Gönderen Konu: Sohbet...  (Okunma sayısı 301943 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı metin62

  • 2020 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2345
  • 183
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1430 : 08 Şubat 2023, 11:11:56 »
Depremin boyutu buyuk dogru. Olusan kayip orani da saatan saate buyumekte. Milletce aciliyiz cunku kayiplarimiz var acciliyiz cunku acizlik kol geziyor .

Boyle olagan ustu bir durumda bir an icin siyasi dusuncemizden arinmis bir sekilde yasamakta oldugumuz olayi bir degerlendirelim.

Kisisel dusuncem onca yasamis oldugumuz sayisiz depremlerden sonra dahi halen cok buyuk eksikliklerimiz var.Bu eksiklikler deprem oncesi uygulanmasi gereken ama uygulanmayan yonetmelikler, katiksiz uygulanmasi gereken denetimler ve caydirici cezalar, siyasi nedenler ile uygulanan imar aflari, rant amaci ile yerlesime acilmamasi gereken yerler ,uygun olmayan yerlere yapilan stratejik yapilar. Hastaneler, Hava alanlari, yollar, viyadukler .... Bu yazmis oldugum maddeleerin tumunun basarisizligi bizleri yonetenlere aittir .

Bir de olasi bir afette ulke bazinda veya yerelde olmasi gerekliligi zorunlu olan . Islevseligi belirli araliklar ile sinanan birimlerimizin bulunduklari cografyaya gore organize olmus yeterli donanima ve bu nonanimi idame ettirecek lojistige sahip olmalari gerekir. AFAT diye bir kurulus mevcut ancak yeterliligi organizasyon yapisi gibi konularda acikca gorulmektedir ki beklenileni saglamakta yetersiz kaliyor. Ulke cografyamizda sivil savunma orgutunun ismi var kendisi yok. STK larin olusturmus oldugu bir cok daha kucuk ama donanimli arama kurtarma birimleri mevcut bu kuruluslari rakip gormeyi birakip koorinasyon ekibi bunyesi dahil cok daha verimli sekilde kullanabilmeliyiz.

Bir depremde gocuk altinda kalmis insanlari kurtarabilmek icin cok kisitli bir zaman suresi vardir . Ilk 24 saat cok onemlidir,48 inci  saat kritik esiktir, 72 ve sonraki saatler artik mucizevi kurtulaslar icin gecerlidr. Malesef bizler bu depremde gorduk ki ilk 24 saat devletimiz yeterince hizli davranamadi olaya etkin mudahalede.Bunun nedeni gayet acik yeterince hazir degiliz baska saklanacak mazaret olamaz. 48 ci saate baslangicinda sahada daha etkin gorunmekte devletin organlari. Burada sorun sadece afet arama kurtarma ile ilgili degil. Silahli kuvetler dahil guvenlik birimleri de gec kalmistir. Afet bolgesine ulastirilmasi gereken acil lojistigin gececegi ana arterleri acik tutmasi gereken  guvenlik birimleri de malesef yetersiz veya gec kalmistir. Afet sonrasi hemen kurulmasi gereken sahra hastaneleri veya gerekli sihi tahliye icin yeterince hazirlik yapilmadigi gorulmemektedir.

Sahada calismakta olan kurtarma ekiplerinin donanim eksikligi gorulmektedir, Yeterince kesici,kirici kaldirici, isiya duyarli, ses dinleme aleti hatta ve hatta kurtarmanin karanlikta dahi surmesi gerektiginden yeterince jenerator ve projektorlerden yoksunlar.

Simdi butun bu ve benzer esiklikleri gormemezlikten gelmemiz beklenemez. Butun bu eksiklikler basarisizligimizin ana nedenleridir . Bunlari bir tarafa birakip efendim deprem cok buyu idi vs onun icin yeterince basarili olamadik demek dogru bir ongoru olmaz.
 




Çevrimdışı buraktunahan

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 288
  • 73
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1431 : 08 Şubat 2023, 11:18:33 »
Akşamdan bu yana bir çok konu birikmiş, elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.

Önce şunu belirteyim: Deprem savaş ile aynıdır. Depremle savaşın tek farkı, yıkımın barutla olmamasıdır. Deprem bölgesi farklıdır, TV ekranlarına benzemez. Klavye başından atıp tutmaksa kolaydır.

