Yine geldik Türklerin kökeni meselesine,
Bugünkü Türkmenistan bölgesi bronz çağı öncesinde BMAC, Bactira Bölgesi olarak geçiyor. BMAC kültürünün İndo Aryan olduğu konusunda bilim dünyasında genel bir kabul var. Ama işin ilginç tarafı bugünkü Türkmenistan ile Kuzey Hindistan arasındaki bölgenin aslında Sümer Medeniyetinin de eski memleketi olduğu meselesi. Sümerler tarihte Irak medeniyeti olarak ortaya çıkmakta ise de, aslen bu bölgenin insanları ve Türkneistan tarafında bilinen yazılı devir öncesi MÖ 5000 yıllarına giden ve Sümerlerle ortak sanat bağları olan şehir kültürü kalıntıları var. Sümer dili her ne kadar 250 civarı antik Türkçe kelime içerse de aslen bir Dravid/Tamil dili. Yani, İndo Aryanlar bölgeye gelmeden önce bölgede Dravid/Tamil asıllı Sümerler yaşıyorlardı ve onlar kendileri ile de karışmış olan komşuları Türklerle ticaret yapıp beraber yaşıyor olmalılardı ki 250 civarı antik ortak kelime normalde doğrudan akrabalık demek olsa da, Dravid/Tamil kelimelerin çok daha yaygın olması, bizim Sümer akrabalığımızın biraz iç güveysi kaçtığına işaret etmekte. Yani özet olarak tarihi olarak Türkmenistan civarında Türklerin olması kaçınılmaz.
Ondan sonra ise İskitlere değinmek gerekiyor. İskitler bilindiği kadarıyla bir konfederasyon. Batı dünyası genel olarak İskitleri İrani olarak kabul etmekte ise de, kımız içmeleri, kurgan kültürlerinin bulunması, atlı göçebe olmaları, halı kilim düğümlerinin Türk usulü olması kültür olarak onları Türk olarak gösteriyor. Diğewr taraftan henüz hiçbir iskit yazıtı okunamamış olsa da garip bir şekilde batı bilim dünyası bu insanların İrani dil konuştuklarını iddia edip, diğer dillerde kabul edilen İskitçe kelimeleri benzetme yolu ile irani değerlendirmektedirler. Bu bizim ne yaygara-niyagara, arkan saz-arkansas benzetmeleri gibi durum ciddi ciddi kabul görmekte ise de, Heredot gibi tarihçilerin veya Yunan -Roma kültürünün , İrani/pers dili ile İskit dilinin aynı kökenli olup olmadığını bilmesi gerektiği açıktır. Öte yandan Perslerle İskitler dil olarak anlaşamadıkları gibi kültür olarak da anlaşamamaktadırlar ki, düşman toplumlardır. Bunun ötesinde, gerek Perslerin, gerekse Soğdların kendi alfabeleri olmasına karşın İskitlerin Türkler gibi Runik asıllı Alfabe kullanmış olmaları da bugüne kadar irdelenmemiş, ancak geniş olarak değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Diğer bir nokta ise Bulgar Türklerinin, İdil (Volga) boylarına göçmeden önce vatanlarının bugünün Türkmenistan/Özbekistan civarı olması meselesidir.
Üçüncü mesele Göktürk hakimiyetidir ki,
Bu hususlar Türkmenistan civarında Soğdların devamlı olarak Türk Kültürü ile beraber ve içiçe yaşadıklarını ortaya koyan olgulardır. zaten işin doğalı da budur, zira Soğdlar, barışcıl, ticaret yapan, Türklerle her zaman iyi geçinen bir toplum olmuşlardır. Onlar da İrani olmalarına karşın Persliler ile ise her zaman karşı cephelerde olup, onları koruyup kollayan genelde Türkler olmuştur.
Orta Asya'ya İslam akınları konusuna geri dönersek, İslam akınları ile Türkmenistan bölgesi öncesinde karşılaşan asıl olarak Hazar Kağanlığıdır. Bilindiği üzere, Göktürk/Bizans İttifakını, bir yerde Göktürklerin temsilcisi uç devleti olarak Hazarlar ele almış ve Bizans ile beraber Sasanileri çöküşe götürmüş, ardından Araplara kolayca fethedebilecekleri bir İran bırakmışlardır. Araplar Bölgeye geldiğinde Hazarlar Kafkasya tarafı ile ilgilense de, yine de Göktürklerin bağlı devleti olarak Arap ordularına büyük darbeler vurdular. Araplar geldiğinde Türkmenistan ve Horasan tarafları Göktürklere bağlı idi. Bu bakımdan her de kadar Arap akınları sırasında şehirli halk Soğdlu olup, ganimet peşinde koşan Arap askerleri asıl aolarak Soğdlu şehirlilere, tüccarlara dokunmuş, zararı onlara verip, göçebe Türklerle pek ilgileri olmamış ise de, sonuçta Araplarla savaşanlar da Göktürk bağlı Türk askerler olmuştur.
Soğdların bugünkü temsilcileri Taciklerdir. Tacikler yarıya yakın oranda Türk karışık olmakla birlikte, sonuç olarak İrani bir millettir. Buna karşın Arap ve Moğol akınları ile Soğd/Doğu İranilerin Türklerle karıştığı veya Türklerle beraber göç ettiği de tarihi muhtemel gerçeklik olup, bu insanların dillerini koruyan kısmını Zazalar olarak tahmin etmek mümkün olmakla birlikte, Zazalarda da yoğun bir şekilde Türk karışımına rastlamak şaşırtıcı olmayacaktır.