Bir de Panenteizm var... Viki' ye göre Panteizmden farkı; Panteizmde her şey Tanrı iken, Panenteizmde her şey Tanrı'dan sudur etmiştir (oluşmuştur) ama Tanrı değildir. Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı'ya dönmektir -diyor.
Bizim Sipirütailizm veya Ruhçuluk dediğimiz ekol, bu düşünceyi savunmaktadır.
Sâd Suresi 27. Ayet-i Kelimede diyor ki; ''Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. '' diyor.
Evet... belki Tefsirci, Mealci, İlahiyatçı olmayabiliriz ama okuduğumuzu da anlıyoruz yani!.. Bu Ayet-i Kelimeden; yaratımın bir gayesi olduğu ve yaratımın sadece dünyadan ibaret olmadığı sonucuna ulaşabiliyoruz.
Ayet-i kelimede ifade olunduğu gibi; YER, GÖK VE İKİSİ ARASINDAKİLER…’ den kastedilenler arasında uzaylılarda varsa; O halde YARATIM FİİLİ, Skywolf’ un belirttiği üzere uzaylıların işi olmayabilir!.. fakat biz Beşer yaratımından bahsediyoruz.
Lakin öyle anlaşılıyor ki, iki tür yaratma fiili vardır. Aynen Külli İrade, Cüzi İrade örneğinde olduğu şekliyle; Büyük Yaratma ve Küçük Yaratma fiillerinden bahsedebiliriz. Büyük yaratma fiilinden kasıt; Kadir-i Mutlak olan Yüce Yaratıcının OL!.. emriyle olan Kainat Düzeni kastedilirken; Küçük Yaratmaktan kasıt, Beşer denilen ikinci tür varlıkların yaratılması olabilir!... İşte ben Beşer dediğimiz ikinci tür yaratma fiilinin Uzaylılar marifetiyle gerçekleştirilmiş olabileceğini düşünüyorum.
Madem Kutsal Kitaptan örnekler vererek açıklamaya çalışıyorsun ben de o şekilde kısaca açıklamaya çalışayım.
Biliyorsun uzun zamandır araştırıyorum. Birbirinden bağımsız kaynaklara dayanarak yaptığım araştırmalarada edindiğim izlenim şöyle: İnsanlık, tarihi boyunca her zaman nasıl yaratıldığını, nereden geldiğini, amacını vs sorguladı. Hatta kendisinden üstün olduğunu düşündüğü güneşe, aya, yıldızlara, ateşe, çeşitli hayvanlara, kendi türündekilere, heykellere vs tanrı yerine koyarak taptı! Oysa bunların hiç biri, buna uzaylılar da dahil, insanlığa "sizi ben yarattım" demedi! Bu söyleyen sadece bir yaratıcı oldu. Yaratılışında insana kendi ruhundan bir parça vererek hayat verdiğini açıkça belirtti. "Ben size şah damarınızdan bile yakınım" derken aslında konuyu çok net açıklamış. Kısacası yukarıda bahsettiğin iki kavramda aslında aynı şeyler. İnsanoğlu nereden geldiğini kendisinden bile gizleyerek dünyaya deneyim için geliyor. Bunu yaparken de farkında olmadan geldiği yerin özlemini çekiyor. Bu nedenle de sürekli arayış içerisinde. Kendisinden üstün gördüğü herşeyi yaratıcısı sanması da bu nedenle. Yaşayacağı deneyimlerle aslında yaratıcı kendi yaratımını deneyimlemiş oluyor. Kendisinin de belirttiği gibi, insanoğlu bütün bu deneyimlerin sonunda yine geldiği kaynağa, O'na dönecek. Bu sedece insanoğlu için geçerli değil üstelik! Yaratılan her şey buna dahil. Uzayda bilmediğimiz sayısız varlık da...
Konuya ilişkin bir örnek vereyim. Ölüme yakın deneyim yaşayan biri yaşadığı deneyimde klasik tünelden geçme, hayatının kendisine izletilmesi vs aşamalardan sonra karanlığın içerisinde uzakta bir ışık görüyor. Işık onu kendisine doğru çekiyor. Yaklaştıkça çok güçlü bir şekilde huzur duygusu hissediyor ve devasa bir ışık konisi olduğunu görüyor. Etrafında dolaşarak inceliyor. Bu sırada barış, mutluluk, sevgi, ebediyet gibi kelimeler işitiyor telepatik olarak. Huzur duygusunun yerini büyük bir sevgi hissi alıyor. Işığın içerisine girmeye çalışıyor ama giremiyor. Bunun nedeninin İçerisinde bulunan olumsuz düşünceler olduğunu hissediyor. Kin beslediği kişiler aklına geliyor ve onları affediyor. Işığa girmesine artık izin veriliyor ve girdiği anda müthiş bir sevgi patlaması yaşıyor. O anda evrenin bütün bilgisinin kendisine açıldığını ve cevaplar için sadece sormasının yeterli olacağını hissediyor.
İlk sorusu: Başka bir yerde yaşam var mı?
Cevap: Evet.
İkinci soru: Bizim dünyada sahip olduğumuz yaşam formlarından daha üstün yaşam formlarına sahip başka gezegenler var mı?
Cevap: Dünyada bildiğinizden çok daha yüksek evrime sahip binlerce gezegen var.
Üçüncü soru: Dünyadan daha düşük bir evrim düzeyine sahip gezegenler var mı?
Cevap: Evet, binlerce...
Dördüncü Soru: Daha yüksek evrime sahip bir gezegenin nasıl göründüğünü
görebilir miyim?
Cevap:
Evet, işte oradasın!Bu cevap sonrasında kendisini bir anda başka bir gezegende, orada yaşayan varlıkların arasında buluyor. Onlarla telepatik olarak sohbet ediyor. Onların yaşamını inceliyor. Teknolojik olarak dünyadan ne kadar ilerde olduklarını görüyor. Onlara dünyadan bahsediyor. Zihinsel olarak hafızasındaki anıları onlara gösterebiliyor. Onlar da " İlkel medeniyetler olduğunu biliyorduk. Ama bu kadar kötü olabileceğini düşünmüyorduk" diyorlar. Daha sonra vedalaşıp oaradan tekrar ışığın içerisine dönüyor. Sadece istemek yetiyor.
Başka örneklerde de geçmiş yaşam terpileri sırasında, daha önceki yaşamlarında farklı gezegenlerde yaşadıklarını öğrenenler de var. Bu konuda hiçbir fikirleri olmadığı halde terapi sırasında o yaşamlarını hatırlayıp birebir tekrar yaşayarak anlatıyorlar. Detaylarıyla birlikte...
Kısacası uzayda bizim dışımızda bizim gibi veya daha zeki yaşam formlarının insanoğlunu yarattığına dair hiçbir bulgu yok. Ancak onların da bizlerle aynı yolculuğun içerisinde olduğuna dair çok şey var. Hepsi aynı yaratımla bir yaratıcı tarafından yaratılmış. Birbirlerinin gelişimine, evrimlerine katkı sağlamak için yolları bir şekilde kesişmiş olabilir. Ancak bu yaratım değildir! Yaratım çok çok daha yüksek bir seviye! Ve bunu da yaratıcı bizlere açıklamış durumda!
İnsanoğlu kendisine açıklanan doğruları Korsan'ın paylaştığı güzel örnektekine benzer şekilde farklı anlamlar yükleyerek farklı boyutlara çevirdiği için yaşanan tüm bu karmaşa...