Yıkımın büyüklüğünün sebebi: Bir deprem bölgesindeki binalar, o bölgedeki aktif fayların ürettiği / üreteceği deprem büyüklüklerine göre istatistiki olarak tahmin edilen yer ivmelerine göre projelendirilirler. Şu anda AFAD online bir sistem üzerinden bu deprem ivmelerini veriyor, yani eski deprem haritası kullanılmıyor. Ama temel mantık aynı istatistiki veriler. 2018'den beri bu online sistem kullanılıyor.

İşte Kahramanmaraş'taki bu 2 depremde bu yer ivmeleri hiç beklenmedik şekilde çok çok çok aşıldı. Şöyle anlatayım. Örneğin 1997 ve 2007 yönetmeliklerinde 1. derece deprem bölgelerinde deprem ivmesi 0,4 g olarak alınır. (burada "g" yer çekim ivmesidir, yaklaşık 10 m/s2 dir) yani 1000 tonluk bir binaya 1000 x 0,4 = 400 ton yatay deprem kuvveti geleceği göz önüne alınır. Neredeyse  yıkılan bütün binalar buna göre projelendirildi.

Ama buradaki deprem ivmeleri 1,3 g - 2 g civarında oluştu. Yani binalara deprem yönetmeliğinin öngördüğü deprem kuvvetinin 3 -5 katı fazla yatay deprem yükü geldi. Bu beklenenin çok üzerinde ve inanılmaz bir rakam. Yani 1000 tonluk bir bina 400 ton deprem yüküne göre projelendirilmişken, burada 1000 tonluk bir binaya 1300 ton ve 2000 tonluk yani binanın kendisinden bile daha ağır deprem yükleri geldi.

Yani o şehirlerdeki binalar yine çok çok iyi dayandı.

Depremde sallanmayan bina konusu: Deprem aslında kırılan kayaçların kırıldıkları noktada (odak noktası) meydana gelen titreşimlerin ve enerjinin yer kabuğu içinde dalga şeklinde yayılmasıdır. Şöyle düşünün: Bir leğen dolusu suya yukarıdan bir taş bırakın, meydana gelen dalgalar gibi. Taşın suya değdiği ilk nokta odak noktasıdır.

İşte bu dalgalar içinden geçtikleri zeminin yapısına göre [sıkı / sağlam zeminlerde (kayalar, sıkı kum ve çakıllar) veya gevşek zeminlerde (alüvyonlar, gevşek kum ve siltler)] zemini farklı titreştirirler. Sıkı ve sağlam zeminlerin periyotları düşükken, gevşek zeminlerin periyotları yüksektir. Yani yan yana iki bina, altındaki zemin özelliklerine bağlı olarak sarsıntıyı farklı düzeyde hissederler. "Yan yana binaların zeminleri mutlaka aynıdır" diye düşünmeyin, çünkü bazen aynı binanın altına bile bir tarafta farklı, diğer tarafta farklı zemin denk gelebilir. Bu nedenle sarsıntıyı komşu binadan farklı düzeyde hissetmiş olabilirsiniz. Bu dediğim 1. olasılık.

2. olasılık ise, deprem dalgaları yer kabuğu içinde çok sağlam kayaçlarla ve farklı ortamlarla karşılaştıklarında yansıyabilirler veya çok azı o engeli geçebilir. Eğer sizin binanız ile deprem dalgalarının odak noktası arasında böyle sağlam bir formasyon varsa, size sütre görevi gören o formasyonun arkasında kalan binanıza şans eseri o depremde dalgalar daha az enerjiyle ulaşmış demektir. Ama farklı bir yöndeki farklı bir odaktan başlayacak bir deprem binanızı çok şiddetli sarsabilir.

Binada dere kumu kullanılmasının, sağlam beton olmasının hissedilen sarsıntıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolaylı ilişkilendirilebilir, ama bu noktadan sonra vereceğim bilgiler çok detay olur ve sizi sıkar.

Aynı projeye sahip binaların birinin yıkılıp birinin yıkılmaması: Ben Marmara depreminde depremin meydana geldiği Gölcükte askerdim. Marmara depremini çok şiddetli yaşadım. Hafta sonu izinlerimde şehri dolaşırdım. Benim için bulunmaz bir laboratuvardı.

Yine bir gün şehri dolaşırken bir site inşaatında, yan yana, aynı projeye göre, aynı müteahhit tarafından yapılmış birbirinin aynı binalardan birinin yıkılıp diğerinin sapasağlam ayakta kaldığını gözlerimle gördüm.

