Bizde yapmalıyız. Bizimkisi içinde Dron bombardıman uçağı veya tank felan çıkarmalı.
En az 800 denizaltımız olmalı, nükleer güçle çalışan, ıcmb atabilen.
Kendi tasarımımız olacak yada japon söryu sınıfı gibi olmalı.
Alman bağımlılığından kurtulmamız lazım...
http://uskudar.biz/savunma-sanayii/milli-denizalt%C4%B1-milden-m%C3%BCrettebatAlıntıdır;
1980'lerin başlarında Hindistan alacağı yeni denizaltılar üzerinde MKH2 bulunmasını talep edince, uyanık almanlar hemen ellerindeki hazır Tip209/1400 tasarımını biraz uzatıp Pr.705 üzerinde kullanılan Sovyet çözümünün bir nevi taklidini denizaltı üzerine uygulayarak Tip209/1500 olarak tanımlanan bir tasarım ortaya koyup bu denizaltıları Hindistan için inşa ettiler.
Tip209/1500 Sınıfı Denizaltılar Üzerindeki Kurtarma Hücresi
Resim.2) Tip209/1500 Sınıfı denizaltılar üzerindeki kırk kişilik Mürettebat Kurtarma Hücresi.
Kırmızı bölge mukavim perde/kaporta yerleşimidir. Bu sayede her iki sugeçirmez bölmeden de kurtarma hücresine bağımsız erişim mümkün olabilmektedir.
Shishumar
Hazır mevzu daha sonra Hindistan tarafından Shishumar Sınıfı olarak adlandırılan Tip209/1500 tasarımına gelmişken asıl konudan bir miktar sapmak pahasına da olsa, bağlantılı şekilde bugün bizi hâlâ etkilemekte olan birtakım ayrıntılardan bahsetmek uygun olur.
1970 yılında Almanya ile Hindistan arasında denizaltı satışına yönelik ilk görüşmeler başlatılmıştı. 1981'de ise iki ülke arasında Tip1500 anlaşması imzalandı. Bu denizaltı için mevcut 209/1400 tasarımının mukavim tekne çapı 30cm arttırılarak 6,5m'ye uzunluğu ise 64,4m'ye çıkartıldı. Hikâyenin inşa safhası Türkiyenin 209'ları ile eşdeğer gerçekleştiği için burada tekrar etmeye değer bir tarafı pek yok.
Asıl ilgi çekici ayrıntılar ise inşa faaliyetinin tamamlanmasından sonraki döneme ait. Geleneksel olarak askeri donanım tedariğinde hem Doğu hem de Batı ürünlerine kabaca eşdeğer seviyede yatırım yapan Hindistan, ilk Tip1500'ün donanma hizmetine girdiği 1986'da, SSCB'ye sipariş etmiş olduğu Proje 877EKM (Nato tanımlası Kilo ve Hint tanımlamasıyla Sindhughosh) Sınıfı denizaltıları da teslim almaya başladı.
İşte bu durum, zaman itibarı ile eşdeğer teknolojik seviyeye sahip tamamen farklı iki tasarım kültürünün elinden çıkmış iki farklı denizaltı sınıfının, tarihte ilk kez doğru ve gerçekçi bir şekilde karşılaştırılabilmesi imkânının3 kapısını araladı.
Hemen akabinde Hint Donanması tarafından profesyonelce ve tarafsız bir şekilde her iki denizaltının kapıştırılmasıyla gerçekleştirilen kapsamlı tecrübeler son derece ilgi çekici sonuçlar ortaya koydu. 877EKM'nin ne kadar mükemmel ve üstün bir tasarım olduğu anlaşıldıktan sonra başlangıçta verilmesi düşünülen dört ilave Tip1500 çalışması hemen iptâl edildi. Alman tasarımının işletme maliyetinin rakibine göre aşırı derecede yüksek olması da cabasıydı. İkinci Dünya Savaşı sonrası için alman denizaltı ihraç davranışı bu açıdan günümüzün yazıcı-mürekkep taktiğinin ilk başarılı(!) örneklerinden biri olarak da görülebilir.
Tip1500 hadisesi başka bir açıdan daha önemli bâzı işaretler ortaya koymaktadır. Şöyle ki; bir denizaltının temel tasarımı (mesela Tip209/1200 diyelim) ne kadar iyi olursa olsun, bu kavramı belli bir seviyenin üzerinde iyileştirebilmek mümkün değildir. Denizaltı tasarımında ulaşılması istenen hedefler fazla yüksek ise, ulaşabilmenin tek gerçekçi yolu sıfırdan bir tasarıma başlamaktan geçer ve Tip1500 projesi bu gerçekliği somut olarak ispatlamıştır.
İşte Tip214 tasarımının denize indiği ilk günden başlayarak süregelen ciddi sorunların, tedavisi olmayan asıl kaynağı da bu projenin ihracat odaklı olarak ve sadece azami kâr elde edebilmek için yine Tip209 temelinde geliştirilmesi olmuştur.
Ve bu sebeple de söz konusu tasarımın, çok yüksek maliyetinin karşılığını veren yetenekler sunabilmesi asla mümkün olmayacaktır. Şimdi biz bu tasarımı biraz daha değiştirip mükemmel bir sonuç alabileceğimiz umuyoruz (bu işin içinde olup da gerçekten buna inanan var mı acaba?) ne yazık ki bu mümkün değil. Ama denize indikten sonra bu araçları tabii ki dünyanın en iyi(!) denizaltısı olarak ilân edecek olan medya ile kendimizi avutmayı tercih edebiliriz, belki de böylesi daha iyidir.
Eğer herşey bu kadar kolay olsaydı almanlar kendileri için en ince ayrıntısına kadar sıfırdan başlanarak ele alınmış tamamen özgün bir tasarım geliştirmekle uzun yıllar boyunca uğraşmaz, kendileri de 214 kullanırlardı...
Ama daha da kötüsü aynı 214 tasarımının içinde bulunduğumuz zaman diliminde, sadece ismi değiştirilerek MİLDEN(!) olarak pazarlanmaya çalışılmasıdır. Neyse ki buna biraz daha zaman var, artık tek temennim odur ki tez zamanda imamın kayığına binmek nasîb olur da hiç olmazsa o günleri görmekten kurtulurum...