Türk ekonomisine en kısa zamanda mesafe katettirecek şeyler hakkında düşünüyorum. Birşeyler yazayım dedim.
Bence en hızlı sonuç alınabilecek yöntemler ;
1- Tarım gelirlerinin arttırılması. Türkiye gerçekten müthiş bir potansiyele sahip ancak değerlendirilmiyor akıllı bir kaç senelik hamleler ve planlarla tarım geliri 60 milyardan 90 milyara çok rahat gider. Çünkü Türkiye de ki tarım modern traktörle yapılan 16.yy tarımından farksız. Bakın tarım a.ş 'den falan bahsetmiyorum .
+ Çiftçi ne ekeceğini bilmiyor. Bir sene bir ürün iyi para verdiyse birini ekiyor onun fiyatı düşüp zarar ediyor.
+ Yine çiftçimiz cahil neyden en iyi verim nasıl alınır , tarım nasıl yapılır 1 kitap bile okumamış çoğu.
+ Kendi toprağında nelerden daha yüksek verim alacağını bilmiyor.
+ Aldığı desteği verimli değil saçma alanlarda kullanıyor .
+ tabi kullandığı mazot, ilaç, gübre, tohum pahalı yabancı ve verimsiz.
+ Yine hayvancımız da sıkıntı da ülkemizin para kazanması için ahır tipi hayvancılığa geçmesi lazım.
Şimdi ben eğer tarım ve hayvancılık bakanı olsam. Bir kere bakanlığı tarım ve hayvancılık a.ş gibi düzenlerim. Büyük bir arge departmanı , pazarlama departmanı, lojistik departmanı , eğitim doktrin departmanı, insan kaynakları kordinasyon departmanları vb. departmanlar koyarım.
Çiftçi ve hayvancıyı halk olarak değil bu şirketin çalışanları olarak konumlandırırım ;
Tarımda ;
- Nasıl savunma sanayi her silah platformu için değişik şirketler oluşturdu ise , bende ilaç, gübre, tohum, yem ve diğer tarım malzemeleri için yerli firmalar kurarım bunu ya varolanla anlaşarak eğer birden fazla ise konsorsiyum ile birleştirerek yoksa da sıfırdan kurarak sağlarım .
- Bu şirketlerin Araştırma geliştirme kısımlarını , pazarlama kısımlarını kapattırırım. Ülkede bir kaç üniversiteyi tarım ve hayvancılık üniversitesine çevirir, burada sadece tarım ve hayvancılıkla ilgili bölümler açarım. Derslere genelde araştırma görevlilerini sokup prof ve doçları proje geliştirme ve bilim yapmada kullanırım. Böylece firmaların arge giderleri üniversitelere aktıkça üniversiteler gelişir (humbolt tipi.)
- Bu üniversitelerde geliştirdiğim verimli ata tohum, ehlileştirilmiş hayvan türleri, verimli yerli tarım ve hayvan ilaçları vb. leri anlaştığım yerli fabrikalarda ürettiririm. Ardından Türkiyeyi ne nerede en yüksek verimde yetişiyorsa ilçelerini tarım havzalarına bölerim. (Türkiyenin ihtiyaçları ve tarım hedeflerine göre.)
- Sonra da çiftciye derimki , ey çiftci bu sene hibe ve destek yok. Eğer tarım bakanlığına kayıt yaptırırsan ve benim dediğim şeyi , benim dediğim şekilde eker biçersen sana hibe ve desteği nakit para ile değil , direkt olarak yerli ürettirdiğim ilaç, tohum, gübre vb. ile vereceğim. Hatta hazine arazisini de tarım yap diye sana açacağım. Zaten tarlaları parçalayamıyorsunuz. 5-10 sene ekilmeyen tarlalarada sana ekme hakkı .
- Eğer çiftçi derseki ey beyim iyide ben senin ekmemi istediğin şeyi ekmeyi bilmiyorum. Sorun yok. Tarım üniversitelerinde açtığım 2 senelik tarım myo'larda eğitim almış iş garantisi ile bünyeme kattığım teknikerleri köylere dağıtacağım. Onlar gelecek tarlalarda size gösterecek hemde tarlalarınızda ölçüm yapıp hasat zamanları ilaç zamanları eğer hastalık geliyorsa o konularda uyaracak oda 5-10 köye sorumlu ettiğim tarım mühendisine hesap verecek. Ve sana alım garantisi de veriyorum.
