükleer tahrikli yapmasakta en uzaktaki dış siyaset rakibimiz amerikaya gidip nükleer başlık taşıyabilecek bir gezgin füzesi atabilecek bir denizaltımız olursa bizim dış siyasi baskılara karşı dayanımımız artar. Elimiz ve tehditkarlığımız artar. İran bile s-300 sistemleri yüzünden işgali masa üstünde kaldığı bir ortamda hele.
O yüzden bize lazım.
Sayın Battlestar, Skywolf, Raptor44 arkadaşlarım ayni görüşü paylaşıp ısrar etiklerine göre benim göremediğim olasılıklar olmalı deyip''noktayı koyuyorum'' ;)Estağfurullah öyle şey mi olur tartışma devam etmeli bence konuşarak ve birbirimizi anlayarak en doğrusunu buluruz.
Battlestar bizim beyinler arasında telepatik bir bağ olabilir mi ikidir yazıcam bir şeyler senin yazını okuyorum diyorum yazmama gerek kalmadı demek istediğim yazılmış bile zaten ;) Metin 62 haklı sebeplerin var doğru ama genişlemek ve modernleşmesi zorunda olan bir donanmaya ve hava kuvvetlerine ihtiyacımız var kara kuvvetleri modernize olsa yeter bunun içinde gelişmiş denizaltı ve su üstü platformlara ihtiyacımız var hatta bana kalsa insansız denizaltılara yönelik bir proje başlatabiliriz ama bu denizaltılar nükleer tahrik sistemine veya normal tahrik sistemlerine sahip olabilecek ve gezgin tarzı füzeler ile saldırı kabiliyeti arttırılmış platformlar olabilir hem daha küçük olabilir hemde daha uzun mezillere sahip olabilir dizel motorlu olanları tabi daha fazla silah taşıyabileceği gerçeğide yanına ekleniyor :)Büyük düşünebilen ve herşeyin iyisine sahip olan silahlı kuvetlerimizin olması hepsimizin dileği ve ortak isteği olmakle birlikte bir de realite mevcut.
Realite derken kastım şu, Türkiyemizin coğrafi konumu ,ekonomik durumu,çevresel risk faktörleri Avusturalya ile 1-1 örtüşmemekte. Avusturalya bir okyanus ülkesi, Türkiye nin öncelikli koruma altında tutması gereken denizler ,Akdeniz ,Ege,karadeniz yani daha sığ denizler. Avusturalyanın çevresel risk faktörü oldukça düşük ,Türkiyemizin risk faktörü yüksek özellikle Akdeniz ve Ege. Avusturalyanın Kişi başı ekonomik gücü ve Türkiyemizin kişi başina düsen ekonomik güçleri arasında büyük fark mevcut. Hali ile Savunma ayrılmış olan bütçemizin büyük bir kısmı devam etmekte olan operasyonlara , geriye kalan küçük kısmı ile ancak gerçek yatırımlara ayrılmakta . Kısıtlı yatırım bütçemizi de hemen hemen her alanda öncelikli olan birçok değisik ebattaki projelere aktarmaktayız. (Buraya kadar yazdıklarımı zaten sizler de biliyordunuz ama bir hatırlatmak istedim )
Avusturalya peki niye ihalede istenilen şartların çok üzerinde olan ,rakiplerini en pahalısı , denmemiş teknolojiyi tercih etti buna bakmak lazım?
Avusturalyanın risk altında olmadığı için önerilen teknolojinin hazır olmasını rahatlıkle bekleyebilir.
Avusturalya Okyanus ülkesi ve ABD nin bir ileri karakolu olduğu için daha uzun soluklu ve daha iri denizaltı kullanımıda sıkıntı olmaz bilakis avantaj sağlar.
Avusturalyada ihale kazanan firma yaklaşık 3000 kişiye iş alanı sağlayacağı tahüdünde bulunduğu gibi teknoloji transferi sözkonusu.
Avusturalya Baracuda denizaltısını seçmekle mevcut denizaltı ekolunden vazgecerek fransız ekolune gecmeye karar kıldı.
