Ay aman of.. Burayı da şakirtler mi bastı ne oldu bilmiyorum ama..
Hiç dokunasım yoktu.. TRM forumunda bir elemana izah edebilmek için bir şeyler karaladım.. Bir iki resim çizdim.. Olayı izleyip, Gn. Kr. açıklamasını okuyup, halen "olur mu yau!" diyen arkadaşların dikkatine, bir de buraya kırık dökük kopyalayabilirim..
ç. Olayın başlaması üzerine HAKKÂRİ'de konuşlu bulanan taarruz helikopterlerine emir verilmiş, helikopterler, zorunlu hazırlıklarını müteakip havalanmış, ancak Çığlı Suyu (ZAP) vadisindeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle güneye, ÇUKURCA bölgesine geçememiş, yarım saat süren denemeyi müteakip, HAKKÂRİ'ye dönmek zorunda kalmışlardır.
d. Aynı helikopterler, hava şartlarının iyileşmesi üzerine, saat 04.30'da HAN Tepe üzerinde olmuş ve bölgeden uzaklaşmaya çalışan teröristleri ateş altına almışlardır.
e. Uzaklaşmaya çalışan teröristler, aynı zamanda topçu ve havanlarla da ateş altına alınmıştır.
f. Hava aydınlandıktan sonra, teröristlerin çevredeki hakim arazilerde mevzilendirdikleri DOÇKA silahları, bölgedeki helikopter faaliyetlerini tahdit etmiş, helikopterlerin inememesi nedeniyle, tahliyeler karayoluyla yapılmıştır.
g. DOÇKA mevzilerinin yerlerinin tespit edilmesi üzerine, bölgeye iki sorti hava harekatı icra edilerek bu mevziler tahrip edilmiştir.
Buna göre muhtemelen durum aşağıdaki resimdeki gibi olmuş. Hantepe aşağıdaki okun ucunda, Zap suyu vadisi ise o pembe bulut boyunca tüm Hakkari'yi baştan sona katediyor..:
Hakkari'yi Kuzeydoğu ile güneybatı ekseninde kateden Zap vadisi, -ki vadi tabanı 1000+ mt irtifalıdır- sis sebebi ile uçuşa müsade etmemiş.. Yani tayyareler (Kobralar) Hakkari'den kalkmış, çevrelerindeki 3400-3500 mt zirve irtifası olan tepelerin üzerinden aşıp geçmeleri, silah ve yakıt yükü ile mümkün ve emniyetli olmayacağından, bir şekilde vadiler boyunca ilerlemeleri gerektiğinden yarım saat uğraşıp, ancak emniyetli seyir mümkün olmadığından geri dönmüşler.. Zira Hakkari çevresi, Zap çevresinin en rahat yeri böyle:
..ekserisi ise böyle:
Bu sis muhtemelen tüm vadiye yayılmış ve Kuzeydeki Hakkari'nin güneydeki Hantepe ile bağını kesmiş..
Yukarıdaki resme bakarsanız, sisin muhtemelen bulunduğu bölge ile Hantepe'nin epey uzak ve tamamen farklı bir topoğrafyada olduğunu görürsünüz.. Yani Hakkari tarafını bağlayıp, Hakkari'den kuzeydou, güneybatı ekseninde aşaıya kadar inen sis kolonu Hantepe'yi etkilememiş olabilir.. Yani Heron orada tamamen net görüntü alıyor olabilir.. Sis zaten genelde böyle oluşur.. Ekseriyeten lokaldir.. Belirli hava durumlarının oluşması ile olur..
Daha sonra zaten aralık bulununca aynı Kobralar kalkıp bunları tepelemiş.. Ancak örgütün de eli armut toplamadığı için, hakim bölgelere uçaksavar, yani Doçka'lar yerleştirmişler.. Bunlar da havadan birik naklini sekteye uğratmış.. Zira tayyareler muhtemelen birlikleri daha uzak bölgelere bırakmak durumunda kalmış.. Kalanı da birlikler yayan tamamlarken, muhtemelen Diyarbakır'dan kalkan F-16'lar da bu sırada Doçka'ları vurmuş.. Sonrasında ise sıcak takip, uçarbirlik harekatı devam etmiştir..
Tabi buraları izleyemiyoruz.. Bir yandan da tabi oraları gül bahçesi zannetiğimizden eldeki imkanlarla intikal kolay oluyor sanıyoruz..
Elde daha fazla Kobra olsa, bunlar başka yerlerde de konuşlu olsa, yetişmek mümkün olur muydu?.. Belki evet.. Genel olarak, çevrenin intikal güvenliğinden emin olmadan helikopterlere 10'lu 20'li asker doldurup asker tıkıp göndermekte risk var mıdır?.. Düşürülecek bir tayyare ile 15+ askerin şehit olacağı malum iken, evet.. Bölgedeki her karakol ve hemen her mevzi, bu tip bir saldırıya karşı koyabilecek, bu saldırıyı uzun süre ve tek başına sürdürebilecek donanıma ve ateş gücüne sahip midir?.. Eh, evet..
Adam kalkıp, geç güç falan bir açıklama yapmış.. "Hayır koltuğa yaslanıp izlemedim, ama eldeki imkan sebebiyle, şartlar ve hava durumu sebebi ile geciktim.." diyor.. Bu açıklamanın doğrulup barındırabilir tarafı var gibi de duruyor.. Akla yatkın.. E o zaman "evet orada değildim, ve dolayısı ile gerçeği bilmiyorum, ama bu da akla yatkın" deyip, bunu da cebine koymalı.. Hele ki ağız dolusu "hainlik" iftirası savurmadan önce..
O zaman takkemizi önümüze alıp bir daha düşünelim.. İnanmak istediğimize kılıf mı yaratıyoruz? Eldeki donelerle bir akıl mı yürütüyoruz?..