Son İletiler

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10
31
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Bogü Alp Bugün, 13:34:11 »
Kopek dediğimiz canlı doga da aslan kaplan gibi doğal yollarla var olmuş bir canlı değil. İnsan eliyle birbirleriyle eslestirilerek amaca uygun bekçi, coban av köpeği gibi cinsleri türetilmiş bir canlı türü. Bu canlı türü de av kopekleri de dahil insana bağlı olarak yaşayabilir. İnsan olmadan avlanamaz yiyeceğini temin edemez ki sokak hayvanları dahil köpeklerin hepsi sağı solu karıştırıp İnsan artigi yemek arar ya da insandan bekler.
Yani demek istediğim köpeğin yeri insanın yanıdır. İnsansız kopek yaşayamaz. Ülkemizde on milyon sokak hayvanı olduğu tahmin ediliyor bu sayı üreme hızları sayesinde artacak. Buna toplumca kesinlikle bir çare bulmamız gerekiyor. Ülkemiz sokakları hayvan terörü ve pisliğinden geçilmez hale gelecek. Hindistan gibi pis şehirlere sahip bir ülke oluyoruz. Tek farkla ona onlar ineğe biz kopege tapma derdindeyiz.
Tarihi ve kültürel bağlarımizda insancilligimiza bağlı olarak sokak hayvanlarının yeri vardır ama bu kadar büyük topluluklarını kabul edecek kadar değil bu sebeple sadece Istanbulda belli bir sayıda sokak hayvanları vardı. Fazlası yoktu.
Birileri hayvanlar üzerinden ajitasyon yapacak diye bunları inkar edemeyiz.(kast ettiğim ajitasyon yapıp istismar edenler saf niyetle hayvanları sevenler değil sahibi olmadığım 2 kedi ve bir köpeğe bizzat ben bakıyorum tedavi ve gıda dahil)
32
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Tigerfish Bugün, 13:33:22 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.

Kim demiş hayvanları sevmediğimi? Bu Tespiti sen nereden çıkarıyorsun? Benim Anadolu’da doğada canlılara karşı ne kadar eğilimli Olduğumu halen fark edemediniz mi? Anadolu’da yaşayan tüm hayvanların hakkından benden bilgili bu forumda olmadığını iddia edebilirim.

Bir daha hatırlatayım. Benim 11 sene boyunca alman kurt köpeğim vardı ve onun kaybı halen Bana acı veriyor. WWF’de Aktif üyeliğim oldu.

Silivri’de sahiplendiğim iki tane kedi ne yazık sokak köpeklerine kurban gitti. bazı yerlerde sakinler sokağa çıkma cesaretleri kalmadı bunların yüzünden. Bana yapılması gerekeni söyle ben de senden akıl danışayım
33
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: metin62 Bugün, 13:26:11 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.

+1
34
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: comanchee Bugün, 13:18:51 »
Yaban hayatı üzerinde de ciddi olumsuz etkileri var. Karacaları, geyikleri avlıyor köylünün ağıllarını talan ediyorlar..
35
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: SKYWOLF Bugün, 13:15:58 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.
36
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Gökbörü Bugün, 12:55:55 »
Sokakta bana, cocuklarima hayvan saldırınca, birisi bana asisi varmış diyince ne değişecek acaba?

Travması, hastanesi, masrafı değişecek mi? Aşısı varmış canım kuduz aşısı olmaya gerek yok mu diyeceksiniz? Kuduz olursanız ölüm garanti, riske girecekmisiniz?

Saçma sapan tartışmalar kusura bakmayın...

Anayasada "hayvan severlerin" vatandaşlıgi benimkinden üstün mü? Hayvan hakları insan haklarından daha mı önemli?

Sokaklarda başıboş hayvan (ne tur ne cins hayvan olursa olsun ) olmamalı, NOKTA...

NASIL çözülürse çözülsün...
37
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: SH Bugün, 12:46:26 »
Bu kanuna karşı hayvanseverler maalesef çözüm sunmuyorlar. Sadece bu olmasın diyorlar. Alternatifi bir çözüm önerin dediğinizde susuyorlar. Alternatifi olsa Batı bunu çözmez miydi? Demek ki adamlar hakikaten çözememişler.


