Yani sonuçta o zamanlar kiliseye göre evrenin merkezinde dünya; dünya merkezinde de insan vardı. Evrende bir yıldız bile sayılmayan dünyanın güneş etrafında dönmesi, kilisenin öğretisini temelinden yıkıyordu. Burada mantık yönünden bir çelişki çıkıyordu ortaya: Güneş uydusu olan bir dünya, nasıl olurda evrenin merkezinde bulunabilirdi?
O zamanlar kiliseye göre sorunlu olan Galileo'ydu. Oysa bugün Galileo'nun haklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Dünya güneşin etrafında dönüyor!
Uzayda, dünya dışında farklı yaşam formları olmasına, dini gerekçeleri öne sürerek karşı çıkanları da anlamıyorum. Mesela Kur'an-ı Kerim'de yazmıyor diyorlar. İyi de herşeyi yazmak zorunda mı? Mesela Kur'an-ı Kerim'de dünyada bimediğiniz bir kıta var, üzerinde atlarla gezip çadırlarda yaşayan bir topluluk (kızılderililer) var. O kıtada bilmediğiniz hayvanlar (mesela hindi), bilmediğiniz bitkiler (mesela domates veya mısır) var şeklinde bir ayet yok. Ama böyle bir yer var. Amerika keşfedilmeden önce pek çok kişiye böyle söyleseniz sizin deli olduğunuzu öne sürebilirlerdi o dönem.
Dünyaya bakıyoruz. Hayat var. Çeşit çeşit bitkiler, hayvanlar. Bir de insanlar... Peki bu dünyada bu kadar çok canlı yaratmış olan Allah'ın, neden dünya dışında farklı canlılar yaratmayacağını düşünüyorsunuz? Oysa O sürekli yaratma halindedir( Rahman Suresi 29. Ayet). Ucu bucağı bilinmeyen uzay sürekli genişlemekte! "Göğü biz çok sağlam bir şekilde bina ettik / yaptık / inşa ettik / yarattık, onun genişleten de biziz.”(Zariyat, 51/47). Bu kadar büyük olan ve sürekli genişleyen uzayı, içinde dünya dışında hiç bir canlı olmasın diye mi yaratmıştır ve yaratmaya devam etmektedir. Bu Yaratıcı inancına ters değil midir? Yüce yaratıcının yaratıcılık ve hayat verme özelliğini bu küçüçük dünya ile sınırlandırmak inanca aykırı değil midir?