Arkadaşlar izninizle bir değerlendirme yapmak istiyorum. Biraz araştırma da yaptım. Malum boşa sıkmak adetim değildir.
Bizim eğitim sistemimizin en büyük sorunu daha önceki 5+3+4, şu anki 4+4+4 vb. yanlış eğitim sistemleridir. Bu yanlış tercihler yüzünden hem okulların niteliği artamıyor, hemde çocuklar yapacakları işi öğrenmeye çok geç başlıyorlar. Mesela olması gerekenin nasıl olduğuna dair size üç örnek göstereyim ;
Alman sistemi ; Bence sistemlerin şahıdır. Ancak biraz acımasızdır. 4 sene ilk okul, daha sonra öğrencinin durumuna göre öğretmenin aile ile birlikte aldığı karara göre öğrenci 3 okuldan birine gider, Gymnasium (Akademik), Realschule(Teknik), Hauptschule (Mesleki).
Burada ana amaç iyiyle kötüyü ayırt etmektir. 4. sınıftan sonra iyi ve kötüyü ayırt ederler ki kötü olan iyi olanın dersini sabote etmesin, seviye farkı yüzünden öğrenciler dersi anlamamazlık etmesin. Gymnasiuma zeki ve çalışkanlar gider, Genelde öğrencilerin yüzde 30'u falandır bu, hani 1'lik 2'lik (almanyada notlar 1-6 arası en iyi not 1) öğrenci deriz ya onlar, Realschuleye ise 3 ve 4'lük öğrenciler gider. Bunlarda ileride 2 yıllık myö okuyacak fabrikadaki teknisyenler, polis memuru, hemşire veya sağlık ara elemanı, astsubay, diş asistanı, turizm gibi meslekleri yapması beklenen öğrenciler gider, hauptschuleye de artık berber, boyacı, elektrikçi, sucu, sekreter, satış sorumlusu falan olması beklenenler gider. 10. sınıfa kadar 3 farklı anlayacakları seviyede benzer dersler ve ilerideki mesleklerinde işlerine yarayacak dersler alırlar. 10. sınıfta realschuleabschluss diye bir sınava girerler eğer başarılı olurlarsa hauptschule ve realschuledekiler gymnasiuma geçebilir. Ama tabi akşam gymnasiumunda o almadıkları dersleri almak zorundadırlar. 10. seneden sonra, Gymnasiumdakiler ileride hangi üniversite bölümüne gitmek istiyorlarsa ona göre dersleri seçer (sözel bölümlerdekiler sözel dersleri , sayısallar sayısalları vb. ) , Realschulede de bizde 4 senede mat, tarih, edeb vb. dersler ile mesleki dersler birlikte giderken bunlarda son 3 sene sadece mesleki dersler görülür. böyle mezun olursa tekniker veya ara eleman olur, 2 sene myö'ye gidip teknisyen, polis, hemşire vb. olurlar. Hauptschule ise genel olarak bizdeki meslek kursları gibi meslek kursuna gider ve 17-18 yaşında para kazanmaya başlar.
Küçük bir kuple de Üniversite yapısına değineyim. Genellersek araştırma üniversiteleri, normal üniversiteler ve Myöler vardır. Myöler bizdekine benzerdir. Araştırma üniversitelerinin sınıf kontenjanları çok azdır, dersleri genelde öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri anlatır, doçent ve profesörler genelde master ve doktora öğrencileri ile birlikte araştırma geliştirme yaparlar, büyük şirketlerin ar&ge işlerini yaparlar, bu aldıkları ar&ge bütçeleri ile devasa kütüphaneler kurarlar, laboratuvar kurarlar ve öğrencileri genelde bir bilgiyi nasıl öğreneceklerini bilerek yetiştiğinden bu kütüphanelerdeki sınırsız bilgiyi özümser, imkanlarını kullanır ve çok iyi akademik işler çıkarır ve üniversitelerini dünyanın en iyi üniversiteleri arasına sokarlar. Onun dışında normal üniversiteler bizdekilere benzer mühendis, doktor, öğretmen vb. yetiştirir. Myöler de bizimkine benzerdir. Tabi hepsinde barız ufak farklılıklar ve uygulamalar vardır. Ama genel olarak böyle.