Bunun ilk ve en kuvvetli sebebi yukarıda açıkladığım gibi zemin özellikleri olabilir. Çünkü her iki binada da aynı malzeme, aynı proje, aynı işçilik var ve aynı müteahhit tarafından yapılmış. Aralarındaki tek fark ise oturdukları zemin.

Yapı denetimlerin ücretleri: Yapı denetimlerin ücretleri evet eskiden çok yanlış bir uygulamayla müteahhitler tarafından ödeniyordu. Ancak şu anda mal sahipleri tarafından o ildeki mal müdürlüklerine her yıl peşin olarak yatırılıp, denetim yapılan seviyeye göre devlet tarafından ödeniyor. Müteahhidin yapı denetim kuruluşları ile ilgisi kesildi ve şu an müteahhitler çok şikayetçi  ;)

Arama kurtarma faaliyetleri: 1999 Gölcük depreminde asker olduğum için arama-kurtarma da yapmıştım. Ceset çıkarttığım da oldu, yaralı çıkarttığım da oldu. O betonların içerisinde balyozla tünel açmak inanın hiç kolay değildir. Hele beton sağlamsa 1 manga asker balyoz kullanarak o betonu sırayla bile zor kırar. Yani mutlaka darbeli kırıcıya ihtiyacınız vardır. Kırık tuğlalar bile jilet gibi insanın elini keser. Açığa çıkmış demirler ve çiviler ayakkabınıza batar. Çimento tozu ciğerlerinize dolar. Balyozdan çıkan beton kırıntıları gözünüze batar. Bu nedenle mutlaka koruyucu malzemeye ihtiyacınız olur. Günlük kıyafetlerle o enkazların üstüne çıkmak çok tehlikelidir.

Hatta bazen deprem haricinde bina incelerken donatıyı görmek isteriz ve betonu teknisyene kırdırırız. Darbeli kırıcıyla bile kırıcının ucu betondan seker, kıvılcım çıkar. Betonun 2-3 cm kırılması ve demirin açığa çıkarılması bile yarım saat sürer. Kırcının ağırlığı bile neredeyse 10 kg. Yani arama kurtarma öyle sıradan bizim gibi insanların pek yapabileceği bir iş değil.

Şu anda yaklaşık 10 ilde 5000 yıkık bina var. Her kurtarma ekibi en az 5 kişiden oluşsa 25.000 profesyonele ihtiyaç var. Bu insanlar elbette yorulacaklar ve değiştirilmeleri gerek. 12 saat vardiyalı çalışsalar 50.000 kurtarma personeline ihtiyaç var.

Deprem öyle geniş bir alanı etkiledi ki, 50.000 kişiyi ilk gün hemen ülkenin dört bir yanından toplayıp, deprem bölgesine götürüp (bazı hava alanları çalışmıyor, yollar hasarlı veya trafikten dolayı kapalı) 10 farklı ile dağıtıp iş başı yaptırmak, iaşe ve idamelerini sağlamak hiçbir ülkenin hemen ilk gün altından kalkabileceği bir organizasyon değil arkadaşlar.

Streç filimle kolonların sarılması: Bazen kolonlar etriyelerdeki (yatay demirler) yetersizlikler, demir bindirme boylarındaki kısalık nedeniyle yaşanan aderans sorunları, düşük beton dayanımı nedeniyle düşey eksenel yüklere karşı güçlendirme  amacıyla karbon fiberle sarılırlar. ama bu teknik katlar arasında moment aktarımı sağlamaz ve yatay deprem yüklerine karşı tam koruma sağlamaz.
« Son Düzenleme: 08 Şubat 2023, 11:47:37 Gönderen: buraktunahan »

Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1520
  • 134
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1432 : 08 Şubat 2023, 13:06:09 »
Bir de betona fiber lifler atılma uygulaması vardı galiba

Çevrimdışı SKYWOLF

  • SKYWOLF
  • Genel Yetkili
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 44320
  • 615
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1433 : 08 Şubat 2023, 13:07:05 »
Re,

Bu acılı kardeşimiz de senin söylediğini söylüyor. Yardıma gönüllüler gelmiş ama bize yol gösterecek birisi olması lazım diyor.

