Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10
11
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: mehmet05 Bugün, 14:22:22 »
Pek öyle değil birçok mahallede sokakta köpeklerin içtimasını alan, belediye ekibi aldığı köpekleri geri yerine teslim etti mi takip eden tipler var, boşuna mevzuata alındıkları yere geri bırakılacaklar diye hüküm koydurmadı bu tipler. Bu konudaki organize gücü anlamamışsınız henüz. Sosyal medyayı da takip ederseniz şu anda ülkede en organize, baskıcı grup olduklarını anlarsınız...
12
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: putty Bugün, 14:09:58 »
Akıl var mantık var şu anda zaten köpekler kamu otoritesince itlaf ediliyorlar öyle olmasa mahallede bin tane köpek olurdu. Barınağa gidiyorlar bir şekilde ölüyorlar tıbbi atık konteynerine atılıyorlar büyük şehirin aracı geliyor konteyner i alıyor tıbbi atık yakma istasyonunda yakılıyor. Belediyenin veterineri hastalandı öldü diye konteyner a attıktan sonra gören insan bile olmuyor bir daha köpek ölüsünü. Zaten görmeye de çalışan olmuyor. Devlet işini bilir af edersiniz. Bu yüzden kanun çıkacak diye kahrolmaya gerek yok çıkacak kanun zaten vakanın yasal hale getirilmesidir. Veterineri zabıtası belediyesi kaymakamı valisi iç işleri bakanlığı bunları çözmüştür merak etmeyin zaten. Sokakta gördüğünüz köpek yüzde biri ancak. Boyu büyük olan az agrasif olan sürüleşen hepsi hallediliyordur. Geriyede en masumları kalıyordur

Ne var bunların içinde hastane atıkları belediye atıkları kim bakacak içine zaten yasak ellemek mikroplu bulaşık şeyler hepsi. Saf olmayın arkadaşlar.





13
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: mehmet05 Bugün, 13:45:27 »
Köpek meselesinde;
Serbest sokakta besleme olacak iş değil, bir iki yıl önce bu böyle giderse iş zıvanadan çıkar çok sert tedbirler alınmak zorunda kalınır, bu kez Türkiye köpeklere soykırım uyguluyor şeklinde eleştirirler diye sosyal medyada yazmıştım. Geçen zamanla orantılı olarak tedbirler sertleşecektir.

Hayvan popülasyonu ve beslenme, seleksiyon ilkokul müfredatında öğrendiğimiz şeylerdi galiba. Sokakta serbest besleme ile popülasyon dengesini aşırı derecede bozdular. Kısırlaştırma çok uygulanabilir değil, zira şimdiki yasa çıktığında güya kısırlaştırma ile tedbir alınacaktı. Ama kısırlaştırma pahalı bir işlem, bir ameliyat. Özelde veterinerler çok para alıyor. Belediye veterinerleri ise ancak günde belli sayıda işlem yapıyorlar.


Mevcut Kanundan birkaç madde;
p) (Ek:9/7/2021-7332/1 md.) Rehabilitasyon: Sahipsiz hayvanların tedavi ve parazit
mücadelesinin yapılmasını, aşılanmasını, kısırlaştırılmasını ve dijital kimliklendirme yöntemleriyle
işaretlenmesini,
ifade eder.


Madde 19- Hayvanların korunması amacıyla bakımevleri ve hastaneler kurmak;
buralarda bakım, rehabilitasyon, aşılama ve kısırlaştırma gibi faaliyetleri yürütmek için, başta
yerel yönetimler olmak üzere diğer ilgili kurum ve kuruluşlara teşvik veya Bakanlıkça uygun
görülen miktarlarda mali destek sağlanır. Bu amaçla Bakanlık bütçesine gerekli ödenek
konulur. Bu ödeneğin kullanımına ilişkin esas ve usuller, Hazine ve Maliye Bakanlığının
olumlu görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Ek Madde 1 – (Ek:9/7/2021-7332/13 md.)
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yirmi beş bini aşan büyükşehir ilçe
belediyeleri ile diğer belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden
hayvanların korunması ve bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla
hayvan bakımevleri kurar.
Birinci fıkrada belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine
götürülür. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ise sorumluluk alanındaki
bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürür. Rehabilite edilen hayvanlar Bakanlıkça
oluşturulan veri tabanına kaydedilir. Rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların, bakımevine
getiren belediye tarafından öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.
Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici
ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilir.
Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar
sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli
tedbirler alınır. Bakanlık da bu kapsamdaki köpeklerin kısırlaştırılmasına her türlü yardımda
bulunur

