İSRAİL YAKINDA TÜRK ORDUSUNUN MÜŞTERİSİ Mİ OLACAK?
Yayın Organı : Haaretz
Yayın Tarihi : 19 Ocak 2011
Kayıt Tarihi : 19 Ocak 2011
Ülke : İsrail
Yazar : Zvi Bar'el
Çeviri Yeri : Ankara
Çeviri Şekli : Geniş özet
Çeviri Dili : İngilizce
--Türk Ordusu Sadece Bir Ordu Değil. Emeklilik Fonu "OYAK" Vasıtasıyla Milyarlarca Dolarlık Sivil İşi de Kontrol Ediyor. Hükûmet Şimdi Ordunun Ekonomik Gücünü Azaltmaya Çalışıyor--
12,2 milyar dolarlık yıllık bütçesiyle Türk ordusu, dünyanın en büyük alıcılarından biri. Şu anda yapmak üzere olduğu büyük bir satın almayla neredeyse 4 milyar dolar tutacak olan 109 helikopterin yanı sıra 300 de ilave helikopter alma seçeneği var.
Bu cazip sözleşme için iki firma rekabet ediyor, Black Hawk helikopterini üreten Amerikan Skorsky ve İtalyan firması Agusta Westland. İkisi de cazip fiyatların dışında diğer bazı avantajlar da sunuyor.
Örneğin Skorsky, üçüncü dünya ülkelerine sattığı uçakları tamir etmesi için Türkiye ile bir sözleşme yapmayı vadetti . Ayrıca Türkiye’de Skorsky lisansı ile üretilen 109 helikopteri Ankara’dan almak üzere anlaştı, bunlar daha sonra diğer ülkelere satılacak. Skorsky, nihai olarak Türkiye’de Black Hawk’lar için bölgesel bir destek üssü kurmayı teklif etti.
Geçmişte Türk helikopterlerini tamir eden İsrail, eğer Türkler Amerikan helikopterlerini almaya karar verirse Türkiye’nin müşterisi mi olacak? Bu ilginç bir rol değişimi olacak. Fakat, İtalyan firması Agusta Westland da cazip bir teklifle geldi. Helikopterlerinin üretimine Türkiye’nin katılmasına izin verme taahhüdünde bulundu. Böylece Türkiye, bağımsız bir üretici olabilecek.
Bu arada Türk ordusu milyarlarını nereye yatıracağını düşüne dursun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan onu engellemekle meşgul. Savunma bütçesi ordunun gelirlerinin sadece bir kısmı. Ayrıca, bir diğer önemli kaynağı var: Ordunun emeklilik fonlarını yöneten ve milyarlarca dolara sahip olan “OYAK”, Türkiye’deki en büyük ticari işletme oldu.
--Her İkisinden de Yararlanıyor--
Şu ana kadar OYAK, iki ayrı kaynağın, yani ordu adına iş yapan bir şirket olarak özel vergi indirimlerinin ve devlet ihalelerindeki ayrıcalığın keyfini çıkarıyor. Aynı zamanda askerî veya güvenlik teçhizatı ile tamamen ilgisiz mal ve hizmetleri sağlayan sivil şirketlere yatırım yapıyor. Diğerlerinin yanında bir çimento fabrikası, demir fabrikaları ve Renault taşıtları üreten bir fabrikaya sahip.
İsrail’de satılan Renault Fluance araçlar OYAK-Renault tarafından üretiliyor, bu yüzden İsrail’de alınan bu türden her aracın parası Türk ordusunun cebine giriyor. Türk medyasının haberlerine göre şirket, önümüzdeki birkaç yılda İsrail ve Danimarka’ya 100.000 adet elektrikli Fluance satmayı planlıyor. İsrail ve Türkiye arasında şu anki ilişkilerin durumunu merak edenlerin Türk ordusunun sahip olduğu sivil şirketlerin İsrail ile yaptığı iş hacmini dikkate alması gerekir.
