...Unutmamak gerekir ki zamaninda Nato uyesi olmasa idik elimizdeki teknolojilerin belki yuzde 20 si bile olmazdi.Aselsan olmazdi Tai olmazdi o ovundugumuz hurkus hurjet olmazdi...
Tam tersi...! NATO sevdasına filizlenmekte olan havacılık endüstrimizi yok ettiler. Peki ne adına? NATO’ ya üye olabilmek adına… Razı oldukları şey ise montaj sanayisidir. Halbuki montaj sanayi, maliyetli bir sanayi koludur. maliyetli olmasından kasıt; ithalata bağımlı olması, ucuz iş gücünden yararlanması, teknoloji üretememesi, yabancı ortaklı şirketlerde kar paylarının büyük ölçüde yurt dışına transfer edilmesi, piyasayı kontrol etmesi, büyümesine engel olması, yerli sanayinini gelişmesine ket vurması... gibi pek çok sakıncayı sıralayabiliriz. Montaj sanayinde teknoloji üretimi yok, bilgi üretimi yok, gelecek öngörüsü yok, vizyon yok, hedef yok...
Dönemin şartları ve tarihini okusunlar. 1950-1960’ lı yıllarda … yani teknoloji yoğun olmayan O dönem şartlarında düşünecek olursak bir iktisatçımız diyordu ki;
‘’Kurulmuş olan sabit tesisler, esasen birtakım hizmetlerin görülmesinde her zaman kullanılabilecek ve maliyeti çoktan çıkartılmış olan birkaç bina ve ardiyeden ibarettir. Montaj sanayi hakkında iyimser olmaya imkân yoktur. Bunlar filizlenmekte olan yerli sanayinin fidanlığı değildir. Sadece yabancı firmaların piyasayı kapatmak için az gelişmiş ülkelere soktukları Truva atlarıdır’’ -diyordu. Buna benzer analizler dönemin iktisatçıları tarafından tarihe not düşülmüştür. Bizlerse, meslek icabı bunları okuduk ve ayrıca kişisel merak gereği halen araştırmaya devam ediyoruz. Buradan anlıyoruz ki Türkiye, yakalayabileceği endüstri devrimini Amerikancılık sevdasına kaçırmıştır.
Hani diyorsunuz ya… NATO olmasaydı, O övündüğümüz TAI, TEI, Aselsan olmayacaktı(!) Halbuki tam tersi! NATO olduğu için, Amerika ambargo uyguladığı için bunlar varoldu. Bunlar da dönemin şartlarında montaj sanayi olarak kurulmuştur. Zaman içerisinde proje üretebilir seviyeye geldiler. O kısmı ise taktire şayandır.
Amerika’ nın Türkiye’den aldıkları verdiklerinden fazladır. Yahu, her şeyden önce geleceğimizi çaldılar. Endüstrileşmemize engel oldular. İleride kendi nam ve hesaplarına çalışabilecek nesiller yetiştirebilmek adına eğitim sistemini iğdiş ettiler… Bu kısma hiç girmek istemiyorum.
Peki karşılığında Komünist dedikleri Sovyetler Birliği ne yaptı? Gelin birde o kısma bakalım. Yıl 1964… Kıbrıs’ da işlerin kızıştığı bir dönemde, Amerikan Başkanı Lyndon B. Johnson’ dan zılgıt yiyen Türkiye (Meşhur Johnson mektubu) soluğu Sovyetler Birliğinde alıyordu. Zira Amerika, Türkiye’ yi bir Sovyet İşgaline karşı korumayacağını; NATO’ nun meşhur 5. Maddesini işletmeyeceklerini ve ayrıca Kıbrıs’ a müdahale ederse Amerikan silahlarını kullanamayacağı ültimatomunu veriyordu. Türkiye bu itibarla Dış İşleri yetkililerini Sovyetler Birliğine gönderdi. Sovyet yetkililere Jhonson Mektubunu gösterdiler. Türkiye’ yi işgal etme diye bir dertleri olup olmadığını sordular. Sovyet yetkililer ise; ‘’ yav ne münasebet! Kıbrıs’ a müdahale etmene de karışmam, Türkiye’ yi işgal etmek gibi bir derdimiz de yoktur’’ karşılığını aldılar. Bu itibarla oluşan güven ortamına binaen Türk-Sovyet ilişkileri gelişme eğilimine girdi. Öyle ki, O döneme kadar sahip olmadığımız sanayi tesislerine bu itibarla, yani Sovyet yardım ve desteğiyle sahip olduk. O tesisler hangileriydi biliyor musunuz?
- Aliağa Petrol Rafinerisi
- Seydişehir Alüminyum tesisleri ve bu tesisin elektrik ihtiyacı karşılamak üzere Oymapınar Barajı
- İskenderun Demir Çelik fabrikaları
- Bandırma Sülfirik Asit Fabrikası
- Çayırova Cam fabrikası
- Artvin Lif Fabrikası
….
Şu tesislerinden hiçbirinde montaj sanayisinin esamesi okunuyor mu? Montajla yakından uzaktan alakası var mı? Tam tersi, Türkiye’ nin endüstrileşmesinde kilometre taşları olan bildiğiniz ağır sanayi tesisleridir. Ve ne karşılığında yapılmıştır biliyor musunuz; fındık, fıstık, narenciye, yaş sebze meyve, kuru üzüm, zeytin, zeytin yağı, canlı hayvan, pamuk, deri, pamuklu mensucat, trikotaj, ayakkabı, terlik, diğer tarım ürünler ve diğer sanayi ürünleri… Anlaşmayı resmileştiren 02/06/1967 tarih - 12611 sayılı Resmi Gazeteyi’ de şuraya ekleyeyim de… en azından şöyle bi’ göz atmanızı tavsiye ederim. Zira çok zevkli oluyor.
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/12611.pdf