Geçici Madde 4 – (Ek:9/7/2021-7332/16 md.)
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyeler
31/12/2022, diğer belediyeler ise 31/12/2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci
fıkrasında belirtilen hayvan bakımevlerini kurmakla yükümlüdür.
Belediyeler bu madde yürürlüğe girdikten sonra üç yıl süreyle birinci fıkra gereğince
hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son
bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç
olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz.
Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını en geç 31/12/2022 tarihine kadar dijital
kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmak zorundadır.


Yani yumuşak tedbir olarak söylenen yazılan şeyler zaten kanunda var. Kanunlar  bu konuda asıl görevi belediyelere veriyor. İzmir'de birçok belediye, bütçe yetersizliği dolayısıyla personel maaşlarını %70 civarını ödüyor birkaç aydır.   
kesi
14
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Bogü Alp Bugün, 13:34:11 »
Kopek dediğimiz canlı doga da aslan kaplan gibi doğal yollarla var olmuş bir canlı değil. İnsan eliyle birbirleriyle eslestirilerek amaca uygun bekçi, coban av köpeği gibi cinsleri türetilmiş bir canlı türü. Bu canlı türü de av kopekleri de dahil insana bağlı olarak yaşayabilir. İnsan olmadan avlanamaz yiyeceğini temin edemez ki sokak hayvanları dahil köpeklerin hepsi sağı solu karıştırıp İnsan artigi yemek arar ya da insandan bekler.
Yani demek istediğim köpeğin yeri insanın yanıdır. İnsansız kopek yaşayamaz. Ülkemizde on milyon sokak hayvanı olduğu tahmin ediliyor bu sayı üreme hızları sayesinde artacak. Buna toplumca kesinlikle bir çare bulmamız gerekiyor. Ülkemiz sokakları hayvan terörü ve pisliğinden geçilmez hale gelecek. Hindistan gibi pis şehirlere sahip bir ülke oluyoruz. Tek farkla ona onlar ineğe biz kopege tapma derdindeyiz.
Tarihi ve kültürel bağlarımizda insancilligimiza bağlı olarak sokak hayvanlarının yeri vardır ama bu kadar büyük topluluklarını kabul edecek kadar değil bu sebeple sadece Istanbulda belli bir sayıda sokak hayvanları vardı. Fazlası yoktu.
Birileri hayvanlar üzerinden ajitasyon yapacak diye bunları inkar edemeyiz.(kast ettiğim ajitasyon yapıp istismar edenler saf niyetle hayvanları sevenler değil sahibi olmadığım 2 kedi ve bir köpeğe bizzat ben bakıyorum tedavi ve gıda dahil)
15
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Tigerfish Bugün, 13:33:22 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.

Kim demiş hayvanları sevmediğimi? Bu Tespiti sen nereden çıkarıyorsun? Benim Anadolu’da doğada canlılara karşı ne kadar eğilimli Olduğumu halen fark edemediniz mi? Anadolu’da yaşayan tüm hayvanların hakkından benden bilgili bu forumda olmadığını iddia edebilirim.

Bir daha hatırlatayım. Benim 11 sene boyunca alman kurt köpeğim vardı ve onun kaybı halen Bana acı veriyor. WWF’de Aktif üyeliğim oldu.

Silivri’de sahiplendiğim iki tane kedi ne yazık sokak köpeklerine kurban gitti. bazı yerlerde sakinler sokağa çıkma cesaretleri kalmadı bunların yüzünden. Bana yapılması gerekeni söyle ben de senden akıl danışayım
16
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: metin62 Bugün, 13:26:11 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.