- Hasatlar tamamlandığında devlet mahsülü alacak ve mağazalara gıda firmalarına vs diyecek ki gelin ürünü benden alın aracı kabzımala gerek yok.
Böylece devlet ilk olarak yerli ve verimli tohum, gübre, ilaç ile verimi arttıracak ve ülkeden az para çıkacak, çiftci parayı çar çur etmeyecek, ülkede her yerde ne verimliyse nasıl olması gerekiyorsa öyle ekilecek ve toplanacak, kabzımallar aradan çıktığından da halk daha ucuz bunlara ulaşacak. Devlette kazandığı karı pazarlama birimleriyle ürünleri yurt dışına satmak için lojistiğe ve yine alıcı makamlardan konsorsiyumlaştırma ile gıda devleri yaratmaya yatırabilir.
Gelelim Hayvancılığa ;
+ Devlet hayvancılığa hibe ve kredi vermek yerine ilçelere besi çiftlikleri kurup, köylülerden hayvanlarını buraya getirmelerini isteyip hatta durumu müsait olanları burda işe alıp yine başlarına ziraat mühendisleri, baytarlar ve hayvancılık teknikerlerini adeta bir ustabaşı gibi verip modern makinalarla, yöntemlerle besi hayvancılığı yaparak burdaki verimi tavan yaptırıp , köylünün hayvanından sağlanan, et, süt, yoğurt, yün vb. kazançlardan devlet ufak bir pay alıp direk köylüye yolladığı bir sistem yapabilir. Köylüde çoban bulup para bayılmak yerine çiftliğe verir hayvanını. Satmak ve sistemden çıkarmak istediğinde çıkarabilir.
+ Devlet buradan sağlanan ürün ve hayvanları şirketlere bakanlık çatısında pazarlama birimiyle aracısız satar. Kazandığı kazancı Arge için ünilere, pazarlamaya, lojistiğe ve 3. maddede açıklayacağım konsorsiyumlaşmaya aktarır.
2- Petrol ve Doğalgaz'a olan bağımlılığın azaltılması. Kısaca arkadaşlar ülkemizde petrol ve doğalgaz yok . Ancak biz göbekten bağlıyız. Senede 30-40 milyar parada buraya cayır cayır gidiyor. Bizim bir an önce bunlara olan bağlılığı azaltmamız lazım. Petrolü kullandığımız alanlar bariz, doğalgaz ise evlerde ve elektrik üretmek için tesislerde kullanılıyor. Bunun çözümü şu ;
+-İlk olarak alternatif enerji kaynaklarına ve tabikide nükleer enerjiye büyük bir pay ayırmak , rüzgar türbini, güneş paneli, dalga enerjisi altyapısını yerli olarak kazanmak ve kurmak diğer yandan yabancı şirketlere nükleer santralleri kurdurmak ve bir süre sonra bunu kendimiz yapabilir hale gelmek.
+- Ülkede yüksek enerji arzını sağlarken , doğalgaz tabanlı elektrik üretim tesislerini kapamak.
3- Ülkede elektrikli araba şarj altyapısını kurmak .
+- Yerli elektrikli araç şirketlerini teşvik edip başta kamu olmak üzere hybrid ve tam elektrikli araçlara yönelmek uzun vadede dizel ve benzinli hatta tüplüleri yasaklamak (uzun vadede)
+- Geriye kalan Doğalgaz ve petrol talebini doğu akdenizdeki hidrokarbon yataklarından karşılamaya çalışmak.
Böylece enerjiye bayıldığımız paranın büyük bölümü yurt içinde kalır.
3- KONSORSİYUMLAŞTIRMA veya en azından İHRACAT KONSORSİYUMLARI.