Bir deprem ülkesiyiz ve bu ülkede okullarda ilk yardım zorunlu ders olmalı.
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Çevrimdışı mehmet05

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 1520
  • 134
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1434 : 08 Şubat 2023, 13:45:53 »
Arkadaşlar bu noktada TSK'ya da değinmek lazım. Benim askerlik yaptığım dönemde bile eksik kadro çalışılıyordu. Şimdi profesyonelleşme, her ile üniversite derken, uzun dönem asker sayısı da çok sınırlı kalmaya başladı. Eksik kadro demek, potansiyel olarak TZA, STA, GZMA belki modern obüs, topçu roketi gibi birçok aracın da bulunduğu birliklerin eksik kadro çalışması demek.  Şimdi savaşlar, çatışmalar ise çok hızlı gelişebiliyor.

Ancak yerelde eksik kadroları bazı birliklerde çekirdek kadro dışında haftada bir iki gün gelip eğitimini sürekli yapabilecek terhis olup, askerde başarılı gönüllü kişilerden kısmi maaş verip yerelde tamamlayabilirsek, hem seferde hem de afette çok daha esnek kargaşadan uzak olabiliriz muhtemelen. 

Çevrimdışı Tigerfish

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 2251
  • 197
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1435 : 08 Şubat 2023, 13:49:03 »
Akşamdan bu yana bir çok konu birikmiş, elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.

Önce şunu belirteyim: Deprem savaş ile aynıdır. Depremle savaşın tek farkı, yıkımın barutla olmamasıdır. Deprem bölgesi farklıdır, TV ekranlarına benzemez. Klavye başından atıp tutmaksa kolaydır.

Yıkımın büyüklüğünün sebebi: Bir deprem bölgesindeki binalar, o bölgedeki aktif fayların ürettiği / üreteceği deprem büyüklüklerine göre istatistiki olarak tahmin edilen yer ivmelerine göre projelendirilirler. Şu anda AFAD online bir sistem üzerinden bu deprem ivmelerini veriyor, yani eski deprem haritası kullanılmıyor. Ama temel mantık aynı istatistiki veriler. 2018'den beri bu online sistem kullanılıyor.

İşte Kahramanmaraş'taki bu 2 depremde bu yer ivmeleri hiç beklenmedik şekilde çok çok çok aşıldı. Şöyle anlatayım. Örneğin 1997 ve 2007 yönetmeliklerinde 1. derece deprem bölgelerinde deprem ivmesi 0,4 g olarak alınır. (burada "g" yer çekim ivmesidir, yaklaşık 10 m/s2 dir) yani 1000 tonluk bir binaya 1000 x 0,4 = 400 ton yatay deprem kuvveti geleceği göz önüne alınır. Neredeyse  yıkılan bütün binalar buna göre projelendirildi.

Ama buradaki deprem ivmeleri 1,3 g - 2 g civarında oluştu. Yani binalara deprem yönetmeliğinin öngördüğü deprem kuvvetinin 3 -5 katı fazla yatay deprem yükü geldi. Bu beklenenin çok üzerinde ve inanılmaz bir rakam. Yani 1000 tonluk bir bina 400 ton deprem yüküne göre projelendirilmişken, burada 1000 tonluk bir binaya 1300 ton ve 2000 tonluk yani binanın kendisinden bile daha ağır deprem yükleri geldi.

Yani o şehirlerdeki binalar yine çok çok iyi dayandı.

Depremde sallanmayan bina konusu: Deprem aslında kırılan kayaçların kırıldıkları noktada (odak noktası) meydana gelen titreşimlerin ve enerjinin yer kabuğu içinde dalga şeklinde yayılmasıdır. Şöyle düşünün: Bir leğen dolusu suya yukarıdan bir taş bırakın, meydana gelen dalgalar gibi. Taşın suya değdiği ilk nokta odak noktasıdır.

İşte bu dalgalar içinden geçtikleri zeminin yapısına göre [sıkı / sağlam zeminlerde (kayalar, sıkı kum ve çakıllar) veya gevşek zeminlerde (alüvyonlar, gevşek kum ve siltler)] zemini farklı titreştirirler. Sıkı ve sağlam zeminlerin periyotları düşükken, gevşek zeminlerin periyotları yüksektir. Yani yan yana iki bina, altındaki zemin özelliklerine bağlı olarak sarsıntıyı farklı düzeyde hissederler. "Yan yana binaların zeminleri mutlaka aynıdır" diye düşünmeyin, çünkü bazen aynı binanın altına bile bir tarafta farklı, diğer tarafta farklı zemin denk gelebilir. Bu nedenle sarsıntıyı komşu binadan farklı düzeyde hissetmiş olabilirsiniz. Bu dediğim 1. olasılık.