OYAK’ın bu türden 60 şirketi var ve şimdiye kadar devlet daireleri ve devlet şirketlerini denetleyen kuruluşun denetimine tabi olmadı. Böylece OYAK, sivil şirket işlettiğinden hükûmet yönetimine tabi olmadığını iddia edebilir. Ancak, diğer taraftan kamu şirketlerine sunulan ayrıcalıkları talep edebilir.
Türk ordusuyla Türk ekonomisi arasındaki ilişki, yapısal olarak İran’daki Devrim Muhafızlarınınkine benziyor. İkincisinin de aynı zamanda üretim ve hizmet şirketlerinden oluşan bağımsız bir ekonomik tabanı var. Bu yapı Türkiye’de 1961 askerî darbesinin ardından kuruldu.
Bunun ardındaki mantık, emekli asker ve subayların göreceli olarak az olan emeklilik maaşlarına ek gelir sağlamak, böylece “sosyal statülerine uygun” bir hayat kalitesine uygun yaşamalarını mümkün kılmak. Muvazzaf subayların maaşlarının yüzde onunu fona bağışlamaları; emekli maaşı bile almayacak olan zorunlu askerlerin ise fona yüzde beş oranında katkı yapması gerekiyor.
Ancak sadece bir emeklilik fonuyken çok kollu bir ahtapot hâline geldi. Şimdi de hükûmet bunu kontrol etmeye karar verdi.
Geçen hafta çıkarılan ve ordunun karşı çıktığı yasa, OYAK’ı Sayıştay denetimine tabi tutuyor. Bu kurum gerçek bir mahkeme değil, biraz İsrail’in devlet denetleme sistemine benziyor. Fakat bu kurumun kararları temyiz edilemez ve bu yönüyle de İsrail’in temyiz mahkemesine benziyor.
Sayıştay, çoğunluğunu Tayyip Erdoğan’ın AK Partisinin oluşturduğu Türk Parlamentosuna rapor veriyor. Böylece Parti, bu emeklilik fonunun ne yaptığını bilecek. Ayrıca OYAK’ın sahip olduğu vergi indirimleri ve bazı devlet ödemelerinde indirimler gibi bütün özel ayrıcalıkları sona eriyor. Sonuçta Erdoğan orduyu köşeye sıkıştırdı.
Aslında Erdoğan, Ekonomik ve Sosyal Araştırma Enstitüsünün Ağustos 2010’da yayımladığı bir çalışmanın sonuçlarını benimsiyor. Bu çalışma ordunun, çıkar çatışması korkusu nedeniyle ekonomik kaygılarından uzaklaşmasını tavsiye ediyor. Fakat raporun yayımlayıcılarına göre daha da önemli olan şey, fonun, hepsi askerî personel olan üyelerine sağladığı özel ayrıcalıkların, ülke ekonomisinin iniş çıkışlarından korunan ayrıcalıklı bir sosyal statü yaratması ve böylece “demokrasiye bir engel oluşturması.”
Rapor ayrıca OYAK’ın mevcut şekliyle var olmaya devam etmesi durumunda, ülkenin demokratik süreçleri üzerinde negatif etkisinin olması nedeniyle Türkiye’nin AB’ye giriş ihtimaline zarar verilebileceği konusunda uyarıyor. Bu, ordunun toplum ve ekonomi üzerinde etkisini her hâlükârda azaltmaya çalışan bir hükûmet için iyi bir gerekçe.
Yeni yasaya ve ordunun onu eleştirmesine rağmen, Türk ordusunun ekonomik holdingi için üzülmeye gerek yok. Bu holding çimento ve araba üretmeye devam edecek, ürünlerini dünya çapında pazarlayacak ve büyük kârların keyfini çıkaracak. Sadece Türkiye içerisinde biraz daha sert rekabetle karşı karşıya kalacak ve biraz daha fazla kurum vergisi ödeyecek.
Askerî personel de emekli olduktan sonra biri devletten, biri de ilkesi “her muvazzaf subaya bir daire bir de araba sağlamak” olan OYAK’tan çift emekli maaşı almaya devam edecek.
Kaynak : http://www.byegm.gov.tr/yayinicerikarsiv.aspx?Id=2&Haftalik=0#1