+1
17
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: comanchee Bugün, 13:18:51 »
Yaban hayatı üzerinde de ciddi olumsuz etkileri var. Karacaları, geyikleri avlıyor köylünün ağıllarını talan ediyorlar..
18
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: SKYWOLF Bugün, 13:15:58 »
Sosyal platformda gezen kuş beyinli hayvan sevceler beraberinde toplanmalı.

Siz hayvanları sevmediğiniz için kuş beyinli olmaktan yırtmış oluyorsunuz sanırım.  ::) ::)
Ne kadar kolay değil mi sizin gibi düşünmeyen herkese hakaret etmek!
Dingo'nun ahırında yaşıyoruz ya!

Alıntı
Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir:

“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri:

- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır: Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”.

Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Yaratılanla birlikte barış içinde... Lamartine “Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar” diye yazar.
Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız bulunabilir.

Nereden nereye...

Arkadaşlar bir ata sözümüz var; pire için yorgan yakmak!
Ülkede herkes her konuda şikayetçi. Çözüm üreten yok! Çözüm üretmesi gerekenler de zaten iş yok!

Kısırlarştırma ile sokak havyanı nüfusunu belirli bir seviyede tutma. Kuduz ve diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılama. Yapılan her şeyi kayıt altında tutma vs... Yapılacak ve yapılması zorunlu olan o kadar çok şey var ki! Şimdiye kadar yapılması gerekenler yapılmadığı için dağ gibi büyüyor bu sorunda.
19
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: Gökbörü Bugün, 12:55:55 »
Sokakta bana, cocuklarima hayvan saldırınca, birisi bana asisi varmış diyince ne değişecek acaba?

Travması, hastanesi, masrafı değişecek mi? Aşısı varmış canım kuduz aşısı olmaya gerek yok mu diyeceksiniz? Kuduz olursanız ölüm garanti, riske girecekmisiniz?

Saçma sapan tartışmalar kusura bakmayın...

Anayasada "hayvan severlerin" vatandaşlıgi benimkinden üstün mü? Hayvan hakları insan haklarından daha mı önemli?

Sokaklarda başıboş hayvan (ne tur ne cins hayvan olursa olsun ) olmamalı, NOKTA...

NASIL çözülürse çözülsün...
20
Sohbet / Ynt: Sohbet odası
« Son İleti Gönderen: SH Bugün, 12:46:26 »
Bu kanuna karşı hayvanseverler maalesef çözüm sunmuyorlar. Sadece bu olmasın diyorlar. Alternatifi bir çözüm önerin dediğinizde susuyorlar. Alternatifi olsa Batı bunu çözmez miydi? Demek ki adamlar hakikaten çözememişler.


Sorun kuduz falan değil. Sokaklardaki hayvanların kontrolsüz şekilde çoğalması. Sokaklarda büyüyen kedi köpeklerin hangisinin aşılı hangisinin aşılı olmadığını anlamak bile büyük dert. Farz edin ki her 10 tanesinden 9 tanesini aşıladınız. Bu köpekler 10 sene ortalama ömür ile yaşıyorlar. O kalan %10'luk kısım çok rahat şekilde çoğalmaya devam edecekler. Her seferinde bir hayvanın aşılı olup olmadığını nasıl anlayacaksın. Mecburen kontrol etmen lazım. Sen kendi sokağındaki tüm hayvanların aşılı olup olmadığını, kısır olup olmadığını kontrol et desek mümkün değil bulamazsın. Ben bulamam yüzlerce kedi var.

Bu hayvanların bakım ve barınak masrafı milyar doları geçiyormuş. Sağlıklı barınaklarda yeme, içme falan verilince maaliyet yine korkunç oluyor. Ayrıca bu hayvanları evine almak istemeyip de sokakta bakan insanlar da ne o hayvanlara ne insanlara yardımcı oluyor. Sorunun daha da büyümesine destek oluyor.
Sayfa: 1 [2] 3 4 5 6 7 ... 10