2. olasılık ise, deprem dalgaları yer kabuğu içinde çok sağlam kayaçlarla ve farklı ortamlarla karşılaştıklarında yansıyabilirler veya çok azı o engeli geçebilir. Eğer sizin binanız ile deprem dalgalarının odak noktası arasında böyle sağlam bir formasyon varsa, size sütre görevi gören o formasyonun arkasında kalan binanıza şans eseri o depremde dalgalar daha az enerjiyle ulaşmış demektir. Ama farklı bir yöndeki farklı bir odaktan başlayacak bir deprem binanızı çok şiddetli sarsabilir.

Binada dere kumu kullanılmasının, sağlam beton olmasının hissedilen sarsıntıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolaylı ilişkilendirilebilir, ama bu noktadan sonra vereceğim bilgiler çok detay olur ve sizi sıkar.

Aynı projeye sahip binaların birinin yıkılıp birinin yıkılmaması: Ben Marmara depreminde depremin meydana geldiği Gölcükte askerdim. Marmara depremini çok şiddetli yaşadım. Hafta sonu izinlerimde şehri dolaşırdım. Benim için bulunmaz bir laboratuvardı.

Yine bir gün şehri dolaşırken bir site inşaatında, yan yana, aynı projeye göre, aynı müteahhit tarafından yapılmış birbirinin aynı binalardan birinin yıkılıp diğerinin sapasağlam ayakta kaldığını gözlerimle gördüm.

Bunun ilk ve en kuvvetli sebebi yukarıda açıkladığım gibi zemin özellikleri olabilir. Çünkü her iki binada da aynı malzeme, aynı proje, aynı işçilik var ve aynı müteahhit tarafından yapılmış. Aralarındaki tek fark ise oturdukları zemin.

Yapı denetimlerin ücretleri: Yapı denetimlerin ücretleri evet eskiden çok yanlış bir uygulamayla müteahhitler tarafından ödeniyordu. Ancak şu anda mal sahipleri tarafından o ildeki mal müdürlüklerine her yıl peşin olarak yatırılıp, denetim yapılan seviyeye göre devlet tarafından ödeniyor. Müteahhidin yapı denetim kuruluşları ile ilgisi kesildi ve şu an müteahhitler çok şikayetçi  ;)

Arama kurtarma faaliyetleri: 1999 Gölcük depreminde asker olduğum için arama-kurtarma da yapmıştım. Ceset çıkarttığım da oldu, yaralı çıkarttığım da oldu. O betonların içerisinde balyozla tünel açmak inanın hiç kolay değildir. Hele beton sağlamsa 1 manga asker balyoz kullanarak o betonu sırayla bile zor kırar. Yani mutlaka darbeli kırıcıya ihtiyacınız vardır. Kırık tuğlalar bile jilet gibi insanın elini keser. Açığa çıkmış demirler ve çiviler ayakkabınıza batar. Çimento tozu ciğerlerinize dolar. Balyozdan çıkan beton kırıntıları gözünüze batar. Bu nedenle mutlaka koruyucu malzemeye ihtiyacınız olur. Günlük kıyafetlerle o enkazların üstüne çıkmak çok tehlikelidir.

Hatta bazen deprem haricinde bina incelerken donatıyı görmek isteriz ve betonu teknisyene kırdırırız. Darbeli kırıcıyla bile kırıcının ucu betondan seker, kıvılcım çıkar. Betonun 2-3 cm kırılması ve demirin açığa çıkarılması bile yarım saat sürer. Kırcının ağırlığı bile neredeyse 10 kg. Yani arama kurtarma öyle sıradan bizim gibi insanların pek yapabileceği bir iş değil.

Şu anda yaklaşık 10 ilde 5000 yıkık bina var. Her kurtarma ekibi en az 5 kişiden oluşsa 25.000 profesyonele ihtiyaç var. Bu insanlar elbette yorulacaklar ve değiştirilmeleri gerek. 12 saat vardiyalı çalışsalar 50.000 kurtarma personeline ihtiyaç var.

Deprem öyle geniş bir alanı etkiledi ki, 50.000 kişiyi ilk gün hemen ülkenin dört bir yanından toplayıp, deprem bölgesine götürüp (bazı hava alanları çalışmıyor, yollar hasarlı veya trafikten dolayı kapalı) 10 farklı ile dağıtıp iş başı yaptırmak, iaşe ve idamelerini sağlamak hiçbir ülkenin hemen ilk gün altından kalkabileceği bir organizasyon değil arkadaşlar.