Sorun kuduz falan değil. Sokaklardaki hayvanların kontrolsüz şekilde çoğalması. Sokaklarda büyüyen kedi köpeklerin hangisinin aşılı hangisinin aşılı olmadığını anlamak bile büyük dert. Farz edin ki her 10 tanesinden 9 tanesini aşıladınız. Bu köpekler 10 sene ortalama ömür ile yaşıyorlar. O kalan %10'luk kısım çok rahat şekilde çoğalmaya devam edecekler. Her seferinde bir hayvanın aşılı olup olmadığını nasıl anlayacaksın. Mecburen kontrol etmen lazım. Sen kendi sokağındaki tüm hayvanların aşılı olup olmadığını, kısır olup olmadığını kontrol et desek mümkün değil bulamazsın. Ben bulamam yüzlerce kedi var.

Bu hayvanların bakım ve barınak masrafı milyar doları geçiyormuş. Sağlıklı barınaklarda yeme, içme falan verilince maaliyet yine korkunç oluyor. Ayrıca bu hayvanları evine almak istemeyip de sokakta bakan insanlar da ne o hayvanlara ne insanlara yardımcı oluyor. Sorunun daha da büyümesine destek oluyor.
38
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: metin62 Bugün, 12:32:16 »
Kuduz vakalarinin onune gecmek icin tum sokak hayvanlarini katletmek gerekmiyor. Kuduzu hastaligini ulkemizde yok etmek istiyorsak oncelikle tum evcil ve sokak hayvanlarinin asilanmasi gerek. Sinirlarimizdan  gayri kanuni olarak getirilen yuzbinlerce hayvanin gecirilmesini onlemek lazim,  Sinirlarimizdan resmi olarak getirilecek hayvanlarin asilarinda kuduz asinin da olmasi zorunlu olmali. Tabii ki kuduza bulasmis hayvanlarin telef edilmeleri gerek.
39
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: metin62 Bugün, 12:25:52 »
Sokak hayvanlarina karsi cozum diye adlandirilan ve bunu her konuda oldugu gibi toptancilik yontemi ile cozum diye savunanlara hic ama hic katilmiyorum.

Bizden olmayan haindir, beyenmeyen ulkeden gitsin, bizden olmayan haindir , sokak hayvanlari basimiza bela oldu onun icin onlari imha edelim. Toptancilik ile konulara cozum getiremedigimizi halen milletce kavrayamadik.

Sokak hayvanlarina cozum getirilmesi sart ama onlari topluca katletmek veya sozde barinaklarda gozden uzakta bakimsizliktan katlederek  bir cozum bizlere yakismaz.  Her canli gibi sokak hayvanlarinin da yasama hakki vardir . Unutmayalim ki dini inancimiz da hayvanlarin yaradanin yaratmis oldugu bir canli oldugunu belirtmektedir.

Sokak hayvanlarinin kisirlastirilmasi ,asilanmalari saglikli barinaklarda yasam surdurebilmeleri saglanmalidir. Sokak hayvanlarinin hayatlarinin sonlarina kadar idame edecekleri  masraflarin sadece belediyelere yikilmamasi gerekir burada devlet de katki koymasi gerekir. Sokak hayvan nufusu hayvanlarin normal hayat sureleri icerisinde cok daha insancil sekilde eritilebilir.  Onemli olan dogru uygulanabilir kanun ve yurutmelikler cikarilip sonrasinda ise bunlarin denetlenmesi ile bu ve benzer sorunlarin altindan ancak kalkabiliriz .

 
40
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Tigerfish Bugün, 12:12:05 »
Kimse kusura bakmasın kedi köpek farketmez aslolan insanların sokaklarda güvenli şekilde yaşamlarını surdurebilmesidir....

Kimse sokak hayvanları ( ya da sözde hayvan severler) sebebiyle kaldırım değiştirmek, korku içinde yaşamak, yaralanmak, kuduz aşısı olmak, ölmek zorunda değil...

Toplam sağlığı ve güvenliği hayvan sağlığı ve güvenliğinden önde gelir...

Ne kadar sokak hayvanı varsa toplayıp 7 gün içinde alan yoksa uyutulmali....

Hayvan sahibi olmak isteyenlerde ehliyet alır gibi ruhsat almalı, ev hayvanları sahiplerinin bilgileri ile ciplenmeli...

Sokağa hayvan bırakanlar böylece belirlenir, hayvan sahibi olma hakkı elinden alınır ceza kesilir...

Tasmasiz, ipe bağlamadan ve agizliksiz (cinsi ne olursa olsun) köpek gezdirmek yasak olmali

3. Dünya ülkelerinde böyle rezalet yok...

+1 aynen öyle


Dünyada kuduz vakası olan altı ülkesinden biri haline geldik. Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Benim 11 sene polisten teslim aldığım alman kurt köpeğim vardı. Köpeklere karşı doğal olarak benim yakınlığım var ama gerçeklere gözümüzü kapalı tutamayız
Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 10