Benzer olarak ortaokulu lise ile kaynaştırmış ve Alman sistemine benzer bazı eğitim sistemi örnekleri ;
Amerika :
İspanya:
----------
Gelelim bize;
Bu sistemi genel olarak bizim sistemle karşılaştırdığımda bizim sistemin kötü yanları şunlar ;
1- Biz ortaokulu lise ile birleştirmek yerine ilkokul ile birleştirerek, bütçeyi bu okullarda yoğunlaştırıyoruz. Ancak ilkokul iyide olsa , kötü de olsa , o ilkokul bilgileri çok daha basit bir şekilde köy okulunda da kolejdede çocuğa basit matematik , dört işlem, okuma yazma, sosyal bilgiler vs. Ancak 4 sınıftan sonraki o kilit aşama hani matematikte denklemler, x,y,z ler artılar eksiler işin içine girip öğrencinin sayısal zekasını işin içine katacağı ve öğrencilerin farklılaşacağı seviyeden sonrası önemli olan.
2- Bizim sisteme benzeyen sistemler var, ancak 20 milyonluk kişi başı milli geliri aşmış, öğrenciye harcadığı para aşmış ülkelerde başarılı oluyor. Bizim nüfusumuz 10 sene sonra 100 milyona dayanacak, ahmet olmazsa mehmet olur seçkinci bir eğitime gerek yok.
3- O yüzden bizimde 6+6 sistemine geçip 6. seneden sonra iyiyle kötüyü bir ayırmamız lazım. 4 sene boyunca, odtüye gidecek adamla, taksici olacak adamı aynı sınıfta okutursan o hıyar odtü potansiyeli olacak çocuğu, döve döve okuldanda soğutur. Denklemler sonrası matematik ve fen dersine kafası basmadığından dersi dinlemez, sabote eder, hocanın ileri seviyelerde ders anlatmasına engelde olur. Arkadaşını konuşturur.
4- Diğer yandan sen atıyorum ilk orta ve lise okullarının her birinin bütçesi senelik 1'er milyon tl ise sen iki milyonu bir tarafa toplarsan 1 milyon öğrencilerin asıl gelişmesi gereken yerde kalırsa öğrenciler aldıkları yetersiz lise eğitimi ile üniversiteye gidip dan diye tosluyor. Diyor ki ya bize lisede öğretilenlerle üniversite çok farklıymış.
5- Ortaokul yüzünden öğrenciler hala ilkokul ve çocukluk psikolojisinden kopamıyorlar. Diğer yandan mesleki eğitim görecek olanlar ise 1 sene hazırlık sadece 3 sene meslek ve ona yardımcı ders görüyor onuda mat, fen, tar, türkçe gibi derslerle birlikte gördüğünden anlamıyor, ne mesleki eğitime konsantre oluyor ne akademik eğitime. Zaten birde öğrencinin son senesinde gittiği staj denen ve o son seneyi silip atan bir uygulama var ki evlere zarar.
6- Mesela en önemlilerinden birisi , bizde sanatçı ve sporcu çok fazla potansiyele sahip olmamıza rağmen gelişmiyor. Ama avrupa ülkeleri, abd vs. oraya giden adamlarımız çakı gibi çıkıyor. Çünkü şöyle bir durum var onlarda spor ve sanat altyapısı okullara kurulmuş. Tıpkı arge birimlerinin üniversiteler olduğu gibi. Orada bir spor dalından sporcu belgesi veya sanat dalından yeterlilik belgesi almadan mezun olamıyor.
Peki bu nasıl oluyor. İlkokul dedikleri ilk 4 sene veya 6 senede , müzik, resim, tiyatro, spor hocaları çocukları bazı testlerden geçiriyorlar ve notlandırma yapıyorlar. Basit testler bunlar. Sonra öğrencinin müzik, resim, tiyatro, spor hangilerine ne kadar yatkın olduğu ve bunların hangi alanlarında daha iyi oldukları belirleniyor. Bunun sonunda öğrencinin de fikri alınarak bir tanesi seçiliyor.
Öğrenci 6-8 senelik ortaokul ve lise birleşik olan liselere geçtiğinde bu liseler genelde bizdeki liselerin 2-3 adeti kadar büyüklükte olduğu için ve o kadar fazla öğrencileri oldukları için bütçeleri fazla oluyor. Atıyorum. Normal bir lisede bir spor salonu, bir basket salonu varsa bu adamlar 3 ortaokul ve 3 lisenin bütçesini aldığından dolayı 2 büyük spor salonu 3 futbol sahası, ki bu futbol sahalarından biri büyük oluyor ve etrafında atletizm pisti falan oluyor saha gibi yani, yüzme havuzu da oluyor. Tabi yine 6 katı müzik aleti, müzik ve resim atölyeleri falan oluyor. Yine tabi normal liseye göre 6 katı beden öğretmeni ve müzik, resim vs. öğretmeni oluyor.