Streç filimle kolonların sarılması: Bazen kolonlar etriyelerdeki (yatay demirler) yetersizlikler, demir bindirme boylarındaki kısalık nedeniyle yaşanan aderans sorunları, düşük beton dayanımı nedeniyle düşey eksenel yüklere karşı güçlendirme  amacıyla karbon fiberle sarılırlar. ama bu teknik katlar arasında moment aktarımı sağlamaz ve yatay deprem yüklerine karşı tam koruma sağlamaz.

Hocam detaylı bilgileriniz bize sıkacak yerine ancak bilgimiz zenginlik forma kalitede bulunabilirsiniz. Zamanınız vaktiniz müsaitse lütfen o detaylı  bilgileri bizimle paylaşın.

Çevrimdışı serkan1976

  • 2022 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 7832
  • 459
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1436 : 08 Şubat 2023, 14:38:40 »
Akşamdan bu yana bir çok konu birikmiş, elimden geldiğince açıklamaya çalışayım.

Önce şunu belirteyim: Deprem savaş ile aynıdır. Depremle savaşın tek farkı, yıkımın barutla olmamasıdır. Deprem bölgesi farklıdır, TV ekranlarına benzemez. Klavye başından atıp tutmaksa kolaydır.

Yıkımın büyüklüğünün sebebi: Bir deprem bölgesindeki binalar, o bölgedeki aktif fayların ürettiği / üreteceği deprem büyüklüklerine göre istatistiki olarak tahmin edilen yer ivmelerine göre projelendirilirler. Şu anda AFAD online bir sistem üzerinden bu deprem ivmelerini veriyor, yani eski deprem haritası kullanılmıyor. Ama temel mantık aynı istatistiki veriler. 2018'den beri bu online sistem kullanılıyor.

İşte Kahramanmaraş'taki bu 2 depremde bu yer ivmeleri hiç beklenmedik şekilde çok çok çok aşıldı. Şöyle anlatayım. Örneğin 1997 ve 2007 yönetmeliklerinde 1. derece deprem bölgelerinde deprem ivmesi 0,4 g olarak alınır. (burada "g" yer çekim ivmesidir, yaklaşık 10 m/s2 dir) yani 1000 tonluk bir binaya 1000 x 0,4 = 400 ton yatay deprem kuvveti geleceği göz önüne alınır. Neredeyse  yıkılan bütün binalar buna göre projelendirildi.

Ama buradaki deprem ivmeleri 1,3 g - 2 g civarında oluştu. Yani binalara deprem yönetmeliğinin öngördüğü deprem kuvvetinin 3 -5 katı fazla yatay deprem yükü geldi. Bu beklenenin çok üzerinde ve inanılmaz bir rakam. Yani 1000 tonluk bir bina 400 ton deprem yüküne göre projelendirilmişken, burada 1000 tonluk bir binaya 1300 ton ve 2000 tonluk yani binanın kendisinden bile daha ağır deprem yükleri geldi.

Yani o şehirlerdeki binalar yine çok çok iyi dayandı.

Depremde sallanmayan bina konusu: Deprem aslında kırılan kayaçların kırıldıkları noktada (odak noktası) meydana gelen titreşimlerin ve enerjinin yer kabuğu içinde dalga şeklinde yayılmasıdır. Şöyle düşünün: Bir leğen dolusu suya yukarıdan bir taş bırakın, meydana gelen dalgalar gibi. Taşın suya değdiği ilk nokta odak noktasıdır.

İşte bu dalgalar içinden geçtikleri zeminin yapısına göre [sıkı / sağlam zeminlerde (kayalar, sıkı kum ve çakıllar) veya gevşek zeminlerde (alüvyonlar, gevşek kum ve siltler)] zemini farklı titreştirirler. Sıkı ve sağlam zeminlerin periyotları düşükken, gevşek zeminlerin periyotları yüksektir. Yani yan yana iki bina, altındaki zemin özelliklerine bağlı olarak sarsıntıyı farklı düzeyde hissederler. "Yan yana binaların zeminleri mutlaka aynıdır" diye düşünmeyin, çünkü bazen aynı binanın altına bile bir tarafta farklı, diğer tarafta farklı zemin denk gelebilir. Bu nedenle sarsıntıyı komşu binadan farklı düzeyde hissetmiş olabilirsiniz. Bu dediğim 1. olasılık.

