Millet, Ulus kavramı kısaca şöyle tarif ediliyor: ‘’Kıvançta ve tasada ortak olan, aynı kültürü, aynı geleneği ve aynı dili konuşan, aynı ortak geçmişi ve değerleri paylaşan ve gelecekte de birlikte yaşama iradesini ortaya koyan insan topluluğudur’’ deniliyor. Demek ki Millet olabilmek için evvela aynı duyguları paylaşmak gerekiyor muş.
Son terör saldırılarına verilen toplumsal tepkilerden öyle anlaşılıyor ki; insanlarımız kıvançta ve tasada artık aynı duyguları paylaşmıyorlar. Demek ki, millet kavramı zedelenmiştir veya tahrip edilmiştir. Peki, bunun müsebbipleri kimlerdir?
Devlet ise; ‘’ Toprak bütünlüğüne bağlı olarak, siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.‘’ şeklinde tanımlanmıştır. Demek ki, devlet olabilmek için ilk önce bir millet olabilmek gerekiyor. Millet olabilmek içinse; kıvançta ve tasada ortak duyguları paylaşmak gerektiğini zaten söylemiştik.
Milleti tek tek bireyler oluşturduğuna göre, bireylerin hayattan beklediği şeyler nelerdir? demiş olsak; bireylerin ilk önceliğinin can ve mal güvenliğini sağlamak olduğu açıktır. Pe ki bunu kim sağlayacak! Tabi ki Devlet… Devletin var olma amacı; en temelinde can ve mal güvenliğini sağlamak değil midir? Ortak duyguları paylaşan insanlar bir araya gelerek ilk önce bir millet oldular, sonrasında ise; ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla bir devlet kurdular. Devletin işlevi budur…
İnsanlar, eziyet çekmek veya horlamak için bir devlet kurmadıklarına göre; insanın aradığı şey nedir? diye sormuşlar. Birisi çıkmış demiş ki, insanın aradığı şey mutluluktur… Pe ki nasıl mutlu olabiliriz, insanı mutlu eden şey nedir? demişler… Bir görüşe göre bireylerin mutluluğu; bireysellik ile toplumsallığın bağımlılığı içerisinde gerçekleşir demiş. Yani bireysel mutluluklar ancak toplumsal mutlulukla mümkündür. Her şeyin parayla ölçüldüğü toplumlarda ise mutluluk zenginleşmektir şeklinde algılanmış. Yani paran varsa mutlusun paran yoksa insan bile değilsin! Karl Marx ise mutluluğu şöyle tarif etmiş; En mutlu olan, en çok sayıda insanı mutlu edendir.
Bu kadar girizgâhtan sonra işin özüne gelirsek; son terör saldırılarıyla birlikte; insanı insan yapan, toplumu toplum yapan, milleti millet yapan, devleti ise devlet yapan değerlerin tamamının zedelendiğine şahit oluyoruz. Pe ki bu vaziyetten kim çıkar elde edebilir size göre!? Yukarda mutluluğun tarifini yaparken gördüğümüz gibi; toplumun mutluluğunu değil de, bireyin mutluluğunu önceleyenler ancak bu işten bir çıkar umabilirler. Bireysel düşünenler ne diyorlardı; MUTLU OLMAK İÇİN ZENGİN OLMAK GEREKİR demiyorlar mıydı? Peki, bu memlekette kısa zaman zengin olanlar kimlerdir ! Benciller sadece kendilerini düşünürler, kendi çıkarları toplumun mutluluğundan üstündür.
Bireysel suçludan küresel suçluya doğru projektörleri çevirdiğimizde yine aynı manzara karşımıza çıkıyor. Ulus Devlet modelinden kim nefret ediyorsa, devleti devlet yapan değerlere saldıranlar da işte onlardır. Yerli işbirlikçileriyle birlikte; bireysel mutluluğu, toplumsal mutluluğa evla gören zihniyet; aynı zamanda toplumsal değerlerini de aşındırmış oldular. Neydi o kavramlar; ‘’kıvançta ve tasada ortak duyguları’’ paylaşmak değil miydi? Bu değer yargıları aynı zamanda devletinde bileşenleridir. Demek ki kendi vatandaşının ölmesine seyirci kalanlar veya sevinenler; aynı şuursuzluk içerisinde devleti de yıpratmaktadır.