Anlaşmada belirtilen fiyat kapasamında denizaltı + R&D fiyatı dahil onun için fiyat yüksek.
Türkiyemize gelince yatırım bütçesindeki denizaltı kısmı hayli kısıtlı.
Alman ekolunu kullanmaktayız . Değisik bir ekole geçmemiz zaman ve ek masraf gerektirir ''Ör bakım + donnım fabrikalarımız mevcut ekole göre üretim yapmakta''
Denenememiş bir sistem üzerine karar kılarak harcayacak fazla zamanımız yok.
Türkiyemizin yurt savunması öncelikli olarak daha sığ sular olan Akdeniz ve Egede oluşmakta , ilerde başka denizlerde gerek bayrak göstermek veya olası ileri karakol için daha soluklu ve sürattli yeni model deniz altılara da ihtiyacımız olacağı aşıkar . Onları da mevcut deneyimimiz + haelen yürütülmekte olan projeden edinilecek tecrübenin üzerine eklemekle bir sonraki modeli de yerli olarak geliştirme imkanımız olacğı kanısındayım.
Metin62 kardeşim seninde kendine göre bazı donelerin var . Ben bazılarında katılıyorum sana. Yanlız Türkiyenin natonun en büyük 2. ordusu olduğunu ve avrupanın en büyük dünyanın en büyük ilk 4 denizaltı kuvvetinden(reislerle birlikte nerdeyse aynı sayıdaki japonya ve hindistanla cep denizaltıcı iran ve Koreyi saymazsak) birisi olduğunu bilelim. Çok sağlam ve tartışılmaz bir denizaltı doktrini ve geleneğimiz olduğu kesin.
Diğer yandan denizaltı maliyetleri bir kenara Avustralyanın donanma yenileme projelerinin toplam maliyeti 99.6 milyar Avusturya doları veya 70-75 milyar Amerikan doları. Bizim tf-2000, tf-100, İ sınıfı, Milgem, Lhd, Mil-den bunların toplam bedeli 20-25 milyar Amerikan Dolarını buluyor. Nerdeyse 3 katı.
Onun dışında Okyanus- İç deniz mevzusu konusunda biz iç deniz ülkesi olsak da genişleyen dış siyasal etki alanımız ve buna sudan, katar, somalideki deniz üslerimiz eklenince bizim her halükarda okynuslarda da seyreden bir donanmaya ihtiyacımız var. Onuda geçtim ülkemiz şu an kızıldeniz ve basra körfezinden gelebilecek her tomahawk saldırısına açık başkente kadar menzilde. Acil bir durumda mısır süveyş kanalını açmazsa hiçbirşey yapamayız ki şu an mısır baş düşmanımız konumunda. O yüzden bu konuda sınır dışı üslerimiz özellikle somali, katar, sudan çok önemli . O üslerde devamlı boy göstermek için uzun menzilli bir donanmaya ihtiyacımız var.
Onuda geçtim hiçbiri olmasın. SSBN dediğimiz nükleer tahrikli nükleer seyir/balistik füze atabilen denizaltılar ülkelerin en tehlikeli silahıdır ve dış bağımsızlık garantisidir. Keza siz bir ülkeyi dümdüz etsenizde onun denize açılmış bir ssbn'i bir hata iki hafta bir y sonra birden arka bahçenizden çıkar ve size nükleer'i çakabilir. Korku hiçbir zaman bitmez. Bizde nükleer tahrikli yapmasakta en uzaktaki dış siyaset rakibimiz amerikaya gidip nükleer başlık taşıyabilecek bir gezgin füzesi atabilecek bir denizaltımız olursa bizim dış siyasi baskılara karşı dayanımımız artar. Elimiz ve tehditkarlığımız artar. İran bile s-300 sistemleri yüzünden işgali masa üstünde kaldığı bir ortamda hele.
O yüzden bize lazım.