Günümüzde özellikle avrupada aile şirketlerinden koca dev şirket gruplarının oluşmasının ana nedenlerinden birisi bu durumdur. Kısaca bu şöyledir ;
Devlet ülkede çok fazla ithalat ettiği bir ürünü veya ihraç payını arttırmak istediği bir ürünü yurt içinde üretip satmak için bununla alakalı şirketleri bir araya toplayıp çatı bir limited şirket kurması .
+ Örnek veriyorum, devlet cep telefonu ithalatını azaltmak istiyor, hatta ortadoğu , balkanlar, türki devletler ve güney amerikaya telefon satmak istiyor. Diyor ki gel bakalım vestel, general mobile, casper. Siz yerli tel üretiyorsunuz bazılarınız çinden getiriyor değiştirip satıyor, ama iyi kötü 3 farklı arge biriminiz var, 3 farklı pazarlama biriminiz, 3 farklı üretim ve yine 3 farklı teknik servis biriminiz ve bütçeniz var.
Ben devlet olarak şirketlerinizin telekomünikasyon kısımlarının ilgili birimlerini tek bir çatı şirkette birleştiriyorum bu alanlara ayırdığınız bütçeleri bu şirkette birleştiriyoruz ve güç birliği ile çok daha yerli ve güçlü bir marka oluşturuyoruz. Hatta geliştireceğiniz yerli telefona alt yüklenici bile veriyorum al işlemciyi aselsan yapsın vs. de diyebiliyorsunuz.
+ Bu mantığı tüm sektörlerde uygulayabiliriz. Ancak sadece Yurtdışı odaklıda yapabilirsiniz. Nasıl Koç hem bekoyu hem arçelikte aynı şeyleri ufak değişikliklerle farklı firmalarda satıyor. Sizde bu firmaları sadece Yurtdışındaki satışlarda tek bir çatı şirkette birleştirirsiniz. Yerelde benzer ürünleri farklı fraksiyonlarda veya farklı fiyat bantlarını hedefleyerek satış yaparlar.
+ İlla kendileride şirket kurmak zorunda değil. Bazen bir alan olurki uluslararası adı olmayan bir şirketiniz olur , iki üç şirketi birleştirir ve yabancı isimli bir şirket alıp onun ismini kullandırırsınız. Yine telefondan örnek vereyim , mesela bizim 3 şirket ihracat için zor durumdaki alcatel'in veya atıyorum asus'un telefon kısmını ve isim hakkını alıp onun için üretim yapması gibi. Mesela arçelik grundig'e yaptı bunu.
+ Her alanda uygulanabilir , mesela gıda da bile olur. Nasıl olur, Eti, Ülker, Torku gider ortaklığa birleştirir birimleri, herkes marka değeri ve koydukları paraya göre bir hissesi olur atıyorum yüzde 40 eti , yüzde 40 ülker yüzde 20 torku . Bunların ortak güç birliği yapmış arge, üretim ve pazarlama birimleri 3 fiyat biriminde veya sektörün farklı alanlarında ürünleri teşkil eder. Nedir mesela Eti çok pahalı ama en güzel atıştırmalıkları yapar, ülker orta kesime ve fiyata hitap eder, torku'da en ucuz ve basit sınıfta ürün üretir ama geliri yine hisselerine göre paylaşırlar. Türkiyedeki Gıda sektörünün toplam gücünü ihracatta arge, pazarlama ve üretim reklam olarak kullanır ve unilever, fritolay vb. şirketlere dönüşür atıyorum gider sprite'ı alırlar, bakarsın lays'i alırlar.
+ Devlet bu tarz konsorsiyumlaşmaları savunma sanayisinde çok başarılı uyguluyor. En son türasaşta ve milli araba togg'da uyguladı ve şu an olması gerektiği gibi güzel gidiyor umut ediyor bu yöntemle tüm sanayimizi ve tarımımızı ihracat pazarlarında büyük şirketlere dönüşmek konusunda fayda sağlarlar.
----------------------------------------------------
ilk iki yöntemle turizm gelirleride katılınca senede 50 milyar dolar arası ihracat fazlası çıkarıp bunu 3. maddeyi destekleme ve teşvikte kullanabilirler.