2. olasılık ise, deprem dalgaları yer kabuğu içinde çok sağlam kayaçlarla ve farklı ortamlarla karşılaştıklarında yansıyabilirler veya çok azı o engeli geçebilir. Eğer sizin binanız ile deprem dalgalarının odak noktası arasında böyle sağlam bir formasyon varsa, size sütre görevi gören o formasyonun arkasında kalan binanıza şans eseri o depremde dalgalar daha az enerjiyle ulaşmış demektir. Ama farklı bir yöndeki farklı bir odaktan başlayacak bir deprem binanızı çok şiddetli sarsabilir.

Binada dere kumu kullanılmasının, sağlam beton olmasının hissedilen sarsıntıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolaylı ilişkilendirilebilir, ama bu noktadan sonra vereceğim bilgiler çok detay olur ve sizi sıkar.

Aynı projeye sahip binaların birinin yıkılıp birinin yıkılmaması: Ben Marmara depreminde depremin meydana geldiği Gölcükte askerdim. Marmara depremini çok şiddetli yaşadım. Hafta sonu izinlerimde şehri dolaşırdım. Benim için bulunmaz bir laboratuvardı.

Yine bir gün şehri dolaşırken bir site inşaatında, yan yana, aynı projeye göre, aynı müteahhit tarafından yapılmış birbirinin aynı binalardan birinin yıkılıp diğerinin sapasağlam ayakta kaldığını gözlerimle gördüm.

Bunun ilk ve en kuvvetli sebebi yukarıda açıkladığım gibi zemin özellikleri olabilir. Çünkü her iki binada da aynı malzeme, aynı proje, aynı işçilik var ve aynı müteahhit tarafından yapılmış. Aralarındaki tek fark ise oturdukları zemin.

Yapı denetimlerin ücretleri: Yapı denetimlerin ücretleri evet eskiden çok yanlış bir uygulamayla müteahhitler tarafından ödeniyordu. Ancak şu anda mal sahipleri tarafından o ildeki mal müdürlüklerine her yıl peşin olarak yatırılıp, denetim yapılan seviyeye göre devlet tarafından ödeniyor. Müteahhidin yapı denetim kuruluşları ile ilgisi kesildi ve şu an müteahhitler çok şikayetçi  ;)

Arama kurtarma faaliyetleri: 1999 Gölcük depreminde asker olduğum için arama-kurtarma da yapmıştım. Ceset çıkarttığım da oldu, yaralı çıkarttığım da oldu. O betonların içerisinde balyozla tünel açmak inanın hiç kolay değildir. Hele beton sağlamsa 1 manga asker balyoz kullanarak o betonu sırayla bile zor kırar. Yani mutlaka darbeli kırıcıya ihtiyacınız vardır. Kırık tuğlalar bile jilet gibi insanın elini keser. Açığa çıkmış demirler ve çiviler ayakkabınıza batar. Çimento tozu ciğerlerinize dolar. Balyozdan çıkan beton kırıntıları gözünüze batar. Bu nedenle mutlaka koruyucu malzemeye ihtiyacınız olur. Günlük kıyafetlerle o enkazların üstüne çıkmak çok tehlikelidir.

Hatta bazen deprem haricinde bina incelerken donatıyı görmek isteriz ve betonu teknisyene kırdırırız. Darbeli kırıcıyla bile kırıcının ucu betondan seker, kıvılcım çıkar. Betonun 2-3 cm kırılması ve demirin açığa çıkarılması bile yarım saat sürer. Kırcının ağırlığı bile neredeyse 10 kg. Yani arama kurtarma öyle sıradan bizim gibi insanların pek yapabileceği bir iş değil.

Şu anda yaklaşık 10 ilde 5000 yıkık bina var. Her kurtarma ekibi en az 5 kişiden oluşsa 25.000 profesyonele ihtiyaç var. Bu insanlar elbette yorulacaklar ve değiştirilmeleri gerek. 12 saat vardiyalı çalışsalar 50.000 kurtarma personeline ihtiyaç var.

Deprem öyle geniş bir alanı etkiledi ki, 50.000 kişiyi ilk gün hemen ülkenin dört bir yanından toplayıp, deprem bölgesine götürüp (bazı hava alanları çalışmıyor, yollar hasarlı veya trafikten dolayı kapalı) 10 farklı ile dağıtıp iş başı yaptırmak, iaşe ve idamelerini sağlamak hiçbir ülkenin hemen ilk gün altından kalkabileceği bir organizasyon değil arkadaşlar.