Sayın Battlestar, Skywolf, Raptor44 arkadaşlarım ayni görüşü paylaşıp ısrar etiklerine göre benim göremediğim olasılıklar olmalı deyip''noktayı koyuyorum'' ;)
Bir an Vergi konusu hakkında yorum yapmak içimden geçti ama , bir önceki yorumumda noktayı koydum dediğim için şimdi kalkıp noktayı, noktalı virgüle çevirmem doğru olmaz. :-X
Baracuda konusunu yeterince sulandırmış oldum farkındayım. ''pek hoş olmadı'' :(
Naval_News
@naval_news
Fransa, Barracuda sınıfı nükleer denizaltının ilki olan Suffren'i yarın teslim alacak. 6 denizaltılık proje yaklaşık 10 milyar $. Denizaltıda F-21 torpidosu, Exocet güdümlü füzesi, seyir füzesi ve sualtı komandoları için mini denizaltı olacak.
⚓Ilk sac kesimleri:
•1. Gemi Suffren 2007'de.
•2. Gemi Duguay-Trouin 2009'da.
•3. Gemi Tourville 2011'de.
(https://pbs.twimg.com/media/D_M0_UkWwAA-Itc?format=jpg&name=medium)
(https://pbs.twimg.com/media/D_M0_fZW4AMOHFJ?format=jpg&name=small)
(https://pbs.twimg.com/card_img/1149333021323083776/vEtt2jsG?format=jpg&name=small)
ABD ve İngiltere bu hareketleriyle, Avrupa'nın savunması anlamında NATO'nun fişini çekmiş oldu. AB bu noktadan sonra kendi ordusunu kurmaya daha çok odaklanacak. Biz ise zaten kafamızda bitirmiştik NATO'yu.
AB ulkelerinin su anda gercek anlamda Nato ya alternatif yaratabilecekleri bir askeri guc icin ne siyasi ne de maddi kabiliyetleri vardir. AB ulkelerinin bir cogunda yakinda veya ilerisi yillarda secimler yapilacak. Bu nedenle Covid sonrasi daralmis olan ekonomileri nedeni ile hic bir uye ulkenin bu tur bir calismaya zorunlu kalmadiklari surece oncelikleri oldugunu dusunmuyorum.
Macron'un birkaç yıl önce NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti sözü boşuna değildi. Saflar netleşiyor. İngiltere, Avrupa Birliği'nden boşuna çıkmadı. AB çatısı altında İngiltere ciddi anlamda absorbe edilmişti. Etkisini yitirmişti. İngiltere gibi üst aklın ta kendisi diyebileceğimiz bir ülkenin AB'den ayrılması asla basite alınmamalı. İngiltere ile ABD, AB gölgesi olmadan ilişkilerini daha da ileri götürüyor. Öte yandan İngiltere'nin Türkiye ile STA imzalaması, askeri işbirliğini arttırmak istemesi de boşuna değil. Herkes oyun kuruyor. İngiltere yeni dönemde Türkiye'yi AB'ye kaptırmak istememekte.
Fransa özelinde Macron AB'nin liderliğine göz koymuş durumda. 2-3 yıldır Avrupa'nın kendisini koruması için NATO'dan da bağımsız bir AB ordusu isteğini dillendirip duruyor. Lakin Almanya gibi bir üretim ekonomisi varken Fransa'nın liderliği ne derece gerçekçi? Almanya olmasa AB kaç kere iflas etmişti. İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz gibi batık AB ülkelerini hep ayakta tutan Alman parası oldu. Bu ülkeler Almanya varken Fransa'ya boğun eğer mi? Hiç sanmıyorum. Fransa'nın liderliği, ıslak rüyalar görmekten öte değil. Almanlar, Fransa'ya liderliği hayatta yem etmez.
Fransa'nın NATO karşıtı açıklamaları nedeniyle ABD ve UK tarafından dövüleceği zaten aşikardı. Pasifik'te de adeta geri bas lan denildi Fransa'ya. Avustralya özelinde Pasifik'te Fransa'nın hayalleri okyanusun dibini boyladı. 90 Milyar USD$ zararın yanı sıra ciddi bir prestij ve nüfuz kaybına uğradılar.
