Fırat'ın doğusunda olmaları şu aşamada çok önemli değil. O harekatları yapmadan önceki durumla bugünkü durumu karşılaştırın. Ne demek istediğini anlayacaksınız. Terör koridorunu böldük! Teröristlere ağır zayiat verdirdik. Halen de devam ediyoruz. Hem Suriye'de hem de Irak da nefes alamıyorlar. MİT artık daha etkin görünüyor. Daha önemlisi Teröristleri sınırımızdan ötelemekle aynı zamanda içerideki etkileşimlerini azalttık. Siyasi baskı ile propagandalarını da sindirdik diyebilirim. Özellikle sivil tepki çok işe yaradı. Evlatlarını geri isteyen anne ve babalar terör örgütünün siyasi konunun kapısında bekleyerek büyük baskı kurdular. Geri çekilirsek kısa sürede her şey eski haline dönecek.
İdlib konusuna gelince;
Rejim ve Rus uçaklarının bombaladığı bu bölgeden kaçan siviller Türkiye sınırına yığılıyorlar. Bu sayının 3 milyon kişiye ulaştığı söyleniyor. Eğer askeri varlığımız orada olmazsa bu iş çoktan bitmiş olacaktı. Ama sınırdaki yığılan milyonlara daha fazlası eklenmiş bir şekilde sınırı aşarak bize geleceklerdi. Bu halen olabilecek bir durum. Ya ölecekler ya da bize sığınacaklar başka şansları yok bu insanların.
Bizi bu konuda sürüncemede bırakan konulardan ikisi bu.
Esad ve destekçileri bir an önce iç savaşı sonlandırmak istiyorlar. İç savaş da İdlib bölgesine sıkışıp kaldı. Suriye'nin toprak bütünlüğü için iç savaşın sona ermesi şart. Ancak Esad ve diğerleri bunu yaparken muhalif/terörist- sivil ayrımı yapmıyorlar. Hedef gördüğü her yeri bombalıyorlar. Orada siviller varmış yokmuş umurlarında değil! Bu nedenle oluşan sığınmacı dalgasından en çok etkilenen ve etkilenecek olan biziz. Esad'ı durdurmak için yaptığımız hamleler de ters tepiyor görünüyor. Rusya bu konuda Esad'a destek veriyor gibi görünüyor son olaylara bakarsak.
Bizim artık İdlib konusunda tek başımıza hareket edemeyeceğimiz anlaşılıyor. Uluslararası bir destek gerekli. Özellikle de Avrupa'nın, ülkemize gelen göç dalgasının kendilerini de etkileyebileceğini ciddi şekilde hissetmesi gerekli.
Benim düşüncem bu. İdlib bölgesinde AB ve hatta ABD ile görüşerek Esad üzerinde bir baskı sağlanmalı. Esad iç savaştan galip çıktı. Bu artık tartışma götürmez. Ancak bu savaşın yan etkilerinin başka ülkeleri etkilememesi için Esad'ın son eylemlerini sivileri bombalayarak değil, barışçıl yollarla yapması gerek! Biz bu konuda oldukça sert tepki veriyoruz. Cumhurbaşkanı resti çekti. Rest çekmek yerine göre iyidir, yerine göre yangına körükle gitmektir. Esad'ın ardında Rusya olmasa hiç sorun değil. Ancak Rusya açık destek veriyor. Biz bu konuda Rusya ile savaşa girebilir miyiz? Bunun bize faydası veya zararı ne olur iyice düşünmemiz gerekir. Üçüncü dünya savaşını başlatmak kime ne fayda sağlar detaylıca değerlendirmek gerekir.
Bu değerlendirmeleri ayrıca Rusya'ya da hissettirmemiz lazım. Eğer kendi gücüne güvenerek Esad'ın katliamlarına karşın bizimle savaşmayı göze alabiliyorlarsa, bunu Rusya'nın ne kadar büyük zararına olacağını anlamaları lazım. Türkiye bir NATO üyesi. NATO da Rusya'ya, özellikle Suriye'deki ve Ukrayna'daki eylemleri sonucunda büyük bir tepki gösteriyor. Rusya'nın, üyelerinden birine, ki oldukça güçlü bir üyeye saldırması, savaşa tutuşması, NATO için bir fırsattır. Rusya'yı tamamen Ortadoğu'dan ve Karadeniz'den söküp atmak için...
Bu Rusya'nın ve aynı zamanda Esad'ın ve de İran'ın sonu demektir.
Bu konuda yazılabilecek daha çok şey var. Ancak Rusya'ya bir Rus ruleti oynadığını anlatmalıyız. Bu aşamadan sonra İdlib bölgesinde normalleşme sağlanana kadar kontrolün uluslararası bir yönetime verilmesi, terör örgütleriyle mücadele için harekat düzenleyerek kontrolü sağladığımız alanların da, terörle mücadele kapsamında yine bizim kontrolümüzde kalmaya devam etmesine izin verilmesi konusunda anlaşmalıyız. Ancak bu sayede Rusya'nın Suriye ve Akdeniz'deki edinimlerini kaybetmeden varlığını sürdürebileceğini, aksi takdirde her şeylerini kaybetme risklerinin bulunduğunu kavramalılar.