Streç filimle kolonların sarılması: Bazen kolonlar etriyelerdeki (yatay demirler) yetersizlikler, demir bindirme boylarındaki kısalık nedeniyle yaşanan aderans sorunları, düşük beton dayanımı nedeniyle düşey eksenel yüklere karşı güçlendirme  amacıyla karbon fiberle sarılırlar. ama bu teknik katlar arasında moment aktarımı sağlamaz ve yatay deprem yüklerine karşı tam koruma sağlamaz.

Hocam uzman olarak  bizlere çözüm önerisi getirir misiniz? Ne yapılmalı bundan sonra yapılaşma öneriniz nedir?
Bir de 4 matematik neti ile inşaat Mühendisliği bölümüne mühendis alan YÖK'e de biraz sallar mısınız?

Çevrimdışı Yasar

  • 2021 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 3692
  • 360
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1437 : 08 Şubat 2023, 15:20:07 »
İskenderun’da ya deniz tabanı yükseldi, ya da mini bir tsunamiden dolayı tüm sahil şeridi su altında. Sahil şeridindeki yolun 20-25 cm kadar yükseldiğini söylüyor mimar ve mühendis arkadaşlar. Türkiye 3+ metre Batı’ya doğru kaymış vaziyette. Bu da denizin med/cezir hareketi gibi yükselmesine sebep olmuş durumda. Sahil şeridindeki bodrum katları su içinde.
Bu su geri çekilmezse Hollanda gibi bir çeşit set sistemiyle şehri denizden ayırmak gerekecek.
İskenderun sulu bir zemin üzerine inşa edilmiş. 1m kazın su çıkar hemen. Tepelerde inşa edilmiş gecekondular bile yıkılmamış. Çünkü kaya ve taş zemine inşa edilmişler. Düz ve altı su olan bölgelerde büyük oramda yıkım var.
Antakya’da da aynı durum mevcut. Şehir esas itibariyle Amik nehrinin alüvyonlu havzasına kuruluydu.

Çevrimdışı Merzifonlu

  • 2021 Yılın Üyesi
  • DefenceTurk
  • *****
  • İleti: 2779
  • 264
  • DefenceTurk.com
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1438 : 08 Şubat 2023, 15:29:33 »
İskenderun’da ya deniz tabanı yükseldi, ya da mini bir tsunamiden dolayı tüm sahil şeridi su altında. Sahil şeridindeki yolun 20-25 cm kadar yükseldiğini söylüyor mimar ve mühendis arkadaşlar. Türkiye 3+ metre Batı’ya doğru kaymış vaziyette. Bu da denizin med/cezir hareketi gibi yükselmesine sebep olmuş durumda. Sahil şeridindeki bodrum katları su içinde.
Bu su geri çekilmezse Hollanda gibi bir çeşit set sistemiyle şehri denizden ayırmak gerekecek.
İskenderun sulu bir zemin üzerine inşa edilmiş. 1m kazın su çıkar hemen. Tepelerde inşa edilmiş gecekondular bile yıkılmamış. Çünkü kaya ve taş zemine inşa edilmişler. Düz ve altı su olan bölgelerde büyük oramda yıkım var.
Antakya’da da aynı durum mevcut. Şehir esas itibariyle Amik nehrinin alüvyonlu havzasına kuruluydu.

Su geri çekilmeyecek. Toprak dibe oturmuş, o su kalıcı. Şehri daha yüksekte tekrar kurmak gerekecek, en azından su basan kesimini.

Çevrimdışı ACE

  • DefenceTurk
  • *
  • İleti: 764
  • 134
Ynt: Sohbet...
« Yanıtla #1439 : 08 Şubat 2023, 16:04:11 »
Yeni yapıların bile yıkılıyor oluşu üzerine konuşuyoruz da betonarme yapılar depremde yıkılmasa dahi bir veya iki deprem sonra yıkılacak şekilde mikro çatlaklarla vs yorulmuş olabiliyor. Ayrıca betonarme de çok ömürlü değil aslında.

Betonarmenin güçlendirmesi çok verimli olmuyor. Çelik konstrüksiyon taşıyıcılı yapılar daha sağlam, uzun ömürlü ve güçlendirmesi daha kolay. Ama ne yazık ki çelik pahalı.

Betondan daha hafif ve daha yüksek dayanımlı kompozit bir malzeme bulabilirsek hem derdimize son verir hem de mükemmel bir ihraç kalemine sahip oluruz