Yukarıda gözümden kaçmış, bazı arkadaşlar bina güçlendirmekten de bahsetmişler. Kısaca bu konuya da değinmek istiyorum. (daha önce bir başka sosyal medya ortamında bu konuda yazdığım yazıyı aynen aşağıya kopyalıyorum)
Bina güçlendirme ve bina sağlamlık testi: Bina sağlamlık testi nedir, nasıl yapılır, deprem yönetmeliğine uygun bina nedir / ne değildir vs. Sorularınızı teknik detaylara girmeden mümkün olduğunca basit bir şekilde yanıtlamaya çalışacağım.
Konuya girmeden önce bina sağlamlık testi için çevre ve şehircilik bakanlığının [https://altyapi.csb.gov.tr/ çevre ve şehircilik bakanlığı] linkinde gerekli bilgi ve yönlendirme bulunabilir.
Öncelikle bina sağlamlık testi dediğiniz şey aslında bir mühendislik çalışmasıdır. Saha ve büro çalışmasından oluşur. Sahadan bilgi toplanıp, büroda statik hesap yapılır. Uzmanlık ister, her mühendis veya mühendislik bürosunca yapılamaz (eğer binanız için yaptırmaya karar verirseniz, anlaştığınız büronun daha önce yaptığı inceleme/güçlendirme işlerini, referanslarını size göstermesini isteyin, sorgulayıcı olun. Çünkü şu anda istanbul’da bir hassasiyet oluştuğundan, bu işi daha önce hiç yapmamış bir çok büro veya mühendis bu işe soyunacaktır, dikkatli olunması gerekir. Yaptığımız birçok gözlemde, güçlendirme adı altında çok inanılmaz uygulamalar görebiliyoruz) genellikle uzun süre alır. (bina büyüklüğüne göre günler veya haftalarca sürebilir) ekip çalışması gerektirir. Oldukça zahmetlidir. Zahmetli olduğu için de bazen bina büyüklüğüne göre oldukça pahalı olabilir. (bazen tek bir kamu binası için on binlerce veya yüzbinlerce lirayı bulabilir) bazı büyük binalarda (örneğin yüksek katlı rezidansta yaşıyorsanız) saha çalışmasını takiben çok karmaşık bir dizi mühendislik analizi sonucu nihai karara varılır. Bu hesabı genelde çok ileri uzmanlar veya akademik düzeyde mühendisler yapabilir. (tabii ki buna bağlı olarak ücret yüzbinlerce lirayı bulup tavan yapar)
Depremden sonra evinize gelip de inceleme yapan mühendisler sadece depremin binada yaptığı "o andaki hasarı" görsel olarak incelerler ve hasar tespit raporu hazırlarlar. Hasar tespit raporu aslında bir teknik rapordan ziyade "tutanak" hükmündedir. Hasar tespit raporunda binanızın "hasarsız" veya "az hasarlı" olması binanızın depreme dayanıklı olduğu anlamına gelmez. Sadece o depremde hasar görmediği anlamına gelir. Bir başka depremde hasar görmeyeceğini "garanti etmez".
Bina sağlamlık testi ülkemizde 2 yönetmeliğe göre yapılır:
1-türkiye bina deprem yönetmeliği: esas yöntemi içerir. Her binaya uygulanabilir. Uzun süre alır, zahmetli ve pahalıdır. (hemen bir parantez açalım. Türkiye bina deprem yönetmeliği dünyanın en ileri ve çağdaş deprem yönetmeliklerinden biridir. Eurocode toplantılarında, "türkler şöyle şöyle yapıyor, biz de öyle yapalım" diyen hocaları duymuştur bu kulaklar)
2-riskli bina tespit yönetmeliği: 8 katı geçmeyen, yüksekliği 25 metreden az binalarda kullanılır. Deprem yönetmeliğindeki yöntemin hızlandırılmış, maliyeti ucuzlatılmış, belli kat yüksekliğini aşmayan binalar için sadeleştirilmiş light versiyonudur. Konut türü binalar için geliştirilmiştir. Her apartman kolaylıkla yaptırabilir.
Peki, deprem yönetmeliğine uygun yapılmış veya deprem yönetmeliğine göre incelenip sağlam bulunmuş bina ne kadar güvenlidir, ne kadar sağlamdır, ne anlama gelir?
Bunu en basit bir şekilde şöyle açıklayabilirim: deprem yönetmeliği aslında euro ncap'e benzer. Euro ncap'den 5 yıldız almış bir mercedes düşünün. Bu mercedes için euro ncap'den alınmış 5 yıldız, herhangi bir ağır kazada, insan hayatını kurtarmak üzere o günün teknolojisine göre tüm güvenlik önlemlerinin alındığını, mercedes pert olsa bile içindeki insanların büyük ihtimalle ölmeyeceğini ifade eder. Euro ncap'den alınan 5 yıldız mercedesinizin pert olmayacağını, kazadan sonra cillop gibi kullanılabileceğinizi "garanti etmez". Kazada arabanızı kaybedebilirsiniz, ama hayatınız kurtulur.
Deprem yönetmeliği de aynen böyledir. Deprem yönetmeliğine uygun yapılmış bir bina depremde "ağır hasar" görebilir, ama yıkılmaz, depremden sonra kum yığını gibi bir tepeye dönüşmez, domino taşı gibi katlar üst üste yığılmaz. Yani deprem yönetmeliği aynen euro ncap gibi insan hayatını garanti eder. Binayı garanti etmez. Depremde binanız ağır hasar görebilir. Binanız bir daha kullanılamayabilir. Zaten tüm dünyadaki çağdaş deprem yönetmelikleri bu amacı hedefler. Bu amaç zaten deprem yönetmeliğinde hedef deprem performans düzeyi olarak belirtilir.
Üzülerek belirtmeliyim ki, yukarıda bazı kullanıcıların bahsettiği şekilde, bir şehrin tamamında, aynı anda bina sağlamlık testi çalışmalarına başlamak ne yetişmiş insan kaynağı olarak, ne de maliyet olarak dünyanın en gelişmiş ülkesinin bile altından kalkabileceği bir şey değildir. Örneğin amerika bugün dese ki; "los angelesdaki, san franciscodaki tüm binaların sağlamlık testini yapacağım, çürük çıkanları güçlendireceğim" dese, amerikadaki tüm mühendisleri bu iki şehre yığsa, ne maliyet olarak, ne de yetişmiş mühendis insan gücü olarak buna yetişemez. Ne bina incelemenin, ne projelendirmenin ne de güçlendirmenin maliyetinin altından kalkamaz.
Çok acı bir gerçek ama her ülke için durum aynen bu.
Peki ne yapmalıyız?
Öncelikle her şeyi devletten bekleyemeyiz. Hiçbir devletin buna gücü yetmez.
Örneğin ülkemizdeki dask sigorta sisteminin daha da yaygınlaşması için ağır şartlar getirilmeli. Deprem sigortası yaptırmak için süre tanıyıp, yaptırmayanın elektrik, su hizmetlerinden faydalanmasını engellemek bir seçenek olabilir. (şu anda dask yaptırmayan konutların sadece alım satımı yapılamıyor o kadar. Bu yeterince caydırıcı değil.) Bu nedenle örneğin trt payı nasıl elektrik faturalarına zorunlu yansıtılıyorsa, konutların dask sigortaları da elektrik ve su faturalarına otomatik yansıtılarak tahsil edilmeli ve deprem sigortası kişilerin inisiyatifine bırakılmamalı.
Böylece ülkemizin her deprem sonrası ağır bedeller ödemesinin bir miktar da olsa önüne geçilebilir.