ortada stratejik ortaklık yalanı diye bir yalan yok.
bazen nato çatısı altında ta Afganistan'da, bazen BM uygulamalarında, bazen de ikili ilişkilerde ortaktık.
bizim bu ortaklıkta kötü hissetmemizin nedeni ortaklık yapısı, yani ABD büyük ortakken biz küçük ortaktık.
doğal olarak bu ortaklıkta ABD hep bizden daha karlı göründü, büyük ortak olarak daha büyük pay aldı.
kendinizden hesap edin, kurban için ortak ineğe girdiğinizi ve sizin 3 hisselik ödeme yaptığınızı düşünün, siz daha fazla para koyduğunuz halde diğer küçük hissedarlarla aynı kiloda et mi alacaktınız yani?
bize stratejik ortaklıkta kötü hissettiren buydu.
savaş uçaklarını geçtim, şu anki birçok zırhlı aracımızda dahi hep ABD motorları var, zırhlı araçların üzerindeki uzaktan kumandalı silahların makinalıları dahi bu ortaklığın bize açmış olduğu kapılar sayesinde normalden daha kolay geliyor.
atak helosunun motoru nereden?
2021 yılının ilk dört ayında havacılık sanayimiz en çok nereye ihracat yapmış?
milli motorlarımızı üreten TEİ firmasının ortağı kim?
ABD f16'sını Mısır'a nasıl ihrac edebildik?
...
neyse, ABD güzellemesi yapmayacağım da, bu stratejik ortaklık lafı sandığımız kadar yalan değildi, ortaklıkta içimize sindiremediğimiz şeyi anlatmak için bu örnekleri verdim.
ABD kadar karlı olamasak da, biz de ortaklığın faydasını az çok gördük.
geleyim asıl konuya.
ABD emperyal bir devlet ve ilgilendiği çok fazla konu var. bir ülkeyle tamamen aynı çizgide yürüme ihtimali olamaz.
İngiltere ile dahi tamamen aynı çizgide yürüyemezken tabiki bizlede yalpalayan ilişkileri olabilir.
ABD uzaktaki stratejik ortağımızken bazı şeyleri sadece düşünüyordu; ama yakınımızdaki stratejik ortak haline geldikçe düşündüğü şeyleri eyleme dönüştürmeye başladı.
1. ırak savaşıyla ufak bir hareket alanı buldu; ama bölge henüz kıvama gelmemişti.
yıllardır zihin dünyasında faydalanma planları yaptığı ayrılıkçı akımların başı ezilmesin diye, çekiç güç adlı bir koruma şemsiyesi oluşturdu ve bu şemsiye altında geleceğe yatırım yaptı.
bu hazırlıklar sona yaklaşırken bizim konuya bakışımız hiç de ortağımıza paralel değildi.
bizim bakışımız şöyleydi:
...
"Türkiye'nin müttefiki olan ABD'nin, aynı zamanda Türkiye'nin sınırdaşıve iyi komşuluk ilişkileri bulunan Irak'a karşı bir askeri harekat düşündüğünü kaydeden Ecevit, ''Bu bizi çok tedirgin ediyor, çünkü ABD'nin girişeceği bir harekata biz katılmasak bile -ki katılmak istemeyiz- bu harekatın olumsuz etkileri Türkiye'ye daima yönelik olacaktır'' dedi.�
...
ABD'nin Saddam yönetimine karşı aldığı önlemlerin Kuzey Irak'taki Kürt nüfusunun cesaretini arttırdığını ifade eden Ecevit, ayrı bir devlet kurma eğiliminin göründüğünü söyledi. Ecevit, ''Kesin değil fakat adım adım o yolda ilerliyor Kuzey Iraklı Kürt birlikleri. Bu ciddi bir duruma gelirse biz elbette ciddi önlemlerini almak zorunda kalacağız'' diye konuştu. "
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ecevit-kuzey-irakta-fiili-devlet-askeri-mudahale-nedeni-102035beklenen gün geldiğinde ise bizden bir tezkere istendi ve bu tezkere kabul edilmedi.
rahmetli Ecevit haklı çıktı. müttefikimiz olan ABD bir harekat yaptı ve Türkiye bu harekata katılmadığı halde ciddi zarar gördü.
ABD, pek de stratejik ortak gibi davranmıyor ve hatta bu kavramın telaffuzundan bile mümkün mertebe kaçınıyordu.
dün çekiç gücün korumasındaki ayrılıkçı akımlar artık direk büyük güçlerin korumasındaydı.
bunu çuval, Kerkük tapu kayıtlarının yok edilmesi ve hatta ABD başkanına yazılan mektuplar izledi.
en sonunda da, malum Kerkük referandumuna kadar gelen bir süreç yaşandı.
bu hikayeye benzer bir süreç de, 10 yıldır Suriye içinde hazırlanıyor.
yani şimdi tüm bu hikayeyi bilen insan ABD ve Türkiye arasındaki temel sorunun s400 olduğuna inanamaz.
biz o s400 sistemini ülke dışına çıkarttığımızda tekrar ABD ile stratejik ortak olabileceğimiz düşüncesi absürttür.
ABD'nin bizim coğrafyamızda birlikte çalışma iradesi gösterdiği gruplara baktığınızda da, eski müttefikimizin kurduğu yeni üslerin haritalarına dağılımlarına baktığınızda da, yapılan sözlü ve yazılı açıklamalara baktığınızda da açık olan bir şey var.
ABD, kısa ve orta vadede bu politikaları değiştirmeyi düşünmüyor; bu yüzden de Türkiye ile tekrar o eski ılımlı ilişki dönemine giremeyeceklerini uzun süredir farkında.
milenyum sonrası yavaşça başladıkları, "Türkiye ile ilişki seviyesini düşürme ve Türkiye'ye alternatif yeni müttefikler bularak bu süreci ABD için en az zararla atlatma" planı, s400 alınmasıyla
hızlandırıldı.
olan budur.
ABD'nin uzun süredir yürüttüğü; ama s400 alımı sonrası hız verdiği politikanın adı "Türkiye ile ilişki seviyesini düşürme ve Türkiye'ye alternatif yeni müttefikler bularak bu süreci ABD için en az zararla atlatma" politikasıdır.
bizim politikamız ne?
ne olmalı?
bunu konuşmak gerek.