..... ve @ Skywolf
Benim bu konuda tavrim net ve aciktir.
Kısacık alıntı yaparak genel bir çerçeve çizelim.
Efenim... Turgut Özal' dan, Necip Torumtay' dan falan bahsedilmiş...! kardeşler, arkadaşlar; bizler O günleri yaşadık, tarihe tanıklık ettik yani. Kenan Evren dönemini yaşadık, Turgut Özal dönemini yaşadık, Süleyman Demirel dönemini yaşadık... Bu dönemlerin hepsine tanıklık ettik. Tanıklık etmekle de kalmadık, henüz meseleler tazeyken konuları etraflıca öğrenmeye çalıştık. O dönemler 13-15 yaşlarındaydık belki ama günümüzün gençleri misali aklı beş karış havada apolitik gençler değildik. Ben 12-14 yaşında Savunma ve Havacılık dergisi okuyordum yahu!
Öyle anlaşılıyor ki, tarihi birazcık geriye sarmak gerekiyormuş...!
Meselenin evveliyatını, 1979 İran devrimine kadar götürmek gerektiğini şerh düşerek, yinede O konulara fazla girmeden, konuyu 1991 1.Körfez Savaşına getirelim...
Bu memleketin başına gelmiş birkaç tane bela vardır. Bunlardan bir tanesi de Turgut Özal'dır. Hesapsız, kitapsız, paldır küldür hareket etmeyi seven bir insandı. Bu hesapsız işlerinden birisi de; 1. Körfez Savaşında ki tutumudur. Güya ABD' nin gazıyla Irak' a girip, Musul ve Kerkük' ü alacaktık! Adamda ki hesapsızlığa bakın... 1 koyacaktık, 3 alacaktık. Bu ifade bizatihi kendisine aittir.
Kumar mı oynuyorsun birader! bahsettiğin konu poker mi, rulet mi, bul karayı al parayı mı? Nereye 1 koyuyorsun, neyin 3' ünü alıyorsun! Öyle kolay mı? Mesul' u ve Kerkük' ü sana yedirirler mi? 1920' ler de yedirmemişler... Lozan' da mesele olmuş, yedirmemişlerdi. Atatürk bir fırsatını bulmuş, tam Musul' a yürüyecekken Şeyh Sait ayaklanmasını çıkartmışlardı... Sana yedirirler mi birader! fakat adamda Enver Paşa' nın hayalciliği vardı. Ayakları yere basmıyordu, geleneksel Türk dış politikasıyla da barışık bir insan değildi... Aynen günümüz politikacıları gibi... Aynen Adnan Menderes gibi, aynen RTE gibi... Oysaki Türk dış politikası yüzlerce yılın deneyimleri göz önüne alınarak inşaa edilmişti.
Kaldı ki, önünde İran-Irak savaşı gibi bir örnek vardı. ABD' nin gazıyla Irak' ı İran saldırttılar. savaş tam sekiz yıl sürdü. Sonuç; iki tarafta hiç bir şey elde edemediği gibi, kaynaklarının tamamını da tükettiler. Saddam Hüseyin bu tükenmişliğe bir son vermek için Kuveyt ve Suudi Arabistan' a olan borçlarının silinmesini istemişti. Çünkü İran' la savaşması için onlar da ricacı olmuştu. İran'ı tüketmek için İran-Irak savaşını teşvik ettiler fakat savaş sonunda Irak' a vermiş oldukları borçların silinmesi isteğini reddettiler. Saddam Hüseyin kendisini ihanete uğramış gibi hissetti. Yine ABD' in gazlamasıyla Kuveyt' e daldı. Aynı ABD, bi' yandan da Türkiye' yi gazlıyordu. Musul ve Kerkük' ü vadediyordu.
DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?
IRAK' A KUVEYT' İ VADEDERKEN, TÜRKİYE' YE DE MUSUL VE KERKÜK' Ü VADEDİYOR!
Adamlarda ki şeytanlığa bakınız! Sekiz yıllık İran-Irak Savaşı yetmemiş gibi Üstüne bir de Türkiye-Irak Savaşını tezgahlıyor. Hesapta bölgede ki bütün devletleri tüketecek!
Genel kural odur ki, Türk ordusu hiç bir ülkenin menfaatleri için genel bir savaşa giremezdi... Atatürk' ün emanetidir. Büyük Atatürk diyordu ki,
Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. Görüyor musunuz! Büyük Atatürk neyi, kimlere emanet etmiş. Efendiler, Savaşa götürdüğünüz evlatlar öz be öz Türk çocuğudur. Kimin için savaştırıyorsun sen yav! Güya Musul ve Kerkük' ü alacakmış! Yedirirler mi sana yav? Karşıda şeytan oğlu şeytan var! Sana yedirirler mi ? Adnan menderes de aynı hesapsızlıkla Türk Ordusunu Kore' ye göndermişti.
Peki sonuçta ne olacaktı? Irak' la amansız bir savaşa tutuşacaktık. On binlerce Türk genci savaşlarda şehit düşecekti... Karşılığında yine on binlerce Iraklı asker toprağa düşecekti. Peki kimin için; ABD için!
İşte bütün bunları değerlendiren Necip Torumtay paşamız, Atatürk' ün askeri olduğu göstermek suretiyle istifasını basmıştır. Doğrudur, haklıdır, yerindedir. Turgut Özal' ın ayak oyunlarına gelmemiştir.