Adamlarda bizdeki gibi sınıfta klasik resim dersi, müzik dersi, beden dersi yok. Bunlardan sadece birini seçiyorlar. Ki çok doğru kimse aynı anda resim, müzik ve bedende iyi olamaz. Ve sadece onu alıyorlar. Ama haftada 2 ders ise haftada 6 ders olarak alıyor ve bunu sanatsa atolyede sporsa artık hangi spor dalıysa (futbol, basketbol, atletizm, voleybol, yüzme, güreş vb.)buna özel okula ait mekanda ders programı içinde değil okuldan sonra sanki bir kursa kulübe gidiyormuş gibi serbest bir şekilde sıkıcı ders ortamından kurtulmuş bir biçimde alıyor.
En önemlisi her öğrencinin bu alanlarına bağlı okulda görevleri var. Bu sayede hem okulda daha fazla kalıyorlar hemde bağlılıkları dahada artıyor. Örneğin çocuk müzik dallarından birini seçtiyse lisede okulun bandosunda veya korosunda olabiliyor. Diğer yandan okulun tiyatro takımında olanda oluyor, resim atölyesinde kurs alanda hatta sadece çok zeki tayfadan oluşan bilim takımları oluyor. Onlarda buna yönleniyor. Bu tamamen öğrencinin ilk 4-6 senedeki 12 yaşına kadarki potansiyeline göre seçilen alanlarına yönelik oluyor.
Tabi spor kısmında daha ayrıntılı oluyor bu işler. Eğer öğrencinin spora ve spor dallarından birine kabiliyeti varsa, 6 senelik lise kısmında o okulun ki bu okullar daha önce belirttim 2-3 lise ve 2-3 ortaokulun birleşimi boyutta ve bütçede bu yüzden adları markalaşmış ve maskotları falan olan okullar. Bu okulların her spor dalından erkek ve kız, junior (ilk 3 sınıfa giden yaş gurupları) ve senior (son 3 sene) takımları var ve bunların mevcuda göre a,b,c,d takımları oluyor. Bunlar genelde kendi aralarında maçlar yapıp a takımına girmeye çalışıyorlar.
Eğer a takımına girerlerse ayrıca hafta sonları yerel turnuvalarda oynuyorlar. Eğer burada başarılı olurlarsa da yazın ulusal turnuvalara çıkıyorlar. Tabi bu yerel ve ulusal turnuvalara giden gözlemciler yetenekli gördüklerinin eğer ileride spor yaparsa lisans hakkını alıyor. (abd'deki nba draftı). Tabi bu turnuva ve yarışmaların tiyatro, müzik, bilim , resim vb. alanlarda da versiyonları var. Yine buradan sanat bölümleri olan özel üniversiteler bunlara burs falan veriyorlar. Adamlar anlayacağınız bunları devamlı yarışmalar ve turnuvalarla teşvik ediyor.
Şimdi bu sistem sayesinde nasıl sporcu ve sanatkarlar yetiştiriyorlar söyleyim ;
+ Ülkemizde şu an beden, resim ve müzik derslerinden bir katkı sağlayabilen öğrencilerin sayısı yüzde 1 ile 5 arası falandır. Genelde dersler yanaşık düzen ve alın topu oynayın, bakın çocuklar bu sol anahtarı hadi flüt çalalım, parayı koyun üstünü çizin, patates baskısı , hadi sulu boya ile bulut ve ev yapalım , aaa derste ne çabuk bitti at çöpe olursa haftaya devam şeklinde geçmektedir.
+ Bu yüzden ben bu beden, müzik, resim, el işi derslerinden hafta 6 saat aldım ama hiçbirinden bir şeyi tamamıyla kavramadım. Masaya oturdum domates, mercimek ve yoğurt çorbasından birer kaşık aldım kalktım. Aralarından hiçbirini bitirebildim mi ? Hayır. Miğdem allak bullak oldu mu ? Evet, Sevmediğim çorbalarıda içtim mi? Evet. Tabaklar bitt mi ? Hayır. E ne işe yaradı bu ? Hiçbirşey. Ancak ben bu derslerden kabiliyetim olan birinin bir dalını 6-8 sene boyunca haftada 5-6 saat alsam ve hayatımı bunun gereklerine göre düzenleyip turnuvalarda kendimi kanıtlama şansım olsaydı , evet benden iyi bir futbolcu, ressam veya tiyatrocu olurdu.
+ Ha diyebilirsiniz bu kadar takıma o spor hocaları nasıl yetişiyor diye. Yetişebildikleri kadar yetişiyorlar (genelde a takımlara), yetişemediklerine de ilk olarak okuldaki diğer hocaları ek ders ücreti karşılığı veya dışardan hoca kiralıyorlar (düşük ücrete). Bu hocalara beden hocaları tıpkı bir spor başkanlığı gibi program ve yapılacak antremanların listesini veriyor. Takımlarla onlar ilgileniyor.