Yakın zamanda Fransa'dan Türkiye'ye karşı sıcak mesajlar gelirse şaşırmam açıkçası. Zira 90 kağıt öyle sindirilmesi zor bir kayıp değil. Pasifik'te avucunu yalamakta cabası. Yunanistan'a 2-3 Milyar'a silah ve uçak satmanın çok çok ötesinde bir rakam bu. O nedenle Fransa yeni dönemde Türkiye ile ilişkileri yeniden geliştirmek isteyebilir. Öte yandan İngilizler de aynı şekilde bizi karşısında görmektense yanında görmeyi yeğleyecektir.
Almanya'daki seçimleri de göz ardı etmemek gerek. Merkel sonrası AB'nin ağababası benim kafasında dolaşabilecek bir Macron'u Almanlar asla istemez. Onlar da bir aksiyon alacaktır.
Yeni dönem gerçekten enteresan olacak. Son dönemlerin moda ve klişe lafı olsa da gerçekten küresel politikada kartlar yeniden dağıtılıyor.
Macron'un birkaç yıl önce NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti sözü boşuna değildi. Saflar netleşiyor. İngiltere, Avrupa Birliği'nden boşuna çıkmadı. AB çatısı altında İngiltere ciddi anlamda absorbe edilmişti. Etkisini yitirmişti. İngiltere gibi üst aklın ta kendisi diyebileceğimiz bir ülkenin AB'den ayrılması asla basite alınmamalı. İngiltere ile ABD, AB gölgesi olmadan ilişkilerini daha da ileri götürüyor. Öte yandan İngiltere'nin Türkiye ile STA imzalaması, askeri işbirliğini arttırmak istemesi de boşuna değil. Herkes oyun kuruyor. İngiltere yeni dönemde Türkiye'yi AB'ye kaptırmak istememekte.
Fransa özelinde Macron AB'nin liderliğine göz koymuş durumda. 2-3 yıldır Avrupa'nın kendisini koruması için NATO'dan da bağımsız bir AB ordusu isteğini dillendirip duruyor. Lakin Almanya gibi bir üretim ekonomisi varken Fransa'nın liderliği ne derece gerçekçi? Almanya olmasa AB kaç kere iflas etmişti. İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz gibi batık AB ülkelerini hep ayakta tutan Alman parası oldu. Bu ülkeler Almanya varken Fransa'ya boğun eğer mi? Hiç sanmıyorum. Fransa'nın liderliği, ıslak rüyalar görmekten öte değil. Almanlar, Fransa'ya liderliği hayatta yem etmez.
Fransa'nın NATO karşıtı açıklamaları nedeniyle ABD ve UK tarafından dövüleceği zaten aşikardı. Pasifik'te de adeta geri bas lan denildi Fransa'ya. Avustralya özelinde Pasifik'te Fransa'nın hayalleri okyanusun dibini boyladı. 90 Milyar USD$ zararın yanı sıra ciddi bir prestij ve nüfuz kaybına uğradılar.
Yakın zamanda Fransa'dan Türkiye'ye karşı sıcak mesajlar gelirse şaşırmam açıkçası. Zira 90 kağıt öyle sindirilmesi zor bir kayıp değil. Pasifik'te avucunu yalamakta cabası. Yunanistan'a 2-3 Milyar'a silah ve uçak satmanın çok çok ötesinde bir rakam bu. O nedenle Fransa yeni dönemde Türkiye ile ilişkileri yeniden geliştirmek isteyebilir. Öte yandan İngilizler de aynı şekilde bizi karşısında görmektense yanında görmeyi yeğleyecektir.
Almanya'daki seçimleri de göz ardı etmemek gerek. Merkel sonrası AB'nin ağababası benim kafasında dolaşabilecek bir Macron'u Almanlar asla istemez. Onlar da bir aksiyon alacaktır.
Yeni dönem gerçekten enteresan olacak. Son dönemlerin moda ve klişe lafı olsa da gerçekten küresel politikada kartlar yeniden dağıtılıyor.
+1
NATO’nun beyin ölümü Fransa’nın Afrika cumhuriyetlerinden gittikçe def olmasına bağlanıyor.
Sömürge çıkarları olmadığı yerde elbette NATO’nun akıllarınca beyin ölümü gerçekleşiyor.
Libya’da kuyruklarına bastığımızın acısını daha halen yaşıyor.